Yalnız Mesajı Göster

Ermeni Sorunu (İddialar - Gerçekler)

Eski 10-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ermeni Sorunu (İddialar - Gerçekler)



Türkler Ermenileri 1915'te Planlı ve Sistemli Bir "Soykırıma" Tabi Tutmuşlar mıdır?

I Dünya Savaşının başlaması ve Osmanlı Devletinin 1 Kasım 1914'de İtilâf Devletlerine karşı Almanların yanında savaşa girmesi Ermenilerce büyük bir fırsat olarak görülmüştür Louse Nalbandian'ın belirttiği gibi "Ermeni komiteleri için ivedi hedeflerini gerçekleştirecek topyekûn ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı Osmanlıların savaş halinde olduğu zamandır1"

Komitelerin I Dünya Savaşında faaliyete geçmesinden kuşkulanan Osmanlı Hükümeti savaş öncesinde, 1914 Ağustosunda Erzurum'da Taşnak yöneticileriyle bir toplantı yapmıştır Taşnaklar bu toplantıda Osmanlıların savaşa girmesi halinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getirecekleri vaadinde bulunmuşlardır Bu vaatlerini tutmamışlardır, zira bu toplantıdan önce Haziran ayında yine Erzurum da düzenlenen Taşnak Kongresinde Osmanlı Devletine karşı mücadelenin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır2

Rusya Ermenileri de Rus ordusuyla birlikte Osmanlı Devletine saldırma hazırlıklarına başlamışlar, Eçmiyazin (Vagrsabat: Erivan yakınlarında) Katogikosu ile Kafkas Genel Valisi Vranzof-Daşkof arasında "Rusya'nın Osmanlılara Ermeniler için yapılacak ıslâhatı uygulattırması karşılığında, Rusya Ermenilerinin kayıtsız şartsız Rusya'yı desteklemeleri" yolunda mutabakata varılmış3

Katogikos daha sonra Tiflis'te Çar tarafından kabul edilmiş ve Çar'a "Anadolu'daki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistan'ın Rusya'nın himayesiyle mümkün olabileceğini" bildirmiştir4 Rusya'nın niyeti ise Ermenileri kullanarak Doğu Anadolu'yu ilhak etmektir

Rusya'nın Osmanlılara savaş ilân etmesi üzerine Taşnak Komitesi, yayın organı Horizon'da şu bildiriyi yayınlamıştır:

"Ermeniler en küçük bir tereddüt göstermeden İtilâf Devletlerinin yanında yer almışlar, bütün güçlerini Rusya'nın emrine vermişler; ayrıca gönüllü alayları teşkil etmişlerdir 5"

Taşnak Komitesi örgütüne de şu talimat vermiştir:

"Ruslar sınırı geçtiklerinde ve Osmanlı orduları geri çekilmeye başladıklarında her yerde isyanlar çıkarılmalı, Osmanlı orduları bu suretle iki ateş arasına alınmalıdır Osmanlı ordularının ilerlemesi halinde ise Ermeni askerler silâhlarıyla birlikte kıtalarını terk edecek ve çeteler teşkil edip Ruslarla birleşeceklerdir 6"

Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, "komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilâf Devletlerinin ve özellikle Rusya'nın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya Kafkasya ve Azerbaycan'da zaferi temin için her türlü vasıta ile İtilâf Devletlerine yardım edeceğini" bildirmiştir7

Osmanlı Meclisinde Van mebusluğu yapan Papazyan ise bir bildiri yayınlayarak, "Kafkasya'da gönüllü Ermeni alaylarının hazır bulundurulmasını, bunların Rus ordularının öncüleri olarak Ermenilerin yaşadıkları bölgelerdeki kilit noktaları ele geçirmelerini ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni alayları ile hemen birleşilmesini" istemiştir8

Bütün bu emirler fazlasıyla yerine getirilmiş, Rus kuvvetlerinin Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş gönüllü alayları öncülüğünde Doğu'dan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte Osmanlı ordularındaki Ermeniler (burada II Meşrutiyet döneminde çıkarılan bir yasa ile Ermenilerin askere alınmalarının kabul edildiğini hatırlatalım) silahlarıyla firar ederek Rus kuvvetlerine katılmışlar ya da çeteler kurmuşlar, yıllardır Ermeni ve misyoner okul ve kiliselerinde saklanan silâhlar ortaya çıkarılmış, askerlik şubeleri basılarak yeni silahlar sağlanmıştır

Silâhlanan bu çeteler komitelerin "kurtulmak istiyorsan önce komşunu öldür" talimatı üzerine erkekler cephelerde olduğu için savunmasız kalan Türk şehir, kasaba ve köylerine saldırarak katliama girişmişler, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmuşlar, Osmanlı birliklerinin harekâtını engellemişler, ikmâl yollarını kesmişler, yaralı konvoylarını pusuya düşürmüşler, köprü ve yolları imha etmişler, şehirlerde ayaklanarak Rus işgalini kolaylaştırmışlardır

Rus kuvvetleri saflarındaki Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları zulüm o kadar ağır olmuştur ki, Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini cepheden uzaklaştırarak geri hatlara sevk etmek zorunluluğunu hissetmiştir O dönemde Rus ordusunda görev yapan bazı subayların hatıratı bu zulme bütün açıklığıyla tanıklık etmektedir9

Ermeni katliamı yalnızca Türkleri hedef almamış, Trabzon dolaylarındaki Rumlar ve Hakkari dolaylarındaki Musevîler de Ermeni çetelerince katledilmişlerdir10 Ermeni komitelerinin amacı bu topraklar üzerinde yaşayan Ermeniler dışındaki bütün unsurları yok etmek ya da göçe zorlamak ve böylece kurulması hayal edilen Ermeni Devletinde Ermenilerin çoğunlukta olmalarını sağlamaktır

Rus kuvvetleriyle birlikte sının ilk geçen Ermeni birliklerinin başında Armen Garo lâkabıyla tanınan eski Osmanlı mebusu Karekin Pastırmacıyan bulunmaktadır Yine eski mebuslardan Murad lâkabıyla bilinen Hamparsum Boyacıyan Ermeni çetelerinin başında cephe gerisinde Türk kasaba ve köylerine saldırmakta ve "Ermeni milleti için tehlike teşkil ettiklerinden Türk çocuklarının dahi öldürülmesini" emretmektedir Bir diğer eski mebus Papazyan çeteleriyle Van, Bitlis ve Muş dolaylarını kasıp kavurmaktadır

Rus kuvvetlerinin 1915 Man ayında bu kez Van yönünde harekâta geçmeleri üzerine 21 Nisanda Van'da geniş çapta bir Ermeni isyanı başlamış, bu isyan sonucu Van Rusların eline düşmüştür Rus Çan II Nikola Van'daki Ermeni komitesine 21 Nisan 1915'de bir telgraf göndererek, "Rusya'ya yaptığı hizmetler nedeniyle teşekkür etmiştir" ABD'de yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında "Van'da yalnızca 1500 Türk'ün kaldığını" iftiharla bildirmiştir

Taşnak temsilcisinin 1915 Şubatında Tiflis'de toplanan Ermeni Milli Kongresinde yaptığı konuşmada, "Rusya'nın Osmanlı Ermenilerini silahlandırmak, hazırlamak ve isyanlar çıkarmalarını sağlamak için savaştan önce 142900 ruble verdiğini" söylemesi11, Rus Ermeni ittifakı ve Ermeni komitelerinin savaş öncesinde nasıl bir hazırlık içinde olduklarını bütün açıklığıyla gösterecek niteliktedir

Ermeniler, bu ayaklanmaları ve faaliyeti, Osmanlıların tehcir karan üzerine girişilen bir meşru müdafaa olarak takdim etmek alışkanlığındadırlar Oysa ortada henüz alınmış bir tehcir kararı yoktur ve isyanlar tehcirin değil, tehcir isyanların sonucudur

Bütün bunlar olup biterken İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazını zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya'dan Doğu Anadolu ve Irak'a kadar çeşitli cephelerde düşman kuvvetleriyle çarpışmaktadırlar

Osmanlı Hükümeti bu durum karşısında, önce Ermeni Patriği, mebusları ve önde gelenlerini çağırarak Ermenilerin müslümanları katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını bildirmekle yetinmiş, bu sonuç vermeyince 24 Nisan 1915'de Ermeni komitelerini kapatmış ve yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır

Dışarıdaki Ermeni toplantılarının her yıl "katliam" yıldönümü diye andıkları 24 Nisan işte bu 235 kişinin tutuklandığı tarihtir

Osmanlı Hükümeti maruz kaldığı bu büyük iç ve dış tehlikeler nedeniyle benzer tehlikelerle karşılaşan tüm ülkelerin almakta tereddüt göstermeyeceği bir önleme başvurarak, savaş bölgeleri yakınlarındaki Ermenileri daha güneydeki Osmanlı topraklarına, Suriye'ye tehcir etmiştir Muvakkat Kanunun tarihi 27 Mayıs 1915'tir

Ermeni tarihçi Leo'nun da belirttiği gibi, Osmanlı Hükümeti "Rus kışkırtmalarına kapılarak ve Rus silâhlarına güvenerek karışıklık ve isyanlar çıkaran Ermeni komiteleri karşısında kendi varlığını korumak hakkını kullanmıştır"

Üstelik tehcir bir cezaî işlem değil, güvenlik nedenleriyle belirli bir grubun belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesidir Bir savaş halinde düşman ile işbirliği yaptığı sabit olmuş ve üstelik, bu işbirliğini bir iftihar vesilesi olarak gören topluluklarının, zararlı faaliyetlerinin önlenmesi bakımından belirli bölgelerde mecburî ikamete tâbi tutulmaları itiraz edilecek bir husus da olmasa gerektir Bu tedbir II Dünya Savaşında bile bütün devletlerce uygulanmıştır

Kaldı ki, Osmanlı Hükümeti Ermenilerin tehcir sırasında zarar görmelerini önlemek için somut bir gayret de göstermiştir Bu amaçla yayınlanan emirler bunun belirgin kanıtıdır:

"Bahsi geçen kasaba ve köylerde yerleşik ve nakli gereken Ermenilerin yeni yerleşme bölgelerine hareket ettirilmeleri ve yolculukları sırasında rahatları sağlanmalı, canları ve malları korunmalıdır; varışlarından yeni yurtlarına tamamıyla yerleşmelerine kadar iaşeleri mülteci tahsisatlardan karşılanmalıdır: bunlara daha önceki mali durumları ve hali hazır ihtiyaçlarına göre mal ve toprak dağıtılmalıdır; ihtiyaç sahipleri için Hükümet evler yapmalı, çiftçi sahibi zanaatkârlara tohum, alet, teçhizat temin etmelidir"12

"Bu emrin tamamıyla Ermeni isyancı komitelerinin genişlemesine karşı bir önlem olması nedeniyle, Müslüman ve Ermeni gruplarının karşılıklı katliama girişimlerine yol açacak şekilde yerine getirilmesinden kaçınılmalıdır"

"Yeniden yerleştirilen Ermeni gruplarına refakat etmek üzere özel görevliler temini için düzenlemeler yapılacak, bunların yiyecek ve diğer ihtiyaçları sağlanacak, bu amaçla gerekecek harcamalar göçmenlere ayrılan hükümet tahsisatından karşılanacaktır"13

"Göçmenlerin yolculukları sırasında varış yerlerine kadar gerekli iaşeleri sağlanmalıdır Yoksul göçmenlere yerleşebilmeleri için kredi verilmelidir Yolculuk halindeki kişiler için kurulan kamplar muntazaman denetlenmelidir; bu kişilerin refahı için gerekli önlemler alınmalı, ayrıca asayiş ve güvenlikleri sağlanmalıdır Yoksul göçmenlere yeterli yiyecek verilmeli ve sağlık durumları her gün doktor tarafından denetlenmelidir

Hasta, kadın ve çocuklar trenle, diğerleri ise dayanıklılıklarına göre katırla, araba içinde veya yaya olarak gönderilmelidir Her konvoya bir müfreze muhafız refakat etmeli, her konvoyun yiyecek malzemeleri varış yerine kadar korunmalıdır Kamplarda veya yolculuk sırasında göçmenlere karşı bir saldırı vuku bulursa, bu saldırılar derhal püskürtülmelidir"14

Ermenilerin Doğu Anadolu'daki çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri doğrudur, esasen bunu kimse inkâr etmemektedir Bir dünya savaşı, bir ayaklanma ve isyan ve bunun sonucu bir tehcir söz konusudur Savaştan kaynaklanan genel asayişsizlik ortamı ve şahsi kin ve intikam duygulan tehcir edilen kafilelerin birtakım saldırılara uğramasına neden olmuştur Hükûmet bu durumu elinden geldiğince önlemeye çalışmış ve sorumlu gördüğü kimseleri de cezalandırmıştır

Öte yandan, savaş günlerinin güç koşulların, araç, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkânların yetersizliğini, ağır iklim şartlarını ve tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribatı da göz önünde tutmak gerekir 90 bin kişilik bir Osmanlı kolordusunun Doğu cephesinde soğuk ve hastalıktan kırıldığı unutulmamalıdır Cephelere uzak bölgelerde, hatta başkent İstanbul'da bile feci sıkıntılar çekilmiştir Bu koşullar ve sıkıntılar yalnız Ermeniler için değil, bütün Osmanlılar için eşit şekilde geçerlidir ve uğranılan acılar herkes için ortak acılar olmuştur

Ermeni propaganda ve terör odaklarının bugün "20 yüzyılın ilk soykırımı" diye ilân ettikleri olayın aslı işte bundan ibarettir

KAYNAKLAR

1) NALBANDIAN, Louise-; age, sayfa 111

2) Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, İstanbul 1917, sayfa 144-146

3) TCHALKOUCHIAN, Gr-; Le Livre Rouge, Paris, 1919, sayfa 12

4) TCHALKOUCHIAN, Gr-; age

5) URAS, Esat-; age, sayfa 594

6) HOCAOĞLU, Mehmet-; Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976 Sayfa 570-571

7) Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, sayfa 151-153

8) URAS, Esat-; age, sayfa 596-600

9) Örneğin "Journal de Guerre du Deuxieme Regiment d'Artillerie de Forteresse Russe d'Erzoroum, 1919"

10) SCHEMSI, Kara-; age, sayfa 41-49

11) URAS, Esat-; age, sayfa 604

12) 1915 Mayıs Tarihli Bakanlar Kurulu Talimatı, Başbakanlık Arşivi, İstanbul Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Cilt 198 Karar No 1331/163

13) İngiliz Dışişleri Arşivi, 371/9158/E 5523

14) İngiliz Dışişleri Arşivi, 371/9158/E 5523

Doğu Anadolu Ermenilerin Anayurdu mu?

Bu sorunun yanıtını Anadolu tarihinde aramak gerekir Ermeni tarihçileri kendi aralarında bile Ermenilerin kökenleri konusunda fikir birliği içinde değildirler Bu da anayurdun neresi olduğunu tartışmalı kılmaktadır Bu konuda Ermeni tarihçilerin çatışan ve çelişen görüşlerini şöyle sıralayabiliriz:

a) Ermenileri Nuh Peygambere dayandıran görüş: Bu düşünceye göre Ermeniler Nuh'un torunu olan Hayk'tan gelmektedir Nuh'un gemisi Ağrı Dağı'na oturduğundan Ermenilerin anayurdu Doğu Anadolu'dur Üstelik Hayk 400 yıl yaşamış ve yurdunu Babil'e kadar genişletmiştir Efsanelere dayanan ve bilimsellikle hiç bir ilgisi bulunmayan bu görüşün üzerinde durulamaz Tarihçi Auguste Carriére de bu hususu vurgulamakta ve "eski Ermeni tarihçilerin verdikleri bilgilere güvenmenin büyük bir gaflet olacağını çünkü verdikleri bilgilerin çoğunun uydurma olduğunu" kaydetmektedir

b) Ermenileri Urartulara dayandıran görüş: Doğu Anadolu kavimlerinden biri olan Urartuların MÖ 3 bin yılına kadar uzandıkları, MÖ 7 ve 6 yüzyıllarda önce İskitlerin, sonra Medlerin saldırısına uğrayarak ortadan kaldırıldıkları, yaşadıkları bölgenin Lydialılarla Medler arasında mücadeleye sahne olduğu ve sonunda Medlerin nüfuzuna girdiği bilinmektedir Bu dönemlerde Anadolu'da Ermeni adına hiç bir şekilde rastlanmadığı gibi, Urartu dili ile Ermeni dili de birbirlerine benzememektedir Urartu dili bir Asya dilidir, Ural-Altay dilleri ile benzerlik göstermektedir Urartu kültürü ile Ural-Altay kültürü arasmda da aynı benzerlik vardır Erzurum yöresindeki son arkeolojik bulgular bunu açıkça ortaya koymaktadır Ermeni dilinin ise Hint-Avrupa dillerinin Satem grubuna girdiği kabul edilmektedir Öyle ise, Urartularla Ermeniler arasında bir özdeşlik bulunduğunu ileri sürmeye imkân yoktur Bunu doğrulayacak hiçbir somut bulgu da mevcut değildir

c) Ermenileri Urartu bölgesini işgal eden bir Trak-Frig soyuna dayandıran görüş: Ermeni tarihçileri arasında en çok benimsenen bu teoriye göre, Ermeniler Balkan kökenli ve Trak-Frig soyundandırlar İllyrialıların baskısıyla MÖ 6 yüzyılda Doğu Anadolu'ya göçederek yerleşmişlerdir Ermeni adına ilk kez MÖ 521 yılında Med (Pers) İmparatoru Dara'nın (Darius) Behistun yazıtında rastlanılması ve Dara'nın "Ermenileri yendim" demesinin bunu doğruladığı ileri sürülmektedir Bu görüş, Nuh ve Urartu teorilerini de kendiliğinden çökertmektedir

d) Ermenileri Güney Kafkas ırkı olarak kabul eden görüş: Buna göre, Ermenilerin anayurdu Güney Kafkasya'dır Kafkas boylarına yakınlıkları ve kültür akrabalıkları bu teoriye gerekçe olarak gösterilmektedir Bir başka gerekçe de, Ermenilerden ilk kez söz eden Dara'nın "Ermenileri yendim" derken yer olarak Kafkasya'yı kast etmesidir Ne var ki Ermenilerin diğer Kafkas ırkları ile ilgisi yoktur

e) Ermeniler bir Turan ırkı olarak kabul eden görüş: Bu teori ise Ermenilerin bazı Türk ve Azeri boylarıyla kültür ve gelenek akrabalığına ve dildeki benzerliklere dayandırılmaktadır

Görüldüğü gibi, Ermenilerin kökeni ve anayurdu kendi aralarında bile tartışmalıdır Böylesine çelişik görüşler karşısında, Ermenilerin Doğu Anadolu da 3-4 bin yıldır mevcut oldukları herhalde söylenemeyecektir

Ermeni çevrelerinin bu iddialarının altında Doğu Anadolu'daki Ermeni varlığını mümkün olduğu kadar eskilere uzatmak, Doğu Anadolu'ya bir anayurt olarak sahip çıkabilmek ve üstelik bunu eski bir kültür varlığı olarak sunmak hevesi yatmaktadır Böylece Türklerin Ermenilerin binlerce yıllık topraklarını işgal ettikleri de ileri sürülmek istenmektedir

Bu iddia gereksizdir Tarih itibarıyla Ermenilerin Doğu Anadolu'nun otokton ahalisi olmayıp dışarıdan buralara yerleştikleri ve bu bölgedeki varlıklarının ancak MÖ 521 yılına kadar gidebildiği anlaşılmaktadır Halbuki Anadolu'nun en az 15 bin yıldır meskun olduğu bilinmektedir 15 bin yıldır meskun olan Anadolu ise yerleşik ya da göçebe çok çeşitli kavimlere ve çok zengin uygarlıklara yurt olmuştur Bölgeye başka yerlerden ve nispeten yeni gelmiş kavimlerden biri olan Ermenilerin Doğu Anadolu'ya tek başlarına ve yurt olarak sahip çıkmaları söz konusu olamaz

KAYNAK

CARRIERE, Auguste-; Moise de Khoren et la Généalogie Patriarcale, Paris 1896

Alıntı Yaparak Cevapla