Yalnız Mesajı Göster

Rize Efsaneleri

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rize Efsaneleri







Rize Efsaneleri



Kara Koncula

Kara koncula yörede karakış anlamında kullanılır Kışın en soğuk ve en çok kar yağan dönemidir Bu mevsimde dışarda gezmenin tehlikesini telkin edebilmek için çocuklara şöyle bir öykü anlatılır:

Kara koncula korkunç bir canavardır Yolda karşılaştığı insanları önce bir sınavdan geçirir Sınavı kazananları serbest bırakır, sınavı kaybedenleri öldürür Sınavı kazanmak için bütün sorularına “Kara” ile başlayan cevaplar vermek gerekir Karşılaştığı insana şöyle sorar:

- Benim adum Kara Koncula, senun adun nedur?

- Benum da adum Kara Ahmet

- Nereden celursun?

- Karayerden

- Nereye gidersun?

- Kara yere

- Ne yemeği yersun?

- Kara lahana

- Ne yemiş yersun?

- Karayemiş

Sınav bu sorularla devam edermiş Sınavı kazanırsan kurtulursun ve

sana:

Haydi cule cule der ve seni uğurlarmış



Sis üzerine Kayık Sürmek

Çohçer İkizderenin en yüksek köyüdür Sis köyün altına kadar geliyor ve görünüşü aynen bir denizi andınyor Köylüler deniz bizim köye geldi diyerek bir kayık yapıp siste yüzdürmeyi düşünmüşler Beraberce birkayık yaparak denizin köye gelmesini beklemişler Koyu sis gelip, köye kadar dayanınca, kayığı Sivrikayanın başından denize salmışlar Kayık da kayığa binenler de düşüp parçalanmış

İşte türküsü:

Çohçerliler tarlaya, tuzu ekti bitirdi Sivri kaya üstüne kayık etti yürüttü

Not: İkizdere’de söylenen bu fıkralar Türkiye’nin her yerinde binlerce köy için anlatılmaktadır Genellikle dağ köyleri için söylenir



Tuz ekmek

Çohçer, İkizdere’nin Sivrikaya köyü Çohçerliler, ta Rize’ye kadar inip köylerine tuz taşımaktan bıkmışlar Bir gün köylülerden biri: Bu böyle olmayacak Bunca yolu gidip tuz getirmek çok zor oluyor En iyisi biz bu tuzu ekelim Rize’ye gitmeyelim, bağımızda bulunsun demiş Köylüler bunu tasdik etmişler

Ellerindeki tuzu Bayır diye isimlendirdikleri tarlaya ekmişler Yağlan tuzlamak için tuz lazım olunca elde hiç tuz kalmadığını görürler Demişler ki gidelum tuz ektuğumuz Bayır’a Gidip bakmışlar Ektikleri tuz bitmemiş ve tuzdan bir eser de kalmamış Bu tuzlara ne oldu diye birbirlerine bakınırlarken atın kafasına bir çekirge konmuş Köylülerden biri: Vay tuzlan yiyen bu çekirgedir diyerek çekip çekirgeyi vurmuş Çekirge ile birlikte atı da öldürmüş

Şairin biri de bu olayı şöyle bir mani ile dile getirmiş:

Bir sizden bir de bizden

Olduk bir çuval tuzdan



Ayi idi mayi idi

Evvel zaman içinde, köyün kadınları ormana oduna gitmişler Beraberlerinde de genç bir kız varmış Kızın yükü ağır geldiğinden oturup biraz dinlenmek istemiş Diğer kadınlar önden yürüyüp gitmişler Bir saat kadar dinlenen kız, kalkıp yürümeye başlamışsa da o sırada her yanı bir sis bastırmış Yolunu kaybeden kız bir ayıya rastlamış Ayı kızı zorla kaçırarak mağarasına götürmüş Üç ay sonra ayı kızla evlenmiş Zamanla çocukları olmuş, aradan 15 yıl geçer Bir gün ayı, gel ailenin evine gidelim demiş

Kız, ailesinin ayıya zarar vereceğini bildiği için gitmek istememiş Ayı ısrar edince mecburen kabul edip gitmişler Çocuklarını alıp yola koyulmuşlar Eve vardıklarında kız eve girer, ayı ise kapıda kalmış ve gururla şu türküyü seslenmiş:

15 sene üstüne geturdum kızunuzi Çıkun kapıya bakun tüylü enuştenuzi

Bu sözler karşısında kızın ağabeyi çok öfkelenir, silahını çekip ayıyı öldürür Kadın çocuklarını alıp mağarasına döner Üzüntüyle şöyle ağladığı duyulur:

Ayı idi mayı idi

Gene benum kocamidi

İyi di kötü idi

Evine çok bağlı idi

Yağı balı çok idi

Askerluği yok idi

Bu bili, bu bili…



Gelin Kaynana Efsanesi

Vaktiyle çok yaşlı bir kadın uzak bir köyden gelin getirir Gelin çok huysuz ve uyumsuz birisidir Kendisi at sırtında düğün kafilesi ile birlikte gelirken köye yaklaştıklarında kaynanasına haberci göndererek evin anahtarlarını kendisine gönderip teslim etmesini ister Gelinin bu hareketine son derece üzülen yaşlı kayınvalide ellerini açarak; “Ya Rabbi, bu kötü gelin ile beraberindekileri olduğu yerde taş eyle” diye beddua eder Yaşlı kadının bedduası anında tutar ve gelin at üzerinde olduğu halde beraberindekilerle birlikte oldukları yerde taş kesilirler

Bu efsanenin geçtiği kabul edilen yer konusunda farklı görüşler ortaya atılır Bunlardan birisi Hemsin ilçesinin Akyamaç Köyü civarında olduğu şeklindedir



Cazi

İnsan şeklinde normal bir ana-babadan dünyaya gelen cazinin olağanüstü bazı özelliklere sahip olduğuna inanılırdı Yaşlı kadın suretinde olan cazilerin gündüzün nonnal bir insan şeklinde olduğu düşünülürdü Onun diğer insanlardan tek farkı bir parmak uzunluğundaki kuyruklarıydı Ancak, onlar da herkes gibi elbise giydikleri için anlamak mümkün değildi Cazinin en büyük özelliği, yeni doğmuş bebeklerin ciğerlerine olan düşkünlüğüydü Olağanüstü özelliklere sahip olan cazinin gece olunca harekete geçtiği, istediği şekle girip her eve girebildiği, hatta bir örümcek şekline dönüşüp bacadan aşağıya indiğine inanılırdı Doğruca anne ile bebeğin uyuduğu odaya gelen cazinin, elinde taşıdığı bir avuç büyülü toprağı annenin üzerine saçarak onun derin uykuya dalmasını sağlayıp arkasından da “eğiş” denilen ucu eğri uzunca bir demir çubukla bebeğin ciğerini çıkarıp yediği düşünülürdü



Ağır Basan

Genellikle geceleyin nereden geldiği belli olmayıp aniden insanın üzerinde ağırlığıyla kendisini hissettiren bir varlık olduğuna inanılırdı İnsanın ağzını kapatıp kaskatı kesilmesine neden olan bu varlığın avucu-nun içi delik olduğundan kişinin boğulmaktan kurtulduğu kabul edilirdi Ağırbasmın her tarafı simsiyah kıllarla kaplı kısa ve iri yapılı bir varlık olduğuna inanılırdı



Ubur

Dünya hayatını kötülükle geçirmiş ve başkalarına eziyet vermiş yaşlı kadınları öldükleri zaman toprağın kabul etmediğine inanılırdı Bu şekildeki yaşlı kadınların öldükten sonra bir hafta veya 10 günlük bir süre içerisinde geceleyin mezarlarından dışarıya çıkıp, hayatta iken yaşadıkları yerleri çığlık atarak dolaştıklarına inanılırdı Ayaklan altında Allah tarafından ceza olarak konan ateş korları onlara eziyet verdiğinden, ızdırap içerisinde dolaştıklarına inanılır hatta evlerin kapılanna kadar gelip dayandıkları kabul edilirdi Halk arasında “Ubur” diye adlandınlan hortlağa silah etkili olmadığından, sesini duyunca veya kendisini görünce; “urum eline, urum eline” diye üç kez bağırmak gerekiyordu Ubur şafakla birlikte tekrar mezanna döndüğü için gündüz bir sorun yoktu Fakat ubur-dan kesin olarak kurtulmak için mezarını tespit edip gündüzün mezannm üzerine ardıç ağacından yapılmış bir kazık çakmak gerekiyordu Böylece uburun bir daha mezardan çevreye dehşet saçması engellenmiş oluyordu



Koncoloz

Her tarafı simsiyah tüylerle kaplı kısa ve iri yapılı bir varlık olduğuna inanılan koncolozun her yıl eski ay hesabıyla Aralık ayının son haftası ile Ocak ayının ilk haftasını kapsayan dönem (21 Aralık – 7 Ocak) içerisinde ortaya çıktıkları ve özellikle yiyecek ambarlarına musallat oldukları ifade edilirdi Siyah renkten çok nefret ettiği için ambarların kapıları koncoloz-larm çıkış zamanından önce kömürle çizilip karartılırdı Böylece ambarın kapısına gelen koncolozun siyah rengi görüp nefret ederek geri dönmesi sağlanmış olurdu Genellikle ikindiden sonra ve geceleyin ellerinde tapul-tarağı (yün tarağı) ile dolaşan koncolozlar, insanlar için oldukça tehlikeli olabilirdi Çünkü geceleyin yolda karşılaştıkları insanları durdurur, onlara birtakım sorular sorar eğer aldığı cevaplardan memnun olmazsa elindeki tapultarağmı başına vurarak onu öldürebilirdi Ondan kurtulmak için sorduğu her soruya “kara” ile başlayan bir cevap vermek gerekirdi

Soru: – Adın nedir?

Cevap: – Kara Mahmut

Soru: – Nereden geliyorsun?

Cevap: – Kara köyden

Soru: – Nereye gidiyorsun?

Cevap: – Kara dağa

Bu şekilde hep “kara” ile başlayan cevaplar veren insan koncolozun kötülüğünden korunabilirdi

Koncolozlann erkekli ve dişili olduğuna inanılır, eğer insanın karşısına çıkan koncoloz dişi ise, onun kendisini beğenip kaçırmasını önlemek için kendisini çirkin olarak tanıtması tavsiye edilirdi Mesela: “Adım Musa, boyum kısa, kendim köse” deyince karanlıkta iyi fark edemeyen koncoloz o kişiyi bırakabilirdi Koncolozlann yılın diğer mevsimlerinde bilinmedik bir deniz kenarında ellerindeki eleklerle kum ölçmekle meşgul olduklarına inanılırdı Eleğin altı delik olduğu için kum alttan boşalır, Koncoloz tekrar tekrar doldurmaya devam ederdi Bu durum Allah tarafından kendilerine verilmiş bir bela olarak köylere dağılacakları zamana kadar sürüp gider



Cazı Karısı Masalı

(Güneysu Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği “Her Yönüyle Güneysu” adında çok güzel hazırlanmış bir eser yayınladı Cazı karısı masalını da bu güzel eserden aynen alıyoruz Masal merhum hocamız Mehmet Erkan tarafından ve kendi kalemi ile nakledilmektedir)

Varidi yoğudi Bir Ayşe varidi Ayşe çıkmış elmaya Altına da gelmiş bir cazı karısı:

- Uuu Ayşe, oriya ne arayisun?

- Elma yiyirum

- At bağa bi elma Atar oğa bi elma

- O gitti bayişağa At bağa bi daha Atti oğa bi daha

- O yaralandi At bağa bi daha Atti oğa bi daha

- O da gitti bayişağa Ko eteğune da götür bağa

Ayşe kor eteğune elmaları eletur oğa Cazi Karisi Ayişe’yi yakalar, kor torbasına, alur gider eve Ayişe’yi kitler odaya, Cazi Karısı evden giderken kızı Fadime’ye:

- Kazanı at ustune Ayşe’yi da içine Pişur ko doloba Geldummi yeruk Der Ayşe bunu duyar

Fadime attı kazanı ustune Ayişe’yi atacak içine

- Ayşe ya gel bak, kazanun içine ne var Boncuk duriyi içine

Ayşe işi biliyi Uzaktan bakar içine Fadime bi vurur oğa, ama atamaz oni içine Ayşe de dedi ki Fadime’ye:- Fadime sen bi bak, ben goremedum boncuklan

Fadime bakarken, Ayişe bi tane vurur oğa atar oni kazanun içine Pişurur oni, eder kavurma, koyar tabaklara, yerleşturur tereklere

Gelur Cazi Karısı, bakar etler tereğe, başlar yemeğe Yerken da:

- Ayişemun etleri cimi cimi butleri, Ayişemun etleri cimi cimi butleri Der Ayşe’da darnıdan der oğa:

- Fadimemun etleri cimi cimi butleri

Cazi kansı duyar oni İşi anlar Ayişe’yi darnıdan indurmağa uğraşur

- Uuu Ayişe sen oriya nasıl cıktun?

- Eskemi eskemi ustune koydum da oyle çiktum

- O da koyar eskemi eskemi ustune çıkmaya çalişur Düşer altına kendini yaralar

- Uuu Ayişe sen oriya nasıl cıktun?

- Yiğne yiğne ustune koydum da oyle çiktum

Kodi yiğne yiğne ustune çıkamadı Yiğneler geçti oğa

- Uuu Ayişe sen oriya nasıl cıktun?

- Kizdurdum bi şiş soktum kendume, attı beni buraya Cazi Kansı kizdurur bi şiş, sokar kendine; can verur



Hala deresi Efsanesi

Zamanın birinde kendisine

yurt tutup oturacağı yer arayan aile, Ayder yolu üzerinde boş bir alan bulur

Buraya yerleşir Aradan yıllar geçer Bir gece derenin karşı tarafında sönük

bir ışık, bir “çiya” görür Ateş yakılan bu yerde başka bir ailenin

yaşadığına hükmeder ve onlarla tanışır Kendisinin bir oğlu, komşusunun da

Hala isimli bir kızı varmış Kız ile oğlan nişanlanır Oğlan evlenme parası

kazanmak için gurbete gitmiş Gidiş o gidiş, bir daha kendisinden haber

alınamamış Kız babası bir kaç yıl bekledikten sonra kızını bir başkasına

vermiş Düğün dernek başlamış Bu arada oğlanın gurbetten döndüğü haberi

ulaşmış düğün evine Kız haberi duyunca eski sevgisi depreşmiş Koşmuş

gelinliği ile eski nişanlısına Dere geçilecek gibi değilmiş Ama o heyecanla

kendini dereye atmış Biran önce eski nişanlısına kavuşmak istiyormuş

Başaramamış Derenin taşkın suları Hala kızı alıp götürmüş O gün bu gündür

derenin adı Hala Deresi, Köyün adı Hala Köyü olmuş ve her söylenişte Hala

kızın acıklı öyküsü Hatırlanırmış

Alıntı Yaparak Cevapla