Prof. Dr. Sinsi
|
Veren Elin Üstünlüğü
İki uygarlığın meyveleri
Bu zenginlikler, “sade hayat” adını verdiğimiz olguya tüketim uygarlığı tarafından değil de, bizim asırlardır sahip olduğumuz ve geliştirdiğimiz değerler açısından bakıldığında görülebilen cephede yer almaktadır Çünkü, daha önce de değindiğimiz gibi, sade hayatın bir dış yüzü, bir de iç yüzü vardır; dış yüzündeki sadeliğin amacı, iç taraftaki bu muhteşem zenginliği yakalamaktan başka birşey değildir Bu zenginlik yakalandıktan sonra, insanın hayır için üreteceği formüllerin ardı, arkası kesilmez ki, zekât gibi emirler ve semavî dinlerin teşvikleri, böyle bir üretimi tetiklemek amacını güderler Tanımadığı mahallelerin bakkallarını dolaşıp tanımadığı fakirlerin borçlarını sildirmekten tutun, göçmen kuşlar için vakıf kurmaya kadar, hayalin varabileceği en ücra köşelere kadar uzanan hayır icadları, bu tetiklemenin sonucunda vücut bulmuştur ve insanların nazarının almaya değil, vermeye odaklandığı zaman bir toplumu ne hâle çevirebileceğini gösteren gerçek hayat hikâyeleri olarak bu ülkede yaşanmıştır Eğer tüketim ekonomisinin dâhilerinden birine saçını başını yoldurmak istiyorsanız, saydıklarımızın arasından herhangi birini, meselâ sadaka taşlarını önüne koyun ve şu problemi madde madde çözmesini isteyin:
1 İnsanlar, kimden geldiği belli olmayacak şekilde, âkıbetinden de kendisinin asla haberdar olmayacağı bir biçimde, “en değerli varlıkları” olan paralarını bir taş içine nasıl bırakıp giderler?
2 Bir kısım insanların akıllarını peynir ekmekle yediklerini kabul etsek bile, onların bıraktıkları para, gerçekten muhtaç olan insanın eline geçinceye kadar o taşın üstünde nasıl kalır?
3 Fakir, o paradan ihtiyaç miktarını alıp geri kalanını başka muhtaçlar için taş üzerinde terk ederken onun elini kim tutar da fazlasını almaktan men eder?
4 Böyle bir âdet, zengini ve fakiriyle bütün bir topluma mal olacak bir şekilde yaygınlaşma fırsatını nasıl bulur?
Ağaçları gösteren, meyveleridir Her iki uygarlığın da verdiği meyveleri karşılaştırdığımızda, bunlardan birinin fakiri, diğerinin zengininden daha zengin gibi görünüyor Yirmi beş saatlik bir elektrik kesintisinin, New York’ta yağmalanmadık dükkân bırakmadığını hatırlayalım Bir gecelik karanlığı bile toplumsal bir yağmalama eylemi için fırsata dönüştüren bir uygarlığın, fakirini bir yana bırakın, zengini bile bir gece vakti bir sadaka taşıyla başbaşa kaldığında, orada başkaları için de birşeyler bırakmayı aklından geçirir miydi dersiniz?
İşte o medeniyetin fakiri, işte bu medeniyetin zengini
Siz hangisinin yerinde olmak isterdiniz?
1 “İyilik Yap, Çok Yaşa,” Özgür ve Bilge, Mart 2003 Science News, vol 164, no 4, July 26, 2003
2 “Bir Kredi Kartının Hikâyesi: Tefeciyi Aratanlar Varmış!” Özgür ve Bilge, Mart 2002
3 “Digging Your Way out of Debt,” US News and World Report, 19 March 2001
4 “Bir Milyon Kredi Kartı Mağduru Var,” Özgür ve Bilge, Ocak 2003
5 Kenan Demirtaş, “Müslümanın Malı Zekâtı Beklemez,” Özgür ve Bilge, Aralık 2002
|