Yalnız Mesajı Göster

Örnek Kaynana

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Örnek Kaynana



[Bu hikâye, 1980 yılından önceki anarşi döneminde yazılmıştır O gözle okunursa olaylar kolay anlaşılır]

Saliha Hanım, gelin olalı henüz bir hafta olmuştu Kaynanası yaptığı her işe karışıyor, hep suç araştırıyordu Beyi, işinden eve gelince, Saliha Hanım, utandığı için karşılamamıştı Hemen kaynanası:

? Kız ne duruyorsun, dedi; oğlanı karşılasana!

Başka bir gün de, Saliha Hanım, beyini karşılamaya gidince, kaynanası:

? Ne o kız, dedi, o kadar göresin mi geldi?

Saliha Hanım, evi erken süpürse de, geç süpürse de, kaynanası çıkışıyordu Herhangi bir kusur işlese asla affedilmiyordu Ama aynı kusuru kızı işlese, ona bir şey denmiyordu Çamaşır yıkarken, dikkatsizliği yüzünden yarım kilo deterjanın hepsini kaynar suyun içine dökmüştü Bunu gören kaynana bağırmaya başladı:

? İnsafsız kız, dedi Birkaç çamaşır için ilâcın hepsi dökülür mü? Zavallı yavrum akşama kadar hayvan gibi çalışsın, gelin hanım da oğlumun kazandığını yere döksün Olmaz, buna dayanamam, kimse dayanamaz Düşmanın malı bile olsa böyle yapılmaz

Saliha, yalvarır şekilde:

? Anne, dedi, özür dilerim, kasten bilerek yapmadım, elimden kaydı

? Tabii bilmeden yaptın Ne zahmetle kazanıldığını bilseydin elbette yapmazdın Kendi evinizde hiç böyle bir şey yaptın mı? Yapmazsın elbette

? Anne affet, bir daha yapmam

? Ne ise bu seferlik affediyorum Kalbini kırmadığıma şükret! Bir daha yaparsan gözünün yaşına bakmam ha!

Aksilik bu ya, aynı gün pişirdiği yemeği biraz yakmıştı Yemeğin üstünü aldı Yanık altta kaldığı için üstte yanık kokusu gelmiyordu Akşam yemek yendi Kimse yanık kokusunun farkında değildi Yemekten sonra kaynana mutfağa gidince tencerenin dibindeki yanığı görmüştü Ne düşünmüşse, geline çıkışmamıştı Ertesi gün, Saliha Hanım, yine bir aksilik olmasın diye yemeği dikkatle pişirdi Hiç yakmadı; ama akşam kocası yemekten bir kaşık alınca:

? Saliha dedi Yemekten yanık kokusu geliyor

Saliha da baktı Hakikaten yemekte yanık kokusu vardı (Evet, yanık kokusu geliyor) demek zorunda kaldı Kaynana dedi ki:

? Oğlum, kusura bakma, daha cahildir Evimize yeni alışmaktadır Bir daha dikkat eder Olur, böyle şeyler Biz, yeni gelinken, az mı yemek yakmıştık

Kaynana, gelini övücü çok şeyler söyledi Oğlu da, kaynanayla gelin iyi geçindiği için memnun oldu Gelin sofrayı kaldırınca, dünkü yanık yemeğin yok olduğunu gördü Bugünkünün içine karıştırılmış olduğunu anladı Ama gözüyle görmediği için kaynanası mı, yoksa görümcesi mi koymuştu bilemiyordu Birkaç gün sonra yemeğin tuzunu biraz kaçırmıştı Kaynanayla görümce fazla yemeden sofradan çekildiler Saliha, ertesi günü yemeğe hiç tuz koymadı Sofrada konabilirdi Herkes birer kaşık aldıktan sonra yüzlerini ekşitmişlerdi Saliha da merak ederek bir kaşık da o aldı Ne görsün? Yemek tuzdan, biberden yenmez haldeydi Bunu kim yapmıştı? Kendisinden ne istiyorlardı? Kocasına yemeğe hiç tuz koymadığını söylemişse de, inandırıcı olmamıştı

Kaynana, gelinini anne ve babasını ziyaret etmek üzere bir günlüğüne Şişli'ye göndermişti Kendileri Fatih'te oturuyorlardı Gelin ertesi gün gelecekti Gelin babasının evine gidince, kaynanayla görümce, evi dağıttılar Her tarafı düzeltilecek, süpürülecek hale getirdiler Oğlan akşam eve gelince, annesi:

? Oğlum, dedi gelin hanım, ben babamın evine gideceğim dedi Ben de git dedim Evi bu hâle koyup gitti Bacınla düzeltip süpürecektik Ama senin bir kere görmeni istedik Evlâdım, bu gelinden çektiğimizi bir Allah bilir, bir de biz

Salih düşünüyor, bir şeye karar veremiyordu

Olaylar böyle cereyan ederken, görümce evlenmek üzeredir Kına gecesinde kadınlar oynuyor, mâniler söyleniyordu Sarışın bir gelin oynamaya çıktı Hem oynuyor, hem de türkü söylüyordu:

İstemem başka bir dert

Kaynana derdim var benim

Buruşuk suratı sert

Kaynana derdim var benim

Yaşlı kadınlara dönerek size söylüyorum der gibi şöyle devam ediyordu:

Vahşi, hödük kaynana

Dişleri gedik kaynana

Oğlun neler getirdi

Sensiz yedik kaynana

Seyirci kadınlardan alkış gelince daha da coşarak türküye devam etti:

İstersen aş, kaynana

Kazanda piş kaynana

Doktor çare bulmasın

Dertlere düş kaynana

Ah şu kediyi tutsam

Etinden sucuk yapsam

Görümcem haspa ile

Kaynanama yuttursam

Alkış tufanı kopuyor Genç kızlar, (İsteriz, isteriz) diye tempo tutuyorlardı Yaşlı kadının birisi, bu türkülere canı çok sıkılmış olmalı ki, (Yeter kızım, biraz da biz oynayalım) dedi Herkes, yaşlı teyzeye bakıyordu Hem oynuyor, hem de o da türkü söylüyordu:

Oğlum, hanımın çok has

Su vermiyor bir tas

Kahrı çekilmez oldu

Tutuyorum her gün yas

Gelin vurunca taşı

Yandı annenin başı

Bu gelinin zulmünden

Dinmez gözümün yaşı

Kıymetli paşa oğlum

Binlerce yaşa oğlum

Gelin canıma yetti

Çabuk gel, boşa oğlum

Birkaç, kaynananın alkışı duyuldu ise de, gelinler hemen hücuma geçerek (Yeter kes) dediler Vakit çok ilerlediği için, misafirler dağıldı

Evli bir gelin, evlenmemiş yaşlı kızlara laf atarak şunları söylüyordu:

On beşine giren bir kız

Yeni açmış güle benzer

On altıda pek kararsız

Hızlı esen yele benzer

On yedide deli dolu

Hiç düşünmez sağı solu

Bilmez nere gider yolu

Boz bulanık sele benzer

On sekizde ağrır başı

İlerliyor artık yaşı

Bekler hayat arkadaşı

Bir günü bir yıla benzer

On dokuzda kalır naçar

Dertlerini kime açar

Aylar yıllar gelip geçer

Geçilmeyen yola benzer

Yirmisinde olgunlaşır

Huzursuzdur dalgınlaşır

Belki diye ümit taşır

Gurbetteki kula benzer

Bu türkü, haklı olarak genç kızların tepkisine yol açtı Hep birlikte gelini protesto ettiler

Alıntı Yaparak Cevapla