Yalnız Mesajı Göster

İstanbulun Küçükçekmece İlçesi Tanıtımı

Eski 10-13-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbulun Küçükçekmece İlçesi Tanıtımı




1908’de Makriköy’e bağlı bir köy haline gelen Çekme-i Küçük 1921de Balkan Savaşı sonrası 15-20 hane Bulgaristan göçmeninin gelmesiyle, 75-90 hanelik bir köy olmuştur 1923’te Cumhuriyet’le birlikte mübadele ile giden Rumlar’ın yerine Yunanistan’dan gelen Türk/Müslüman göçmenler yerleşmiştir 1928’de ise Rusya’dan göç eden küçük bir Kazak topluluğu gelmiştir Bunların gölde çok başarılı havyar yetiştiriciliği yaptıkları bilinmektedir Ancak daha sonra bu göçmenler buradan ayrılmıştır 1935’de ikinci bir Yunanistan göç dalgası ile gelenleri, 1954’te Yugoslavya ile Bulgaristan’dan gelenler takip etmiş, ayrıca 1960’da Kastamonu ve çevresi Ermenileri’nden de buraya göçenler olmuştur

CUMHURİYET ve KÜÇÜKÇEKMECE

Küçükçekmece Gölü’nün ilginç bir o kadar da kendine has özelliklerinden birisi de;gölün çevresindeki meskun yerlerin,oranın çiftlik sahiplerinin adlarıyla anılmasıdır

Eski Baruhane arazisi, 1908’den sonra satılarak,dönemin önemli politik önderlerinden Selanikli Resneli Niyazi Bey’in mülkü olmuştur Arif Soğuksu’ya ait çiftliğin yeri,bugün de Soğuksu olarak anılır Gölün karşısında Firuz Ağa’ nın çiftliği bulunmaktaydı ve bu bölge de halen Firuzköy olarak anılmaktadır

Ancak Türkiye, her geçen gün büyüyor, gelişiyor ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak için hızla ilerliyordu Özellikle 1950’den sonra yol yapım çalışmaları hızlanmış; İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan gölün üstündeki ’’tarihi köprü’’ ağır yükleri taşıyamaz olmuştur Londra Asfaltı, bugün ise e-5 denilen yol, Cennet Mahallesinden demiryoluna kadar,tepeyi yararak, kasabanın içine girmeden, kanal üzerindeki bir beton köprü ile bağlanmıştır Yanında ki ikinci köprü 1980’ de,üçüncüsü ise 1996’da yapılmıştır

Tren yolu da 1951 yılına kadar Sirkeci-Halkalı hattında Küçükçekmece'ye kadar çift hat olan raylar, sonraları tek hat olarak kullanıldı 2000 yılında ise çift hat halinde banliyö taşımacılığına başlanmıştır

Nüfusu gün geçtikçe artan Küçükçekmece;1935'te 706, 1941’de 780 kişilik bir nüfusa sahipti Dış göçlerin de etkisiyle bu sayı artarak, 01031956 yılında belde belediyesi oldu 1985 sayımında nüfusu 100 bini aştığı için, 1986’da ilçe oldu

Eskiden Küçükçekmece denildiğinde,sayfiye yeri akla gelirdiEn çok kasapları ve etleriyle meşhurduHele deniz ile bağlantısı olan kanalın demiryolu kısmında mesire yerleri vardı ki,yazın yer bulmak hep sorun olurdu

Sonuç olarak;Küçükçekmece,yaşanan tarih boyunca,sürekli önemli bir yerleşim yeri olmuşturAncak,19yüzyılda yaşayan Rum tarihçi AG Paspotis’ e göre,Küçükçekmece ’nin ana kervan yollarının ihmal edilişi ve gemilerin artık Tekirdağ’a uğramasıyla gelişmesi önemli oranda durmuştur

Görülen odur ki,Küçükçekmece’ nin gerilemesinde,eşkiyalık,sıtma ve ticaret yollarının değişmesi önemli etken olmuşturTren yolu buradan geçirildiğinde ise gelişmesi iyice yavaşlamıştırTarihçi Bausquet bu durumu, ’’ Lokomotif onu uyandıramadı Rhegion ebediyyen ölmüştür’’ diyerek ifade etmiştir

Oysa, ekonominin dengesizliğine rağmen, ilçemiz sınırları içinde sanayi-ticaret gelişmekte, Belediyenin tüm engellemelerine rağmen çarpık kentleşme hızla büyümektedir 1970/80’li yıllarda Anadolu’dan ve Balkanlar’dan, ekonomik ve politik nedenlerle göç almasıyla nüfus hızla artmıştır Gelinen nokta, bugün yaşadığımız Küçükçekmece olmuştur

ÇOK ESKİ BİR YERLEŞİM YERİ OLARAK HALKALI [değiştir]

Küçükçekmece sınırları içerisinde yer alan Halkalı,Osmanlı döneminden önce bir Rum köyü olarak bilinmektedirO zamanlar ’’Halka Köyü’’ olarak bilinen bu yerleşim birimlerinin bugün Altınşehir olarak bilinen bölgesinde bir çok tarihi bulguya rastlanmıştırYapılan çalışmalar sonrası, duvarları düzenli taş ve tuğladan örtülü bir sarnıcın içinde,Bizans çağına ait sütün başlığının ortaya çıkarılması,burada önemli bir yapının bulunduğunun kanıtı sayılmıştırSarnıçtan başka bazı kemer yıkıntıları da saptanmış,ayrıca Kantharos kabartmalı,çok yıpranmış durumdaki bir Bizans sütun başlığı da bulunmuşturDaha önce yazımızda bahsettiğimiz Yarımburgaz Mağaraları da bölgede yapılan çalışmalar sonucu tarihi önemi ortaya çıkarılan eşsiz ve bir o kadar değerli bir hazinesidir bölgenin

Tarihi,Paleotik çağa kadar uzanan bu bölgede bulunan,Yarımburgaz Mağaraları’ndan çıkan ve Tuna Suyu adı verilen kaynak suları,Bizans ve Osmanlı Döneminde şehrin su ihtiyacını karşılayan en önemli kaynak olmuşlardırHalkalı sularının İstanbul’un en eski su tesisleri olduğu,ancak Bizans’ın son dönemlerinde şehre su getiren tesislerin tahrip edildiği bilinmektedir

İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından su yolu yapımına başlanmışsa da Kanuni Sultan Süleyman ’’Halkalı Suları’’nın varlığını ve önemini keşfederek,1563 yılında bu kaynaklardan şehre su getirecek hazne ve su kemerleri yapımını hızlandırmıştır

Yapımı 1453’ten 1755’e kadar süren ’’halkalı Su Yolları’’ on yedi adet olup,hepsi de menbaa sularıdırNe yazık ki,bunlardan sadece Gaziosmanpaşa civarına su taşıyan ’’Kırkçeşme İsalesi’’ halen çalışır durumda,diğer onaltı su yolu harap olmuş vaziyettedir

Gölün kuzey uçunda Altınşehir’de 1538’de Kethüda Mustafa Ağa çeşmesi adıyla kurulan eser, İstanbul’un en eski kitabeli ve bir sanat değerine sahip çeşme olarak tarihsel mirasımız açısından özel bir yere sahiptir Düzenli yontulup işlenmiş küfenki taşından yapılan çeşmenin çift renkli taşlardan bir kemeri ve çok zarif bir aynataşı vardır Aynataşındaki lüle deliği ise çeşmeye ayrı bir güzellik vermektedir,

Tarihçi Semavi Eyice Küçükçekmece’de bulunan beş eski çeşmeden de "Tuna Suyu"nun aktığını bildirmektedir Bu çeşmelerden en eskisi Abdüsselam İmareti’nin sınırları içinde olanıdır Düzenli işlenmiş küfeki taşından yapılan bu çeşmenin yazıtı yoktur Harap olmasına rağmen, Osmanlı mimarisinin klasik tarzını yansıtır

Abdüsselam İmareti’nin dış duvarlarının sokak tarafındaki yüzünde bulunan ikinci çeşme ise, uzun yazıtı ile dikkati çeker Bu çeşme 1795-96 yılında yapılmıştır

Ayazma sokağının başındaki çeşmenin yazıtı olmadığı gibi, çok onarım gördüğünden, belirli bir sanat karekteri de yoktur

İstanbul Caddesi’nde ulu bir çınarın dibinde alanı süsleyen çeşme ise yazıtlıdır ve 1642-43 yıllarında yapılmıştır Mimarisi bugün çok değişikliğe uğradığından herhangi bir güzelliğe sahip olmayan bu çeşme, yalnızca yaşlı ağaç dibindeki okşayıcı görüntüsüyle önem kazanır

Küçükçekmece’nin beşinci çeşmesi, köprü başındaki yapılardan (han) birinin duvarına bitişiktir Yazıtsız olan çeşmenin XV Ya da XVII yüzyıllara ait olduğu sanılmaktadır

AZATLI BARUTHANESİ VE SAMLAR BENDİ

Baruthane Nazırı Mehmet Şerif Efendi’nin önerisiyle, Küçükçekmece’nin kuzeyinde ve göle 4 km uzaklıkta inşa edilen baruthane, tarihe Azatlı Baruthanesi diye geçmiştir Yapımı bir kaç ayda bitirilen tesisin 1795-1796’da kurulduğu anlaşılmaktadır1804 yılında ise Samlar Köyü’nün kuzeyinde bir debend yaptırılarak, buradan baruthneye bir kanalla su getirilmiştir Baruthane, bir kaç kez onarım görmüş ve genişletilmiştir 1935’te kapatılan Selanik Baruthanesi’ndeki teçhizat da buraya naktedilmiştir

1877-78 Osmanlı-Rus savaşına kadar faaliyetini sürdüren baruthane, Ruslar tarafından tahrip edilmiştir

Azatlı Baruthnesi tesislerinden bugün ancak büyük bir havuz ile hangar biçiminde bir yapının yıkıntıları görülür Baruthaneye egemen yamaçta ise Resneliler Çiftliği’nin kagir köşkünün yıkıntısı yükselir

Sazlıdere’nin en büyük kollarından birisi olan Samlar Deresi’nin üzerinde bulunan Samlar Bendi, II Mahmut zamanında, 1826-1828 yılları arasında

yapılmıştır Azadlı Baruthnesi’nin ihtiyacı olan suyun biriktirilmesi gerekçesiyle yaptırılan Samlar Bendi, 1014 m yüksekliğinde, 1222 m tepe ve 1558 m taban genişliğindedir İri blok taşlarla kemer-baraj tipinde yapılan Samlar Bendi’nin üstü sai taşlarıyla kaplanmış, hava taratma bir saçak eklenmiştir

Sol sahilinde sulama tertibatı ve bir de değirmen bulunan bendin sağ sahilinde, bir serbest savak ve savak kanalı inşa edilmiştir Önemli bir kısmı günümüze kadar ulaşan Samlar Bendi’nin Sazlıdere’yle bütünleştiği yerde Sazlıdere Barajı inşaa edilmektedir

HALKALI ZİRAAT MEKTEBİ

Padişahların da avlanmak için tercih ettiği kırlık ve koruluk bir alana sahip olan Halkalı’nın bir kısmı, 19yüzyılın sonlarına doğru MısırlıHurşid Paşa’nın eşi Prenses Rukiye’ye tahsis edilmiştir Hurşid Paşa’nın çifliği daha sonra, inşaatı 1889’da tamamlanan Halkalı Ziraat Mektebi’ni kurmak için satın alınmıştır

1891 yılında Halkalı Ziraat ve Bayraktar Mektebi adıyla öğrenime başlayan okulun resmen açılışı 31 Ekim 1892’dir İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy, bu okulun baytarlık bölümünün başarılı öğrencilerindendir Baytar şubesinin 1895’te Kadırga’ya taşınmasından sonra okulun adı Halkalı Ziraat Mektebi olarak değiştirildi

Rüştiye ve İdadi mezunların alındığı, 4 yıllık ve o döneme göre yüksek düzeyde bir mesleki eğitim kurumu olan Halkalı Ziraat mektebi, kuruluşundan günümüze kadar etkinliğini sürdürmüş önemli ve nadir bir öğretim kurumudur

Uzun süredir sakin bir tarımsal bölge olarak varlığını sürdüren Halkalı yöresi 1950’lerden itibaren hızla başlayan sanayileşme ve yapılaşma hareketinden payını almış ve yoğunlaştığı Halkalı Bölgesi, etrafındaki İkitelli ve Habibler gibi yerleşimlerle birlikte önemli bir yerleşim ve sanayi merkezi niteliğindedir

ZAFİRKÖY-SOFRANATİS-SOFRAKÖY-SAFRAKÖY-IŞIKLITEPE SEFAKÖY

Küçükçekmece İlçesi’nin en önemli yerleşim merkezlerinden, bugünkü adıyla Sefaköy’ ün bilinen ilk adı ’’ Zafirköy’’ dürGerçekte, ’’Zafir’’ kelimesinden kaynaklanan bu isim,bölgenin Rumların yerleşim yeri olarak kullanıldığı dönemde Sofranatis olarak değiştirilmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla