Prof. Dr. Sinsi
|
Arakan Da Yapılan Soykırım Değil Mi?
Yıllardır yapmadığımız bir şey için bizim soykırım yaptığımızı iddaa eden devletler gözünüzün önünde yapılan soykırıma neden ses çıkarmıyorsunuz ve neden bizim devletimizin başındakiler bu kadar dini ön planda tuttugunuz halde bu soykırıma göz yumuyorsunuz Orada canlı canlı yakılan bizim din kardeşlerimiz değil mi neden sessizsiniz Bunlar için hiçbirşey yapamayacak kadar aciz miyiz biz Neden onların çığlıklarına karşılık vermiyoruz
“Güçlü olan haklıdır” formülüyle özetlenebilecek zulüm felsefesinin vahşi volkanı Arakan’da tütüyor şimdi de  
Çocukları, kadınları, ihtiyarları içine alıp da yakan bir zulüm yangını, Myanmar’ın Rohingya Müslümanlarını kasıp kavuruyor nice zamandır
Suriye’deki Müslüman kardeşlerimiz, en azından zulme karşı koyabilecek maddi güce sahipler ve kahramanca direnebiliyorlar özgürlük aşkına
Ama Arakan Müslümanları o kadar da şanslı değiller Bir medya illüzyonuyla, nice zamandır “barışçı ve iyiliksever” insanlar olarak tanıtılan Budistlerin gerçekleştirdiği zulüm içler acısı
Şu da bir gerçek! O dehşetli zulümleri gerçekleştirenlerin, kendine göre bir ahlak sistemi olan Budizm inancıyla da hiçbir alakası yok aslında  
Açıkça söyleyelim ki, vicdanı olan hiçbir insanın gerçekleştiremeyeceği dehşetli zulümler yaşanıyor Arakan’da
Myanmar’da uzunca seneler hükmeden dinsizlik ideolojisinin canavarlaştırdığı insan görünümlü varlıklar, dinsiz ve maddeci ideolojilerin nihai meyvelerinin ne olacağı konusunda da bir fikir veriyor bizlere
Zulüm, kan, gözyaşı ve nefret kusuyorlar Deccal’in gönüllü askerleri gibi, Yecüc Mecüc orduları gibi dünyanın her tarafında  
Şimdi bu acı olaylar gerçekleştiği sırada, kendi başarılarımızın sevinciyle coşup sevinmenin zamanı da değil dostlarım
Orada bir yerlerde, Arakan denilen, dünyanın nazarlarından uzak bir mekanda çocuklar öldürülüyor şimdi, kadınlara tecavüz ediliyor ve insanlar diri yakılıyor acımasızca  
Sadece Müslüman oldukları için, sadece Kur’an’a inandıkları için ve sadece Hz Muhammed’i (SAV) peygamber kabul ettikleri için aç bırakılıyorlar, sürgün ediliyorlar ve yakılıyorlar hunharca
Aşağıdaki söz yalan değilse ve bir gerçeği ifade ediyorsa eğer, elbette bizler çok yanlış bir yoldayız kardeşlerim:
"Müminin mümine karşı durumu, bir parçası, diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir "
Buhari ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarında geçen bu hadis-i şerif asla yanlış olamayacağına göre, yanlışlık bizde demektir
Şu mübarek Ramazan ayında bile kardeşlerimiz katledilmeye devam ediyorsa eğer ve biz vücudumuzun bir parçası olan kardeşlerimizi korumak için pervaneler gibi tutuşmuyorsak, oruçlarımız basit bir açlıktan öteye gidememiş demektir
Asıl orucu Rohingyalı Müslüman kardeşlerimizin tüm hücreleriyle, canlarıyla, kanlarıyla tuttuklarını en azından bir baş ağrısı, bir yürek sızısı olarak hissedemiyorsak eğer hiç güvenmeyelim ibadetlerimize, okumalarımıza, kalabalık teravih namazlarımıza  
Bir şey yapamıyorsak o kardeşlerimiz için, rahat uyuyabiliyorsak onların inim inim inlediği o gece vakitlerinde, Müslümanız Elhamdülillah deyişimizin de bizlere yüklediği o sorumluluğun farkında değiliz demektir
Bütün Müslüman kardeşlerimizi, bütün cemaatleri, bütün tarikat mensuplarını bu meseleyi gündemde tutmaya, hem de en kuvvetli bir haykırışla gündemde tutmaya çağırmalıyız her fırsatta
Rohingya Müslümanları için ortaya konulacak geçici çözümler de bu acıları dindirmeye yetmeyecektir Bütün Müslümanlar olarak kesin bir huzura kavuşturmak zorundayız kardeşlerimizin acısını
Myanmar (Burma), Arakanlı Müslüman kardeşlerimizin öz vatanıdır artık Onların kendi öz vatanlarından kaçmaları da onların kurtuluşları anlamına gelemez hiçbir zaman
Tüm dünyanın gözleri önünde acımasızca öldürülen yüz binlerce mazlumun katilleri soykırım suçlusu ilan edilmelidir ve dünya ülkelerinin gözetiminde yargılanmalıdırlar öncelikle
Her insan gibi insan olan bu mazlum insanların, kendilerinden gasp edilmiş bütün hakları da onlara hemen geri verilmelidir
Normal insanlar gibi iş sahibi olabilmeliler ve özgürce yaşayabilmeliler kendi topraklarında
Soyları tükenmesin diye korumaya alınmış balinalar, kaplumbağalar ya da kelebek türleri kadar değerleri yok mudur bu insanların?
Bizim vurdumduymazlığımız, Müslüman kanını ve hukukunu öylesine ucuzlatıyor ki, her önüne gelen Müslümanlara zulmetmek için fırsat kolluyor dünyada
Bu zulümlerin gerekçesi ise hiç bir zaman İslamofobi (İslam korkusu) gibi suni gerekçeler olamaz
Çünkü dünyanın hiçbir bölgesinde olmadığı kadar, Arakanlı çocuklar korku içinde hal-i hazırda  Rahatça öldürülebilen, yakılabilen ya da tecavüz edilebilen insanlardan kim neden korksun ki?
Bu açık bir İslam nefretidir Burma’da yaşananlar apaçık bir anti-İslamizm, hatta anti-insanizm örneğidir aslında
Devletimiz, Burma Müslümanlarının da hamisi olmalıdır Devlet yöneticilerimiz Myanmar’da yaşanan bu ağır zulmü durdurmak adına, tüm dünyayı harekete geçmeye çağırmalıdır acil olarak
Tüm dünya görmeli Müslüman kanının o kadar da ucuz olmadığını Tüm dünya vazgeçmeli Müslümanlara yapılan zulümlere karşı sessiz kalmaktan
Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, bütün cemaatlerin ve dünya üzerindeki hakkın gücüne inanan bütün milletlerin katılımıyla acil bir ARAKAN KONFERANSI düzenlemelidir İstanbul’da
Turistlerin akın ettiği bütün bölgelerimizde belediyelerimiz, STK’larımız, gönüllü insanlarımız Arakan’da yaşanan zulmü anlatan afişlerle doldurmalı her yeri  
Camilerimizde, televizyonlarımızda, internet sitelerimizde bu insanlık dışı zulmün iğrençliği olabildiğince güçlü bir şekilde anlatılmalı dünyaya
Bütün bu acı olaylar, Müslümanların birlik olmasının zorunluluğunu bir kere daha kanıtladı bizlere
Birlik olmaktan, zulme karşı birlikte mücadele etmekten başka hiçbir çaremizin olmadığı o kadar açık ki artık!
Ülkemizdeki bütün cemaat mensupları, bütün siyasi partiler, bütün STK’lar hiç vakit kaybetmeden birlik içinde ARAKAN zulmüne karşı seslerini yükseltmelidirler
Birlik olmaktan başka hiçbir yolumuz olmadığını hala daha anlamayacak mıyız? Bölünmüşlük ve dağınıklığımızın bizi yok etmek isteyen canavarların iştahını nasıl da kabarttığını görmeyecek miyiz hâla?
Arakan denilen bir yerde, çocuklar aç bırakılmış, kadınlar tecavüze uğramış, erkekler yakılmış ve bizler de sessiz kalmışsak eğer, hangi iftarın, hangi sahurun ya da hangi Ramazan’ın huzurundan bahsedebiliriz ki?
Bediüzzaman gibi bütün yüreğimizle “ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM” diye haykırmalı ve zulmü durdurmak için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız bu günlerde
O vahşeti, Arakanlı Müslümanlara layık gören zulüm zihniyeti susturulmazsa eğer, acının bir gün bize de dokunacağından nasıl emin olabilirsiniz?
Arakan’da az önce öldürülen o çocuğun acısını yüreğimizde hissedebildiysek eğer, zulme karşı elimizden geldiğince mücadele etmekten başka hiçbir yol bizi sorumluluktan kurtaramaz
Kendimizi kandırmayacak, ne yapabiliyorsak yapacağız ve bu zulmü durduracağız! Manevi sorumluluktan kurtulmanın başka da bir yolu yok kardeşlerim
Oğuz Düzgün
|