Prof. Dr. Sinsi
|
İngilizlerin İslâm Düşmanlığı
İngiliz hükûmetinin Rusyadan dahâ zâlim ve dahâ aşağı olduğunu delilleriyle zikr etmekde ve (Hindistânda İngiliz Hâkimiyyeti) kitâbının sonunda, (Hindistân ehâlîsinden, hayâtda olanlara refâh ve se’âdet bahş etdiğini iddiâ eden İngilizler, milyonlarca Hindliyi mezâra göndermişlerdir Mahkemeler ve inzibât kuvvetleri te’sîs etdiklerini her yerde söyleyen bu millet, resmî bir yağmacılıkla Hindistânı tâ iliklerine kadar soymuşdur Soymak kelimesi biraz ağır ise de, İngiliz idâresinin mel’ânetini başka dürlü îzâh etmek mümkin değildir Hıristiyanlık iddiâ eden İngiliz kavminin vicdânı, esâret zinciri altında inleyen Hind müslimânlarının istimdâd nidâlarını duymak istemiyor )Mister Hodberk Keombtun (Hindlinin Hayâtı) kitâbında şöyle demekdedir: (Efendileri [İngilizler] Hindliye zulm eder, o ise her şeyi yok oluncaya, ölünceye kadar çalışmağa, ona hizmete devâm eder ) Bu sözler, insâflı hıristiyanların, İngiliz vahşetini bildiren yazılarından birkaçıdır İngilizlerin diğer müstemlekelerinde çalışdırılan Hindli müslimân işçilerin vaziyyeti, dahâ da beterdi 1834 senesinde İngiliz sanâyicileri, Afrika yerlileri yerine Hind işçisi kullanmağa başladılar Hindistândan Güney Afrika müstemlekelerine binlerce müslimân nakl ediliyordu (Kuli) ismi verilen bu işçilerin vaziyyeti, kölelerin vaziyyetinden dahâ fenâ idi Bunlar (İndentured Labour) (Sözleşmeli iş) denilen bir üsûle tâbi’ tutulur Buna göre, (kuli) beş sene müddet ile te’ahhüt altına girmekde idi Bu zemân içerisinde kuli, işini terk edemez, evlenemez, gece gündüz kırbaç altında çalışmak mecbûriyyetindedir Ayrıca senelik, üç İngiliz altını da vergi vermekle mükellefdir (Bunlar (Labour in India), (Post-Lecturer inthe University of New-York)un yazıları ile bütün dünyâya i’lân edilmekdedir )Meşhûr Gandi, tahsîlini İngilterede yaparak, Hindistâna dönmüşdür Hıristiyanlaşdırılmış bir Hindlinin, hattâ Porbandar şehrinin baş papazının oğludur 1311 [m 1893] de, Hindistândaki bir İngiliz şirketi, onu Güney Afrikaya gönderdi Oradaki Hindlilerin ne kadar ağır şartlar altında çalışdıklarını, ne kadar fenâ muâmele gördüklerini müşâhede edince, İngilizlerle mücâdeleye başladı İngilizler tarafından yetişdirilmiş, hattâ hıristiyanlaşdırılmış bir kimsenin oğlu olduğu hâlde, İngiliz zulmüne, vahşetine dayanamadı İlk şöhretine de, burada kavuşmuşdu İngilizlerin bütün İslâm âleminde ta’kîb etdikleri siyâsetin temeli ve aslı şu üç kelimedir (Parçala, hâkim ol ve dinlerini imhâ et )Bu siyâsetin îcâb etdirdiği hiç bir şeyi yapmakdan çekinmemişlerdir Hindistânda da ilk işleri, kendilerine hizmet edecek kimseler bulmak oldu Bu kimseleri kullanmak sûreti ile fitne ateşini yavaş yavaş yakdılar Bunun için, müslimânların hâkimiyyetinde yaşayan hindûları kullandılar Müslimânların adâleti altında yaşayan hindûlara, Hindistânın hakîkî sâhiblerinin hindûlar olduğunu, müslimânların hindû tanrılarını kurban etdiğini, buna mâni’ olmak lâzım geldiğini telkîn etdiler Hindûları kendi saflarına geçirdiler Onlardan paralı askerler istihdâm etdiler Böylece, Kraliçe Elizabetin emr etdiği ordu kurmak işi teşekkül ederken, hindû cehâleti ile İngiliz İslâm düşmanlığı ve para hırsı da birleşdirilmiş oluyordu Müslimân vâlîlerle hindû mihrâcelerin araları açılarak harbler çıkarıldı Müslimânlar içerisinde za’îf i’tikâdlı kimseler satın alındı Kendisi bir kaç kerre kral nâibi ve (Hindistân teşkîlâtı) a’zâsı olan meşhûr İngiliz Sir John Strachey müslimân-hindû düşmanlığı husûsunda diyor ki: (Hâkim olmak ve tefrîka sokmak için, yapılacak her şey, hükûmetimizin siyâsetine uygundur Hindistândaki siyâsetimizin en büyük yardımcısı, burada yan yana iki düşmanın bulunmasıdır) Bu düşmanlığı büyüten İngilizler, 1164 [m 1750] senesinden 1287 [m 1870] senesine kadar, devâmlı hindûları desteklediler ve onlarla berâber büyük müslimân katl-i âmları yapdılar 1858 senesinde başlayan müslimân hindû çarpışmaları büyüyerek devâm etdi Hindûları müslimânların üzerine saldırtır, sonra da oturur neş’e ile seyr ederlerdi 1990 senesinde de,sırpları Bosnada müslimânlar üzerine saldırtdılar Sokaklarda müslimân çocukların, kızların, kanları akarken, ingilizler neş’e ile, kahkaha ile seyr ediyorlar Hindistânda hiç bir sene geçmemişdir ki, inek kurban etmek sebebi ile kanlı olaylar ve yüzlerce, binlerce müslimânın öldüğü fitneler zuhûr etmiş olmasın Bu fitneyi körüklemek için, müslimânlar arasında bir tarafdan inek kesmenin 7 tâne koyun kesmekden dahâ efdal olduğunu yaydılar Diğer tarafdanda, hindûlar arasına, inek tanrılarını ölümden kurtarmanın çok sevâb olduğunu yaydılar Bu fitneleri Hindistândan çekildikden sonra da devâm etmişdir Buna misâl olarak baş vekil Musaddık zemânında, Îrânda neşr edilen (İttilâ’ât) mecmû’asında okuduğumuz bir hâdiseyi zikr edelim:(Bir kurban bayramı günü, sarıklı, sakallı, cübbeli iki müslimân, kurban etmek için bir inek alırlar Hindû mahallesinden geçerlerken, bir hindû önlerine çıkarak, ineği ne yapacaklarını sorar Kurban edeceklerini söylerler Hindû, (Ey ehâlî! Yetişin tanrımızı kurban edecekler) diye bağırır Müslimânlar da, (Ey müslimânlar, yetişin kurbânımızı elimizden alıyorlar) diye feryâd eder Hindûlarla müslimânlar toplanırlar Sopalarla, bıçaklarla birbirlerine saldırırlar Yüzlerce müslimân katl edilir Fekat, ineği hindû mahallesinden geçiren iki kişinin, İngiliz sefâretine girdikleri görülür Bu hâl gösteriyor ki, bu fitneyi çıkaranlar İngilizlerdir Bunları yazan muharrir dahâ sonra, biz sizlerin bir kurban bayrâmını müslimânlara nasıl zehr etdiğinizi iyi biliyoruz demekdedir ) Böyle sayısız fitneler ve zulmler ile, müslimânları imhâ etmeğe çalışdılar Hindûların, kendilerine karşı yavaş yavaş baş kaldırdıklarını görünce, 1287 [m 1870] den sonra da, müslimânları hindûlara karşı desteklemeğe başladılar Kılıç ile cihâdın farz olmadığını söyleyen, İslâmiyyetin harâm kıldığı şeylere halâl diyen, dîni ve îmânı değişdirmeğe çalışan, müslimân ismini taşıyan, Ehl-i sünnet düşmanları yetişdi Sir Seyyid Ahmed, Gulâm Ahmed Kâdıyânî, Abdüllah Gaznevî, İsmâ’îl-i Dehlevî, Nezîr Hüseyn Dehlevî, Sıddık Hasan hân Pehûpâlî, Reşîd Ahmed Kenkühî, Vahîd-üzzemân Haydar âbâdî, Eşref-Alî Tehânevî ve şâh Abdül’azîzin torunu Muhammed İshak bunlardandır Bunları destekleyerek, yeni yeni bozuk fırkaların zuhûrunu sağladılar Müslimânların bu fırkalara uymaları için çalışdılar Bu fırkaların en meşhûru, 1296 [m 1879] da kurulan (Kâdıyânîlik) olup, kurucusu olan Gulâm Ahmed; top, kılıç ile cihâdın farz olmadığını, farz olan cihâdın nasîhat ile olduğunu, söyledi İngiliz câsûsu Hempher de, Necdli Muhammede böyle söylüyordu Gulâm Ahmed, İsmâ’îlî fırkasından bir zındık idi 1326 [m 1908] de öldü İngilizler bunu bol para ile satın aldılar Önce (Müceddid) olduğunu, sonra, (Mehdî) olduğunu söyledi Nihâyet, (Peygamber) olduğunu iddiâ ederek yeni bir din getirdiğini i’lân etdi Aldatdığı kimselere (ümmetim) dedi Kur’ân-ı kerîmde, bir çok âyetlerin kendisini haber verdiğini, bütün Peygamberlerin mu’cizelerinden dahâ çok mu’cizesi olduğunu söyledi Kendisine inanmayanlara kâfir dedi Bunun fikirleri, Pencab ve Bombayda câhil halk arasında yayıldı Bugün de, Avrupada ve Amerikada (Ahmediyye) ismi altında kâdıyânîliğin yayıldığı görülmekdedir Sünnî müslimânlar, kâfirlere karşı silâh ile cihâdın farz olduğunu ve İngilizlere hizmetin küfr olduğunu söylüyorlardı Bu husûsda va’z eden, nasîhat veren müslimânlara şiddetli cezâlar veriliyor, çoğu katl ediliyordu Ehl-i sünnet kitâbları toplanıp imhâ edildi Satın alamadıkları ve kendi emellerine hizmet etdiremedikleri islâm âlimlerini, müslimânlardan uzaklaşdırırlardı Onlar i’dâm edildikleri zemân kahraman olurlar korkusu ile, Andoman adasındaki meşhûr zindanlarda müebbed hapse mahkûm ederlerdi Büyük ihtilâli sebeb göstererek, Hindistânın her yerinden topladıkları islâm âlimlerini yine oraya göndermişlerdi [Birinci cihân harbinden sonra İstanbulu işgâl etdikleri zemân da, Osmanlı pâşalarını ve âlimlerini Malta adasına sürgün etmişlerdi] İslâmiyyete düşmanlıklarını, müslimânların anlamaması için, Hindistânın (dâr-ül-harb) değil, (dâr-ül-islâm) olduğuna dâir fetvâlar aldılar Bu fetvâları her yere yaydılar Kendileri tarafından yetişdirilen âlim ismli münâfıklar, Osmânlı pâdişâhlarının halîfe olmadığı, halîfeliğin Kureyşlilerin hakkı olduğu, Osmânlı sultânları onu gasb etdikleri için onlara itâ’at edilmeyeceği fikrini yaydılar[(Halîfe, Kureyş kabîlesinden [onların evlâdlarından] olacakdır) hadîs-i şerîfi, halîfe olmağa lâyık, halîfelik şartlarına mâlik olanlar arasında, Kureyşden [meselâ seyyid] de varsa,onu tercîh ediniz demekdir Bu yoksa, başkası intihâb olunur Halîfe seçilemeyip veyâ seçilen halîfeyi kabûl etmeyip, kuvvet ile, şiddet ile, hükûmeti ele geçirene itâ’at edilir Yeryüzünde, bir halîfe olur Bütün müslimânların buna itâ’at etmeleri lâzımdır ]Dînî tedrîsâtı yok ederek, İslâmiyyeti içerden yıkabilmek için, Aligarhda İslâm bilgilerinin öğretildiği bir medrese ve Aligarh İslâm üniversitesini açdılar Buradan din câhili ve İslâm düşmanı din adamları yetişdirdiler Bunların İslâmiyyete zararları pek büyük oldu Burada tahsîl görenlerden seçdiklerini İngiltereye gönderirler, İslâmı içerden yıkacak bir hâle getirdikden sonra, müslimânların başına geçirirlerdi Eyyüb hân bunlardan olup, M Cinnahın yerine Pâkistân devlet başkanı yapılmışdır İngilizler, ikinci cihân harbinden gâlib çıkmış gibi görünüyorsa da, hakîkatde mağlûb olmuşlardır Çünki, kendilerinin (üzerinde güneş batmıyan ülke) ismini vermiş oldukları İngiltere, (üzerine güneşin pek doğmadığı bir ülke) hâline gelmişdir
|