10-11-2012
|
#5
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ciddiyetsizlik: İtibar Törpüsü
Meclislerimizde O Beklenmeli! 
Öyleyse, işe gönüllerdeki iman esaslarını takviye ile başlamalısınız meclislerinizi hep sohbet-i Cânân meclisi haline getirmelisiniz Sizi Allah'a yaklaştırmayan, Peygamber Efendimiz'le (sallallahu aleyhi ve sellem) münasebetinizi tetiklemeyen ve O'nu yeniden bütün canlılığıyla içinizdeymiş gibi duymanıza vesile olmayan konulardan yılandan, çıyandan kaçıyor gibi uzak durmalısınız İman ve Kur'an hizmetine bir yararı var mı konuştuklarınızın? Sözlerinize mevzu yaptığınız husus, dini anlatmanız adına bir fayda vaad ediyor mu? Bir yerde yeni bir hayır müessesesi oluşturmamız için fikir veriyor mu? Bir ocak daha tüttürme heyecanınızı arttırıyor mu? Şayet, bu sorular karşısında cevabınız “evet” ise, her cümlenizde bin bereket var ve Allah'ın rahmeti sizinle beraber demektir Fakat, öyle değilse, size asıl gayenizi hatırlatmayan duygu, düşünce ve sözlerden fersah fersah uzaklaşmalısınız ve bunu bir disiplin haline getirmelisiniz Özellikle de arkadaşlarınız arasında sözü–sazı dinlenen biriyseniz, mâlâyânî şeylerin yapılmasına ve konuşulmasına karşı ciddi tavır koymalısınız Mesela, bulunduğunuz mecliste birisi “Falan arkadaşın aklı bu meselelere fazla ermiyor ” dese, eğer aklınız başınızdaysa, ya orayı terketmeli ya da üslubunca o gıybeti sona erdirmelisiniz Çünkü, bir mü'minin ayıplandığı bir mecliste artık Allah'ın teveccühü yoktur Bir mü'min hakkında su-i zanların seslendirildiği bir mekana rahmet nazarıyla bakılmamaktadır Ümit nesline rehber olma azmindeki bir insanın da Allah'ın teveccüh etmediği ve rahmet şualarının inmediği bir mekanda hiç işi olmamalıdır
Bu açıdan, bizim atmosferimizde insanları ayıplamanın, en basit şeyleri alay mevzuu yapmanın, ehl-i gaflet gibi laubaliliğe girmenin ve ehl-i dünyayı hatırlatırcasına gülüp eğlenmenin yeri yoktur Biraraya gelişimizi hep ciddi rûznâmelere bağlamamız bizim şiarımız olmalıdır Evet, mütemâdî birer disiplin insanı olarak yaşamalıyız; gelip gitmelerimiz, oturup kalkmalarımız, sohbet mevzularımız, meselelere yaklaşımımız, üslûbumuz ve ses tonumuz itibarıyla bir endâzeden çıkmış gibi imrendirici davranmalıyız Müzakerelerimizi mutlaka sohbet-i Cânân'a bağlamalı, konuşacağımız meseleleri önceden belirlemeli, okuyacağımız metinleri seçmeli, beraber çözeceğimiz problemleri tayin etmeli ve biraraya geldiğimizde mutlaka hayırlı bir iş için gelmeliyiz ve oradan ayrılırken de bir müşkili çözmüş olarak ya da yeni bir projeyi tamamlayarak ayrılmalıyız Cenab-ı Hakk'ın o güne kadar yaptırdıklarını şükür hisleriyle dopdolu olarak yâd etmeli; onları ancak tahdis-i nimet çerçevesinde anmalı; anarken de asla meseleyi kendi başarılarımıza bağlamamalı ve böylece Allah'ın o ana kadar yaptırdığı şeylerle daha sonraki lütuflarına davetiye çıkararak daha başka neler yapabileceğimizi planlamalıyız Dünya ve ahiret hesabına bir kıymet ifade etmeyen, faydasız söz ve davranışlara bütün bütün kapanarak, oturup kalkıp sürekli kurbetten ya da bizi vuslata ulaştırabilecek vesilelerden dem vurmalı; rıza-yı ilahiye açılan en emin ve kısa yol kabul ettiğimiz i'la-yı kelimetullah şehrahında yürürken hep öteler mülahazasıyla dolu olmaya çalışmalıyız
Evet evet, gerçekten inanıyorsak, gayr-i ciddiliğe hep kapalı kalmalıyız; laubaliliğe asla adım atmamalıyız Her meclisimizi bizi O'na yaklaştırabilecek bir Ka'be azizliğinde ve bir Ravza kudsiyetinde bilmeliyiz Bu meclisimiz dünyanın herhangi bir ülkesinde, yeryüzünün en karanlık bir köşesinde olsa da, ruh ve mana itibarıyla onu Ravza-i Tâhire ile yanyana getirmeli; götürüp Ka'benin harimiyle birleştirmeliyiz ve öyle bir hal almalıyız ki, Rasul-ü Ekrem Efendimiz'i hep içimizde duymalı, O'nu Ravza kokulu iklimimize çağırmalı ve her an O'nun boyasıyla boyanmalıyız
|
|
|
|