Prof. Dr. Sinsi
|
Osmalıda İsyanlar (Tüm İsyanlar Özet)

Osmalıda İsyanlar
1830 Yezidi İsyanı
1914 Zeytun İsyanı
31 Mart Olayı
Arabi Paşa Ayaklanması
Atçalı Kel Mehmet Efe
Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanı
Babanzade Ahmet Paşa İsyanı
Babıali Baskını
Celali isyanları
Düzmece Mustafa
Ester Kira
Haçin Olayı
Kabakçı Mustafa İsyanı
Kara Yorgi
Miloş Obrenoviç
Mir Muhammed Soran İsyanı
Mora isyanı
Patrona Halil İsyanı
Sırp İsyanları
Tepedelenli Ali Paşa
Çakırcalı Mehmet Efe
İzmiroğlu Cüneyd Bey
Celali İsyanları

1830 Yezidi İsyanı
1830 Yezidi İsyanı, Hakkari, Revanduz ve bugün Irak'ta bulunan Sincar Dağı bölgesinde, Yezidilerin yapılmak istenen bazı idari düzenlemeleri kabul etmemeleri üzerine çıkardıkları isyandır 3 yıl kadar sürmüştür

1914 Zeytun İsyanı
Zeytun Ermenileri tarafından Zeytun Fedai Alayı kurularak, 30 Ağustos 1914 tarihinde çıkan isyan
Osman hakimiyetini kabul etmeyen örgüt I Dünya Savaşı'nı fırsat bilerek 30 Ağustos 1914 tarihinde fiilen isyana başladı Takip neticesinde 60 kadar silahlı Ermeni yakalanmış ve bir süre sükunet sağlanmışsa da Aralık (1914) ayında, Zeytunlu Ermeniler tekrar mülkiye memurlarına ve jandarmalara saldırmaya başlamışlardı Bu arada Maraş kışlasına getirilen Ermeni erler de silahlarıyla kaçarak, çeteler kurdular Çevreye özellikle askere, jandarmaya hücumlara başladılar Terhis edilmiş olan yüz kadar askerî soydular, öldürdüler
Zeytun'da öteden beri var olan Zeytun Hınçak Komitesi faal bir şekilde çalışmalarını sürdürmekteydi Bu komite mensupları Zeytun Ermenilerine "İngilizlerin İskenderun'a çıkacaklarını, Adana ve Maraş alınıncaya kadar isyanlarla seferberliği uğraştırarak, İngilizlerin hareketlerine destek olunmasını" tavsiye etmişlerdi Bütün bu olanlar yetmezmiş gibi, bu komite başkanı Çakıroğlu Panos'un evinde hükûmet dairelerini ansızın basarak elde edilen martinlerle, cephaneleri ele geçirmek, kaymakam ve devlet memurlarının ailelerini öldürmek, telgraf tellerini kesmek maksadıyla müzakereye giriştiler Tedbir ve tertipler zamanlandı Tertiplerin ayrı ayrı evlerde toplanmaları kararlaştırıldı Fakat ilk hücum için verilecek işaretin zamanında verilmemesinden, bu olay tam anlamıyla gerçekleşemedi 
Zeytun Ermenileri, İngiltere ve Fransa hükûmetleri tarafından yapılan propaganda sonucunda ihtilal örgütü görevini üstlenen Zeytun Hınçak Komitesi Şubat (1915) ayı içerisinde faaliyetini yoğunlaştırdı Bunlar hükûmet mensuplarına karşı silaha sarılarak, hükûmet binasını kuşattılar Bu olaylara karşı Osmanlı Hükûmeti'ne düşen görev, ihtilali bastırmak ve genel güvenliği temine çalışmaktan ibaretti Bu olayları bastırmak amacıyla 27 Şubat günü Zeytun'a gelen Maraş mutasarrıfı ile gece kasabada devriye gezen jandarmalar taciz edilmişti edilmişti 
Esasen önemli sayıda silah altına alınıp, komitenin gizli talimatı ile kıtalardan kaçan bir çok silahlı Ermeni askerleriyle birlik olan köylü Ermeniler, beraberce hareket ederek Zeytun'daki hükûmete ait olan silah depolarını basarak, silah ve cephaneye el koymuşlardı Bundan sonra kışlaya saldıran Ermeniler isyanın genişletilmesini kararlaştırarak, hükûmet konağına taarruz edip, iki asker ve bir jandarmayı şehit etmişlerdi Hükûmet memurları ile de ailelerini tehdit ederek, onlardan tutuklu olan Ermenileri serbest bırakmalarını istemişlerdi Devam eden bu olaylara daha fazla kan dökülmeden son vermek amacıyla hıristiyanlardan oluşan bir nasihat heyeti gönderilmişse de, bu heyet de direnişi tavsiye edince, bir sonuç alınamamıştı 
Bu tür yollarla da çare bulunamayınca, bölgeye Maraş Jandarma Bölük Komutanı Süleyman Efendi komutasında askerî birlik gönderilmiştir 25 Mart 1915 günü sabahtan akşama kadar süren çarpışma sonucunda Ermeniler Süleyman Efendi dahil, askerlerden 8 kişiyi şehit edip, 26 kişiyi de yaralamışlardı Bunun üzerine mutasarrıf Mümtaz Bey, olayların üstüne daha ciddi bir şekilde gitmişti Bundan sonra da dağlık bölgelere sığınan Zeytun Ermenileri eylemlerini Türk köylerine saldırarak ve yol keserek sürdürmüşlerdi Zeytunluların bu isyan hareketi tehcir kararının tatbikine kadar sürmüş, bölgede sığınabilecekleri yer kalmayınca, yakalanamamış olan eşkiya da bölgeden uzaklaşmış ve sükunet sağlanmıştır 
Eşkiyanın takip ve tenkilleri ve silah toplamak için sevkedilen askerin icraatı sonucu olarak Zeytun'da otuz mavzer (Türk ordusunun resmi silahı), muaddel martin, bir martin Hanri, 69 yapma martin ve gra, 612 çeşitli tüfek, 21 çifte, 12 mavzer tabanca ile çeşitli cins adi tabanca, bombalar, yetmiş kadar nakil hayvanı, Ermeni piskoposunun da içinde bulunduğu 61 eşkiya ve bunlara ait evrak, komite mühürleri elde edilmiştir

31 Mart İsyanı (yada; Vakası, yada; Ayaklanması)
II Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı girişilen büyük bir ayaklanma Rumi takvimle 31 Mart 1325'te ( 13 Nisan 1909) çıktığı için bu adla anılmıştır
Meşrutiyetçi hareketin en güçlü kanadı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidarı tam olarak ele geçiremeyerek dolaylı bir denetim kurması, politik istikrarsızlığa yol açmış, halk arasında da yaygın çalkantılar doğurmuştu Bu koşullar bütün muhalefet gruplarının kısa sürede İttihat ve Terakki'ye karşı birleşmelerine zemin hazırladı Politik istikrarsızlık ve çatışmalar, İttihat ve Terakki'ye muhalefet eden tanınmış gazetecilerin öldürülmesiyle daha da şiddetlendi
Derviş Vahdeti'nin yayımladığı ve yer yer Prens Sabaheddin'in ademimerkeziyetçi görüşlerine de yer veren Volkan Gazetesi, İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'nin yayın organı durumuna geldikten sonra özellikle din adamları ve İttihat ve Terakki'nin uygulamalarından zarar gören alaylı subaylar üzerinde etkili oldu
12 Nisan'ı 13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti
Adliye Nâziri Nazım Paşa İttihatçı Ahmet Rıza Bey sanılarak isyancılar tarafından linç edildi Aynı şekilde mebus Emir Şekib Arslan Bey de gazeteci Hüseyin Cahid sanılıp öldürüldü Tahsilsiz ve alaylı olan askerlere halk arasından cahil ayak takımından hamallar ve bazı dindar kimseler de "din elden gidiyor" propagadalarının etkisiyle katılmıştı
Ayaklanma Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi Bu arada ayaklanmacılar İttihatçı subaylarla mebusları buldukları yerde öldürüyorlardı Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, II Abdülhamid yeniden duruma egemen oldu Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderliği elde edemedi

Aralarında Mustafa Kemal Atatürk'ün de bulunduğu Harekat Ordusu mensubu yüksek rütbeli askerler
İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3 Ordu'yu harekete geçirdi Böylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hüseyin Hüsnü Paşa komutasında ve Redif Fırkası'nın Kurmay Başkanlığını Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı Hareket Ordusu kuruldu Ayaklanmacılar 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı
Ayaklanmanın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri Divan-ı Harp'te yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II Abdülhamid'in tahttan indirilmesini, yerine V Mehmet Reşat'ın geçirilmesini kararlaştırmasıydı Ayrıca II Abdülhamid'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü Divanıharp II Abdülhamid'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi
1912'ye kadar Selanik'te ikamet eden Abdülhamit daha sonra Beylerbeyi Sarayı'na getirilecek ve 1918'deki ölümüne kadar burada hayatını sürdürecekti Manastır Askeri İdadisi Makedonya'nın Manastır şehrinde bulunmaktadır ve günümüzde müze olarak kullanılmaktadır Burada eğitim görenlerden biride Mustafa Kemal'dir(1896-1898) Binanin ikinci katında Mustafa Kemal için ayrılmış bir bölüm vardır Aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin önde gelen isimlerinden Resneli Niyazi Bey de burada okumuştur

Arabi Paşa Ayaklanması
Mısır'da sömürgeleşmeye karşı Arabi Paşa önderliğinde 1882 yılında çıkan ayaklanmadır Slogan olarak "Mısır Mısırlılarındır" kullanılmıştır
Hazırlayan Ortam
19 yüzyılda Osmanlı Devleti içinde hemen hemen özerk bir duruma sahip olan Mısır, 1860'ları izlayarak gelişmeye başlamış ve içinde bulunduğu imparatorluktan daha zengin duruma gelmişti Mısır'da yönetim ve adalet sistemi yenileştirilmiş, 1869'da Süveyş Kanalı açılmış, Kızıldeniz'de deniz ticareti gelişmiş, demiryolları yapılmaya başlanmış ve pamuk ihracatı artmıştı Mısır, dünya ekonomisi içine girmişti Mısır'da bu gelişmelerin sonucu olarak kabul edilebilecek olan Batı karşıtı ulusçu hareket 1882 yılında Arabi Paşa'nın yükselişiyle başladı 1869 yılında Süveyş Kanalı'nın açılıp, Kanal Şirketi'nin kurulmasıyla sömürgeci devletlerin bu ülkedeki faaliyetleri yoğunlaştı Mısır, savaşa dahi gerek duyulmadan yarı sömürge haline gelme tehlikesiyle karşı karşıyaydı Dış güçlere karşı mücadele etmekte olan Ulusal Liberal Parti bu sömürgeleşmeye karşı çıktı Mısır Hidivi İsmail Paşa'nın modernleşme yönündeki faaliyetlerinden hoşlanmayan İngiltere ve Fransa'nın baskısıyla Osmanlı Padişahı II Abdülhamit, İsmail Paşa'yı görevinden aldı ve yerine İngiltere ve Fransa yandaşı Tevfik Paşa'yı getirdi Bu durum Arap milliyetçilerinin, Ulusal Liberal Parti'nin önde gelenlerinden Arabi Paşa'nın liderliğinde ayaklanmaları sonucunu vermiştir
Arabi Paşa'nın Destekçileri
Birbirinden farklı dört unsur Arabi Paşa'nın çevresinde toplanmıştır:
Batı örneği anayasa ve bunun yol açacağına inandıkları canlanmayı bekleyen küçük liberal reformcular
Hristiyanlığın yayılmasından ve yönetici sınıfının dini ihmalciliğinden tedirgin olan tutucu Müslümanlar
Ülkeden yabancıları atmak bahanesiyle eski ekonomik ayrıcalıklarını korumak için mücadele eden hoşnutsuz toprak sahipleri
Batılı güçler tarafından uygulanan "askerlik örgütünü asker sayısını azaltarak yeniden düzenleme" politikası altında ezilen albaylar Aynı amaçta birleşmiş görünselerde bu birbirlerinden çıkarları temelde çok farklı olan grupların varlığı Mısır politikasını Nasır dönemine kadar sürekli etkileyecektir
Ayaklanma
Milliyetçileri susturmak amacıyla Arabi Paşa bir ara savunma müsteşarlığına ve sonra bakanlığa kadar yükseltilmişse de özellikle İskenderiye kentindeki gerginlik yabancılara karşı gösteriler ayaklanmaya dönüşmüştür çıkmasına neden olmuştur
Sonuçlar
Bu ayaklanma İngilizlerce Mısır'ı işgal için bir bahane olarak kullanılmıştır Bu ayaklanmayı takiben İskenderiye topa tutulmuş ve 1882 yılında Mısır'ın tümü İngiliz birlikleri tarafından işgal edilmiştir Mısır yarı-sömürge durumuna düşmüştür İngiltere bu rejimi 1914 yılına kadar sürdürmüş ve Osmanlı Devleti Birici Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında girince İngiltere bu devleti koruyuculuğu altına almıştır
|