10-11-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Tek Sucum Ölümüne Sevmekti
İçimizdeki boşluğa sığdıramadığımız bir şeyler olunca söz söylemek ne kadar zor oluyormuş uzun zamandır yazamadığım kalemimde boynu bükük kaldı kağıtlarım da… kimsesizlik,boşluk,ruhumdaki bu azaba son bulacak henüz dindirecek ilaç bulamadım dilsiz bir aşkım var benim, kimliksiz, ben ona ne yüklesem boş, bellek dolu almıyor bir türlü
hani hayatın nefesleri tıkadığı hüzünleri damlalara bulayıp gönül hanelerine yağdırdığı anlardayım ayrılığın buram buram içime işlediği eksikliğinin yükünü kaldıramayan yüreğimle ayrılıkların ve sevdaların başşehri vurgunundayım sağım olmazlar solum sen İçimdeki derin pişmanlıklar her günün her saniyenin dayanılmaz azabı delip geçerken yüreğimin cephelerini bir iç intiharın kanattıklarıyla çaresizliklerindeyim senden arta kalanları topladım hazırda bir veda cümlesi kurabilmek adına bütün iç çekişlerim dilim lal çığlıklarım karabasan korkularında sessiz söylenecek her veda vurgusu bir vurgun dilime dolanan her söz bir kurşun bir kurşunla vurulan iki kişi İçimde senden kalan yaşanmışlıkları da asarak suratıma yol almalıyım ayaklarıma dolanan sevdaları da görmemezlikten gelmeliyim hayat kayıp giderken avuçlarımdan sana dair yüreğimde yaşanmışlıklar kalsın diliyorum hüzünlerim sana doğru pimini çek yağsın her yanıma seni terk etmişliğimde ihtiyacım olacak dualarına saniyelerin yıllara özendiği anlar yaşıyoruz seninle, bitanem hüzünlerin yaşanmışlıkların katlettiği bağır hadi susma haykır haksızlığımı! vur bitsin dilimin sevği sancıları ah sevdam hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde, bu gece yine için için yanıyorum seni düşüp ağlıyorum ağlıyorum unutamıyorum işte seni şu yaralı kalbim, yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor seni düşünüyorum gece karanlık gökyüzünde simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları sana benzetiyorum kararmış kalbimin bir kenarında yana meşale misali dedim ya seni düşünüyorum bu gece, beni sevdiğini bana nasıl baktığını bana nasıl güldüğünü ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını ve bir gün ansızın bu büyük sevginin nasıl bu çıkmazlara girdiğini yine dağıldım bu kalemi elime aldığımda bırakamıyorum o kadar yorgunum ki durup biraz dinlenmek istiyorum öyle uykusuzum ki gecelerdir, bilemezsin sensizliğin parçalayan ağırlığından olsa gerek sürekli uyandığım huzursuz uykulardan bedenim yorgun düşüyor sen gelsen kafamı koyar koymaz dalıp gideceğim hayatı şöyle bir gözden geçiriyorum ne kadar çok ertelediğimiz umut var elimizden kayıp giden zamanın geri dönüşü de yok üstelik bazen aklının içine girmek istiyorum ne düşündüğünü bilmek yüreğinin içine sızarak, ne hissettiğini anlamak ve ne öğrendiysem hepsini unutarak seninle yeniden başlamak aklım ruhum sende takılı kalmışken, gündelik hayata uyum sağlamak zor aslında senden ayrılmak zor değil aslında kapatırız bu gece telefonları kendimizi bitiririz birbirimizde sonra ne olur? aklım ayrılığı kabullense de, başka bir ten tenime değdiğinde, yüreğim yine ihanet sayar bir yabancının gözlerime bakan gözlerini sana ait olmaktan vazgeçmem için, kalbimin bunu kabullenmesi gerekir yoksa mantığım bitti diye çığlık atsın ne fayda? senin adını söylersem sevişirken gittiğim yerde bir kitap görür ve seni aramak istersem ya da sen sevdiğim şarkı çaldığında aklıma yine sen gelirsen, gerçekten senden ayrılmış sayılır mıyım? unuta bilirmiyim yaşadığımız yılları, o günleri unuta bilir miyim koluna yatışını saçlarımı okşayıp koklayışını, bana içten gelerek sarılmanı, arkasından o masum iyi geceler öpücüğünü, en güzeli ve en özelide gözlerimin içine bakarak ‘’seni seviyorum ‘’ demeni unuta bilirmiyim bilmiyorum
sevgi insana ne çok şey öğretiyor, severken ve kaybederken sevileni kaybetmenin ne kadar zor ve acısına katlanmanın çok güç olduğunu seninle sensizlik arasındaki sınırda nasıl direndiğimi bilemezsin belki bir çok şeyi alıp gideceksin ömrümden, ama her defasında gözyaşlarım damla damla akacak yüreğine çünkü ben sana ‘’hayat’’ dedim sevgili varsın bana bir acı tebessüm kalsın sadece
|
|
|