Yalnız Mesajı Göster

Haya Nedir? Haya'nın İslamdaki Anlamı Nedir?

Eski 10-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Haya Nedir? Haya'nın İslamdaki Anlamı Nedir?






Doğruluk

Özünde sözünde doğru olma hem bir insanlık gereği hem de inananlar için Hakk’ın en büyük emirlerinden biridir Kur’an müminlerin sözlerinin doğru, her hareketlerinin dengeli ve ölçülü olması gerektiğini, doğru olan kimselerin Allah tarafından sevilen kullar olacaklarını ifade eder “Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin” (Ahzâb, 33/70) “Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan Cennetler vardır Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur” (Mâide, 5/119) ayetleri bunlardan bazılarıdır

Kur’an, iman edenlerin şahidlik yaparken de asla doğruluktan ayrılmamalarını, hatta şahıslarına veya yakınlarına zararı olacağını bilse bile asla yalana girmemelerini, doğruluktan ayrılmamalarını emreder “Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır” (Nisâ, 4/135)

Sözde doğruluk ne kadar mühimse, insanlar arasında sevginin kaynağı, nizam ve intizamın önemli bir rüknü ise, davranışlardaki doğruluk, dürüstlük de o derece mühimdir Allah’ın Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün pazarı dolaşırken tezgahlardan birinde buğday yığını gördü Yaklaştı, elini daldırdı Baktı ki, buğdayın üst kısmı kuru, alt kısmı yaş Satıcıya sordu: “Alıcıya bunun böyle olduğunu söylüyor musun?”, adam “hayır” deyince, İki Cihan Serveri “İnsanları aldatan bizden değildir” buyurdular

Doğruluk içte ve dışta istikamet sahibi olmak demektir Bir kimse, bir gün bir türlü bir başka gün başka türlü konuşur veya davranırsa, hiç kimse ona itibar etmez, sözünü ciddiye almaz Etrafına ne güven ne de emniyet telkin eder Böyleleri ile ne ciddi bir işe girilir, ne de yakın bir bağ kurulur Zira, doğrunun zıddı olan yalanı irtikap eden kimseden her şey beklenir

Doğru insan, bu davranışıyla aslında kâinatın özüne uygun hareket etmiş, Hakk’ın nizamına tabi olmuş, her halükarda da takdire şayan hareket etmiş olur Ancak Bediuzzaman Hazretlerinin ifadesi ile kişinin her söylediği doğru olmalı ancak her doğruyu her yerde söyleme gibi bir vazifesi yoktur Her bildiğini, her duyduğunu hiç süzmeden, her yerde söyleyenin bu yaptığının günah olarak ona yeteceği hadislerde beyan edilmektedir

Eskilerin bir sözü vardır, “iyiler iyiliğinde, kötüler kem belâsını bulur” diye Bir anlamda hayatını doğruluk çizgisinde geçirenler için de geçerlidir bu söz Onlar bir müddet sıkıntılara maruz kalsa da er geç doğruluklarının mükafaatını göreceklerdir

Bu mevzuda anlatılan şu hikaye mevzuyu ne tatlı özetlemektedir:

Bir zamanlar giderek yaşlanan ve arkasında bir veliaht bırakması gerektiğini anlayan Çinli bir hükümdar vardı Vezirlerinden veya çocuklarından birisini veliaht seçmek yerine, farklı bir şey yapmaya karar verdi bu hükümdar

Ülkesindeki bütün gençleri huzuruna çağırdı ve onlara şöyle seslendi:

“Artık tahttan çekilmemin ve yerime yeni bir hükümdar seçmemin vakti geldi Hükümdar olarak içinizden birisini seçeceğim” Gençler bu sözleri şaşkınlıkla dinliyorlardı Hükümdar devam etti:

“Bugün herbirinize bir tohum vereceğim Tek bir tohum Ama bu çok özel bir tohum Hepinizin evlerinize dönüp o tohumu ekmenizi, sulamanızı ve bir yıl sonra tohumdan çıkan bitkiyle geri gelmenizi istiyorum O zaman bana getireceğiniz bitkiler hakkında hüküm verip benden sonra tahta geçecek hükümdarı seçeceğim

Saraya çağrılanların arasında Ling isminde bir genç vardı ve herkes gibi ona da bir tohum verildi Ling, eve dönüp başından geçenleri heyecanla annesine anlattı Annesi ona bir saksı ve biraz da toprak verdi Ling, tohumu itinayla ekti, onu güneş ışığı görebileceği bir pencere kenarına koydu Her gün saksıya su vererek bitkinin tohumun açıp açmadığını kontrol etti

Üç hafta kadar sonra, Ling'in mahallesindeki gençlerden bazıları tohumlarının nasıl açtığını, bitkilerin nasıl büyümeye başladığını anlatmaya başladı Ling bu sözleri duyduktan sonra her defasında eve gidip kendi tohumunu kontrol ediyordu Gelgelelim, saksının içinde büyüyen hiçbir şey görünmüyordu Haftalar birbirini kovaladı, ama değişen hiçbir şey olmadı

Bu arada, Ling'in arkadaşları ballandıra ballandıra saksılarındaki çiçeklerden bahsediyordu hep Ling'in ağzını ise bıçak açmıyordu, çünkü hakkında konuşacağı bir çiçeği yoktu Elinde toprak dolu bir saksı vardı o kadar Ve artık başarısız olduğuna inanmaya başlamıştı

Aradan altı ay geçti Ling'in saksısında çiçekten eser yoktu hâlâ Tohumunu çürüttüğüne kanaat getirmişti Ling Başka herkesin kocaman çiçekleri, ya da ağaç fidanları olmuştu, ama onun koca bir saksısı, o kadar!

Nihayet bir yıl tamamlandı ve ülkenin gençleri yetiştirdikleri bitkileri karar vermesi için hükümdarın huzuruna getirdiler Ling, annesine boş bir saksıyı hükümdara götüremeyeceğini söylediyse de, annesi saksıyı götürmesini ve dürüst davranmasını öğütledi Ling'in sıkıntıdan karnı bile ağrıdı, ama annesinin haklı olduğunu bildiğinden sözünü tuttu Böylece, o da boş saksıyı saraya götürdü

Saraya ulaştığında diğer gençlerin getirdiği çeşit çeşit bitkiler karşısında hayrete düştü Hepsi de güzel renklerde, güzel biçimlerdeydi ve nefis kokular yayıyorlardı Birbirlerine çiçeklerini nasıl böyle güzel yetiştirdiklerini ciddi ciddi anlatan diğer gençler, Ling'in elindeki boş saksıyı görünce kahkahalarla güldüler Birkaçı da onun durumuna üzüldü ve omzuna dokunup “Boş ver, elinden geleni yapmışsın!” dediler

Hükümdar gençlerin yanına geldi ve bitkileri inceledi Bu sırada, Ling arkalara kaçıp gizlenmeye çalışıyordu “Ne kadar da büyük ağaçlar ve çiçekler yetiştirmişsiniz öyle!” dedi hükümdar “Bugün içinizden birisi yeni hükümdar olarak tayin edilecek

Birden, imparator elinde boş saksıyı tutan Ling'i gördü Hemen, muhafızlarına onu yanına getirmelerini emretti Ling korkudan titremeye başladı “Hükümdar başaramadığımı gördü, herhalde beni öldürtecek!” diye düşünüyordu

İmparator, yanına getirilen Ling'in ismini sordu, o da cevapladı Diğer gençlerin hepsi gülmeye ve kendi aralarında Ling'le alay etmeye başladılar Hükümdar bir el hareketiyle hepsini susturdu Ling'i yanına aldı, sonra da kalabalığa ilan etti: “Yeni imparatorunuzu selamlayın! Adı Ling!” Ling kulaklarına inanamadı Tohumundan tek bir filiz bile çıkmamışken nasıl imparator olabilirdi ki?

Hükümdar konuşmasına devam etti: “Bir yıl önce herbirinize bir tohum verdim, onu ekip sulamanızı istedim ve bir yıl sonra da bana getirmenizi istedim Ama sizlere verdiğim tohumların hepsi kaynatılmıştı ve dolayısıyla da filiz açmaları mümkün değildi Ling hariç hepiniz bana çeşit çeşit ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdiniz Tohumunuzun büyümediğini görünce, size verdiğim tohumun yerine başka bir tohum ektiniz İçinizden sadece Ling, kendisine verdiğim tohumun olduğu saksıyı bana getirme cesaretini ve dürüstlüğünü gösterebildi Bu yüzden, yeni imparatorunuz o olacak

Doğruların yardımcısı Allah’ım, özümüzü sözümüzü dosdoğru kıl, yüzümüzü Sana doğru döndür, bizi doğruların doğrusu Efendimiz’e komşu eyle…

Ali Ünsal



Alıntı Yaparak Cevapla