Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler - Kronolojik Sıralama

Eski 10-11-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler - Kronolojik Sıralama



Lala Mustafa Paşa

Lala Mustafa Paşa Bosna'nın Sokol kasabasında doğdu Vezir olan büyük kardeşinin yardımı ile Yavuz Sultan Selim zamanında Enderun'a girdi Berber olarak çalışırken, Kanuni Sultan Süleyman'ın dikkatini çekti Daha sonra çeşnigir ve mirahorluk yaptı Bazı entrikalara karıştığı için sancakbeyi olarak saraydan uzaklaştırıldı Manisa'da sancakbeyi olarak bulunan Şehzade Selim'in (Sultan İkinci Selim) lalalığına atandı Bu görev sırasında Şehzade Selim'in kardeşi Bayezid ile arasının açılmasına sebep oldu Lala Mustafa Paşa önce Van, sonra Erzurum, Halep ve Şam valiliklerine atandı Ardından İstanbul'a gelerek Vezir oldu ve divana girdi Bu sırada padişaha Kıbrıs'ın fethedilmesi gerektiğini kabul ettirdi Kendisi de Serdar-ı Ekremliğe atandı Bir yıl süren savaş sonunda Kıbrıs, 1570 yılında fethedildi Açılan İran seferi dolayısıyla Erzurum kuvvetleri serdarlığına atandı 1578 yılında İran ordusunu bozarak Tiflis'e girdi Gürcistan ve Şirvan'ı aldı 1580 yılına kadar doğuda kalan Lala Mustafa Paşa, Sokullu Mehmed Paşa'nın ölümü üzerine azledilerek İstanbul'a çağrıldı İkinci Vezir olarak görevlendirilen Lala Mustafa Paşa, padişaha fikir vermek bakımından yardımcı oluyordu Aynı yıl İstanbul'da vefat etti

Lala Şahin Paşa

Orhan Gazi zamanında yaşayan Lala Şahin Paşa, Şehzade Murad'a (Sultan Murad Hüdavendigar) lalalık ederek onu yetişmesinde büyük pay sahibi oldu Rumeli'de büyük askeri başarılar kazandı Orhan Gazi'nin büyük oğlu Süleyman Paşa ölünce, onun yerine beylerbeyi oldu Rumeli'deki tüm kuvvetlere Lala Şahin Paşa komuta etti Osmanlı tarihinde beylerbeyi ünvanını taşıyan ikinci kişidir Sultan Murad Hüdavendigar zamanında Edirne, Filibe ve Zara'yı fethetti 1363'de Edirne'yi geri almak için gelen 60000 kişilik haçlı kuvveti, Edirne yakınına ulaştı Osmanlı kuvvetleri bu orduya karşı koymak için yetersizdi Lala Şahin Paşa düşmanı oyalamak için 10000 kişilik kuvvetle, Hacı İlbey'i gönderdi Kendisi de Edirne'yi savunmak için hazırlıklar yaptı Hacı İlbey haçlı kuvvetlerine ani bir baskın yaparak Sırp Sındığı Savaşı'nı kazandı Lala Şahin Paşa'nın Hacı İlbey'i bu başarısından dolayı kıskanarak zehirletip öldürttüğü söylenir Bursa'da bir medrese, Mustafakemalpaşa'da bir cami yaptırmış olan Lala Şahin Paşa, 1376 yılında vefat etti

Lazar

Sırp Kralı Lazar, 1329 yılında Pirilepac'da doğdu 1372 yılında Sırp tahtında meydana gelen karışıklıktan faydalanarak prens ünvanı ile zorla hükümdar oldu Macar topraklarına girerek ülkesinin topraklarını genişletti Kuruşevaç'da oturan Sırp Kralı Lazar, ilk önceleri Osmanlılara haraç vermeyi kabul etmişti Fakat bunu ödememesi üzerine Osmanlılar harekete geçerek 1375 yılında Niş'i aldı Barış teklifinde bulunan Lazar, Osmanlılara yılda 1000 libre gümüş vermeyi kabul etti Karamanoğullarını Osmanlılara karşı isyana teşvik eden Lazar, Bosna Kralı ile anlaşarak Osmanlıları Ploşnik'de bozguna uğrattı Ancak 1389 yılında yapılan Kosova Savaşı'nda savaş meydanında savaşırken öldü

Levni

Büyük Minyatür sanatçısı Asıl adı Abdülcelil Çelebi olmasına karşın resimlerinde Levni'yi (Renkçi) kullanmıştı Minyatürlerinde, yüzlerin kalıplaşmış halde değil, kişinin özelliğine göre resmedilmesi, perspektif kurallarına uyulması en önemli özelliğidir Surname minyatürleri meşhurdur

Maanoğlu Fahreddin

1572 yılında doğan Maanoğlu Fahreddin, ilk Lübnan emiri Fahreddin'in torunu ve Korkmas'ın oğludur Babasının ölümü üzerine II Fahreddin olarak Osmanlı yönetimi tarafından Lübnan emirliğine atandı

Osmanlılarla iyi ilişkiler kurdu Amacı bağımsız bir Lübnan devleti kurmaktı ve bu amaçla Avrupalılarla ve Osmanlılara karşı ayaklanan Halep Valisi Canbulatoğlu Ali Paşa ile işbirliği içine girdi Bu sayede Kuzey Lübnan ile birlikte sınırlarını Sayda, Beyrut, Safad, Banyas ve Aclun'a dek genişletti

Osmanlılar 1612'de Floransa ile gizli bir askeri ticaret antlaşması yapan II Fahreddin üzerine Şam Valisi Hafız Ahmed Paşa yönetiminde bir oru gönderdi Burada yenilgiye uğrayan II Fag-hreddin 15 Eylül 1613'de Sayha'dan bir Fransız geisiyle kaçarak İtalya'ya sığındı

Avrupa'da bir güç oluşturmaya çalışan II Fahreddin bu amacına ulaşamadı İran'la savaş durumunda olan Osmanlılar 1618 yılında emirliğin büyük oğlu Ali'de kalması şartıyla II Fahreddin'in Lübnan'a dönmesine izin verdi Buna rağmen bağımsızlık mücadelesine devam etti Yafa yakınlarındaki çarpışmalardan sonra Sayda'ya, oradan da Beyrut'a çekildi ve dağa çıktı Daha sonra yakalanarak İstanbul'da idam edildi

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1634 yılında Merzifon'un Marınca köyünde doğdu Babası'nın yakın arkadaşı Köprülü Mehmed Paşa tarafından korunup yetiştirildi Medrese eğitimi gördü Klasik bir kültürle beslenerek, üstün zekası ve yetenekleri sayesinde hızla yükseldi Köprülü Mehmed Paşa'ya damat oldu Uzun seferler için İstanbul'dan uzaklaşan Fazıl Ahmed Paşa'ya yıllarca sadaret kaymakamı olarak vekalet etti 1676 yılında Fazıl Ahmed Paşa'nın ölümü üzerine, 41 yaşında iken sadrazamlığa getirildi En büyük hayali Kanuni devrinin güç ve itibarını Osmanlı Devleti'ne yeniden kazandırmak olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, hayatını bu amaca adadı Osmanlı-Rus Savaşı'nda padişahla birlikte sefere katıldı Zamansız giriştiği ve sorumluluğunu tek başına yüklendiği İkinci Viyana Kuşatması büyük bir bozgunla sonuçlandı Bu bozgundan sonra idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın başı İstanbul'a getirildi Gövdesi ise Belgrad'da gömüldü İstanbul içinde ve dışında yaptırdığı birçok hayır eseri vardır Kendisinden sonra da ailesinden bir çok devlet adamı çıktı

Mevlana Celaleddin-i Rumi

Mevlana, 1207 yılında Horasan'ın Belh şehrinde doğdu Mevlana büyük bir tasavvuf şairi ve Mevlevi denen tarikatın piriydi Babası, Sultan-ül-Ulema ünvanı ile tanınan Mehmed Bahaeddin Veled'dir Soyu Harzemşah hükümdar ailesine dayanan Mevlana'nın uzak soyları Birinci Halife Ebu Bekir ile birleşir Babası ile birlikte Hicaz'a, sonra Şam'a, daha sonra Malatya ve Erzincan'a giden Mevlana, en sonunda Konya'ya yerleşti ve Sultan Alaüddin'in himayesini gördü Babası Mehmed Bahaeddin Veled, Konya'da şöhretli bir müderris oldu 1231 yılında ölünce, yerine Mevlana Celaleddin-i Rumi geçti Çok genç olmasına rağmen, zekası ve ilmiyle büyük bir şöhret kazandı Seyyid Burhaneddin'in etkisi ile tasavvuf yoluna girdi Tamamen tasavvufa daldıktan sonra "Mevleviliği" kurdu En önemli eseri olan Mesneviyi de bu tasavvuf aşkı ile yazdı Mevlana, fikir şairi olmaktan öte, bir duygu şairiydi Altı kitaptan oluşan "Mesnevi"sinde masallar, fıkralar, temsillerden ve tasavvufi tartışmalardan bölümler yer almaktadır Lirik şiirler içeren "Mesnevi", Süleyman Nahifi tarafından manzum olarak Farsça'dan Türkçe'ye çevrildi Mevlana 1273 yılında Konya'da öldü ve oradaki türbesine gömüldü

Mimar Sinan

Mimar Sinan, 1490 yılında Kayseri'nin Kesi nahiyesine bağlı Agrınas köyünde doğdu Yavuz Sultan Selim zamanına kadar, devşirme çocukları yalnız Rumeli eyaletlerinden alınırken Yavuz, bu kuralın Anadolu eyaletlerinde de uygulanmasını emretti Kayseri'den gelen ilk devşirme kafilesi arasında Mimar Sinan da vardı İstanbul'a geldikten sonra, Atmeydanı'ndaki İbrahim Paşa sarayında bulunan, Acer Oğlanlar Mektebi'ne verildi Orada dülgerlik ve yapıcılık öğrendi

Yavuz Selim'in Çaldıran seferinde ordu ile Sivas, Erzurum, Amasya ve Tebriz gibi şehirlerdeki mimari eserleri inceleme fırsatı buldu Çaldıran Zaferi'nden sonra 25 yaşlarında acemi oğlanlıktan, asıl yeniçeriliğe geçti İlk zamanlarda seferlere yaya olarak katılırken, ordunun yapı işlerinde gösterdiği yararlılıktan ötürü Atlı Sekban sınıfına geçirildi 36 yaşında Yayabaşı, bir süre sonra Zemberekcibaşı oldu

Ordu içinde asıl şöhretini yapıcılıktaki büyük hüneri sayesinde kazandı Vezir-i Azam Lütfi Paşa, Mohaç seferinden sonra Bağdat'a giderken, Van Gölü'nden orduyu geçirmek üzere kayıklar ve gemiler yaptırmak ihtiyacını görmüştü Mimar Sinan gemi yapma işi ile görevlendirildi Zamanın sadrazamı, Mimar Sinan'ı bu görevinden ötürü yakından tanımıştı Bir süre sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından da tanınıp takdir edilen Mimar Sinan, Boğdan seferinde Prut nehri üzerine 13 gün içinde mükemmel bir köprü yapmayı başardı 1529 yılında Başmimar Acem İsa ölünce, sadrazam Lütfi Paşa'nın teklifi üzerine Mimar Sinan Mimarbaşı oldu Ölümüne kadar bu görevde kalan Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim devrini gördüğü gibi, Kanuni Sultan Süleyman, Sultan İkinci Selim ve Sultan Üçüncü Murad devirlerinde de yaşadı Mimar Sinan, aralarında Selimiye ve Süleymaniye gibi dünyanın en muhteşem abideleri kabul edilen bir çok caminin de bulunduğu altı yüzden fazla mimari eseri, Osmanlı toprakları üzerinde inşa etti 1588 yılında vefat eden Mimar Sinan iki defa evlendi, ancak hiç çocuğu olmadı Edebiyata, şiir yazacak derecede hakimdi Mimar Sinan büyük şöhretine ve kazandığı servetine rağmen, öldüğünde hiç parası yoktu

Mirim Çelebi

Asıl adı Mahmut olup, 16 yüzyılda yaşamış, tanınmış Osmanlı matematik ve astronomi alimlerindendir Dedesi ünlü Ali Kuşçu'dur İstanbul'da doğdu Medreselerde okudu ve Şehzade Bayezid'in şehzadeliği zamanında hocalık etti ve onun zamanında önemli makamlarda görev aldı

Daha sonraları I Selim tarafından Anadolu Kazaskerliği'ne atandı Uluğbey'in ünlü "Zeyç" ini farsça şerhetmiştir Aynı zamanda büyükbabası Ali Kuşçu'nun astronomi ile ilgili "Fethiye" adlı risalesini şerhetmiştir Matematik ve astronomi ile ilgili yedi sekiz risalesi daha vardır

Mithat Paşa

Osmanlı devlet adamı İdare, Maliye ve eğitim alanında çeşitli reformlar yaptı Mutlak monarşiden, anayasalı monarşiye geçişte önemli rol oynadı Asıl adı Ahmed Şefik' dir 18 Ekim 1822'de İstanbul'da doğdu Çocukluğunu İstanbul'da ve babasının naip olarak bulunduğu Vidin ve Loveç'te (Lofça) geçirdi Özel eğitim gördü 1834'te Divan-ı Humayün kaleminde görev aldı Burada kendisine Midhat mahlası verildi Daha sonra Arapça ve Farsça öğrendi Divan-ı Humayün'ün görevlerini üstlenen Meclis-i Vükela'nın katipleri arasında yer aldı 1840'ta Sadaret Mektubi Kaleminde yer aldı 1842-46 arasında tahrirat katibi yardımcısı olarak Şam ve Sayda'da, 1846'dan sonra divan katibi olarak Konya ve Kastamonu'da görev yaptı 1849'da İstanbul'a dönerek Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye'de Mazbata Kalemi katibi, ertesi yıl serhalife oldu

1852'de Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye'nin Anadolu Kalemi'nin ikinci katipliğine atandı 1854'te sadrazam olan Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa tarafından Rumeli'de yaygınlaşan isyan ve eşkiyalık olaylarını bastırmak gibi, yerine getirilmesi güç bir işle görevlendirildi Bulgaristan'da düzeni sağladıktan (1857) sonra, Avrupa'nın başlıca kentlerini kapsayan altı aylık bir inceleme gezisine çıktı

İstanbul'a dönüşünde Serasker Rıza paşa ile birlikte Kuleli Olayı(1859) olarak bilinen ve Abdülmecid'i devirmeyi amaçlayan suikast girişiminin soruşturmasını yürütmekle görevlendirildi Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa'nın ikinci sadrazamlığı sırasında, 1861'de vezir rütbesiyle Niş Valiliğine atandı Başarılı reformlarından dolayı, Abdülaziz tarafından uygulamaları doğrultusunda genel bir reform programı hazırlamakla görevlendirildi

1864'te Silistre, Vidin ve Niş'in birleştirilmesiyle oluşturulan Tuna Vilayeti'nin başına getirildi ve Osmanlı idari düzenini yeniden belirleyen Vilayet Nizamnamesi'nin uygulanmasına (1864-67) öncülük etti Vilayet merkezinden köylere kadar yeni meclisler, bayındırlık, fen ve eğitim işlerine bakacak daire müdürlükleri oluşturdu Ziraat Bankası'nın çekirdeğini oluşturan Memleket Sandığı'nı kurdu Vergi türlerini ve yükümlülüğünü azaltan düzenlemeler yaptı Niş valisiyken açtığı ıslahhane adlı sivil teknik okulları yaygınlaştırdı

1868'de İstanbul'a çağrılarak Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye'yi yeniden düzenlemekle görevlendirildi Meclisin idari ve yargısal işlevlerini birbirinden ayırarak Şüra-yı Devlet ve Divan-ı Ahkam-Adliye'yi kurdu Şüra-yı Devlet başkanı olarak eğitim ve maliye gibi alanlarda yeni nizamnameler hazırladı İstanbul Emniyet Sandığının ve ilk sanayi mektebinin kurulmasına öncülük etti 1869'da vali olarak bulunduğu Bağdat'ta da başarılı reformlar yaptı

Temmuz 1872'de Abdülaziz tarafından Mahmud Nedim Paşa'nın yerine sadrazamlığa getirildi Fakat saraydan bağımsız, bir tutum izlediğinden, bu makamda yalnızca üç ay kalabildi 1873 başlarında adliye nazırlığına getirildi Temsili meclisin gerekliliğine ilişkin layiha hazırlaması üzerine Eylül 1873'te Selanik valiliğine atanarak merkezden uzaklaştırıldı 1875'te yeniden adliye nazırı olduysa da Sadrazam Mehmed Nedim Paşa'yla görüş ayrılığı nedeniyle üç ay sonra istifa etti

II Abdülhamid tarafından 17 Aralık 1876'da sadrazamlığa atanan Midhat Paşa, uzun süreden beri üzerinde çalıştığı ve Ziya Paşa ile Namık Kemal'in katkılarıyla tamamladığı anayasa taslağını Padişaha sundu "Kanun-ı Cedid" adlı bu taslağı geri çeviren II Abdülhamid, Fransız Anayasası'nı çevirterek yeni bir taslak hazırlattı ve Padişaha "tehlikeli kişileri" sürgüne gönderme yetkisi veren, ünlü 113 maddeyi de ekletti Kanun-i Esasi olarak bilinen anayasa, kesin biçimini aldıktan sonra, padişahın hatt-ı hümayunuyla kabul ve ilan edildi (23 Aralık 1876)

Midhat Paşa'nın saraya karşı tutumundan rahatsız olan II Abdülhamid, Midhat Paşa'yı 5 Şubat 1877'de sadrazamlıktan alarak ülkeyi terk etmesini emretti Bir süre Avrupa'da kalan ve ertesi yıl Girit'e dönmesine izin verilen Midhat Paşa, Aralık 1878'de Suriye valiliğine atandı

Abdülaziz'in öldürülmesi ile suçlanarak, Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa ile birlikte sorguya çekilmesi kararı alınınca İzmir'de Fransız Konsolosluğu'na sığındı (1881) Ama kısa bir süre sonra hükümetin güvence vermesi üzerine teslim oldu Yıldız Mahkemesi olarak bilinen yargılamada, Abdülaziz'in ölümüne neden olmaktan suçlu bulundu ve ölüme mahkum edildi İngiltere'nin müdahalesiyle cezası ömür boyu hapse çevrildi ve Taif'e gönderildi Orada vefat etti

Musa Çelebi

Musa Çelebi, dördüncü Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'in oğullarından biridir Babasının sağlığında Rumeli'de akıncı beyi oldu Ankara Savaşı'na kardeşleri ile birlikte katıldı ancak babası Yıldırım Bayezid ile beraber Timur'a esir düştü Timur bir süre sonra Musa'ya Bursa ve bölgesi emirliğini verdi Musa Çelebi, Akşehir'de ölen babasının cenazesini Bursa'ya götürdükten sonra, İsa Çelebi ile savaştı

Yapılan ikinci savaşta İsa Çelebiye karşı yenilen Musa Celebi, önce Germiyanoğlu Yakup Bey'in, bir süre sonra da Karamanoğulları'nın yanına çekildi Buradayken kardeşi Mehmed Çelebi ile Süleyman Çelebiye karşı anlaştı Candaroğlu İsfendiyar Bey'in yardımı ile Eflak'a geçti Eflak, Sırp ve Bulgar kuvvetlerinin yardımlarını alarak Rumeli Beylerbeyi'ni Yanbolu'da yendi Bu olay üzerine kardeşi Musa Çelebi'nin üzerine yürüyen Süleyman Çelebi, onu Haliç'te Hasköy yakınlarında yendi Musa Çelebi Eflak'a çekildi Bir süre burada kalan Musa Çelebi, Sırp Kralı Lazar'ı yenerek Edirne'ye girdi ve İstanbul'a kaçmaya çalışan kardeşi Süleyman Çelebi'yi öldürttü Rumeli'deki Osmanlı eyaletlerinin tek hakimi olarak Edirne'de tahta geçti Kendi adına para bastıran Musa Çelebi, Çandarlızade İbrahim Paşa'yı vezir, Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin Mahmud'u kazasker, Mihail oğlu Mehmed Bey'i beylerbeyi yaparak, Rumeli'nin yönetimini eline aldı Venedik ile yapılan eski bir antlaşmayı yeniledi Sırp Despotu Stefan Lazaroeviç'in üstüne yürüyerek Nova Brado'yu aldı

Vidin'de isyan eden Bulgar prensini yendi ve Selanik'i kuşattı Kardeşi Mehmed Çelebi ile ilişki kuran Çandarlı İbrahim Paşa, Bizans imparatoru Manuel'i Musa Çelebi aleyhine kışkırttı İstanbul'u karadan ve denizden kuşatan Musa Çelebi, Çatalca ve İstanbul önlerinde kardeşi Mehmed Çelebi ile yaptığı savaşı kaybetti Meriç Irmağı boyunca geri çekilmeye başladı Sofya'nın güneyinde yapılan savaşı da kaybeden Musa Çelebi, yakalanarak Mehmed Çelebi'ye götürüldü ve 5 Temmuz 1413'te öldürüldü

Mustafa İzzet Efendi

1801 Tosya' da doğdu Türk hattat ve bestecisidir Fatih Medresesi'nde öğrenime başladı ve Kömürcüzade Hafız Efendi' den ders aldı Sesinin güzelliğiyle Sultan İkinci Mahmud' un ilgisini çekerek Enderun' a alındı Burada altı yıl musiki, hat, dil ve edebiyat öğrenimi gördü

Abdülmecid' in tahta çıkışına kadar sarayda kaldı Daha sonra Eyüp Camii hatibi ve padişahın ikinci imamı oldu Anadolu ve Rumeli kazaskerliği, şehzadelere hat hocalığı ve saray başimamlığı görevlerinde bulundu1852 yılında Saraydan ayrıldı

1 Kur'an, 30 enam, 200 hilye ve yüzlerce levha yazdı Hırka-i şerif, Kasımpaşa'daki Büyük cami, Ayasofya Camii'ndeki ve İstanbul Üniversitesi giriş kapısının bahçe tarafındaki yazılar da Mustafa İzzet Efendi'nindir Kendi bulduğu tarzı cedir makamında bir peşrev ile 20 şarkısı vardır Mustafa İzzet Efendi 1876' da İstanbul' da vefat etmiştir

Mustafa Reşit Paşa

Ünlü türk devlet adamı, 1800'de İstanbul'da doğdu Babasından ders alarak medreseye başladı Eniştesi Seyid Ali Paşa'nın yanında büyüdü ve mühürdar olarak Mora seferine çıktı 1828-1829 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşında kâtiplik yaptı Savaşlar sırasında yazdığı telhisleriyle Sultan II Mahmud'un ilgisini çekmiş, bunun üzerine Amedi odası halifeliğine tayin edilmişti Edirne Barışında kâtip olarak görev aldı

1834'de ortaelçi olarak Paris'e gönderildi Cezayiri Garp eyaletinin Osmanlılara geri verilmesi ile görevlendirilen Mustafa Reşit Paşa Cezayir sorununu çözemedi 1835'de İstanbul'a döndü ve aynı ay içerisinde Paris'e Büyükelçi olarak gönderildi Fransızca öğrendi Londra'da İngilizlerle iyi ilişkiler kurarak hariciye nazırlığına atandı İngilizlerle bir ticaret antlaşması imzalayarak Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiltere'nin açık pazarı olmasını sağladı (16 Ağustos 1838)

Islahat Hareketleri için girişimlerde bulunarak bu konuda II Mahmud'u ikna etti Rüşvet ve angaryanın yasak edildiği bir teklifte bulundu Bunun üzerine Londra Büyükelçiliğine tayin edildi Bu sırada II Mahmud ölmüş, yerine I Abdülmecid geçmişti İmparatorluğun buhranlı bir dönem geçirmesi Mustafa Reşid Paşa'nın Padişahı ıslahat hareketlerinin gerekliliği konusunda ikna etmesine neden oldu 3 Kasım 1839'da Gülhane Hattı Hümayunu ilân edildi

Bu sıralarda 15 Temmuz 1840'da Londra Antlaşması'nın imzalanmasıyla Mısır meselesi Osmanlıların lehine döndü Ertesi gün Paris büyükelçiliğine atandı 28 Eylül 1846'da Sadrazam oldu Bu sırada Yunanistan ile sorunlar çözümlendi Esir ticaretini yasakladı 28 Şubat 1856'da Islahat fermanının aksak olan yönlerini eleştirdiği bir lahiya yayınladı Altıncı kez sadrazam oldu (22 Ekim 1857) ve bir yıl sonra öldü

Müezzinzade Ali Paşa

Müezzinzade Ali Paşa Enderun'dan yetişti Mirialem, Yeniçeri ağası ve Kaptanı Derya oldu Kıbrıs'ın fethi sırasında Papa V Pirus'un Hıristiyan alemini, Türklere karşı bir haçlı seferine çağırması üzerine, Don Juan idaresindeki haçlı donanması ile Müezzinzade Ali Paşa komutasındaki Türk donanması 7 Kasım 1571 yılında İnebahtı'da karşılaştı Türk donanmasının yenildiği bu savaşta Müezzinzade Ali Paşa'nın da aralarında bulunduğu birçok kıymetli Türk denizcisi şehit oldu

Naima

Meşhur Türk tarihçisi ve Vakanüvisi Mustafa Naima, 1655'te Halep'te doğdu Genç yaşta İstanbul'a gelerek 1682'de Sarayı Atik baltacılar Ocağı'na girdi Divan-ı Humayun katibi oldu Bu sırada Tarih incelemeleri yaptı 1700 tarihinde, Amcazade Hüseyin Paşa'nın kendisine verdiği, Şarihülmenarzade Ahmed Efendi'nin tarih müsvettelerine dayanarak, Vakanüvis olarak kitabını yazmaya başladı Edirne vakasından sonra Damad Hasan Paşa ve Damad Ali Paşa'ya yakınlaştı 1716 yılında, Mora'da defter eminliği yaptığı sırada vefat etti

"Doğu ve Batının haberlerinin özeti hakkında Hüseyn'in Bahçesi" adlı eserini 1574'te başlatıp, 1651'e kadar getiren Naima, olayların iç yüzünü aydınlatan, genellikle sade fakat nükteli ve değerli ayrıntıları kapsayan bu eseriyle, tarih ve aynı zamanda devrin sosyal hayatını tasvir etmişti

Namık Kemal

Namık Kemal 1840 yılında, Tekirdağ'da doğdu Babası Mustafa Asım Bey, Sultan İkinci Abdülhamid'in müneccimbaşıydı Namık Kemal, büyükbabası Abdüllatif Paşa tarafından büyütüldü Abdüllatif Paşa memur olduğu için Namık Kemal'de onunla birlikte Anadolu ve Rumeli'de bulundu Bu yüzden sürekli ve tam bir öğrenim göremedi Dedesinin Kars Kaymakamlığı sırasında, Şeyh Vaizzade Mehmed Hamid Efendi'den, tasavvuf ve edebiyat dersleri aldı Abdüllatif Paşa'nın son görev yeri olan Sofya'da bir yandan Fransızca, Arapça ve Farsça dersleri alırken bir yandan da divan edebiyatı yolunda şiirler yazmaya başladı Şair binbaşı Eşref Paşa kendisine Namık mahlasını verdi

Namık Kemal, Niş Kadısı Mustafa Ragıb Efendi'nin kızı Nesime Hanım ile evlendi Dedesinin 1856'da görevinden ayrılması üzerine İstanbul'a döndü Burada Leskofçalı Galib, Yenişehirli Avni, Hersekli Arif Hikmet gibi şairlerin toplantılarına katılmaya başladı Bab-ı Ali Tercüme odasına memur oldu Encümeni Şura'ya girdi Leskofçalı Galib'den şiir ve tasavvuf ile bazı toplumsal fikir ve davranışlar konusunda etkilendi Şinasi ile tanışınca onun etkisinde kalarak, batı edebiyatına ve kültürüne yakın ilgi duydu Şinasi'nin çıkardığı, Tasviri Efkar Gazetesi'nde yazmaya başladı Şinasi'nin 1865 yılında Paris'e kaçması üzerine, gazetenin yayınını tek başına sürdürdü Bu dönemde genellikle sosyal konularda yazdığı yazılarıyla dikkat çekti Eğitim meselesi üzerinde durarak, kadınların da eğitim ve öğretimden yararlanmaları fikrini ileri sürdü

İstibdat rejimi ile savaşmak üzere kurulan Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne girdi ve bir yandan da hükümetin tutumunu eleştiren yazılar yazmaya başladı Hükümet, siyasetine aykırı düşen gazetelerin bu yolda yazı yazmalarını yasakladı ve bazı gazeteleri kapattı Namık Kemal'de 1867 yılında Erzurum vali muavinliğine tayin edildi Fakat hükümetle arası açılmış olan Mısır Valisi Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine, arkadaşı Ziya Paşa ile Paris'e kaçtı Bir süre sonra da Londra'ya geçti Mustafa Fazıl Paşa İstanbul'a dönme izni alınca arkadaşlarına maaş bağladı ve Londra'da cemiyet adına bir dergi çıkarılması için sermaye bıraktı ve bu sermaye ile Ali Suavi'nin yönetiminde Muhbir gazetesi çıkarılmaya başlandı (31 Ağustos 1867) Namık Kemal ve Ziya Paşa, Ali Suavi ile anlaşamadılar Namık Kemal, yine Londra'da Hürriyet gazetesini çıkarmaya başladı (28 Haziran 1868)

Namık Kemal Avrupa'da kaldığı yıllarda, Avrupa devletlerinin idare şekli, hukuki ve siyasi kurumları, iktisadi durumu gibi konularla yakından ilgilendi Paris'te hukukçu Emile Accolas'dan, Londra'da Fanton adlı bir İngiliz'den hukuk dersleri aldı Yeni Osmanlılar ile ilişkide bulunan tarihçi Leon Cahun ile dostluk kurdu Ziya Paşa'nın Hidiv İsmail Paşa'yı tutması üzerine, Hürriyet gazetesinden ayrıldı (6 Eylül 1689) Fransız-Alman savaşı başladığı sırada zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine, 1870'te İstanbul'a döndü Mahmud Nedim Paşa'nın sadrazamlığı sırasında Avrupa'dan dönen, Nuri, Reşad ve Ebüzziya Tevfik Beylerle İbret gazetesini kiraladılar (1872) Gazete, Namık Kemal'in "Garaz Marazdır" adlı yazısı üzerine dört ay süre ile kapatıldı Namık Kemal ise Gelibolu mutasarrıflığına gönderildi (9 Temmuz 1872) Dönüşünde aynı gazetede Bab-ı Ali'yi güç durumda bırakan yazılar yazması, gazetenin bir ay kapatılmasına sebep oldu Gelibolu'da iken yazmaya başladığı "Vatan yahut Silistre" adlı oyunun, Gedikpaşa tiyatrosunda oynaması sırasında, halkı coşturması ve ikinci oynaşı sırasında meydana gelen olayların, İbret gazetesinde yayımlanması üzerine Bab-ı Ali, gazeteyi kapattı (5 Nisan 1873) Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik, Nuri, Hakkı Beyler ve Ahmed Midhat tutuklandılar Namık Kemal kalebentlikle Magosa'ya sürüldü Sultan Beşinci Murad'ın tahta çıkışından sonra, ancak 1876 yılında İstanbul'a dönebildi ve Şurayı devlet üyesi oldu Kanuni Esasi'yi hazırlamakla görevlendirilen kurulda çalıştı 1877 Osmanlı-Rus savaşından sonra beş ay kadar tutuklu kaldı, daha sonra Midilli adasına sürüldü (1877) ve burada Midilli mutasarrıfı oldu (1879) Şikayet üzerine Rodos mutasarrıflığına gönderildi (1884) Bir süre sonra Sakız mutasarrıfı oldu (1887) ve burada öldü (1888) Mezarı Gelibolu'dadır

Napolyon Bonapart

Napolyon Bonapart, 1769 yılında Korsika'nın Ajaccio şehrinde doğdu Carlo Buanoparte ile Marie Letizia Ramolino'nun ikinci oğullarıdır Öğrenimini Brienne'de bir okulda yaptı; sonra Paris'teki Askeri Akademiye yazıldı 1785'te Valence'daki topçu alayına katıldı 1794'te İtalya'daki topçu birliklerinin komutanlığına getirildi Paris'teyken Jakoben çevrelerle ilişki kurmuş olduğu anlaşıldığından, La Vendee'ye gönderilmek istendi; bunu kabul etmeyince, görevinden alındı Paris'e döndükten sonra, Konvansiyona karşı hareketi bastırmak için, Paul François Barras ile Lazare Carnot'un kuvvetlerine katıldı Olaylar kısa zamanda gelişerek yeni bir anayasanın ve Direktuvarlığın doğmasına yol açtı

Napolyon, 1795 Ekiminde Fransa'daki ordunun başına getirildi 1796 Şubatında da İtalya'daki ordunun başkomutanı oldu Bu arada General de Beauharnais'in dul karısı Josephine ile evlendi 1796 Nisanında ilk İtalya seferinin yaptı Bu sefer, Napolyon'un ününü yaydı Stratejik ustalığın bir şaheseri sayılan İtalya seferi, büyük başarı ile sonuçlandı İmzalanan Campo Formio Antlaşması ile Venedik Cumhuriyeti İtalya'ya bırakılıyor, karşılığında da Belçika ve İyon adaları alınıyordu Bu önemli siyasi olayla devrim cumhuriyeti, Avrupa'nın en tutucu devleti olan Avusturya'ya gücünü göstermiş; Napolyon da İtalya'daki Fransız yönetimini kabul ettirmiş oluyordu

Napolyon, Paris'e döndükten sonra, Direktuvarlık tarafından İngiltere'yi ele geçirmekle görevlendirildi Direk İngiltere'ye saldıracağına, İngiliz etki alanının en can alacı noktasına saldırmayı uygun bulan Napolyon, Mısır seferine çıktı Akdeniz'deki İngiliz donanmasını yenilgiye uğrattı, Malta'yı aldı 1798 Temmuzu'nda da İskenderiye'ye girdi Piramitler Savaşı'nda Memlükleri yendi Ancak Horatio Nelson yönetimindeki İngiliz donanması, Fransız donanmasına saldırarak gemilerini batırdı Nelson'un başarısı üzerine İngiltere, Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya, Fransa'ya karşı birleştiler Birleşik ordu, Rus generali Alexander Suvorov'un komutasında, Napolyon'un ele geçirdiği toprakları geri aldı Napolyon, 1799 yılında Suriye'ye girdi Akka'nın Cezzar Ahmed Paşa tarafından başarıyla savunulması ve ordusunda belirgin salgın hastalıklar yüzünden Mısır'a çekildi Ordusunu burada bırakarak gemi ile Fransa'ya döndü 9 Kasım 1799'daki hükümet darbesi, Fransa tarihinde yeni bir dönemin başlamasına sebep oldu Birkaç hafta sonra, anayasada değişiklikler yapılarak yönetim üç konsülün eline bırakıldı Napolyon "birinci konsül" olarak, Fransa'nın mutlak hakimi oldu Bazı reformlar yapmaya çalıştı Devletin dağıttığı kredileri belli bir düzene soktu; 1802 yılında Fransa Bankası'nı kurdu; idari alanda bazı reformlar gerçekleştirerek valilerin ve belediye başkanlarının siviller arasından seçilmelerini ve kendilerini seçen tek merkeze karşı sorumlu olmalarını sağladı; mahkemeleri ve emniyet örgütünü yeniden düzenledi

Avusturya ve İngiltere orduları hala silahlarını bırakmamışlardı Napolyon Bonapart, 1800 yılında tekrar İtalya'ya girdi ve Milano'yu aldı Böylece Avusturya ordusunu ikiye bölmüş oluyordu Birini kuşatma altında tutarken diğerine saldırdı Bu saldırıları başarı ile sonuçlandırdı Jean Victor Moreau'nun Hohenlinden'deki zaferi üzerine, Avusturya İmparatoru, İngiltere ile ittifakını bozmak ve 1801 Şubatında Luneville barış antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı

Napolyon kısa zamanda Fransa halkının sevgisini kazandı Yabancı ülkelerdeki Fransızların, ülkelerine dönüp devletin modernleştirilmesinde kendisine yardımcı olmalarını sağladı 1804'te yaptığı Code Napoleon (Napolyon Kanunları) halk tarafından da desteklendi Napolyon, aynı yıl, Paris'teki Notre Dame katedralinde Papa Pius VII'nin eliyle taç giyerek İmparator oldu Napolyon İmparatorluğu boyunca sayısız zaferler kazandı Ancak Fransa içinde beliren bazı hoşnutsuzluklara, İngiliz donanmasının gücü, İspanya ve İtalya'da tahta geçirdiği akrabalarına halk tarafından duyulan kin ve nefrete, kendine bağladığı devletlerde beliren milliyetçilik akımları da eklenmişti

Napolyon 1812 yılında Rusya'ya girdi Ancak yiyecek sıkıntısı, asker kaçakları ve Rusya'nın dondurucu soğuğu gibi sebepler yüzünden, ordunun yönetimi Joachim Murat'ya bırakarak Paris'e döndü Kendisine karşı düzenlenen hükümet darbesini bastırdıktan sonra yeni bir ordu kurdu 1813 Ekiminde Leipzig'de yenik düştü Düşman kuvvetleri 1814'te Paris kapılarına dayanınca görevinden ayrılmak zorunda kaldı Elbe adasına sürgüne gönderildi

Napolyon'dan sonra Fransa tahtına XVIII Louis geçirildi Viyana Kongresi'ne katılan bakanlar ve delegeler, 7 Mart 1815'te Napolyon'un kaçıp Paris'e dönmüş olduğunu, halk tarafından büyük sevgi ile karşılandığını öğrendiler Hemen bir ordu toplayan Napolyon, Belçika'ya saldırdı Kazandığı önemsiz birkaç zaferden sonra Wellington'un komutasındaki İngiliz ve Gebhard von Blücher komutasındaki Prusya kuvvetleri tarafından 18 Haziran 1815'te Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğratıldı

Napolyon, Paris'e dönünce ikinci kez tahttan indirildi Amerika'ya kaçmak istedi, ancak bunu başaramayınca İngilizlere teslim oldu İngilizler, onu Atlantik'teki St Helena adasına götürdüler Napolyon, son yıllarını bu küçük adada geçirdi ve anılarını yazdırdı Napolyon 5 Mayıs 1821'de öldü, ancak cenazesi 1840 yılında Paris'e getirilebildi ve İnvalides'e gömüldü Napolyon'un uşağı tarafından zehirlendiğini ileri sürenler vardır

Askeri dehaya sahip bir komutan olan Napolyon, siyasi bakımdan da önemliydi Burjuva ihtilalini kendi istediği doğrultuya yöneltmiş; ne eski rejime dönülmesine, ne de bir halk hükümetinin kurulmasına yol açmıştır Waterloo yenilgisinden sonra, Paris halkını silahlandırmaya bu yüzden cesaret edememiştir Halk, Napolyon için silaha sarılabilirdi ama Napolyon, bu hareketten bir halk hükümetinin doğabileceğini düşünmüştü Orta sınıfın hakim olduğu merkezi bir hükümet biçiminin yaratıcısıydı Napolyon'un anlayışına uygun olan bu hükümet biçimini daha sonraki yıllarda başka Avrupa devletleri de benimseyerek uyguladılar Napolyon, milliyetçilik duygularına pek önem vermezdi; ama İtalya, Polonya, Almanya ve Balkanlarda farkında olmayarak milliyetçilik tohumlarının atılmasına sebep olmuştu


Alıntı Yaparak Cevapla