Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Gemileri Ve (Kaptanlarının) Tanıtımları

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Gemileri Ve (Kaptanlarının) Tanıtımları







"Cezayirli Hasan Paşa'nın Rus amirali Orlof'un gemisiyle muharebesi"

Çeşme Faciası
(5-6 Temmuz 1770)

Rus çariçesi II Katerina, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayarak Akdeniz’e inme emelinde idi Bu sırada Osmanli Devleti de Lehistan’ı Ruslara karşı korumayı istiyordu Ruslar Mora Rumlarını ayaklandırmak amacıyla Baltık Denizi’ndeki savaş gemilerini, Avrupa’yı dolaşarak Ege Denizi’ne gitmek üzere yola çıkardılar 1770’te Cebelitarık’a hareket eden Rus donanmasına ünlü amiral Aleksi Orlof komuta ediyordu Orlof, Cezayirli Gazi Hasan Paşa ile denizlerde sık sık karşılaşmış ve hemen çoğunda mağlup ayrılmıştı Ancak bu sefer Osmanlı donanmasında kaptan-ı derya olarak Hüsamettin Paşa bulunuyordu Cezayirli, Rusların bu hareket ile Çanakkale Boğazı’nı Osmanlı donanmasına kapatmak peşinde olduklarını sezmiş ve Hüsamettin Paşa’yı sert bir dille uyarmıştı Bu arada Rodos sancak beyi Cafer Bey, Çeşme limanına sığınmış, öteki Osmanlı gemileri de onu takip etmişlerdi Orlof, bunu firsat bilerek üzerlerine yürüdü Rus donanmasında İngiliz amirali Elfinston ve Greig ile bazı yetenekli İngiliz subayları da bulunuyordu Elfinston ve Greig’in planları gereği Çeşme limanı ağzında 4 gemi batırılarak Osmanlı gemilerinin dışarıya çıkışları engellendi Akşam karanlığında içeriye Rus ateş gemileri girip Osmanh donanmasını ateşe verdi Liman dar ve gemi adedi çok olduğundan Osmanlı donanmasında hareket kabiliyeti yitirilmişti Ateş Osmanlı kalyonlarının birinden diğerine sıçrıyordu Donanma Rusların top atışları altında tamamen yandı Kaptan-ı derya Hüsamettin Paşa, bataryası ile Sakız adasına kaçıp kurtuldu ise de sonradan bu tedbirsizliğini idam cezasıyla ödedi

Çeşme Deniz Savaşı, Osmanlı donanmasının tamamen yok olması ile o dönemde Osmanlı’nın deniz hakimiyetinin bir anlamda sonu oldu



Cezayirli Gazi Hasan Paşa
1790)

Tekirdağlı bir tüccarın yanında yetişmiş bir esir iken cesareti ile dikkatleri çekmiş ve efendisi tarafından azad edilmiştir O, eskiden beri şöhretini duyduğu Cezayir kaptanlarının yanına gitmeyi çok istiyordu Bu amaçla bindiği gemi yolda yabancı bir korsan gemisinin saldırısına uğrayınca yatağanını sıyırıp rampa eden korsan gemisine atladı Ancak biraz sonra gemiler ayrılıp da korsan gemisinde tek başına kaldığını görünce hiç istifini bozmadan savaşmaya devam etti Sonunda mürettebattan bir kısmını öldürüp, diğerlerini ambara kapatmayı başardı Gemi kendisine kalmıştı O sırada bir Cezayir gemisi görüp peşine takıldı ve Cezayir’e kadar gitti Cezayir dayısı onun macerasını öğrenince iltifatlarda bulunup zaptettiği gemi kendisinde kalmak üzere hizmetine aldı Ancak her geçen gün ünü yayılıp da onu kıskanan rakipleri artınca İstanbul’a gelmek zorunda kaldı

İstanbul’da kalyon kaptanı olarak göreve başlayıp kısa zamanda yükseldi Türk-Rus Harbi’nde üstün başarıları görüldü ve nihayet kendisine sırayla beylerbeylik, kapudanelik, kaptan-ı deryalık, seraskerlik ve vezirlik görevleri verildi Ünlü Rus Amirali Aleksi Orlof ile denizlerde sık sık karşılaştı ve hemen her defasında onu yendi Tabiri caiz ise Orlof’un korkulu rüyası idi Çoktan beri yok sayılan ve iyiden iyiye zayıflamış olan Osmanlı donanması, onun sayesinde yeni bir güce ve eski şöhretine kavuştu

Cezayirli Hasan Paşa Osmanlı devlet adamları arasında ender görülen bir şahsiyettir Yiğitliği, enerjisi ve zekası ile ün almıştır Düşüncesi ne ise, padişah dahil, herkese açıkça söyler, kimseden çekinmez, kimseye de eğilip bükülmezdi

Küçük bir yavru iken alıp beslediği bir arslanı vardı ve paşa nereye gitse arslan da sadakatla onun yanından ayrılmazdı Gemisinde beslediği bu arslanın, onun heybetini bir kat daha arttırdığını tarihler yazar



Yılan Adası Muharebesi
(12 Ağustos 1788)

Yılanadası, Karadeniz’de Tuna’nın Kuli (Kiliya) ağzının 22 mil açığında bir adadır Ruslar Zmeiniy derler

Osmanlıların Özi Kalesi önünde bozguna uğraması üzerine, Rus donanması da Karadeniz’e açılıp Yılanadası’nda demirlemiş olan Osmanlı donanması üzerine yürür Bunu haber alan Cezayirli Gazi Hasan Paşa, aceleyle donanmasının demirlerini alıp denize açıldı Yolda Rus donanmasına karşı bir plan hazırladı ve her bir sancak gemisine 8 kalyon vererek birbirlerinden ayrılmamalarını tenbihledi Ancak düşmanla karşı karşıya gelindiğinde donanmanın büyük kısmı gerilerde kalmıştı Hemen batarya ateşine başlandı Düşman pek çok kayıp verdi Özellikle kaptanpaşa, bizzat bir Rus kalyonuna rampa olup ele geçirdi Düşmanın birkaç firkateyni de gülle ateşiyle battı Düşman henüz geride kalan Osmanlı donanması gelmeden bozguna uğrayıp kaçmaya başladı Gemiler Sivastopol’a kadar takip edildiyse de Rus donanmasından geride kalan gemiler kaçmayı başardı

Daha sonradan Hüdavendigar adı verilip Osmanlı donanmasında önemli görevler üstlenen Rus kalyonu bu savaşta ele geçirilmiştir

Yılanadası cengi Karadeniz’de Türk hakimiyetinin hemen 1 asır kadar daha sürmesine kapı araladığı için tarihi önemi haizdir



Navarin
(20 Ekim 1827)

Navarin, bugün Yunanistan topraklarında kalan bir liman şehridir 1460 yılından itibaren Osmanlıların elinde bulunan şehrin tarihi önemi, ünlü Navarin Deniz Savaşı’ndan gelir

Savaş, Osmanlı-Mısır donanması ile İngiliz-Fransız-Rus müttefik donanmaları arasında yapılmıştır 1821 ‘de Mora’da başlayan Rum isyanı, Mısır valisi Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından bastırılmıştı Avrupa komisyonu Rumların bu isyanda başarısız olmalarını hazmedemediler Çar I Nikolay’ın önderliğinde İngiltere, Fransa ve Rusya bir ittifak oluşturup Yunanistan’ın Osmanlı’ya vergi veren bir muhtar devlet olmasını ve Türklerin Mora’dan çıkarılmalarını öngören bir andlaşma imzaladılar Osmanlı devleti bu andlaşmayı içişlerine müdahale olarak gördü ve kabul etmedi Bunun üzerine İngiliz donanması ile Fransız donanması Mora sularına geldiler O sırada Mora’da Çengeloğlu Tahir Paşa komutasında 60 parelik Osmanlı-Mısır donanması bulunuyordu İbrahim Paşa Mora’daki deniz ve kara birliklerinin komutanı sıfatıyla İngiliz ve Fransız amiralleri ile bir andlaşma yaptı Buna göre Osmanlı-Mısır donanması ortalık yatışasıya kadar Navarin Limanı’ ndan ayrılamayacaktı Oysa bu sırada Rus donanması da gelip mütteffiklere katılmıştı İbrahim Paşa da Çengeloğlu Tahir Paşa ile anlaşmazlığa düşüp Mora’daki kara birliklerinin başına gidince müttefik donanma bunu firsat bilip liman ağzına geldi Mütareke gereği Osmanlı tarafından herhangi bir engelleme yapılmamıştı Ancak müttefik donanma mütarekeyi bozup Osmanlı gemilerine top ateşi başlattı Sonuçta 57 Osmanlı-Mısır gemisi yandı Çengeloğlu Tahir Paşa’nın yapabileceği bir şey kalmamıştı Halbuki tedbir daha önce alınsa ve müttefik donanma geldiğinde liman ağzı tutulsaydı, Navarin Faciası yaşanmayacaktı Bu savaşta düşmanın gemi ve personel sayısının Osmanlı’dan kat kat üstün olması önemli rol oynamış ve savaşı bir faciaya dönüştürmüştür



İlk Tezkire

1850 yılına gelesiye kadar Osmanlı’daki askerlik hizmetinin süresi hakkında herhangi bir düzenleme ve kanun yapılmamıştır Devlet yapısında eskiden beri askerlik hizmeti, ülkenin ihtiyacı gözününde bulundurularak maaşlı neferlerle yürütülürdü Devletin ordusunu teşkil eden zabit ve erler, bizzat askerliği meslek edinen insanlar idiler Ancak savaş çıktığında yahut akınlar düzenleneceği zaman yurdun çeşitli yerlerinden yine maaşlı asker alımları gerçekleştirilirdi XIX yya gelindiğinde İmparatorluğun siyasi ve askeri politikasında yeni düzenlemelere ve daha çok sayıda askere ihtiyaç duyulmuştu Özellikle Kırım Harbi ve Türk-Rus savaşından sonra sınırlarda savaşlar bitip tükenmek bilmedi 1840 yılında askere alınan vatan evlatları, 10 yıl boyunca cepheden cepheye koşar oldular Bu uygulama ülkedeki ekonomik ve sosyal yapıyı olumsuz etkiliyordu 1850 yılında ilk defa terhis işlemi gerçekleştirildi Bunun için özel bir kanun çıkartıldı ve askerlik süresi 10 yıl olarak belirlendi Bu kanun bahriye askerini de kapsıyordu İşte o kanun gereği gerek gemilerde, gerekse tersanede görevli askerlerin terhisi için bir merasim düzenlenir Merasim dolayısıyla padişah (Sultan Abdülmecid) resmi bir nutuk yayınlar ve bu nutuk askerlere okunur Nutkun bir örneği bugün Deniz Müzesi’nde mevcuttur (DeNr565) Nutukta askerlikte 10 yılını tamamlayanlara, her yıl bir merasim ile tezkire verileceği belirtiliyordu Tezkire alan her bir deniz askerinin, yılın birkaç gününde bir gemiye toplanıp talim eyleyecekleri ve böylece redif sınıfı oluşturacakları da yazılı idi

Bahriyedeki bu ilk tezkire merasiminin yağlıboya orijinal bir resmi, merasimin yapıldığı döneme aittir Ressamı belli olmayan bu resim uzun yıllar Erkan-ı Harbiye Dairesi’nde (Genelkurmay Başkanlığı) asılı durduktan sonra Deniz Müzesi’ne nakledilmiştir (DeNr: 2451) Hüsnü Tengüz, albümünü oluştururken bu resmi de kolleksiyonuna alıp çizmişt



Göke

Sultan II Bayezid döneminde İstanbul Tershanesi'nde iki Göke
yapılmış olup Kemal Reis'in büyük hizmetlerindendir

Resim, Deniz Müzesi'nden alınmıştır

KEMAL REİS

Osmanlı Donanmasına hocalık ederek bu filoyu harekete geçirmek maksadıyla, İkinci Beyazıt, Akdeniz'deki Türk korsanları İstanbul'a çağırmıştı Bu korsanların arasında sadece şahsı, bir donanma değerinde korkunç ve müthiş Kemal Reis de bulunuyordu Kemal Reis İstanbul'a gelirken rastladığı adalara yaptığı akınlarla ve Malta Adası'na saldırıp aldığı esirlerle İkinci Beyazıd'ın huzuruna çıktı Getirmiş olduğu hediyeler o kadar çok ve paha biçilmez şeylerdi ki, bunlar bir imparatorluk hazinesi değerinde idi Bu sıralarda Ege Denizi'nde Santuroğlu lakabı ile anılan, asıl ismi Piyer do Buson olan Rodos Senjan şövalyelerinin amirali Türk sahillerini basıyor, ticaret yapan gemilere nefes aldırmıyordu Santuroğlu Rodos filosundan başka, Venedik gemilerini de etrafına toplamıştı Senjan ocağının bu amirali Ege'de rakipsiz oluşunu; İkinci Beyazıd'ın Türkiye'yi denizden çekmiş olmasına ve korsanlarımızın da İspanyol mezalimine karşı Endülüs Müslümanlarının imdadına koşarak, Batı Akdeniz'i Gaza sahası olarak seçmiş olmalarına borçlu idi Bu sıralarda Osmanlı Hükümeti, İstanbul'daki vakıflardan biriken zengin bir hazineyi Hicaz'a göndermek istiyor, fakat deniz ve kara yolunun emniyetsiz oluşu sebebiyle buna cesaret edemiyordu Kemal Reis, kulağına çalınan bu haber üzerine hazineyi İskenderiye'ye götürmeyi teklif etti Bu teklif Osmanlı Devlet adamları tarafından hayretle karşılandı Çünkü, Ege'de Santuroğlu'na karşı Kemal Reis meydan okuyabilir miydi?

Osmanlı Devlet adamlarının da, Osmanlı denizcilerinin de hayretleri arasında Kemal Reis, 1498 baharında Gelibolu'dan hareketle denize açıldı Kemal Reis, Santuroğlu'nun dönüşte hatırını sormak üzere Sen Jan filosuna gözükmedi bile Hazineyi İskenderiye'ye çıkardı ve dönüş için Ege'ye dümen kırdı Santuroğlu da, Kemal Reis'in yolunu bekliyordu Nihayet Kemal Reis, Santuroğlu'nun filosunu uzakta görünce, gemilerindeki yelkenleri, direkleri, komutan fors ve fenerlerini indirerek filosunu savaş nizamında kürekle sevk etmeye başladı Sen Jan filosu iki kolona halinde dizilmişti Kemal Reis de aynı savaş nizamında ilerliyordu Kemal Reis Sen Jan filosuna yaklaşınca gemilerini tek hat (Pruva) nizamına aldı ve Santuroğlu'nun kolonaları arasına girdi Kolonalar arasına girer girmez de, muharebe geri dönüşü ile beraber seyirle seyretmeye ve gemilerinin her iki borda toplarını da kullanarak Sen Jan donanmasına mermi yağdırmaya başladı

Kemal Reis, böylece her iki borda toplarını da kullanarak Santuroğlu donanması top adedine eş bir top adedi ile dövüşmekte idi Tabii, Santuroğlu kolonalarındaki gemilerin bir bordalarındaki toplar savaşa giremiyorlar, tek borda topları ateş edebiliyordu

Kemal Reis'in ilk savurduğu salvo, Sen Jan filosunun amiral gemisini bir anda havaya uçurdu Santuroğlu, donanmasının akıbetini görmek ve Kemal Reis'i tanımak fırsatına kavuşamadı Çünkü ilk anda vücudu amiral gemisi enkazı ile birlikte havaya uçtu Başsız kalan gemilerin üç beş tanesi de haklandıktan sonra diğerleri üzerine rampa edilerek zaptedildi Sen Jan filosu içerleri esirlerle dolu olduğu halde, Türk gemilerinin yedeğine bağlandı

Kemal Reis'in filosu, İstanbul'a gelip Dolmabahçe önüne inerken, İkinci Beyazıt ve vezirleri, senelerdir görmekten mahrum oldukları ihtişamlı bir manzarayı zevk ve hayranlıkla seyrediyorlardı Esirler gemilerin güvertesinde elleri arkalarına bağlı olarak dizilmişlerdi Rodos ve Venedik bandıralar (zaptedilmiş olan gemilerin direklerine ; Türk Sancağının ve Kemal Reis'in forsunun altına çekilmişti) Hristiyan dünyasının senelerce tanımış olduğu Kemal Reis'i İkinci Beyazıt ve vezirleri de tanıdılar

Derya kaptanlığı makamının önemi, Osmanlı Hanedanı tarafından hiçbir zaman layıkı ile anlaşılamadı Bu makam, ya gözden düşmüş vezirlere sürgün yeri, ya damat vezirlere ikbal makamı olarak liyakatsiz ellere tevdi edildi Donanmanın sevk ve idaresi Kemal Reis'e verildiği halde derya kaptanlığı makamı kendisinden esirgendi

Ecnebi muharrirlerinden bir kısmı bu Amiralimizi Barbaros'la kıyaslandırarak onun kadar değerli bir denizci olduğunu kabul etmektedirler



Barbaros Hayreddin Paşa

XVI yüzyılın ve tüm Osmanlı İmparatorluğu döneminin en namlı
Kaptan-ı Derya'sı olan Paşa'nın kurduğu ve son derece yücelttiği
Donanma, ehil olmayan ellerde giderek önemini yitirmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla