10-11-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kars Anlaşması'na Dair (1)
Ermenistan'ın bağımsızlığı Türkiye tarafından tanındı Ancak iki ülke arasında diplomatik ilişkileri kurulamadı Diplomatik ilişkilerin kurulamamasının ön engeller ise Ermenistan'ın soy kırım iddialarını uluslararası alanda gündeme getirmesi ve Karabağ sorunudur Soy kırım iddiaları Ermenistan'ın Bağımsızlık Bildirgesinde yer almaktadır ve Ermenistan anayasası da Bağımsızlık Bildirgesine atıfta bulunmaktadır Ermenistan politikasına Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunu etkisi özellikle soykırım iddiaları ve Türkiye ile Ermenistan ilişkileri konusunda ortaya çıkmaktadır Ermenistan’ı Bağımsızlığa taşıyan süreçte önemli rol oynayan Ermenistan Ulusal Hareketi ve Ermenistan'ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan soy kırım iddialarının Ermenistan tarafından gündeme getirilmesine karşıydı Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesinde de konunun yansıtılmasına Ter Petrosyan karşı çıkmıştı Ancak Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu ve bunların partileri olarak adlandırılan partiler özellikle de Ermeni Devrimci Federasyonu ve Ermeni Liberal Demokrat Parti Ter Petrosyan'a ve Ermeni Ulusal Hareketine yönelik çok sert eleştirilerde bulundular Bu partilerin Türkiye topraklanrı üzerinde iddiaları vardır Örneğin Ermeni Liberal Demokrat Parti'den bir lider Ermenistan Cumhuriyetini gelecekte büyük Ermenistan'ın bir çekirdeği olarak değerlendirirken Ermenistan hükümetinin bunun gerçekleşmesine kendisini adaması gerektiğini ifade etmiş ve Ermenistan Cumhuriyeti'nin hem asılsız Ermeni ''soykırımının” de Ermenistan'ın toprak iddialarının uluslararası toplum tarafından tanınması için çaba sarf etmesi gerektiği belirtmiştir Yine Ermeni Devrimci Federasyonun milletvekili Kars Antlaşmasının Ermenistan tarafından tanınmamasını isteyen bir konuşma yapmıştır Ter Petrosyan Türkiye ile ilişkiler konusunda çok daha radikal bir tutum içerisinde olan Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu ve bunların partileriyle mücadele etmek zorunda kaldı Nitekim Ter-Petrosyan ile Ermeni Devrimci Federasyonu arasındaki mücadele 1994 yılında Devrimci Federasyonu'nun Ermenistan'daki faaliyetlerinin durdurulmasıyla sonuçlandı Görüldüğü üzere Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu gerek soykırım iddiaları gerekse Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda hesaba katılması gereken temel unsurlardan birisidir Ermeni Devrimci Federasyonu'nun faaliyetlerinin Ermenistan'da durdurulmasından sonra Ter Petrosyan aleyhine yoğun bir kampanya başlatan bazı Ermeni toplumu kuruluşları, Ermenistan'ın dış temsilcilikleri önünde Ter Petrosyan aleyhine gösteriler düzenlemiştir Sonuçta Ter Petrosyan, istifa etmek zorunda kalmış ve sonrasında yapılan seçimlerde ise Taşnaklann desteğine sahip ve radikal politik görüşleriyle bilinen Robert Koçaryan, Ermenistan Devlet Başkanı olmuştur Ter Petrosyan döneminde Ermenistan soykırım iddialarını gündeme getirmekten kaçınırken Koçaryan ile birlikte Ermenistan yönetimi, iddiaları yeniden gündeme taşımıştır Türkiye'nin Ermenistan ile normal diplomatik ilişkileri kurmak için ileri sürdüğü şartlardan biri Ermenistan'ın soykırım iddialarını uluslararası alanda gündemden çıkarmasıdır Ermenistan ayrıca gerekli yasal düzenlemeleri de yapmalıdır Yukarıda belirtildiği gibi Ermenistan anayasasından Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesine yapılan atıf çıkartılmalıdır Türkiye'nin Ermenistan ile normal diplomatik ilişkileri kurmak için ileri sürdüğü bir diğer şart ise Karabağ sorununun çözülmesidir
Karabağ Problemi
Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan sınırları içerisinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ'da ilk çatışmalar 1988 yılında Ermenilerin Azerbaycan yönetiminden çıkma talepleriyle birlikte başladı 1991 yılında Azerbaycan ve Ermenistan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkeler arası bir sorun hâline gelen Karabağ çatışmasında 1994 yılında ateşkes antlaşması imzalandı Bu aşamadan sonra soruna çözüm bulunması için görüşmeler yoğunlaştırıldı
Soğuk Savaş dönemi sonrası en yıkıcı bölgesel savaşlardan biri olan Karabağ çatışmasında 1 milyon Azerbaycan vatandaşı mülteci durumuna düşmüş ve Azerbaycan topraklarının % 20'si Ermeni işgaline uğramıştır Karabağ çatışması hem Türkiye-Ermenistan ilişkilerini etkilemiş hem de Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun Türkiye ve Azerbaycan aleyhine faaliyetlerinin yoğunlaşmasına neden olmuştur Her ne kadar Ermenistan özellikle Hocalfda yapılan katliâmdan sonra Dağlık Karabağ yönetimiyle bir bağı olmadığını ve çatışmanın Azerbaycan'ın bir iç sorunu olduğunu açıklasa da uluslar arası gözlemciler tarafından da Ermenistan'ın Dağlık Karabağ Ermenilerine yardım yaptığı teyit edilmiştir Nitekim bağımsız Ermenistan'ın ilk Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan'dan sonra sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan Ermenistan Cumhurbaşkanı olmuştur Ter Petrosyan döneminde Ermenistan'ın Türkiye ile ilişkileri geliştirme politikasının önündeki en büyük engel Karabağ savaşı olmuştur Çelişkili bir şekilde Ter Petrosyan'ın Karabağ politikası Türkiye ile ilişkilerde normalleşmeyi engellerken Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı radikal politikalar izlemesini savunan Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu tarafından da eleştirilmiştir
1994 yılında ateşkes antlaşmasının imzalanmasından sonra barış sürecine Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) bünyesinde hız verildi AGİT çerçevesinde yürütülen görüşmelerde önemli bir dönüm noktası 1996 yılındaki AGİT Lizbon Zirvesi olmuştur Bu zirvede Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü esas alan karar tasarısı Ermenistan dışındaki ülkelerin desteğini almıştır 1997 yılında da AGİT adım adım çözüm önerisinde bulunmuştur Bu öneri Ermeni kuvvetlerin öncelikle Dağlık Karabağ dışında kalan işgal ettikleri topraklardan çekilmesini ve Karabağ'ın statüsü konusunun daha sonra ele alınmasını önermekteydi Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan da bu öneriye sıcak baktığı açıklamasında bulunmuştur Ancak muhalefetin sert eleştirileri sonucu Ter Petrosyan'ın istifası ve uzlaşmaya yanaşmayan Koçaryan'ın Devlet Başkanı seçilmesiyle barış sürecinde bir tıkanma yaşanmıştır Koçaryan iktidannın ilk yılında Karabağ sorununun çözümü için Azerbaycan Devlet Başkam Aliyev ile görüşmekten kaçınmasına ve Aliyev'in muhatabının Karabağ yönetimi olduğunu söylemesine rağmen daha sonra sorunun çözümü için Aliyev ile bir araya gelmiş ve barış süreci devam etmiştir
Türkiye Karabağ sorununa uluslar arası örgütler ve özellikle de AGİT çerçevesinde bir çözüm bulunmasını istemiştir 1992 yılında da Türkiye ve ABD destekli koridor önerisi ortaya konmuştur Bu öneri Azerbaycan ile Nahçivan arasındaki bölgenin bir kısmının Azerbaycan'a verilmesi (Mehri Koridoru) ve Ermenistan ile de Dağlık Karabağ arasında bağ kurulmasını içermekteydi Ancak bu her iki tarafça reddedilmiştir Son dönemde barış görüşmelerinde koridor konusu yeniden tartışılmaktadır
Ermeni Sorununda Diyalog Çabaları
Türk ve Ermeni tarafları arasında sivil diplomasi örneği olarak adlandırılabilecek olan ve tarafların görüşlerini karşılıklı olarak tartışmalarına imkân tanımak amacıyla bazı girişimler olmaktadır İki taraftan gazeteciler belirli aralıklarla bir araya gelmekte ve sorunlar masaya yatırılmaktadır Bunun yanında diyalog açısından en ciddî girişim Türk-Ermeni Barışma Komisyonu'nun kurulmasıdır
Türk-Ermeni Barışma Komisyonu (TEBK) 9 Temmuz 2001 tarihinde altı Türk ve dört Ermeni temsilcinin katılımıyla kurulmuştur TEBK'nın amaçlan Terms of Reference adlı belge ile şu şekilde açıklandı: Türkler ve Ermeniler arasında karşılıklı anlayış ve iyi niyeti geliştirmek Ermenistan ve Türkiye ilişkilerinin iyileştirilmesini teşvik etmek: Türk-Ermeni sivil toplum örgütleri ve Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda mevcut barışma arzusundan yararlanmak ve söz konusu örgütler arasında temas, diyalog ve işbirliğini desteklemek; doğrudan bazı faaliyetlere girişmek ve diğer kuruluşların projelerinin gerçekleşmesine yardımcı olmak; hükümetlere sunulmak üzere bazı tavsiyeler geliştirmek; iş dünyası, turizm, kültür, eğitini, araştırma, çevre, medya ve güven artırıcı önlemler alanında resmî olmayan işbirliğini desteklemek, talep üzerine, tarihî, psikolojik, hukukî ve diğer alanlardaki bazı projeler için uzman incelemesi sağlamak
Türk-Ermeni Banşma Komisyonu'nun Ermeni tarafında özellikle de Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda değerlendiriliş biçimine baktığımızda bu toplum kesimin diyaloğa hiç hazır olmadığı ve ileri sürdükleri iddiaların araştırılmasını bile istemedikleri görülür
TEBK, üyelerinin resmî görev ve sıfat taşımadığı bir sivil diplomasi örneğiydi Komisyon Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunda ve Ermenistan'da geniş platformda tartışılmış ve değerlendirmeler yapılmıştır Bazı istisnalar dışında Ermenilerin TEBK'ya bakışı olumsuz olduğu söylenebilir Komisyona yönelik en sert eleştiriler Taşnakların ABD'deki örgütlerinden Ermeni Ulusal Komitesi (Armenian National Commitı America -ANCA-) ve yine bir Taşnak örgütü olan Ermeni Devrimci Federasyonu’ndan geldi Taşnaklar TEBK’yı yabancı güçler tarafından emredilen, yetkisiz kişilerin katıldığı ve Ermeni millî çıkarlarını gözetmeyen bir girişim olarak değerlendirdiler Taşnaklar için asılsız soykırımın Türkiye tarafından tanınması her türlü görüşmenin ön şartıydı Taşnaklann temel kaygısı Barışma Komisyonu'nun faaliyetlerinin asılsız soy kırımın uluslararası düzeyde tanınması çabalarının önünde engel oluştması ve Ermeniler arasında bölünmeye neden olmasıydı TEBK'nın kurulmasından sonra Ermeniler arasında tartışmalar incelendiğinde bölünme konusunda Taşnakların endişelerinin yersiz olmadığını söyleyebiliriz
Ermenistan'da Ter-Petrosyan döneminde iktidarda olan Ermeni Ulusal Hareketi'ne ve Amerika Ermanistan Asamblesi'ne (Armenian Assembly of America-karşı olan çevreler, Komisyona yönelik sert eleştiriler yaptılar Bunun nedeni TEBK'nın Ermeni üyelerinin Ter-Petrosyan döneminde önemli görevlerde bulunmuş olmalarıdır Örneğin Komisyon'un üyelerinden Arzumanyan, Ter-Petrosyan dönemi Dışişleri Bakanlarındandı ve Hovhanisyan aynı dönemde Ermenistan'ın Suriye Büyükelçisiydi
ANCA ve Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun örgütleri ABD Dışişleri Bakanlığını da TEBK'nın kurulmasını teşvik ettiği gerekçesiyle eleştirdiler ABD Dışişleri Bakanlığı Barışma Komisyonu'na yönelik desteğini ifade etmişti Hatta medyada ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Komisyona maddi destek sağladığı haberleri çıkmıştı TEBK'nın Ermeni üyeleri ise ABD hükümetinin maddî desteği hakkında bir bilgileri olmadığını belirttiler
ANCA'nın tersine AAA Komisyona açık destek verdi Barışma Komisyonu’nun kurulması ABD'deki iki büyük Ermeni örgütü olan ANCA ve AAA arasındaki rekabeti daha da arttırdı Barışma Komisyonu ABD'deki iki büyük Ermeni örgütünün ortak lobi faaliyetlerini etkiledi Barışma Komisvonu'nun kurulmasının Ermenilerin asılsız soykırım iddialarını taşıdıkları ülkeler üzerinde de etkisi oldu Avrupa Parlamentosu TEBK'nın oluşturduğu diyalog ortamının önemine işaret ederek Türkiye ile ilgili kararda Ermenilerin asılsız soykırım iddialarına yer vermedi Alman Parlamentosu da Ermeni asılsız soykırım iddiaları ile ilgili bir dilekçeyi görüşmeyi, Türk–Ermeni sivil toplum örgütleri arasında temasların başlamış olduğuna dikkat çekerek reddetti
TEBK 11 Aralık 2001 de Ermeni temsilcilerin ortak bir beyanat yayınlayarak komisyondan ayrılmalarıyla dağılmıştır TEBK iki toplum arasında diyalog ortamı oluşturmaya yönelik bir girişimdi Ancak Ermeni tarafının böyle bir diyaloga hiç hazır olmadığı görüldü Burada temel sorun Ermenilerin asılsız soykırım iddiaları ve Ermenistan dışındaki Ermeni örgütlerinin asılsız soykırımın uluslararası düzeyde tanınmasını temel faalivet alanı olarak ele almalarıdır Komisyon'a karşı Ermenistan dışındaki Ermeni örgütlerinin faaliyetleri de bu toplumun iyi örgütlendiğini ve sivil toplum örgütlerinin bir baskı aracı olarak kullanılabileceğini göstermektedir Türkiye'de de Ermeni iddialarına ve bu iddialar doğrultusunda Ermenilerin yaptıkları faaliyetlere sivil toplum örgütleri cevap verebilir Bunun için öncelikle konu ile ilgili bilgilenmeleri ya da bilgilendirilmelerin yapılması ve bunları harekete geçirecek mekanizmaların kurulması gerekir Türkiye'de TEBK gibi bir oluşum ve faaliyetler; hakkında kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin ilgisizliği dikkat çekicidir Taraflar arasında yeniden Barışma Komisyonu'nu canlandırma doğrultusunda görüşmeler sürdürülmektedir Daha önceki tecrübeden yola çıkan taraflar görüşmeleri gizli yürütme eğilimdedirler Konuşulanların hemen kamuoyuna yansıtılması bazı çevrelerin Komisyonu hedef almasına neden olmuş ve bu durum Komisyonu olumsuz etkilemiştir
Sonuç
Ermeni iddialarının Ermenistan dışındaki Ermeni toplumu tarafından çeşitli ülkelerde gündeme getirilmesi, 1991 yılında Ermenistan'ın bağımsızlığı ile birlikte Ermenistan'ın da hem Türkiye ile ilişkiler bağlamında hem de Ermenistan'ın dışardaki yurttaşlarıyla bağlantısı ile Ermeni sorununa bir aktör olarak girmesi sorunun uluslararası ilişkiler boyutunu ön plana çıkardı Türkiye ile Ermenistan arasında Ermenistan yönetiminin asılsız soy kırım iddialarını uluslararası alanda gündeme getirme çabalarından ve Karabağ sorunundan kaynaklanan gerginlik Ermenistan dışındaki Ermeni toplumunun da devreye girmesiyle diğer ülkeler ile Türkiye ve Ermenistan'ın ilişkilerini etkileyen bir noktaya geldi Ermenistan yönetimi üzerinde özellikle dışarıdaki Ermeni partileri vasıtasıyla söz sahibi olan Ermeni toplumu Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde olumsuz bir faktördür Ermenistan çok taraflı bir politika ile bölgede Rusya'ya olan bağımlılığını azaltabilir Denize çıkışı olmayan Ermenistan'ın ekonomik ve politik istikrarı için Türkiye ile normal diplomatik ilişkileri geliştirmesi gerekir Ancak Ermenistan'ın mevcut politikası Türkiye ile normal diplomatik ilişkiler kurmasına engeldir
KAYNAK:Yard Doç Dr Kamer KASIM
ASAM,Ermeni Araştırmaları Enstitüsü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü
Uluslar Arası İlişkiler Boyutuyla Ermeni Sorunu isimli makalesinden alinti
|
|
|