Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler - Kronolojik Sıralama

Eski 10-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler - Kronolojik Sıralama







Baba Zünnun
Baba Zünnun, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Bozok'ta yaşayan alevilerdendi Arazisini tespit ve vergilendirme konusunda kendisine haksızlık edildiği gerekçesiyle ayaklandı 1526 yılının Ağustos ayında çevresine topladığı kuvvetlerle, Bozok sancakbeyi Mustafa Beyin konağını basan Baba Zünnun, Bozok kadısı Muslihiddin Efendi'yi öldürttü Üzerine yollanan Karaman, Kayseri ve İçel beylerinden oluşan kuvvetleri, Kayseri'deki Kurşunlu Boğazı'nda yendi İsyan, İçel ve Tokat arasındaki alana yayıldı Malatya beyini de yenen Baba Zünnun, 26 Eylül 1516'da Adana Beyi Piri Bey komutasındaki birliklere Höyüklü'de yenildi ve öldürüldü



Baki
Asıl adı Mahmut Abdülbaki olan divan şairi Baki, 1526 yılında İstanbul'da doğdu Babası Fatih Camii müezzinlerindendi Çocukluğunda saraç çıraklığına devam ettiyse de okumak istediği için medreselere devam etmiş, eğitimini tamamladığında Müderris olmuştu Kanuni Sultan Süleyman zamanında zekasıyla fark edilmiş ve saraya girmiştir Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünden sonra da, İkinci Selim ve Sultan Üçüncü Murat zamanlarında, Mekke ve İstanbul kadılığı görevlerini yürütmüştür

Kazaskerlik de yapan Baki, Sultan Üçüncü Murad zamanında sürgüne gönderildiyse de bir süre sonra affedilerek yine İstanbul'da önemli makamlara getirilmiştir Mevahibi Ledünniye, Fezaili Cihat gibi eserler vermiş ayrıca tercümeler yapmıştır

Baki'nin gazellerinden; "Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş" sözü dilimize yerleşmiştir



Bala Hatun
Osman Gazi'nin hanımı, Aladdin Paşanın annesi, Şeyh Edebali'nin kızıdır Bazı kaynaklarda adı Rabia Hatun olarak da geçer

Balı Paşa
Balı Paşa, 16 Yüzyıl başlarında yaşamış Türk kahramanlarındandır Macaristan Savaşlarında Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte savaşmış ve pek çok yararlılık göstermiştir Belgrad'ın fethinden sonra oraya muhafız olmuştur Daha sonra Budin valisi olan Balı Paşa, 1543 yılında Budin'de ölmüştür



Baltacı Mehmed Paşa
Baltacı Mehmed Paşa, Osmancık'ta doğdu Genç yaşta ilim merakı ile Trablus, Tunus ve Cezayir'e kadar gitti Daha sonra İstanbul'a döndü ve akrabalarından Hacı Sefer Ağa vasıtası ile saraya girdi Burada önce baltacı oldu Güzel sesli olduğundan musikiye heveslendi ve müezzin olup "Mehmed Halife" namını kazandı Katipliğe heveslenen Baltacı Mehmed Paşa, yazıcılığa ve 1703 Aralık ayında mirahurluğa tayin edildi

1704 yılının Kasım ayında kaptan-ı derya, 21 Aralık 1704'te de sadrazam oldu 3 Mayıs 1706'ta azledilip Sakız'a sürüldü Daha sonra Erzurum valiliğine ve Sakız muhafızlığına getirildi Düzenbaz bir kişiliği olduğundan dolayı, gittiği yerlere kısa sürede hile ve aldatmaca da geliyordu 1709 yılının Ocak ayında Halep valiliğine atanan Baltacı Mehmed Paşa, 18 Ağustos 1710'da tekrar sadrazam oldu

Serdar-ı Ekrem olarak Rus seferine çıktı Prut Savaşı sırasında, Deli Petro'nun etrafını sarmışken, Çariçe Birinci Katarina'nın araya girmesi üzerine barışı kabul etti Dönüşte azledilerek (Kasım 1711) önce Midilli'ye, daha sonra ise Limni adasına sürüldü 1712 yılında Limni adasında vefat ettiğinde 50 yaşındaydı



Barbaros Hayreddin Paşa
Barbaros Hayreddin Paşa, 1478 yılı civarlarında Midilli'de doğdu Aslen Vardar yenicesinden olan babası Yakup Ağa, bir Osmanlı sipahisiydi ve 1461 yılında Midilli'nin fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed ile birlikteydi Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplarıyla tanınır Batılılar havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır içinde kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır

Barbaros Hayreddin Paşa, kardeşleri İlyas ve Oruç ile beraber birçok deniz savaşında bulundu Diğer kardeşi İshak ise Midilli'de kaldı Barbaros Hayreddin Paşa, Cezayir seferine Oruç Reis ile birlikte çıktı Cezayir'in fethedilmesinden sonra Oruç Reis, Cezayir'e Bey oldu Barbaros Hayreedin Paşa, İshak ve Oruç Reis'ler şehit olunca Cezayir Beyliği'ne atandı Beylerbeyi ünvanını alan Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a gelip 1534 yılında Kaptan-ı Derya oldu

Bir çok zafer kazanan Barbaros, Avrupa'da nam saldı Avrupalılar çocuklarını Barbaros geliyor diye korkutur hale geldiler 5 Temmuz 1546 tarihinde vefat eden Barbaros Hayreddin Paşa, sağlığında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi Onun ölümü için "Mate reisü'l-bahr-Denizin reisi öldü" denildi Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun mektebinde yetişen değerli denizciler ve teşkilatlı tersane sayesinde bu güç varlığını bir süre daha devam ettirmiştir

Barbaros Hayreddin Paşa, alim ve cesur bir komutandı İri yapılı ve kumral tenliydi Saçı, sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü Ömrü denizlerde geçtiğinden Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilirdi Çinili Hamam kendisine aittir Oğulları Mehmed Paşa, Hasan Paşa ve Vali Paşa'dır



Baron De Tott
François Baron de Tott, Türkiye'ye iltica eden, daha sonra Bercsenyi hafif süvari tümeniyle Fransa'ya giden ve orada baronluğa yükseltilen bir Macar asilzadesinin oğludur 17 Ağustos 1733'te Fransa'nın Chamigny köyünde doğdu Genç yaşta babasının bulunduğu tümene katılarak, 1754'te teğmen oldu

Baron de Tott, Fransa hükümeti tarafından, Osmanlı Devleti nezdine elçi tayin edilen eniştesi Vergennes'in sekreteri sıfatıyla, 1755'te İstanbul'a geldi Asıl görevi Türkçe öğrenmek, Osmanlı İmparatorluğu'nun durumunu incelemek ve özellikle Kırım ile ilgili bilgi toplamaktı 1763'te Paris'e döndü 1766'da Fransa hükümeti tarafından İsviçre'ye gönderildi 1767 yılında ise Kırım hakkında incelemelerde bulunmak ve Tatarları Ruslara karşı kışkırtmak amacı ile Kırım konsolosu tayin edildi

1768 yılında çıkan Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli rol oynadı Bir süre sonra Kırımdan ayrılarak İstanbul'a gelen Baron de Tott, Osmanlı hükümeti tarafından, Çanakkale'yi zorlayan Rus donanmasına karşı Boğazı korumakla görevlendirildi Humbaracı Ahmed Paşa'nın izinde yürüyerek Osmanlı ordusunda bazı yenilikler gerçekleştirmeye çalıştı Yeni toplar döktürdü Sürat topçuları ocağını kurdurdu Boğazda kaleler inşa ettirdi ve Haliç'te bir Hendesehane açtırdı

İskenderiye, Halep, İzmir, Selanik ve Tunus başta olmak üzere bütün Akdeniz sahillerini dolaştı ve Süveyş kanalının açılması konusunda incelemelerde bulundu Hatıralarını 4 ciltlik bir kitapta toplayan Baron de Tott, Fransız İhtilalinden sonra gittiği İsviçre'den Macaristan'a döndü ve 24 Eylül 1793'te burada öldü



Bathary
(Erdel Beyi)
(1533 - 1586) Erdel (Transilvanya) prensi olup Sultan Üçüncü Murad zamanında Osmanlıların himayesiyle Lehistan Kralı olmuştur Eski bir macar ailesine mensuptur Bathary Avusturya' ya karşı zaferler kazanmış ve Vilna Darülfünununu kurmuştur Mert, doğru ve çalışkan birisi olarak tanınmıştır Kardeşi "Kristof Bathary" Erdel prensliğinde ona halef olmuş ve Osmanlılarla etmiştir



Bellini
Gentile Bellini, 1429 yılında İtalya'da doğdu Kardeşi Giovanni Bellini'den ve ressam olan babasından resim yapmayı öğrendi 1479 yılında Fatih Sultan Mehmed'in portresini yapmak için İstanbul'a davet edildi Babasının etkisinde kalarak tablolar yaptı

Başlıca özelliği kesin ve belirli çizgiler olan sanatçının önemli resimleri "Fatih Sultan Mehmed portresi", "San Marco Alanında duruşma", "San Lorenza Köprüsünde Mucize" ve "Pietro de Ludovici'nin iyileşmesi" adlı tablolarında Venedik'in o zamanki görünümlerini vermiştir Ölümüyle yarım kalan son tablosu "San Marco'nun İskenderiye'de Dua Edişi", kardeşi Giovanni tarafından tamamlanmıştır



Börklüce Mustafa
Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin'in askeri işlerinden sorumluydu Sultan İkinci Murad döneminde, Şeyh Bedrettin'le birlikte ayaklanan Börklüce Mustafa, Bayezid Paşa tarafından öldürüldü

Canbirdi Gazali



Canbirdi Gazali çerkez asıllıdır 1516 yılında, Yavuz Sultan Selim'in padişahlığı döneminde Şam valisi oldu Yavuz Sultan Selim'im ölümüne kadar Şam vilayetinde asi aşiretlerin isyanı ile uğraşan ve hac yollarının emniyetini sağlamaya çalışan Canbirdi Gazali'nin tutumu, 1520 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın tahta çıkmasıyla değişti Amacı, Şam ve civarını ele geçirmek, ardından da hakimiyetini Mısır'a kadar uzatıp Memlük Sultanlığını yeniden canlandırmaktı Etrafına Osmanlı idaresinden memnun olmayan Memlük beylerini ve Arapları toplayarak büyük bir ordu kurdu Şam'daki Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğrattıktan sonra Şam'da tam bir hakimiyet kurdu Beyrut, Trablusşam gibi kıyı şeridindeki yerleri ele geçirdi Halep'i kuşattı Osmanlı kuvvetlerinin baskısı sonucu kuşatmayı kaldırdı ve Şam'a çekildi Canbirdi Gazali 1521 yılında, Ferhad Paşa ve Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından yakalanarak idam edildi



Celal Bayar
Parlamenter, devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 3 Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1883 yılında Bursa-Gemlik'te doğdu İlk ve orta öğrenimini babası Abdullah Fehmi Efendi'nin yanında yapan Bayar, Gemlik mahkeme ve reji kalemine memur olarak girdi Daha sonra Ziraat Bankası'nda çalışmaya başladı Bu arada Harir Darutariri okuluna devam etti İttihat Terakki Cemiyeti'nin kurduğu gönüllüler taburuna yazıldı Zamanla bu partinin sayılı üyeleri arasına girdi İzmir'de kurulan cemiyetin genel sekreterliğini yürüten Bayar, Kız Lisesi'nin ve Şimendifer Okulunun açılmasına ön ayak oldu I Dünya Savaşı'ndan sonra İzmir'de kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin de faal üyeleri arasına katıldı 1920 tarihinde Bursa milletvekili olarak Büyük Millet Meclisi'ne katılan Bayar, aynı tarihte İktisat Bakanlığı'na vekalet etti

Çerkez Ethem'in isyanı sırasında, Ethem'i ikna etmek için gönderilen heyete başkanlık etti 1921'de İktisat Başkanlığı'na getirildi Lozan Konferansı'na müşavir üye olarak katıldı 1924'te Türkiye İş Bankası'nı kurma görevini üstlendi 1937'de İsmet İnönü'nün başbakanlıktan ayrılması üzerine, Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 14 Başbakanı olarak tayin edildi ve ilk kabinesini kurdu Atatürk'ün ölümünden sonra, Cumhurbaşkanlığı'na seçilen İsmet İnönü tarafından da başbakan olarak tayin edildi Daha sonra İnönü ile anlaşamadığından, yerini 3 Mayıs 1939'da Doktor Refik Saydam'a bıraktı

CHP'de arkadaşları ile 1945'de Dörtlü Takrir'i verinceye kadar görev aldı ve bu tarihte Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde genel başkanı bulunduğu Demokrat Partinin iktidarı büyük çoğunlukla kazanması ile 22 Mayıs 1950'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayar'ı Cumhurbaşkanlığına seçti 1954-1957 genel seçimlerinden sonra da Meclis tarafından Cumhurbaşkanlığına seçilen Celal Bayar, 10 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde Adnan Menderes'i başbakan olarak tayin etmiştir Bayar, 27 Mayıs 1960'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koymaları ile tutuklanarak Yassıada'ya götürüldü 16 ay süren soruşturma ve yargılamadan sonra, Yassıada Yüksek Adalet Divanı tarafından, 15 Demokrat Parti, ileri geleni ile birlikte idama mahkum edilmiştir Milli Birlik Komitesi, idamlardan üçünü (Menderes, Zorlu, Polatkan) onaylarken, başta Celal Bayar olmak üzere, 12 Demokrat Parti ileri geleninin idam hükmünü müebbet hapse çevirmiştir Yassıada'dan Kayseri cezaevine götürülen Bayar, orada rahatsızlanmış, evinde tedavi edilmek üzere serbest bırakılmıştır (7 Kasım 1964)



Cem Sultan
3 Mayıs 1481'de Fatih Sultan Mehmed'in ölümü üzerine Amasya'da bulunan Şehzade Bayezid ve Konya'da bulunan Cem Sultan'a sadrazam Karamani Mehmed Paşa tarafından ulaklar gönderildi Ancak Cem Sultan'a gönderilen haberci, yolda Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa tarafından yakalandı

Cem Sultan, babasının vefatını dört gün sonra öğrenebildi Bu olayların yaşanması üzerine yeniçeriler ayaklanıp Karamani Mehmed Paşa'yı öldürdüler (4 Mayıs 1481) Şehzade Bayezid'in, İstanbul'da bulunan oğlu Korkut'u saltanat naibi ilan ederek onu tahta çıkardılar

Şehzade Bayezid, 21 Mayıs 1481 günü İstanbul'a varır varmaz devlet idaresini eline aldı Cem Sultan ise 4000 kadar askeriyle birlikte 27 Mayıs 1481'de İnegöl önlerine geldi Sultan İkinci Bayezid, Ayas Paşa idaresindeki bir orduyu Cem Sultan'ın üzerine gönderdi

28 Mayıs'ta yapılan savaşı kazanan Cem Sultan Bursa'da padişahlığını ilan etti Kendi adına hutbe okutarak para bastırdı Çok geçmeden Sultan İkinci Bayezid'e bir mektup gönderen Cem Sultan, Osmanlı topraklarını eşit olarak paylaşmayı teklif etti Kabul edilemeyecek bu teklif karşısında harekete geçen Sultan İkinci Bayezid, ordusuyla birlikte Cem Sultan'ın üzerine yürüdü Yenişehir Ovası'nda yapılan savaşı kaybeden Cem Sultan, Konya'ya geldi Burada da kalamayacağını anlayan Cem Sultan, yanına ailesini de alarak Kahire'ye doğru yola çıktı Kahire'de iken Hac mevsiminde Hicaz'a gitti

Hac'dan sonra tekrar Kahire'ye gelen Cem Sultan, ağabeyi Sultan İkinci Bayezid'den bir mektup aldı Bu mektupta, padişahlıktan vazgeçtiği takdirde kendisine bir milyon akçe ödeneceği belirtiliyordu Ancak Cem Sultan bunu kabul etmedi İkinci bir teklifi de geri çeviren Cem Sultan, tekrar ülkesine döndü

27 Mayıs 1482'de Konya'yı kuşatan Cem Sultan, Sultan İkinci Bayezid'in yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldırarak Ankara'ya gitti Oradan da tekrar Mısır'a gidecekti, ancak yollar tutulmuştu Bu sırada Rodos şövalyelerinden Pierre d'Aubusson onu Rodos'a davet etti

29 Temmuz 1482'de Rodos'a giden Cem Sultan, yapılan antlaşma gereğince istediği zaman adadan ayrılacağını düşünüyordu Ancak sahtekar şövalyeler buna hiçbir zaman izin vermediler ve Cem Sultan esir hayatı yaşamaya başladı Cem Sultan'ın Rodos şövalyelerinin eline düşmesi, hem kendisi hem de Osmanlı tarihi için talihsiz bir olay olmuştur

Cem Sultan daha sonra, Fransa'ya gönderildi Cem Sultan'ın Fransa'dan başka bir ülkenin eline geçmesini Osmanlı Devleti açısından sakıncalı gören Sultan İkinci Bayezid, Fransa'ya bir elçi gönderek Cem Sultan'ın Fransa'da tutulmasını istedi

Cem Sultan'ı kullanmak isteyenlerden birisi de Papa VIIIInnocent'di Papa, Cem Sultan'ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istiyordu Ancak bunda başarılı olamayınca Cem Sultan'a Hıristiyan olma teklifinde bulundu Buna karşılık Cem Sultan ona şöyle cevap verdi:

"Değil Osmanlı Saltanatı, hatta bütün dünyanın padişahlığını verseniz dinimi değiştirmem"

Cem Sultan, abisi Sultan İkinci Bayezid'e yazdığı bir şiirinde ona şöyle seslenir:

"Sen bister-i gülde yatasın şevk ile handan,
Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne"

(Sen gül döşenmiş yatakta neşeyle gülerek yatarken,
ben zahmet ve eziyet içinde küle batayım, neden)

Sultan İkinci Bayezid ise ona şöyle cevap verir:

"Çün rüz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet,
Takdire rıza vermeyesin böyle sebeb ne,
Haccacü'l-Haremeynüm deyüben da'va kılarsun,
Ya saltanat-i dünyeviye bunca taleb ne"

(Bize ezelden saltanat kısmet imiş,
sen ise kadere rıza göstermedin buna sebep ne,
Hacca gittin kendini temizlemek davasına düştün,
peki dünya saltanatı için bunca hırs niye"

Cem Sultan vakası Osmanlı tarihinde Yıldırm Bayezid'in Timur'un elinde esir düşüp, demir kafese hapsedilmesinden sonra ikinci büyük trajik hadisedir Rumeli'den tekrar Osmanlı topraklarına gelmek isteyen Cem Sultan, 13 yıl esir hayatı yaşadı En son Papa'nın elinden Fransız Kralı tarafından kurtarılmış, ancak büyük bir ihtimalle zehirlendiği için bir hafta içinde yolda vefat etmiştir

Papa'nın bir haçlı seferine kumanda ederek Osmanlı devleti ile savaşma teklifini reddettiğinde Papa'nın dilini anlamadı zannettiği Cem Sultan'a:

"Öyleyse burada it gibi sürün" demesine karşılık olarak Cem Sultan, Papa'ya şöyle demiştir:

"Sizin elinize düşen itten beter olmayacağıdı da ya nice olacağıdı" ve Papa'yı utandırmıştır

Cem Sultan'ın bakım masrafları için Papa, Sultan İkinci Bayezid'den yılda 40000 altından fazla para kopartmayı başarmış, Cem Sultan'ı serbest bırakma tehditleriyle de Osmanlı fetihlerini durdurmuştu Bu olay ileride Şehzade katli için de önemli bir mesnet teşkil etmiştir

Cem Sultan, bunca olaydan sonra 25 Şubat 1495'de vefat etti Sultan İkinci Bayezid bu olaya çok üzüldü ve üç gün yas ilan etti ve Cem Sultan'ın gıyabında cenaze namazı kıldırdı Sultan İkinci Bayezid Cem Sultan'ın naaşını alabilmek için çok uğraştı

Vefatından 4 yıl sonra 1499 yılının Ocak ayında Cem Sultan'ın cenazesi Osmanlı topraklarına getirilerek Bursa'da kardeşi Şehzade Mustafa'nın yanına gömüldü Böylece yıllar süren macerası sona erdi ve en azından cenazesi kendi topraklarına defnedildi


Alıntı Yaparak Cevapla