10-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bu Yaralar Bereler Sanadır Bilele

susmak aşkın dilidir- diyen sevgili
konuş şimdi, kelimelerine ihtiyacım var…”
parça tesirli sancılar düşüyor kalbime…
düştükçe uçurum, sancıdıkça aşk…
ve aşklaştıkça kalp
daha çok parçalanıyor hayat
yaklaştıkça daha bir özlüyorum
kabul ediyorum,galibimsin
ve ben her şeyini savaş alanında bırakan
mağlup bir esir gibiyim şimdilerde 
tüm zaferlerimi sende yitirmişim
kör bir şahinin gözleriyle yol arıyorum kendime
sana çıkmayacağını bildiğim yolları görmekten korkuyorum belki de kim bilir? 
çıkmaz sokaklarda kısır kalıyorum döngülere 
ve ben dönemezken kendime
labirentlerinde kaybolmuşken,
sağım sen, solum sen, yolum sen, yönüm sen olmuşken,
senden gayrısına yok,yokluğuna râm olmuşken,
susma ömrüm!  
yol kesil cehenneme  
keskin bir virajsın içimde bir türlü alamadığım 
ne zaman geçmeye kalksam senden,
ya bir uçurum boşluğu, ya bir şarampol oluyor sonum 
uzanan elleri tutmuyorum 
yüreğime taktığın alyans tutuyor içimi,
içini bırakmıyorum 
dul bir hasrete yâd/igar kalıyorum ötelerde
yar dediğimi ağyar, yaban dediğimi yar sanıyorlar 
sancılanıyorum sessizliğine
tam vakti;
susturucu takılmışken yüreğime,
haykıramazken,
her kurşun içimi parçalarken,
infilak ederken isyanlarım sensizliğe,
ve akarken gözümden ırmak ırmak,
susma ömrüm!  
ateş kesil cehenneme  
tüm piyonlarım tükendi
elimde bir şah…
nereye koysam kendine mat çekiyor 
cemreler ihanet ediyor adına,
aslı hükümsüz 
kendini bile ısıtmıyor 
adım lâl kalıyor zemheri ayazlarına 
d-üşüyorum 
muhaciri değilim gayrı bu arafın 
ne cennet kokabiliyorum, ne cehennem yanabiliyorum 
kendimsiz bir kent kuruyorum yokluğunun sokağına 
baykuşlara sakinlik yapıyor kentimin ıssızlığı…
sesine parazit yapan bir sesle yıkılıyorum
uğraşma aşk !
kal(n)dıramazsın;
kumdan kaleler gibi bir rüzgarlık değil, bir cümlelik yıkımlarım 
bilmem ki hangi rihter ölçer sarsıntılarımı 
artçı sellere verirken sitemimi,
sana “sus”arken,
ölüme “su”sarken,
müptelâsıyken kahramanı bıçaklanmış masalların
aşk için aşıkları ezip geçmişken,
susma ömrüm!  
şehâdet getir cinnetime  
öznesi sen olan bir ömre verdim adını,
ki ölüm yar olana kadar tek yar dediğim ol diye 
sana geldim, ölüme yar etme diye
susma diye çırpınışlarımın tek müsebbibisin 
biliyorum aldırmıyorsun
dönmeyeyim istiyorsun sultanlığına
ve aslında aşk’tan korkuyorsun
zulmetin sırtımda yama olurken yar’alarıma
hani olur da geldiğimde bir gün
kapanacaksa yüzüme şehrinin kapıları,
her lisanı lâl bırakan bakışlarım anlamını yitirecekse eğer
ve el elini tutacaksa ellerin,
elimde değil yanacağım
o vakit gülüp geçeceksen yangınlarıma,
sarmayacaksan,
benimle kınanıp, benimle yanmayacaksan,
cennetten kovulmayı göze almayacaksan,
bir sözüne çölde vaha gibi susarken
öyle umarsız susacaksan…
sen de sus ömrüm!  
sus! 
sus ki, ölüm bana yar,
ben ölüme yar olayım…
sen toprak kesil cesedime 
|
|
|