Yalnız Mesajı Göster

Çanakkale İle İlgili Efsaneler, Çanakkale Efsaneleri

Eski 10-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale İle İlgili Efsaneler, Çanakkale Efsaneleri




çanakkale ile ilgili efsaneler, çanakkale efsaneleri



Çanakkale Boğazına isim verilmesine ilişkin Efsane

Mitolojiye göre deniz tanrısı Poseidon karaların arasına girip toprakları ikiye bölerek bugünkü Çanakkale Boğazı'nı açmıştırBir başka söylence:

Thebai Kralı Athamanas'ın Nefele (bulut) adlı bir karısı vardıNefele Friksus adlı bir erkek ve Helles adlı bir kız çocuğu doğururKral bir süre sonra ikinci kez evlenirBu sırada ülkede kıtlık başlarKralın yeni karısı bilicileri de etkilerOnlar da kıtlıktan kurtulmak için iki çocuğunun kurban edilmesi gerektiğini krala söylerÇiçeklerle süslenen çocuklar,tam kurban edilecekleri sırada Nefele,ikisinide buğu ve dumanlarıyla sarıp kaçırırOnları kanatlı ve altın postlu bir koça bindirir,Karadeniz'e yollarÇanakkale Boğazı'nı geçerken bir fırtına çıkarHelles denize düşerek boğulurBu yüzden Boğaz'a Helle Denizi anlamında Hellespontes adı verilir

Kumdili Efsanesi

Gelibolu'da İlyas adında bir ermiş yaşamaktadırKendisi gibi bir ermiş olan kardeşi Hızır karşı kıyıdadırO na ulaşmak için eline bir avuç kum alır ve denize serperek yürürKumlar tılsımlıdır,serptiği yerler yol olmaktadırİlyas'ın hiç ardına bakmaması gerekmemektedirBakarsa tılsım bozulacaktır

Geride kalanlar onu izlemekte ve şaşkınlıktan bağrışmaktadırİlyas dalgınlıkla seslerin geldiği yöne dönerTılsımı bozulurVardığı yere tek serptiği kumlarla,denize doğru uzanan dil biçiminde bir parça oluşur

TRUVA ATI EFSANESİ

Zamanımızdan takriben 3200 yıl önce Çanakkale Boğazı yakınlarında ''Troya'' isimli bir kent varmış Bu kentin , barışsever , fakat cesur insanları, kralları, Priamos'un idaresi altında uzun yıllar barış içinde bir hayat sürmüşler

Birgün , kral Priamos'un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya surlarını sarmaktaydı Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra da bir kahine anlattı Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç açıcı değildi Ona göre, Hekabe, hamileydi ve doğacak olan çocuk , ilerde Troyalıların başına büyük dertler açacaktı Onun için bebek doğar doğmaz öldürülmeliydi Bu kehanete inanan Kral Priamos , çocuk doğduktan sonra bir adamını bebeği öldürmek için görevlendirdi Savunmasız yeni doğmuş bebeği öldürmeyen Troya'lı onu o zaman ki adı ''İDA'' olan ''Kazdağı''na götürüp, bir ormana bıraktı Nasıl olsa, yabani hayvanlar onu öldürür diye aklından geçirdi Ama bebeği, yabani hayvanlardan önce bir çoban buldu Bu çocuk, ilerde gerçekten Troya'lıların başına birçok dertler açacak olan Paris'ti

O sırada, Tanrıların yaşadığı OLYMPOS dağında , ilginç bir kargaşa cereyan etmekteydi Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis'in evlenme merasimine kavga ve nifak tanrıçası Eris, huzursuzluk çıkartır gerekçesiyle davet edilmemişti Bu işe çok gücenen Eris, intikam almaya karar verdi Üzerinde ''EN GÜZELE'' yazılı , altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler Ama kudret tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta ısrar ettiler Her üçü de tanrı Zeus'a giderek onun, hakemlik yapmasını istediler Baba tanrı Zeus, onların hiç birini gücendirmek istemediği için diplomatça davranıp, bu işlerden pek anlamadığını söyledi Asıl amacı ise bu belayı Olympos'tan uzaklaştırmaktı Onların Olympos'un tadını kaçıracaklarını anladığı için, hakemliği bir ölümlünün yapması gerektiğini söyledi

_''Gidin'' diye gürledi tanrıların babası ''ırmakları bol İda dağına, orada Paris adında Troya'lı bir prens yaşamaktadır Bu işlerden en iyi anlayan odur''

Böyle söyleyip uzaklaştırdı onları Olympos'tan Onlar da haberci Tanrı Hermes'in rehberliğinde, kaynakları bol olan İda dağının doruklarına geldiler O sırada Paris, hiçbir şeyden habersiz aşağıda koyunlarını otlatıyordu Haberci Tanrı Hermes, meseleyi Paris'e anlatıp altın elmayı ona verdi Hangisini en güzel bulursa elmayı ona verecekti Ama bu iş, pek o kadar kolay olacağa benzemiyordu Çünkü her üç Tanrıça da birbirinden güzeldi Ne yapacağını şaşırmıştı Onun hayranlığını ve şaşkınlığını gören Tanrıçalar, karar vermesini kolaylaştırmak için Paris'e rüşvetler teklif ettiler

Hera kendisine kudret vaat etti Altın elmayı kendisine verdiği takdirde Paris Avrupa ve Asya'nın en güçlü kralı olacaktı

Athena kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan'la yapılacak bir savaşta kendisine zafer vaat etti

Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını Paris'e teklif etti

Çoban Paris'in Öyle büyük krallıklarda gözü yoktu En güzel kadın benim olsun diye düşünüp, altın elmayı Afrodit'e verdi İşte ne olduysa o zaman oldu Bu işe çok bozulan Athena ile Hera, Troya'nın yıkımı için planlar kurmaya koyuldular

Afrodit ise verdiği sözü yerine getirmek için bir plan yaparak Paris'in, Yunanistan'daki Isparta şehrine gitmesini sağladı Çünkü o sırada Dünya'nın en güzel kadını Isparta Kralı Menelaos'un karısı ''Güzel Helen''di Menelaos ve Helen, Paris'i çok iyi karşıladılar

Kral , kendisine dilediği kadar sarayında kalabileceğini söyledi Ona güvenerek karısı ile Paris'i sarayda yalnız bırakıp, kendisi Girit'e gitti Menelaos'un Girit'te olmasından yararlanan Paris, Helen'i Troya'ya kaçırdı

Girit'ten dönen Menelaos, karısını evde bulamayınca yaptığı hatayı anladı ve karısını geri almak için Troya'ya savaş açtı Bütün Yunan kırallarına da haberciler göndererek Helen'in kurtarılması için onları yardıma çağırdı Çünkü kendisi evlenirken, diğer bütün krallar, Helen'in başına bir hal gelmesi halinde Menelaos'a yardım edeceklerine söz vermişlerdi Verdikleri söz gereği, bütün krallar denizi aşıp güçlü Troya kentini yerle bir etmeye çok istekli idiler Menelaos'un ağabeyi Agamemnon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos hepsi hazırdılar Ama Odysseus ile Akhilleus, pek ortalarda görünmüyordu

Yunanistan'ın en akıllı, en kurnaz kralı olan Odysseus, kocasına sadakati olmayan bir kadın için, evini ve ailesini terk etmek istemedi Bunun için kendisini ordu kampına çağırmaya gelen haberciye delirmiş gibi davrandı Bir taraftan tarlayı sürüyor, sonra da toprağa tohum yerine tuz ekiyordu Ama Başkumandan Agamemnon'un gönderdiği haberci de kurnaz birisiydi Haberci, Odysseus'un küçük oğlunu yakalayıp sabanın önüne bırakıverdi Bunu gören Odysseus, sabanı kenara atarak oğlunun hayatını kurtardı Bu da onun eskisi kadar akıllı olduğunu gösterdi İsteksiz de olsa, orduya katılmaya mecbur kaldı

Akhilles ise Troya'ya gittiği takdirde, Troya'nın yağmalanmasını ve yanışını görmeden öleceğini biliyordu Bunu kendisine bir deniz perisi olan annesi Thetis, söylemişti Onun için, kadın elbiseleri giyerek, kral Lycomedes'in sarayında saray kadınları arasında saklanıyordu

Kumandanlar Akhilles'i bulma görevini kurnaz Odysseus'a verdiler Odysseus, bir seyyar satıcı kılığına girerek saraya gitti Sergisinin bir tarafında kadınların seveceği cinsten takılar, diğer tarafında ise şahane silahlar bulunuyordu Sarayın bütün kızları mücevherlerin etrafında kümelenirken, sadece Akhilles kılıç ve kamalarla ilgileniyordu Böylece Odysseus onu tanıdı O da kaderini bile bile Odysseus'la birlikte ordu kampına katıldı

Sonunda ordu tamamlanmış ve gemiler yola çıkmaya hazırdı Ama bu kez, günlerden beri esen Kuzey rüzgarı, bir türlü dinmek bilmiyor ve gemilerin Troya'ya yelken açmalarına imkan vermiyordu Ordu çaresizdi Sonunda kahinlerden birisi Artemis'in Akhalara çok kızdığını, çünkü Agamemnon'un adamlarından birinin, onun en sevdiği tavşanlarından birini öldürdüğünü söyledi Bu yüzden rüzgarı estirdiğini ve estirmeye devam edeceğini, ancak Agamemnon'nun kızı Iphiginia'yı kendisine kurban etmesi halinde öfkesinin dindirilebileceğini anlattı



Alıntı Yaparak Cevapla