Prof. Dr. Sinsi
|
Cinlere De Peygamber Gönderildi Mi?
Ancak, eskiden beri İslam alimlerince farklı mutalaa edilen bir mevzu vardır ki, o da; cinlerin de kendi içlerinden, kendilerine hitap eden peygamberlerin gelip-gelmediği hususudur Acaba insanlar, Hz Adem'le (as) başlayıp Efendimiz'le (sav) sona eren bir peygamberler silsilesi ile aydınlanıp, onların ruhanî iklimlerinde hayatlarını sürdürürken, cinler de aynı peygamberlerin nuruyla mı aydınlanıyor, yoksa onlara da kendi içlerinden birer peygamber mi gönderiliyordu?
Bu hususla alakalı olarak geçmişten günümüze alimlerin değerlendirmeleri biraz farklı olmuştur Başta İbn Abbas, Mücahid, Kelbî, İbn Münzir, Ebu Ubeyd gibi ilk müfessirler ki bu aynı zamanda cumhurun da görüşüdür, "insanlara gönderilen peygamberler, aynı zamanda cin taifesinin de peygamberidir Onlar insanların arasında iken zaman zaman gidip cinleri de irşad etmişlerdir" demişlerdir Yani Hz Adem (as), Hz Nuh, Hz İbrahim insanların peygamberi oldukları gibi cin taifesinin de peygamberleriydi; insanlığa getirmiş oldukları aynı hakikatleri onlara da anlatıyorlardı
Ancak Dahhak, İbn Abbas'tan başka bir rivayet daha nakleder ki, bu görüşe göre, Cenab-ı Hakk cinlere ayrı, insanlara ayrı peygamberler göndermiştir İbn Abbas'la beraber bu görüşü paylaşanlar, "Ey cin ve insanlar topluluğu! Size içinizden peygamberler gelmedi mi?" (En'am/130) ayetini delil olarak gösterirler (Kurtubi, el-Camiu Liahkami'l-Kur'an, 7/85,86) Yani; "madem ki, burada cinler ve insanlar ayrı ayrı Cenab-ı Hakk'a muhatap oluyor ve her iki gruba da, kendi içlerinden peygamberlerin gelip gelmediği soruluyor; öyle ise, her iki taifeye de kendi içlerinden peygamber gelmiş olması gerekir; aksi takdirde böyle bir suale muhatap kalmaları makul sayılmayabilir" demişlerdir
Ve yine, "Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de o kadarını yarattı" (Talak/12) ayetinin tefsirinde İbn Abbas'tan bir rivayete göre Efendimiz (sav), "Başka alemlerde sizin Adem'iniz gibi Adem, Nuh'unuz gibi Nuh, Musa'nız gibi Musa, İsa'nız gibi İsa vardır" (Münâvi, Feyzü'l-Kadir, 3/365) buyurmuşlardır
Efendimiz'in bu tefsiri de göstermektedir ki, her aleme, o aleme mahsus peygamberler gönderilmiştir Cinlerin de, kendi başlarına bir alem olduklarına göre düşünülecek olursa, onlara da kendi içlerinden birer peygamberin gönderilmiş olması gayet mantıklı olsa gerek
İbn Abbas, bir başka rivayette de şunları söyler: "Cinler, Allah'ın dumansız ateşten yarattığı kullarıdır Henüz dünyada insanın isminden dahi eser yokken, Cenab-ı Hakk cinleri yaratmış ve dünyanın imarını onlara yaptırmıştır Fakat onlar daha sonraları yeryüzünde fesat çıkarıp ilk babaları olan Can'la gönderilen İlahi ahkamı unutup şirazeden çıkınca, Allah da (cc), tekrar Yusuf isminde bir peygamber gönderdi; ama onu da şehid ettiler Bunun üzerine cinler, göklerin sakinleri tarafından yeryüzünden uzaklaştırılıp denizlere sürüldüler"  (İbn-i Kesir, el-Bidaye, 1/49,50)
"Her millet içinde mutlaka bir uyarıcı gelmiştir" (Fâtır/24), "Biz, Rasul göndermedikçe (hiçbir kavme) azab edecek değiliz" (İsrâ/15) ayetleri onlara da, 'birini doğru yola sokmak için uğraşan' manasında bir "uyarıcı" ve 'hakkı, hakikati tebliğ eden' manasında da bir "Rasul" gönderildiğini haber vermektedir
Baştan buraya kadar naklettiklerimiz açık veya kapalı her şeyi, sözlerini Efendimiz'e dayandıran, tefekkür ufukları nübüvvet meltemi ile müteessir büyüklerimizin tefsir adına söylediklerinden ibaretti Naklettiğimiz bütün bu sözlerden anlaşılıyor ki, cinlere, insanlara peygamber geldiği gibi kendi içlerinden de peygamber gelmiş olabilir 
Rivayetlerin Ortak Değerlendirmesi
İnsanoğlu yaratıldıktan sonra, artık cinlerden peygamber gelmemiş gibi bir anlayış güçlü gibi görünmektedir
Daha önceki bölümde de ifade ettiğimiz gibi, selef-i sâlihinden bazıları, insanlara gönderilen peygamberlerin cinlere de gönderildiğini söylerken ki bu cumhurun görüşüdür- kimileri de cinnlere ayrı peygamberlerin gönderildiğini söylemiş ve bu görüşlerini çeşitli delillerle ortaya koymaya çalışmışlardır Bu hususta, fakirin görüşlerine gelince, bu iki görüşün te'lifi istikametindedir:
1 İnsanlar henüz yaratılmadan önce gelip geçen cin taifesinin, o devrede yeryüzünün halifesi olması itibariyle, onlara kendi içlerinden peygamberlerin gönderilmiş olması ve bu peygamberlerin, kendilerine yüklenilen irşad ve tebliğ vazifesini ifa etmeleri o dönem itibariyle gayet tabiiydi ve onlar da bu vazifeyi hakkıyla eda etmişlerdir Zira cinlerin mükellef olmaları bunu gerektiriyordu ki, daha önce zikrettiğimiz ayet ve hadisler de bu hususu desteklemektedir
2 Hz Adem'in (as) yaratılıp halife kılınmasından sonra ise, cinler insanlara tâbi varlıklar haline getirildiklerinden bu dönemden sonra insanlara gönderilen peygamberler, aynı zamanda cinlere de gönderilmiş olabilirler Zaten, İslam alimlerinin büyük çoğunluğu da bu görüşü savunmaktadır
3 Her iki görüşü te'lif edecek önemli bir nokta da bence şu olmaktadır; Allah (cc) gönderdiği her peygambere, o peygambere has bir şeriat vermemiştir Kur'an-ı Kerim'den öğrendiğimize göre, sadece dört semavî kitap vardır ve bazı peygamberlere de sadece bazı sahîfeler verilmiştir Halbuki bir hadiste ifade edildiği üzere onca nebinin yanında, bir de 313 mürsel peygamber gönderilmiştir Ve bu peygamberlerin hepsi de, risaletle görevlendirildiklerine dair Cenab-ı Hak'tan emir almışlardır Bu emri aldıktan sonra da behemehal irşad ve tebliğde bulunmuşlardır ki, peygamberliğin gerçek manası budur O halde, elinde ne bir hususi kitap ne de hususi bir şeriat mevcut olan bu elçiler, kendilerine kitap verilen peygamberlere tâbi olmuşlardır Mesela, Hz Musa (as) yolunda belki yüzü aşkın peygamber gelmiştir Ama bunların hepsi de Tevrat'ın hükmü ile amel etmişlerdir Hz Davud (as) gibi cihan çapında bir saltanatın sahibi peygamber dahi, saltanatı misyonunun bir buudunun tezahürüydü Hz Davud'a verilen "Zebur", evrad-u, ezkâr, zühd ve rekâik gibi hususları ihtiva ediyordu Yine Hz İbrahim (as) döneminde birçok peygamber vardır: Hz İsmail ve yeğeni Hz Lut (as) bunlardandı O dönemde câri olan ahkam ise, Hz İbrahim'e (as) verilen "sahifeler"den ibaretti Hz Mesih döneminde, İncilin ahkâmıyla amel eden nebi bilmiyoruz Hz Zekeriyya (as) ve Hz Yahya (as) gibi bu döneme ait olan peygamberler de ihtimal ki tevratla amel ediyorlardı Bunlardan başka ehl-i keşfin istihracı ve zayıf kabul edilen bir hadisin işaretiyle Halid b Sinan adında, kendisine kitap ve şeriat verilmeyen bir peygamber daha vardır ki onun Hz Mesih'le Efendimiz arasında gelip vazife yaptığı söylenmektedir (İbn-i Sa'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 1/296; İbn-i Hacer, el-İsâbe, 1/466; İbn-i Esir, Üsdü'l-Ğâbe, 2/99)
Bütün bunlar gösteriyor ki, kendisine kitap veya şeriat verilen peygamberler, kendilerine bağlı olan diğer peygamberleri, Cenab-ı Hakk'ın emirlerini esas alarak onları tavzif edebilmekte ve irşad adına onları yönlendirmektedirler İhtimal bu peygamberler kendilerine inanan cinlerin bazılarını da istihdam edebiliyor ve onları cin taifelerini irşad etmede vazifelendiriyorlardı
Bunun açık örneğini Efendimiz'in hayat-ı seniyyelerinde çok bariz olarak görmekteyiz Şöyle ki, cinler, "Nahle" denilen yerde Efendimiz'i dinleyip, ardından da kendi kavim ve kabilelerini irşada gitmişlerdi ki(Kurtubi, el-Camiu Liahkami'l-Kur'an, 16/210-216) bu topluluk, Kur'an'da, "münzirîn" (uyarıcılar) ismiyle anılmaktadır Haddizatında bu sıfat, Kur'an-ı Kerim'de sadece peygamberler için kullanılan bir tabirdir Ayette: "Bir zaman cinlerden bir topluluğu, Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik O'na gittiklerinde birbirlerine "susun" dediler (Okuma) Bitince de uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler" (Ahkâf/29)
Hulasa; insanoğlu yaratıldıktan sonra, artık cinlerden peygamber gelmemiş gibi bir anlayış güçlü gibi görünmektedir Kur'an'ın "münzir" dediği cin taifesine, illada peygamber denilecekse, "peygamberler tarafından tavzif olunan" manasında peygamber demek olur ki, böyle bir tesmiye de yerinde olmasa gerek
Kaynak: Metafizik Dünya
|