Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler - Kronolojik Sıralama
Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler

Abaza Paşa
(Sultan Birinci Mustafa dönemi isyancılarından)
Abaza Paşa, asi Halep Valisi Canbolatoğlu'nun hazinedarı iken onun yenilgiye uğraması sırasında yakalanmış, ancak Yeniçeri Ağası Halil Ağa'nın aracılığı ile bağışlanmıştı 1621 yılında Erzurum Beylerbeyi olan Abaza Paşa, Sultan İkinci Osman'ın öldürülmesi üzerine yeniçerileri padişah katili ilan etti Etrafına topladığı sekbanlarla Erzurum'da yeniçerileri ortadan kaldırmaya çalıştı
Yeniçeri Ocağı aleyhine İstanbul ve Anadolu'da ortaya çıkan hareket dolayısıyla askerler arasında büyük bir huzursuzluk başlamıştı Abaza Paşa bir yandan sancaklara kendi adamlarını tayin ederken, diğer yandan da halktan vergi toplamaya başladı Kısa zamanda çevresine 30 000 kişi toplamayı başaran Abaza Paşa, ele geçirdiği yeniçeri, topçu, cebeci ve acemi oğlanı gibi ocak mensuplarını öldürttü Şebinkarahisar ve Sivas'ı ele geçirdi Daha sonra da Ankara üzerine yürüdü ve şehri kuşattı
Osmanlı kuvvetleri, Sultan Dördüncü Murad'ın tahta çıkmasından sonra Abaza Paşa'yı Kayseri yakınlarındaki Karasu mevkiinde mağlup etti Abaza Paşa, bu yenilgiden sonra Erzurum'a dönerek kalesine sığındı Abaza Paşa yeniçeri düşmanlığından vazgeçmiyordu Sadrazam Hüsrev Paşa, 1628 yılında düzenlediği sefer sonunda Abaza Paşa'yı teslim aldı Sultan Dördüncü Murad tarafından affedilen Abaza Paşa, Bosna valiliğine tayin edildi Ancak tekrar isyan etmek gibi bir niyeti olduğu söylentileri padişah tarafından duyulunca 1634 yılının Ağustos ayında idam edildi

Abdülmecid Efendi
Son Halife Abdülmecid Efendi 1868 yılında İstanbul'da doğdu Sultan Abdülaziz'in ve Hayrandil Kadının oğlu Abdülmecid Efendi, Sultan Abdülhamid döneminde sarayda kapalı ve kontrol altında yaşadığı için güçlü bir öğrenim göremedi Ancak resime meraklıydı ve oldukça başarılı tabloları vardı Meşrutiyet döneminde bunlar sergilenirdi Mehmet Vahidettin 1918'de tahta geçince, Abdülmecid veliaht ilan edildi 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılınca da Abdülmecid, 18 Kasım 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce Halife seçildi Bu görev, Cumhuriyet'in ilkeleriyle bağdaşamayacağından, TBMM 3 Mart 1924'te Halifeliğin de kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının Türkiye sınırları dışına çıkarılmasına karar verdi 1944 yılında Pariste ölen Abdülmecid Efendi'nin kemikleri 1954'te Medine'ye nakledilerek Haremi Şerif'e gömüldü

Abdülhak Hamid Tarhan
19 Yüzyıl sonu ve 20 Yüzyıl başı edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen şair ve oyun yazarı Türk edebiyatına Batı etkisini getirmiştir Abdülhak Hamid Tarhan, 2 Ocak 1852 günü İstanbul'da doğdu
Hekimbaşı Abdülhak Molla'nın (1876-1853) torunu, tanınmış tarihçi ve Tahran büyükelçisi Hayrullah Efendi'nin oğluydu Bir yandan mahalle mektebine ve rüştiyeye giderken, bir yandan da Yanyalı Tahsin Hoca ile Edremitli Bahaeddin Efendi'den özel dersler aldı 1862'de, 10 yaşındayken ağabeyi Nasuhi Bey ile birlikte Paris'te bulunan babasının yanına gitti ve bir süre orada okuduktan sonra 1864'te İstanbul'a döndü Yaşının küçüklüğüne karşın Babıali Tercüme Odası'nda çalıştı Bir yıl sonra, Tahran Büyükelçiliğine atanan babasıyla birlikte İran'a gitti Orada Farsça öğrendi Babasının ölümü üzerine İstanbul'a dönerek, 1867'de Maliye Mühimme Kalemi'ne girdi Şura-yı Devlet ve Sadaret kalemlerinde çalıştı 1871'de Fatma Hanım'la evlendi 1876'da Paris Büyükelçiliği ikinci katipliğine getirildi 1878'de Paris'te yayımlanan, Nesteren adlı oyununda halkın zalim bir hükümdara başkaldırmasını anlatmasından rahatsız olan II Abdülhamid'in emriyle görevden alındı 1881'de Gürcistan'da Poti, 1882'de Yunanistan'da Golos, 1883'te Bombay başkonsolosluğuna atandı Bombay'dan gemiyle İstanbul'a dönerken uğradıkları Beyrut'ta eşi Fatma Hanım öldü (1885) ve orada gömüldü
Abdülhak Hamid, bu beklenmedik ölümün sarsıntısıyla ünlü eseri Makber'i (1886, 1948) yazdı İstanbul'a döndü 1914'te Meclis-i Ayan üyeliğine getirildi İstanbul'un İtilaf kuvvetlerince işgali üzerine Viyana'ya gitti (1920) Burada büyük maddi sıkıntı içinde yaşadı Daha sonra Ankara Hükümeti'nce yurda dönmesi sağlandı 1928'de İstanbul milletvekili olarak TBMM'ye girdi; bu görevi ölümüne değin sürdü
Abdülhak Hamid şiir yazmaya 1870'lerde başladı Bu dönemde Ebüzziya Tevfik, Recaizade Mahmud Ekrem, Namık Kemal gibi Tanzimat döneminin yeni edebiyatçıları arasında yer aldı Gerek yabancı dil bilmesinin, gerekse yurtdışındaki görevlerinin sağladığı olanaklarla Batı edebiyatının Shakespeare, Corneille ve Racine gibi yazarlarını yakından tanıdı ve yapıtlarının etkisinde kaldı
Dize ve uyak düzenlerinde değişiklikler yaptı, heceye önem verdi Divan şiirindeki belirli konuların sınırını aşmaya çaba gösterdi Tema olarak günlük yaşamı, doğa ve insan ilişkilerini de işledi Lirik, epik ve felsefi şiirler yazdı Tiyatro alanında Namık Kemal'in, daha sonra Batılı yazarların oyunlarını örnek aldı
Abdülhak Hamid yaşadığı dönemde, Türk edebiyatının en büyük şairi sayıldı ve bu nedenle "Şair-i Azam" ya da "Dahi-i Azam" diye anıldı 12 Nisan 1937'de İstanbul'da öldü
Önemli Yapıtları; "Ölü" (1886), "Hacle" (1886), "Bir Sefilenin Hasbihali" (1886), "Bla'dan Bir Ses" (1911), "Validem" (1913), "İlham-ı Vatan" (1918), "Tayfalar Geçidi" (1919), "Ruhlar" (1922), "Garam"ı yazdı (1923) Oyunları, "İçli Kız" (1874), "Sabrü Sebat" (1875), "Duhtr-i" Hindu (1875), "Nazife" yahut "Feda-yı Hamiyet (1876, 1919), Tarık yahut Endülüs Fethi (1879 - 1970), Eşber (1880, 1945), Zeynep (1908), Macera-yı Aşk (1910), İlhan (1913), Tarhan (1916), Finten (1918, 1964) İbn Musa (1919,1928), Yadigar-ı Harb (1919), Hakan (1935)

Abdullah Bin Hüseyin
Bağımsız Ürdün'ün ilk Kralıdır Mekke'de doğdu Hicaz Emiri Hüseyin bin Ali'nin oğludur İstanbul'da öğrenim gördü 1908 Jön Türk hareketine katıldı II Meşrutiyet'in ilanından sonra kurulan Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na Hicaz temsilcisi olarak girdi ve aynı anda Mekke şerifliğine atandı
1920'de Şam'da toplanan Arap Ulusal Kongresi, Abdullah'ı Irak Kralı, kardeşi Faysal'ı da Suriye Kralı seçti Emir Faysal, Suriye'de Fransız etkisini istemiyor ve bu yolla İngiltere'den teşvik görüyordu Ama, aynı yıl Fransızların Şam'ı kuşatması, Arapların planlarını bozdu Abdullah bin Hüseyin, Ürdün'ü ele geçirdi ve Suriye üzerine saldırma tehdidinde bulundu Bunun üzerine İngiltere, Ürdün'de kendi mandası altında bir Arap hükümeti kurulmasına razı oldu Kardeşi Faysal'a yardım etmekten vazgeçen Abdullah, Ürdün'ü içine alan bir Arap krallığı kurmak istiyordu Bu amacını gerçekleştirmek için II Dünya Savaşı'nda İngilizlerin yanında yer aldı Ordusu 1941'de İngilizlerin Suriye ve Irak'ı ele geçirmesinde önemli rol oynadı İngiltere, 1946'da Ürdün'e bağımsızlık verdi ve bir anayasa kabul edildi Aynı yıl taç giyen Abdullah bin Hüseyin bağımsız Ürdün'ün ilk kralı oldu
Birleşmiş Milletler 1947'de, ikiye ayrılan Filistin'e bir Yahudi devleti kurulması konusunda karar aldı Abdullah, bu kararı onaylayan tek Arap önderi oldu Ancak, 1948'de İsrail'e karşı yürütülen savaşta Ürdün ordusu, Batı Şeria'yı işgal ederek Kudüs'ü aldı İki yıl sonra Abdullah, Batı Şeriya'yı Ürdün Krallığı'na kattığını ilan etti Bu durum, Batı Şeria'da bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasını isteyen öbür Arap ülkelerinde ve kendi ülkesinde geniş tepkilere yol açtı İngiltere'ye karşı yürüttüğü uzlaşmacı politika da eleştirilere neden oluyordu Filistinli bir milliyetçi tarafından Kudüs'te öldürüldü Yerine büyük oğlu Tallal geçti

Abdullah Cevdet Karlıdağ
Abdullah Cevdet 1869 yılında Arapkir'de doğdu Arapkirli tabur imamı Hacı Ömer Efendi'nin oğludur Elazığ Askeri Ortaokulu'ndan ve Kuleli Askeri Lisesinden mezun olduktan sonra, Askeri Tıbbiyeyi bitirdi (1888-1894) Okul sıralarında edebiyata merak saran Abdullah Cevdet, Abdülhak Hamid'in isteğine uyup, şiirlerini kitap haline getirdi "Hiç" (1890), "Türbe-i Masumiyet" (1890), "Tulüat" (1891), "Masumiyet" (1896), ilk mensur eseri "Ramazan Bahçeleri" (1891) ve ilk düşünce eserleri "Dimağ" (1890), "Fizyolacya-i Tefekkür" (1892) hep bu dönemde yayımlandı "Ömer Cevdet" adıyla yayımladığı bu ilk eserlerinde özellikle Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamid ve Halit Ziya'nın etkileri sezilir 1894'ten sonra İttihatçı gençlerin, özellikle İttihat ve Terakki kurucularından olan yakın arkadaşı İbrahim Temo'nun etkisiyle, siyasi sorunlara eğildi İttihatçıların faaliyetlerine katıldı Tehlikeli olmaya başladığı anlaşılınca, 1895'te tutuklanarak İstanbul'dan uzaklaştırılmak amacıyla, Trablusgarp Merkez Hastanesi'nin göz hekimliğine getirildi Fakat Cemiyet adına çalışmalarına orada da devam etti Fizan'a sürüleceğini anlayınca, önce Tunus'a kaçtı, oradan Fransa'ya geçti (1897) Daha sonra da Cenevre'ye yerleşerek, Tunalı Hilmi ve Mehmet Reşit'in orada kurdukları Osmanlı İtilaf Fırkasına katıldı İshak Sukuti ile birlikte derneğin yayın organı olan Osmanlı Gazetesini çıkardı Cenevre'de iken "Fünun ve Felsefe" (1897), "Kahriyat" gibi şiir kitaplarını yayımladı
Weber'den "Asırların Panoraması"nı, Gustave Le Bon'dan "Asrımızın Hususu Felsefiyesi"ni ve Hayyam'ın "Rubaiyat"ını çevirdi "Mevlana'nın Divanından Seçmeler"i yayımladı Cumhuriyet devrinde de bu tür çalışmalarını sürdürdü Özellikle Gustave Le Bon'un eserlerini dilimize aktardı; "Dün ve Yarın" (1921), "İlm-i Ruh-i İçtimai" (1924), "Ameli Ruhiyat" (1931) Abdullah Cevdet, II Meşrutiyet'ten sonra gelişen batılılaşma akımının başlıca temsilcilerinden biriydi Abdullah Cevdet 1932 yılında İstanbul'da öldü

Abdullah Beyefendi Dürrizade
Abdullah Beyefendi 1867 yılında İstanbul'da doğdu Atatürk ve Milli Mücadele'ye katılanlar için idam fetvası veren Osmanlı Şeyhülislamıdır Rumeli Kazaskeri olan Vezir Dürrizade Mehmed Dürri Efendi'nin oğludur Müderris olduktan sonra Fetva Dairesi Kalemi'nde katipliği'e atandı 1897'de Haremeyn, 1900'de Anadolu payelerini aldı 1910 - 1912 yılları arasında Anadolu kazaskerliğinde bulundu 1912'de İttihatçılar tarafından görevden uzaklaştırıldı 5 Nisan 1920'de kurulan 4 Damat Ferid Paşa kabinesinde Şeyhülislam oldu Damat Ferid Paşa'ya, Milli Mücadele'ye katılan asker ve sivil yöneticileri vatan haini sayan, onların idamını isteyen ünlü fetvasını verdi Ferid Paşa'nın 30 Temmuz 1920'de görevden ayrılmasıyla, Şeyhülislamlığı sona erdi Milli Mücadele'nin başarıya ulaşması üzerine önce Rodos'a, daha sonra Hicaz'a gitti ve Şerif Hüseyin'in yanına sığındı 1923'de orada öldü
Abdurrahman Gazi
Abdurrahman Gazi, Osmanlı Devleti'nin ilk kuruluş yıllarında gösterdiği yararlılıklarla ün kazanmış bir komutandır
Abdurrahman Alp diye de tanınan Abdurrahman Gazi, Ertuğrul Gazi döneminde şöhret buldu Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemlerinde çeşitli savaşlara katıldı ve Aydos kalesini fethetti
Yakın arkadaşı Akçakoca ile birlikte Kocaeli ve Yalova'nın alınması sırasında büyük başarılar gösterdiler Abdurrahman Gazi 1329 yılında vefat etti

Abdurrahman Şeref
Hükümet adamı ve Son Osmanlı Saray tarihçisidir (vakanivüs) Ayan Meclisi Başkanlığı ve Maarif Nazırlığı görevlerinde bulundu Bu arada sarayın vakanivüsü olarak çalıştı Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşı'na katıldı ve TBMM'ye ikinci dönem milletvekili olarak girdi 1925 yılında öldü

Ahmed Hulusi Efendi
Amasya'ya göç eden Şirvanlı Şeyh Siraceddin İsmail Efendinin oğlu ve Sadrazam Şirvanızade Rüştü Paşanın kardeşidir 1874'de İstanbul Kadısı oldu, Anadolu Kazaskerliği payesini aldı Meclisi Tetkikatı Şer'iye Başkanı iken Afganistan'a gönderildi (1877) II Abdülhamid'in namesini Afganistan emiri Şir Ali Hana hediyeler ile verdikten sonra İstanbul'a döndü Ümit edilen sonucun elde edilemediği bu sefaret görevinden dönüşte İstanbul'a gelmedi, Diyarbakır Kadılığında bırakıldı Daha sonra da Amasya'da oturmaya memur edildi

Ahmed İzzet Paşa
Sadrazamlığı sırasında Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayan Ahmet İzzet Paşa, Ahmet Tevfik Paşa kabinesinde Dahiliye Nazırı olarak görev aldı Mustafa Kemal ile Bilecik görüşmesini yaptı Bilecik'ten Ankara'ya gelen Paşa, Mustafa Kemal'e, daha sonra kurulacak olan İstanbul Hükümetlerinde görev almayacağına dair söz vermesine rağmen sözünde durmadı İki tarafı memnun etmeye çalıştığını sanan Paşa, halife taraftarlığını hayatının sonuna kadar korudu

Ahmed Resmi Efendi
1700 yılında Girit'te doğan Ahmed Resmi Efendi, Osmanlı Devlet adamı ve tarihçisidir İstanbul'daki Reisülküttablardan Tavukçubaşı'nın damadı Mustafa Efendi'nin yanında yetişti ve daha sonra onun damadı oldu
Devlet hizmetine girerek bazı görevlerde bulunan Ahmed Resmi Efendi, Sadrazam Ragıb Mehmed Paşa tarafından, Sultan Üçüncü Mustafa'nın tahta geçişini bildirmek üzere Şıkk-ı sani defterdarlığı payesi ile elçi olarak Avusturya'ya gönderildi Çeşitli elçiliklerde bulunmaya devam eden Ahmed Resmi Efendi cavuşbaşı, madbah, tersane emini, rüznamçeci oldu Avrupa'yı yakından tanıyan Ahmed Resmi Efendi, 1771 yılında sadaret kethüdalığına getirildi
Küçük Kaynarca Antlaşması görüşmelerine de katılan Ahmed Resmi Efendi, 31 Ağustos 1783 tarihinde vefat etti Üsküdar'da Karacaahmed mezarlığına defnedildi

Ahmed Rıza
Osmanlı siyaset adamı Meşveret gazetesini çıkararak, Jön Türk hareketinde etkili bir rol oynamış, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önderleri arasında yer almıştır Genç yaşta Batı kültürüyle tanıştı Mekteb-i Sultani'yi (Galatasaray Lisesi) bitirdikten sonra, Hariciye Nezareti Tercüme Kaleminde bir süre katiplik yaptı 1884'te tarım öğrenimi için Fransa'ya gitti Çeşitli siyasal ve kültürel hareketleri izledi Pozitivizme ilgi duymaya başladı Bursa Mülki İdadisi müdürü, ardından Bursa Maarif Müdürü oldu Nilüfer dergisinde şiirler yazdı Pozitivistlerin yayın organı olan La Revue Occidentale'a İslamiyet ile ilgili yazılar yazdı Osmanlı İmparatorluğu hakkında çıkan yazılara yanıt verdi II Abdülhamid'e eğitim sisteminde köklü değişimler öneren mektuplar yazdı Doğu kültürünü, Batıdan alınacak bilim ve kültürle yoğurmayı ve halkın eğitim düzeyini yükseltmeyi öne çıkaran bir program yayımladı
23 Eylül 1897'de Meşveret'i yeniden merkez yayın organı olarak yayımlamaya başladı ve Abdülhamid'in tahttan indirilmesi, Kanun-i Esasi'nin uygulanması gibi konulara giderek daha önem verdi Jön Türk hareketinin dönüm noktalarında, ilkelerine bağlı tutumuyla, mücadeleci ve çetin bir kişilik gösteren Ahmed Rıza, bazı dönemlerdeki kopmalara karşın, hareketin sürekliliğini temsil eden toparlayıcı bir simge olmuştur 1930 Şubat'ında İstanbul'da öldü
|