Prof. Dr. Sinsi
|
Çanakkale İle İlgili Efsaneler, Çanakkale Efsaneleri
çanakkale ile ilgili efsaneler, çanakkale efsaneleri

Çanakkale Boğazına isim verilmesine ilişkin Efsane
Mitolojiye göre deniz tanrısı Poseidon karaların arasına girip toprakları ikiye bölerek bugünkü Çanakkale Boğazı'nı açmıştır Bir başka söylence:
Thebai Kralı Athamanas'ın Nefele (bulut) adlı bir karısı vardı Nefele Friksus adlı bir erkek ve Helles adlı bir kız çocuğu doğurur Kral bir süre sonra ikinci kez evlenir Bu sırada ülkede kıtlık başlar Kralın yeni karısı bilicileri de etkiler Onlar da kıtlıktan kurtulmak için iki çocuğunun kurban edilmesi gerektiğini krala söyler Çiçeklerle süslenen çocuklar,tam kurban edilecekleri sırada Nefele,ikisinide buğu ve dumanlarıyla sarıp kaçırır Onları kanatlı ve altın postlu bir koça bindirir,Karadeniz'e yollar Çanakkale Boğazı'nı geçerken bir fırtına çıkar Helles denize düşerek boğulur Bu yüzden Boğaz'a Helle Denizi anlamında Hellespontes adı verilir
Kumdili Efsanesi
Gelibolu'da İlyas adında bir ermiş yaşamaktadır Kendisi gibi bir ermiş olan kardeşi Hızır karşı kıyıdadır O na ulaşmak için eline bir avuç kum alır ve denize serperek yürür Kumlar tılsımlıdır,serptiği yerler yol olmaktadır İlyas'ın hiç ardına bakmaması gerekmemektedir Bakarsa tılsım bozulacaktır
Geride kalanlar onu izlemekte ve şaşkınlıktan bağrışmaktadır İlyas dalgınlıkla seslerin geldiği yöne döner Tılsımı bozulur Vardığı yere tek serptiği kumlarla,denize doğru uzanan dil biçiminde bir parça oluşur
TRUVA ATI EFSANESİ
Zamanımızdan takriben 3200 yıl önce Çanakkale Boğazı yakınlarında ''Troya'' isimli bir kent varmış Bu kentin , barışsever , fakat cesur insanları, kralları, Priamos'un idaresi altında uzun yıllar barış içinde bir hayat sürmüşler
Birgün , kral Priamos'un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya surlarını sarmaktaydı Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra da bir kahine anlattı Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç açıcı değildi Ona göre, Hekabe, hamileydi ve doğacak olan çocuk , ilerde Troyalıların başına büyük dertler açacaktı Onun için bebek doğar doğmaz öldürülmeliydi Bu kehanete inanan Kral Priamos , çocuk doğduktan sonra bir adamını bebeği öldürmek için görevlendirdi Savunmasız yeni doğmuş bebeği öldürmeyen Troya'lı onu o zaman ki adı ''İDA'' olan ''Kazdağı''na götürüp, bir ormana bıraktı Nasıl olsa, yabani hayvanlar onu öldürür diye aklından geçirdi Ama bebeği, yabani hayvanlardan önce bir çoban buldu Bu çocuk, ilerde gerçekten Troya'lıların başına birçok dertler açacak olan Paris'ti
O sırada, Tanrıların yaşadığı OLYMPOS dağında , ilginç bir kargaşa cereyan etmekteydi Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis'in evlenme merasimine kavga ve nifak tanrıçası Eris, huzursuzluk çıkartır gerekçesiyle davet edilmemişti Bu işe çok gücenen Eris, intikam almaya karar verdi Üzerinde ''EN GÜZELE'' yazılı , altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler Ama kudret tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta ısrar ettiler Her üçü de tanrı Zeus'a giderek onun, hakemlik yapmasını istediler Baba tanrı Zeus, onların hiç birini gücendirmek istemediği için diplomatça davranıp, bu işlerden pek anlamadığını söyledi Asıl amacı ise bu belayı Olympos'tan uzaklaştırmaktı Onların Olympos'un tadını kaçıracaklarını anladığı için, hakemliği bir ölümlünün yapması gerektiğini söyledi
_''Gidin'' diye gürledi tanrıların babası ''ırmakları bol İda dağına, orada Paris adında Troya'lı bir prens yaşamaktadır Bu işlerden en iyi anlayan odur ''
Böyle söyleyip uzaklaştırdı onları Olympos'tan Onlar da haberci Tanrı Hermes'in rehberliğinde, kaynakları bol olan İda dağının doruklarına geldiler O sırada Paris, hiçbir şeyden habersiz aşağıda koyunlarını otlatıyordu Haberci Tanrı Hermes, meseleyi Paris'e anlatıp altın elmayı ona verdi Hangisini en güzel bulursa elmayı ona verecekti Ama bu iş, pek o kadar kolay olacağa benzemiyordu Çünkü her üç Tanrıça da birbirinden güzeldi Ne yapacağını şaşırmıştı Onun hayranlığını ve şaşkınlığını gören Tanrıçalar, karar vermesini kolaylaştırmak için Paris'e rüşvetler teklif ettiler
Hera kendisine kudret vaat etti Altın elmayı kendisine verdiği takdirde Paris Avrupa ve Asya'nın en güçlü kralı olacaktı
Athena kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan'la yapılacak bir savaşta kendisine zafer vaat etti
Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını Paris'e teklif etti
Çoban Paris'in Öyle büyük krallıklarda gözü yoktu En güzel kadın benim olsun diye düşünüp, altın elmayı Afrodit'e verdi İşte ne olduysa o zaman oldu Bu işe çok bozulan Athena ile Hera, Troya'nın yıkımı için planlar kurmaya koyuldular
Afrodit ise verdiği sözü yerine getirmek için bir plan yaparak Paris'in, Yunanistan'daki Isparta şehrine gitmesini sağladı Çünkü o sırada Dünya'nın en güzel kadını Isparta Kralı Menelaos'un karısı ''Güzel Helen''di Menelaos ve Helen, Paris'i çok iyi karşıladılar
Kral , kendisine dilediği kadar sarayında kalabileceğini söyledi Ona güvenerek karısı ile Paris'i sarayda yalnız bırakıp, kendisi Girit'e gitti Menelaos'un Girit'te olmasından yararlanan Paris, Helen'i Troya'ya kaçırdı
Girit'ten dönen Menelaos, karısını evde bulamayınca yaptığı hatayı anladı ve karısını geri almak için Troya'ya savaş açtı Bütün Yunan kırallarına da haberciler göndererek Helen'in kurtarılması için onları yardıma çağırdı Çünkü kendisi evlenirken, diğer bütün krallar, Helen'in başına bir hal gelmesi halinde Menelaos'a yardım edeceklerine söz vermişlerdi Verdikleri söz gereği, bütün krallar denizi aşıp güçlü Troya kentini yerle bir etmeye çok istekli idiler Menelaos'un ağabeyi Agamemnon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos hepsi hazırdılar Ama Odysseus ile Akhilleus, pek ortalarda görünmüyordu
Yunanistan'ın en akıllı, en kurnaz kralı olan Odysseus, kocasına sadakati olmayan bir kadın için, evini ve ailesini terk etmek istemedi Bunun için kendisini ordu kampına çağırmaya gelen haberciye delirmiş gibi davrandı Bir taraftan tarlayı sürüyor, sonra da toprağa tohum yerine tuz ekiyordu Ama Başkumandan Agamemnon'un gönderdiği haberci de kurnaz birisiydi Haberci, Odysseus'un küçük oğlunu yakalayıp sabanın önüne bırakıverdi Bunu gören Odysseus, sabanı kenara atarak oğlunun hayatını kurtardı Bu da onun eskisi kadar akıllı olduğunu gösterdi İsteksiz de olsa, orduya katılmaya mecbur kaldı
Akhilles ise Troya'ya gittiği takdirde, Troya'nın yağmalanmasını ve yanışını görmeden öleceğini biliyordu Bunu kendisine bir deniz perisi olan annesi Thetis, söylemişti Onun için, kadın elbiseleri giyerek, kral Lycomedes'in sarayında saray kadınları arasında saklanıyordu
Kumandanlar Akhilles'i bulma görevini kurnaz Odysseus'a verdiler Odysseus, bir seyyar satıcı kılığına girerek saraya gitti Sergisinin bir tarafında kadınların seveceği cinsten takılar, diğer tarafında ise şahane silahlar bulunuyordu Sarayın bütün kızları mücevherlerin etrafında kümelenirken, sadece Akhilles kılıç ve kamalarla ilgileniyordu Böylece Odysseus onu tanıdı O da kaderini bile bile Odysseus'la birlikte ordu kampına katıldı
Sonunda ordu tamamlanmış ve gemiler yola çıkmaya hazırdı Ama bu kez, günlerden beri esen Kuzey rüzgarı, bir türlü dinmek bilmiyor ve gemilerin Troya'ya yelken açmalarına imkan vermiyordu Ordu çaresizdi Sonunda kahinlerden birisi Artemis'in Akhalara çok kızdığını, çünkü Agamemnon'un adamlarından birinin, onun en sevdiği tavşanlarından birini öldürdüğünü söyledi Bu yüzden rüzgarı estirdiğini ve estirmeye devam edeceğini, ancak Agamemnon'nun kızı Iphiginia'yı kendisine kurban etmesi halinde öfkesinin dindirilebileceğini anlattı
|