Prof. Dr. Sinsi
|
İslamiyet Hakkında İnce Bilgiler
Kaderi nasıl yorumlamalıyız? Sözlükte "ölçmek, tahmin etmek ölçüp takdir ederek tayin etmek; gücü yetmek ve kudret" anlamlarına gelen kader, din ıstılahında, Allah'ın ebede kadar olacak şeyleri zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, nasıl ve ne zamanda olacaklarsa onların tamamını ezelde bilip o şekilde sınırlaması ve takdir etmesine denir
Bu durumda kader Allah'ın ilim sıfatını ilgilendirmektedir O halde kader, Allah'ın ilmi doğrultusunda, kainatı ve ondaki her çeşit yaratığı belli bir düzen ve ölçüye göre idare eden ilâhî bir kanundur Bu konuda Kur'ân'da şöyle buyurulmaktadır: "Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık " (Kamer,54/49); "O'nun katında her şey bir ölçüyledir "(Ra'd,13/8); "Kâinatta mevcut her şeyin hazineleri ancak bizim yanımızdadır Biz onu ancak belli bir miktar ile indiririz " (Hicr,15/21); "Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mahlûkatın mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir "(Furkân,25/2) (F K )
Abdest nasıl alınır?
Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen abdest kelimesi, "el suyu" anlamına gelir Abdest kavramı Arapça'da "güzellik ve temizlik" manasına gelen vudû' kelimesiyle ifade edilir
Namazın şartlarından birisi olan abdest, namaz ve Kabe'yi tavaf, tilavet secdesi gibi bazı ibadetleri yapmak için, vücudun belirli uzuvlarını usulüne uygun olarak yıkamak veya meshetmektir Abdest müstakil bir ibadet olmayıp, belli ibadetleri yapmak için vasıta niteliğinde bir ibadettir Manevî temizlik ve namaz başta olmak üzere ibadetlere ruhen ve bedenen hazırlık mahiyetinde olan abdest, aynı zamanda maddî bir temizlenme vasıtasıdır
Mâide sûresinin 6 âyetinde, abdestin namaz için farz kılındığı bildirilmekte ve rükünleri (farzları) sayılmaktadır Âyette zikredilen abdestin farzları; yüzü yıkamak, kolları dirseklerle beraber yıkamak, başı meshetmek ve ayakları topuklarla birlikte yıkamaktır Bu şartlara Şafiîler, niyet ve tertibi; Hanbelîler, tertip ve uzuvların peşpeşe yıkanmasını; Malikîler, niyet ve uzuvların ardarda ovalanarak yıkanmasını ilave ederler Bu şartlara riâyet edilerek alınan abdestin sahih olabilmesi için, abdest uzuvlarında kuru yer bırakılmaması ve deri üzerinde suyun temasını engelleyecek bir şeyin bulunmaması gerekir
Usul ve adabına uygun bir şekilde abdest şöyle alınır: Abdeste niyet ve besmele ile başlanır, parmak aralıkları da dahil eller bileklere kadar üçer defa yıkanır, dişler temizlenir, ağza ve buruna üçer defa su verilip yıkanır Yüz ve dirseklerle beraber kollar üçer defa yıkanır Sağ el ıslatılarak elin içiyle başın üstü bir defa meshedilir İki elin içi ile başın tamamının meshedilmesi daha iyidir Eller ıslatılarak parmaklarla kulakların içi ve dışı, sonra da ense birer defa meshedilir En son olarak da, üç defa ayaklar topukları ile birlikte yıkanır Yıkamaya sağ uzuvlardan başlamak, suyu iktisatlı kullanmak, abdest esnasında ve sonunda dua etmek, kelime-i şahadet getirmek abdestin sünnetlerindendir
Kişinin önünden ve arkasından herhangi bir şeyin çıkması, vücudun herhangi bir yerinden kan ve irin gibi şeylerin akması, ağız
İslam'da 'Namaz'ın önemi?
Namaz Farsça bir kelime olup, Arapça'daki salât kelimesinin karşılığıdır Sözlükte, dua, istiğfar, övgü anlamlarına gelen salât, dinî bir kavram olarak, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, belli eylemler ve rükünleri bulunan özel bir ibadettir Namaz, içerisinde zikir, tesbih, dua, kıyam, rüku, secde gibi alt ibadetleri toplayan önemli bir ibadettir Namaz amellerin Allah'a en sevimli olanı, müminin miracıdır Namaz, insana devamlı olarak Allah'ı hatırlatır, kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesini sağlar, kötülük ve günahla, kişi arasında bir perdedir Namaz insanın maddî ve manevî temizliğinin vasıtasıdır
Hanefîlere göre namazlar; farz, vacip ve nâfile olmak üzere üçe; farz namazlar ise, farz-ı ayın ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit kılınan namazlar ile Cuma namazı olup, buluğ çağına erişmiş, akıllı her Müslümana farzdır Terk edilmesi, kılınmaması büyük günahtır Günlük farz namazlar, sabah namazı 2 rekat, öğle namazı 4 rekat, ikindi namazı 4 rekat, akşam namazı 3 rekat ve yatsı namazı 4 rekat olmak üzere toplam 17 rekattır Cuma günleri öğle vaktinde kılınan Cuma namazı, cemaatla kılınmakta olup 2 rekattır Farz-ı kifaye olan namaz ise, Müslüman öldüğünde kılınması gereken cenaze namazıdır Müslümanlardan bir kısmı kıldığında diğerlerinden bu farz düşer Kılınmadığında, o bölgedeki bütün Müslümanlar günahkar olur
Vacip namazlar, vacip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (li aynihî vacip) ve vacip oluşu kulun fiiline bağlı olan (li gayrihî vacip) olmak üzere ikiye ayrılır Li aynihî vacip, vitir namazı ve bayram namazlarıdır Li gayrihi vacip ise, adak namazı, bozulan nâfile namazının kazası ve sehiv secdesidir Bunlar aslında vacip olmamakla birlikte, ya kişinin adamasıyla ve nafile olarak başladığı bir namazı bozmasıyla veya namazda yapmış olduğu bir hata sebebiyle vacip olmuştur
Farz ve vacip namazların dışında kalan namazlar ise nâfiledir Namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler; tahiyyatü'l-mescit, kuşluk, teheccüt gibi müstehablar ve kişinin kendisinin kılmış olduğu fazladan namazlar nâfile kapsamında yer alır
Namazın kişiye farz olmasının şartları, Müslüman olmak, buluğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir Buna namazın vücup şartları denir Namazın sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için, bir takım farzları, vacipleri, sünnetleri ve âdâbı bulunmaktadır
Farzları yerine getirmemek namazın bozulmasına sebep olur Vaciplerin terki ise, eğer unutma veya hata ile yapılırsa sehiv secdesi yapılması gerekir; bilerek terk edilmesi hâlinde namazın yeniden kılınması vacip olur Sünnetlerinin ve âdâbının terk edilmesi ise, namazı bozmadığı gibi, sehiv secdesi veya kazası da gerekmez Ancak bunların fazilet ve sevabını kaçırmış olur (İ P )
Oruç hakkında  
İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yemek, içmek ve cinsî münasebetten uzak durmak demektir İmsak vakti, başka bir deyişle oruç yasaklarının başlama vakti, fecr-i sâdık, yani tan yerinin ağarmasıdır Bununla yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur Bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip, orucun başladığı vakittir İftar vakti ise, oruç yasaklarının sona erdiği, güneşin batma vaktidir Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti girmiş olur
Akıllı, buluğ çağına erişmiş Müslüman'ın Ramazan orucunu tutması farzdır Ancak oruç tutamayacak kadar hasta olanlar ile yolculukta bulunanlar oruç tutmayabilirler Hastalar iyileştiklerinden, yolcular da memleketlerine döndükten sonra tutmadıkları oruçları kaza ederler Hasta olan kişinin iyileşme ihtimali yoksa, tutmadığı her gün için bir fidye verir; yani bir fakiri bir gün doyurur Hayız ve nifas halindeki kadınlar, bu günlerinde oruç tutmayıp daha sonra gününe gün kaza ederler
Ramazan orucunu kasten ve isteyerek bozan kişi, bozduğu orucu kaza eder ve keffaret öder Orucun keffareti, iki ay üst üste oruç tutmak, buna gücü yetmezse 60 fakiri doyurmaktır
Adak oruçların tutulması ile bozulan nafile oruçların kaza edilmesi vaciptir Bunların dışında kalan ve mekruh olmayan oruçlar ise nafile oruçlardır
Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının dört gününde oruç tutmak tahrimen mekruhtur Muharrem ayının sadece onuncu gününde, yalnız cuma veya cumartesi günlerinde oruç tutmak, yılın tamamını oruçlu geçirmek ve akşam iftar etmeksizin birleştirerek oruç tutmak ise tenzihen mekruhtur (İ P )
İslamiyet'in Zina'ya bakışı
Evlilik dışı cinsel ilişki anlamına gelmekte olup, dinen kesinlikle yasaklanmış büyük günahlardandır İslâmî hükümlerin gerçekleştirmeye çalıştığı ve nassların açıkladığı hakîkî ve gerçek 5 maslahattan birisi de neslin muhafazasıdır Neslin korunması, bütün insan türünü korumak ve yeni nesillerin yetiştirilmesi anlamına gelir Bu ise, ancak evlilik hayatının düzenlenmesi ve evlilik hayatına, kişilerin ırz ve namuslarına yönelik saldırı ve tecavüzlerin önlenmesiyle gerçekleşir
Bu nedenle zinâ, en şiddetli bir şekilde yasaklanmıştır Çünkü zinâ, sadece tarafları ve onların yakınlarını ilgilendiren şahsî bir suç değil, bütün toplumu ilgilendiren; toplumun temel taşını oluşturan aileyi kökünden sarsan, insanlardaki namus ve iffet duygusunu rencide eden, ahlâksızlığın yaygınlaşmasına neden olan sosyal bir suç, cinayettir Kur'ân-ı Kerim'de, "Zinâya yaklaşmayın, çünkü o bir hayasızlıktır O ne kötü bir yoldur " (İsrâ, 17/32) denilmek suretiyle zinânın çirkinliği ve kaçınılması gerektiği bildirilmiştir
Zinânın önlenebilmesi için sadece zinâ değil, zinaya götüren sebepler de yasaklanmıştır Nitekim Yüce Allah, "Ahlâksızlığın açığına da gizlisine de yaklaşmayın " buyurmaktadır (En'âm 6/151) Bu çerçeveden olarak, zinaya götüren ve zinayı kolaylaştıran yollardan uzak durulmalı, cinsel duyguları tahrik edici ve sömürücü yayın ve telkinlerden küçükler ve gençler korunmalıdır Ayrıca fertlerin manevî eğitiminin sağlanması ve evlilik müessesesinin korunması zarûrîdir
|