Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Önemli Kişiler - Kronolojik Sıralama
Şeyh Bedrettin
Edirne yakınlarında, bugünkü Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında doğmuştur Babası Selçuklu Sultanı II İzzeddin Keykavus'un torunu olduğu söylenen Abdülaziz'in oğlu İsrail, annesi ise Rum asıllı bir hristiyan iken müslüman olan Melek Hatun'dur Babasının mesleği nedeniyle Simavna Kadısı Oğlu diye tanınmıştır Edirne'nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ailesi ile buraya yerleşmiştir Şeyh Bedreddin ilk tahsiline babasının yanında başladı Daha sonraları Şahidi adlı bir hocadan ders aldı Mevlana Yusuf'tan sarf ve nahiv okudu Koca Efendi diye de bilinen Bursa Kadısı Şeyh Mahmud ile oğlu Musa Çelebi'nin I Bayezid'in refakatinde Edirne'ye gelmeleri üzerine, ileride astronomi ve matematik alanlarında büyük şöhret kazanacak olan Musa Çelebi ile birlikte Koca Efendi'den ders almaya başladı; bu arada Mevlana Yusuf'un yanında fıkıh öğrenimine de devam etti
6 ay sonra Musa Çelebi ve amcası Abdülmü'min'in oğlu Müeyyed ile birlikte 1 yıl süre ile Bursa Kaplıcaları Medresesi'nde yine Hoca Efendi'nin derslerini takip ettiler Bu 3 öğrenci Bursa'dan Konya'ya gittiler ve orada Mevlana Feyzullah'tan mantık ve astronomi dersleri aldılar 1 yıl sonra Musa Çelebi Semerkant'a giderek Uluğ Bey'in astronomi hocası olurken Bedreddin Simavi ve Müeyyed 1381'de Şam'a gittiler Fakat Veba salgını nedeniyle Küdus'e dönerek Mescid-i Aksa'da İbnü'l Askalani'den hadis okudular Daha sonraları Türk Beyi Ali Keşmiri'nin himayesinde Kahire'ye gittiler Ali Keşmeri verdiği yemekte yapılan ilmi sohbet sırasında orada bulunan Şah el-Mantıki, Bedreddin Simavi'yi çok beğenmiş, bunun üzerine Bedreddin Simavi kendisinin en gözde öğrencisi olmuştur 1383'te Hac için Mekke'ye giden Şah, Bedreddin Simavi'yi de yanına alır
Sultan Berkuk, Bedreddin'in başarısını öğrenmiş, bunun üzerine oğluna ders vermesi için kendisini saraya davet etmiştir Bedreddin Üç yıl bu görevde kalmıştır Sultan Berkuk, hocası olan Ahlatlı Şeyh Seyyid Hüseyin ile Bedreddin Simavi'nin tartışmalardaki başarılarından memnun kalmış ve Bedreddin'i cariyelerinden Cazibe ile, Ahlatlı Hüseyin'i de onun kardeşi Meryem ile evlendirmiştir Bu evlilik onun ilmi ve fikri hayatında bir dönüm noktası olmuş, baldızı Meryem'le yaptığı tasavvufi sohbetler üzerine tasavvufun aleyhinde iken tavrını değiştirerek Ahlatlı Şeyh Hüseyin'e intisap etmiştir Bir süre sonra hastalanan Bedreddin Simavi doğuya bir geziye çıktı
1402-1403 yıllarında Tebriz'e giderek Timur'un otağında İranlı alimlerle yaptığı tartışmalarda Timur'un ilgisini çekmiştir Daha sonra Kahire'ye geçen Bedreddin Simavi, Şeyhinin gözetiminde çilesini doldurdu ve onun ölümü üzerine şeyhlik makamına geçmiştir Diğer şeylerle arası açılınca Edirne'ye dönmeye karar verdi Filistin, Şam ve Halep üzerinden Konya'ya geçmiştir Daha sonra Tire'ye geçerek isyan hareketlerinin ileri gelenlerinden Börklüce Mustafa ile tanıştı Daha sonraları İzmir'e geçti ve burada bir başka isyan hareketinin elebaşısı olan Torlak Kemal ile tanıştı
Şehzadeler mücadelesi sırasında Bayezid'in oğullarından Musa Çelebi'nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı savaş sonunda Edirne'yi ele geçirmesi üzerine Şey Bedreddin kazaskerliğe tayin edildi ve aktif olarak siyasi hayata atıldı Musa Çelebi'nin kardeşi Mehmed Çelebi karşısında yenik düşmesiyle 1413'te Şeh Bedreddin ailesi ile birlikte İznik'e sürgün edildi Kendisine 1000 akçe maaş bağlandı fakat bu durumu kabulenmeyerek siyasi teşkilatlanmayı sağlamak üzere harekete geçti Börklüce Mustafa'yı Aydın ve civarında propaganda faaliyetleri için görevlendirdi Börklüce Aydın ve Karaburun'da binlerce sempatizan topladı Ancak onun bu faaliyetleri nedeniyle kendisinin sorumlu tutulacağından kaygılanan ve bu gelişmelerin isyan hareketi başlatma imkanı hazırladığını düşünen Şeyh, göz hapsinde olmasına rağmen muhtemelenen 1416'da İznik'ten kaçmayı başarmış, Kastamonu'ya giderek İsfendiyar Bey'e sığınmıştır Tatar iline ulaşmak niyetinde iken bu amacına ulaşamamıştır Bunun üzerine Sinop Limanı'ndan bir gemiye binerek Rumeli'ye geçmiştir Önce Zağra, oradan da Silistre, Dobruca ve Deliorman'a gitmiş ve buraya yerleşmiştir Burada taraftarları oldukça hızlı bir şekilde artmıştır
Bu üç isyancının başarılarından endişelenen Sultan Mehmed, Şeyh'in üzerine büyük bir kuvvet göndermiştir Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal bozguna uğratılmış, şeyin adamları dağıtılarak, şey esir alınmıştır Padişah'ın emriyle bir heyet kurularak şeyh yargılanmıştır Bu heyet Şeyhin, malı ve ailesi korunmak şartıyla idamına karar vermiştir Bu fetva üzerine Şeyh Bedreddin 1420'de Serez'de idam edilmiş ve burada defnedilmiştir 1961'de kemikleri, Sultan Mahmud'un Divanyolu'ndaki türbesi haziresine defnedilmiştir
Şeyh Galib
Şeyh Galib 1757 yılında İstanbul'da doğdu Babası Mustafa Reşid Efendi, annesi Emine Hatun'dur Kuvvetli bir tasavvuf eğitimi içinde yetişen babası, Mevleviliğe ve Melamiliğe bağlı şiirle de uğraşan, kültürlü bir kişiydi Şeyh Galib'in dedesi Mehmed Efendi de mevlevi tarikatı aydınlarındandı Galib ilköğrenimini babasından gördü Hamdi adlı bir bilginden Arapça dersi aldığı ve kendisine Esad mahlasını veren Süleyman Neşet'ten de öğrenimi sırasında faydalandığı bilinmektedir
Çok genç yaştayken güçlü bir şair ve geniş kültürlü bir aydın olarak tanındı İlk şiirlerinde Esad mahlasını kullandı Bu adın başkalarınca benimsendiğini görerek Galib adını kullanmaya başladı Her iki mahlası birlikte kullandığı görüldü Henüz 24 yaşındayken divan sahibi olan şair, 26 yaşlarında Türk edebiyatında mesnevi türünün en başarılı örneklerinden biri sayılan "Hüsnü Aşk" adlı eserini tamamladı Bir yıl sonra Konya'da Mevlana dergahında çileye girdi, fakat ayrılığına dayanamayan babasının isteği üzerine çilesini tamamlamadan İstanbul'a döndü Yenikapı Mevlevihanesi'nde yeniden çileye girdikten sonra hücreye çıktı Sütlüce'deki evinde, 1791 yılına kadar ilimle ve eser yazmakla uğraştı Bu tarihte Galata Mevlevihanesi şeyhliğine getirildi Sekiz yıl kadar süren dergah şeyhliği sırasında Sultan Üçüncü Selim, Valide Sultan padişahın hemşiresi Beyhan Sultanın yakınları arasında yer aldı Bunun sonucu olarak Sultan Üçüncü Selim ve Valide Sultan'da harap bir durumda olan dergahı ve Kasımpaşa Mevlevihanesi'ni tamir ettirdi 1799 yılında İstanbul'da vefat eden Şeyh Galib'in mezarı Galata Mevlevihanesi'nin avlusundaki türbededir
Şinasi
İbrahim Şinasi, 1826 yılında İstanbul'da doğdu İlköğrenimini Tophane Fevzite mektebinde tamamladıktan sonra Tophane Müşriyeti kalemine memur olarak girdi Burada İbrahim Efendi adlı bir memurdan eski doğu bilimleri ve Arapça, daha sonra bir Fransız subaydan Fransızca öğrendi Agah Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahval ve sonra tek başına Tasvir-i Efkar gazetelerini çıkardı (1826) İçinde Ahmet Vefik Paşa ve Namık Kemal gibi genç isimlerin, gazetesinde yazılar yazmasını sağladı
Matbaasında kitap basarak bir kütüphane kurmaya çalışan Şinasi, gazetesinde devlet işlerinin iyi yürümediğini yazdığı için Meclisi Maarifteki görevinden alındı İki yıl kadar İstanbul'da kaldıktan sonra, işlerini Namık Kemal'e devrederek, Paris'e kaçtı Paris'te özellikle dil konusuyla ilgilendi Türkçe'nin büyük lugatını hazırlamaya girişti Jön Türklerle de görüşen Şinasi, buna rağmen siyaset yapmadı 1870 yılında İstanbul'a dönen Şinasi, beyninde çıkan bir ur sebebiyle öldü Batı'ya yönelmeye başlayan yeni Türk edebiyatının ilk ve en etkili temsilcilerinden olan Şinasi, tiyatro, tenkit, gazete makalesi, tercüme eserler gibi türlerin ilk örneklerini vermiştir
İlk tiyatro eseri olarak edebiyatımızda yerini alan Şair evlenmesi, Batı şiirinden ilk tercümelerin örneklerine Tercüme-i Manzume adlı eserinde topladı
Talat Paşa
Talat Paşa, 1874 yılında Edirne'de doğdu İlk öğrenimini Vize ilçesinde yaptı Edirne Askeri Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra Edirne Posta ve Telgraf idaresinde katiplik, Alyans İsrail Mektebi'nde Türkçe öğretmenliği görevlerinde bulundu Çok genç yaşlarda siyasetle ilgilenmeye başladı, Sultan İkinci Abdülhamid'in İstibdat yönetimi aleyhindeki çalışmalara katıldı Bir süre sonra tutuklandı ve 1898'de Selanik'e sürüldü Selanik'te Posta ve Telgraf Müdürlüğü'nde memurluk ve başkatiplik yaptı İttihat ve Terakki Fırkası adını alan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu Hürriyet ve devrim düşüncesini geniş alanlara yaydı Saraya şikayet edilerek, Anadolu'ya sürgün, cezasına çarptırıldı Ancak bu ceza yerine getirilmedi İki defa İstanbul'a giderek İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin şubesini kurdu ve teşkilatlandırdı İkinci Meşrutiyet'in ilanında milletvekili oldu Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinde içişleri bakanlığına getirildi Birinci Balkan Savaşı'na gönüllü olarak katılan Talat Paşa, Bab-ı Ali baskınını düzenleyenler arasında yer aldı Edirne'nin Bulgarlar tarafından ele geçirilmesinden sonra ordunun harekete geçerek şehri geri almasını sağladı Bulgarlarla İstanbul'da yapılan barış görüşmesini birinci delege olarak yönetti 1917 yılında sadrazamlığa getirildi Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilen Rusya ile Breslitowsk'da yapılan barış antlaşmasına Osmanlı Devleti adına katıldı Temmuz 1918'de sadrazamlıktan ayrıldı Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti için büyük bir yenilgi ile sonuçlanmasından sonra Ahmed İzzet Paşa'ya bıraktığı mektupta, millete karşı hesap vermek üzere geri geleceğini, gerekirse mahkemeye de çıkacağını bildirerek Almanya'ya gitti Talat Paşa, 1921 yılında bir Ermeni komitacısı tarafından öldürüldü
Turhan Sultan
Aslı Rus olup on iki yaşlarında iken Kırım Tatarları'nın eline esir düşmüş ve İstanbul'a getirilerek saraya verilmişti Sultan Dördüncü Mehmed'in annesidir Devler işlerinde etkili olmuştur 1597'de Sultan Üçüncü Mehmed'in annesi Safiye Sultan'ın emriyle yapımına başlanan Yeni cami onun emri ve parasıyla tamamlanmıştır Türbesi bu caminin avlusundadır
Tarhuncu Ahmed Paşa
Saraydan yetişen Tarhuncu Ahmed Paşa, önce Mısır valisi Musa Paşa'nın, sonra da Hezapare Ahmed Paşa'nın kethüdası olmuştur 1649'da Mısır valiliğine atanmış, bir süre sonra İstanbul'a gelerek vezirlik rütbesine yükselmiştir Sadrazam Gürcü Mehmed Paşa, onu kendisine rakip gördüğünden Selanik sancakbeyliğine atamıştır Girit seferinin uzaması ve Abaza Hasan Paşa'nın ayaklanması sebebiyle, devletin mali durumu çok sarsılınca, Kazasker Hocazade Mesut Efendi'nin tavsiyesi üzerine, Tarhuncu Ahmed Paşa sadrazamlığa getirilmiştir (1652) Sadrazam olunca, Osmanlı İmparatorluğu için, bazı yeni vergiler getiren bir bütçe tasarısı hazırlamıştır Fakat devleti sağlam bir maliye temeline oturtmayı hedef tutan bu hareket, hazineyi kendi çıkarlarına kullanmaya alışık olanların işine gelmemiştir Tarhuncu Ahmed Paşa'ya karşı yayılan çirkin söylentilerin etkisinde kalan Sultan Dördüncü Mehmed'in buyruğu ile, 9,5 aylık sadrazamlıktan sonra öldürülmüştür (1653) Üsküdar'da gömülüdür Tarhuncu Ahmed Paşa'nın ilk bütçe yapım tarihi 1652'dir
Telli Hasan Paşa
Telli Hasan Paşa, Bosna Valiliği yaptı ve Avusturya'ya karşı yapılan savaşlara katıldı Buralarda gösterdiği başarıdan dolayı vezirlik payesi verildi Koca Sinan Paşa'nın üçüncü sadareti sırasında yapılan Avusturya savaşında, 20 000 askeri ile birlikte şehid oldu
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret 26 Aralık 1867 yılında İstanbul'da doğdu Edebiyat-ı Cedide'nin en önemli temsilcisi olan şair Toplumsal içerikli şiirleriyle ilerici düşüncelerin simgesi haline gelmiş, Türkiye'de batılı sanat anlayışının yerleşmesinde büyük rol oynamıştır Tevfik Fikret on iki yaşında öksüz kaldı Mahmudiye Rüstiyesi'nde okudu 1888'de Galatasaray Lisesi'ni birincilikle bitirdi Değişik yerlerde çeşitli memurluklarda bulundu Ticaret Mekteb-i Ailisi'nde hat ve Fransızca dersleri verdi 1891'de Mirsad dergisini açtığı şiir yarışmasında birincilik kazanınca edebiyat çevrelerinde adını duyurdu 1892'de Galatasaray Lisesi'ne Türkçe öğretmeni olarak atandı 1894'te Malumat dergisini çıkaranlar arasında yer aldı 1895'te hükümetin memur maaşlarından kesinti yapmasına tepki olarak Galatasaray Lisesi'ndeki görevinden ayrıldı 1896'da Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi; dergi onun yönetiminde Edebeyat-ı Cedide akımının yayın organı durumuna geldi Aynı yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolej'e giren Tevfik Fikret o dönemde aydınlar üzerindeki yoğun baskılar sırasında birkaç kez gözaltına alındı evi arandı Bir süre sonra dergideki görevinden ayrıldı 1906'da Robert Koleji'nin hemen yanında bir ev yaptırarak Aşiyan adını verdi 1908'de II Meşrutiyetin ateşli savunucularından biri oldu Meşrutiyet'ten sonra Hüseyin Kazım Kadri ve Hüseyin Cahit Yalçın ile birlikte Tanin gazetesini kurdu Gazete İttihat ve Terakki'nin yayın organı durumuna getirilmek istenince buna karşı çıktı ve Tanin'den ayrıldı İttihat ve Terakki iktidarına da karşı çıkarak Aşiyan'a çekildi Ağır bir şeker hastalığına tutulmuştu Kolundan olduğu bir ameliyattan sonra öldü Tevfik Fikret, Muallim Naci ve Recaizade Mahmud Ekrem'in şiir anlayışları arasında uzun bir arayış dönemi geçirmiştir Daha sonra Fransız şiiriyle tanışmış ve özellikle François Coppeden etkilenerek kendi şiirini aramaya başlamıştır "Rubab-ı Şikeste"'de (1900,1984) toplumsal konulara ağırlık veren şiirlerinin yanı sıra günlük konuşma diline yakın şiirlerde vardır
Rubabın Cevabı'ndaki (1911,1945) "sis" şiirinde acı, zorbalık, baskı ve haksızlıkları anlatmış, "Tarih-i kadim'e Zeyl" şiirinde de Mehmed Akif'in suçlamalarına karşılık vermiş, din ve doğa konusundaki görüşlerini ortaya koymuş, kendisinin de doğanın bir izleyencisi olduğunu söylemiştir "Şermin" ise (1914, 1983) Fikret'in, yalın bir dil ve kısa dizelerden kurulu dolaysız bir anlatımın egemen olduğu şiirlerinden oluşur Fikret'in düşüncesinde en önemli yan insana verdiği önemdir Ona göre bütün sorunların üstesinden gelecek, mutlu yarınları hazırlayacak olan insandır İnsanın üstünlüğünü sağlayan duyarlığı ve sezgi gücü değil, düşünme gücü ve aklıdır Öbür yapıtları arasında "Tarih-i Kadim" (1905), "Son Şiirler" sayılabilir
Timur
Timur 1336'da Keş'de doğdu Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi Barlas aşiretinin başbuğlarından Emir Turagay ile Tekina Hatun'un oğluydu 1370 yılında hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yaptı 1373'de Harizm seferine çıkan Timur, Kat şehrini ele geçirdi Daha sonra Celyirlilerin başkenti Hocend üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam eden Timur giderek güçlendi 1379'da Harizm'i tamamıyla, 1381'de de Sebzvar'ı, topraklarına kattı 1384'de Irakı Acem'e giren Timur, aynı yıl Esterabat'ı ele geçirdi 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i aldı Azebaycan ve Ermenistan bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlular'a karşı savaştı ve 1387'de Doğu Beyazıt, Ahlat, Adilcevaz ve Van'ı ele geçirdi İran'a yönelen Timur, Maraga, Rey ve Isfahan üzerine yürüdü
1389 yılında Altınordu Devleti üzerine sefere çıkan Timur, iki kez zafer kazandı 1391 yılında Mazerdan bölgesini ele geçirdi Timur, bütün Şiraz ve Kirman'ı ele geçirdikten sonra Bağdat, Tekrit, Erbil ve Musul'a hakim oldu Urfa'yı ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlu beylerini kendine bağladı 1395 yılında Derbendi ele geçirerek kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü Özi ırmağı kıyısında bulunan Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve Moskova'ya dayandı 1398'de Hindistan'a girdi Delhi'yi ele geçirdi 1400'de toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine çıkma kararı aldı Ardahan ve Kars üzerinden Bingöl'e geldi Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'e sığındılar Bayezid, Timur'a bağlı olan Erzincan'ı ele geçirdi Timur ise 1400 yılında Erzincan'a tekrar hakim oldu ve Sivas, Malatya ve Behisni şehirlerini ele geçirdi Suriye üzerine yürüyen Timur Halep'i aldı ve Şam'ı kuşattı ve aldı 1402 yılında Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara'ya doğru hareket etti Ankara'da Çubuk ovasında yapılan savaşta Osmanlı kuvvetlerini büyük bir bozguna uğratan Timur, Yıldırım Bayezid'i esir aldı Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi 1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine çıktı Pir Muhammed'i yerine veliaht bırakan Timur, Otrar'da öldü
Tiryaki Hasan Paşa
Osmanlı komutanı ve devlet adamı Tiryaki Hasan Paşa, gençliğinde Enderun adı verilen saray okuluna girmiştir Enderun'u bitirince önce sarayda, sonra taşradaki görevlerde çalışmıştır 20 yıl kadar Zigetvar beylerbeyliğinde bulunmuş, 1594 yılında Bosna beylerbeyliğine, sonra da Kanije Kalesi'nin komutanlığına atanmıştır 9 Eylül 1601'de başlayan savaşta Kanije Kalesi'ni, 100 000 kişilik bir Avusturya ordusuna karşı başarıyla savunmuş ve düşmanın kaleyi almasını önlemiştir Bu başarısından ötürü devrin padişahı Sultan Üçüncü Ahmet tarafından kendisine vezirlik rütbesi verildi Bundan sonra yine Bosna'ya gönderilen Tiryaki Hasan Paşa daha sonra sırayla Budin ve Rumeli valiliklerine atanmıştır O sırada başkaldıran Celali eşkiyasından Canpolat ve oğlunun ayaklamasını bastırdıktan sonra yine Budin valiliğine getirilmiş, bir süre sonra 1611 yılında Budin'de ölmüştür
Torlak Kemal
Simavnalı Şeyh Bedrettin'in isyancı müridi olan Torlak Kemal'in, musevi asıllı olduğu söylenir Manisa ve çevresinde Simavnalı Bedreddin Mahmud'un düşüncelerini yaydı Börklüce Mustafa ile birlikte Şeyh Bedreddin adına bir isyan hareketi başlattı Sultan Birinci Mehmed, oğlu Şehzade Murad (İkinci Murad) ile Bayezid Paşa'yı bu isyancıların üzerine gönderdi Torlak Kemal, Karaburun'da öldürülen Börklüce Mustafa'nın kendisine katılan müridleri ile birlikte, Bayezid Paşa'ya karşı savaştı Yenilgiye uğradı ve Manisa'da yakalanarak asıldı (1419)
Tökeli İmre
Tökeli İmre 1657'de Kesmark'da doğdu Avusturya yönetimindeki Protestan Macarların şefiydi Protestanlar Avusturya İmparatoru'nun Katolik mezhebine geçmeleri için yaptığı teklifi kabul etmediler ve başlarında Tökeli İmre olduğu halde İmparatora karşı ayaklandılar Tökeli İmre, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'ya başvurarak, OsmanlıOsmanlıOsmanlı
himayesine girmek istediğini bildirdi Avusturya ile barışı bozmak istemeyen Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, olumlu karşılık vermedi Buna rağmen savaşa devam eden Tökeli İmre, yukarı Macaristan'ı ele geçirdi Fakat taraftarlarından çoğu kendisini terk edince Fazıl Ahmed Paşa'ya yaptığı teklifi, 1681 yılında Kara Mustafa Paşa'ya tekrarladı ve ona hediyeler göndererek yakınlık kurdu Tökeli İmre'ye Orta Macaristan kralı ünvanı verildi Türklerden aldığı kuvvetlerle bir çok Avusturya Kalesi'ni ele geçirdi Ancak İkinci Viyana bozgunundan sonra önceden aldığı kaleleri kaybetti 1688 yılında teslim oldu ve Viyana'ya götürüldü Serbest kaldıktan sonra ordusunda görev aldı Türk ve Tatar kuvvetlerinin başında Transilvanya'ya girdi ve Germen Ordusu'nu yenilgiye uğrattı Bu başarısından dolayı Tökeli İmre'ye Transilvanya prensliği verildi Zenta yenilgisinden sonra İzmit'e çekildi Karlofça barış görüşmelerinde Avusturyalılar, Tökeli İmre'nin kendilerine teslim edilmesini istedilerse de Devleti bunu kabul etmedi Tökeli İmre 1705 yılında İzmit'te öldü
Tumanbay
Memlük Sultanı Kansu Gavri'nin kardeşinin oğlu olan Tumanbay, Kansu Gavri'nin, Osmanlıların Mısır'ı istila etmelerini önlemek için Suriye'ye gitmesi üzerine, Kahire'de amcasına vekalet etti Mercidabık Savaşı'nda ölen Kansu Gavri'nin yerine Memlük sultanı ilan edildi (1516) Yavuz Sultan Selim'in Kahire'nin Osmanlılara bağlanması teklifini reddetti ve Kahire'yi savunmaya hazırlandı Sina Çölü'nü geçen Osmanlı ordusu ile Ridaniye'de karşılaştı (1517) Yapılan savaşı kaybedince kaçtı Kahire, Osmanlı hakimiyetine girdi Tumanbay, tekrar Kahire'yi geri almak için çalıştı, fakat yakalanarak idam edildi (1517)
Turgut Reis
Turgut Reis, Anadolu'da Menteşe yöresinde fakir bir ailenin oğlu idi Genç yaşta levend olarak korsanlığa başladı Kısa süre sonra reis oldu ve Barbaros'un hizmetine girdi Preveze deniz savaşına katıldı ve yedek donanmayı kumanda etti Dalmaçya kıyılarında Venediklilerin eline geçmiş olan Castelnuavo kalesini geri aldı 1540'da Korsika'da bulunduğu sırada Cenovalılara esir oldu ve 3 yıl bir gemide forsa olarak kaldı 1543'de Cenova'yı kuşatan Barbaros tarafından kurtarıldı Napoli körfezindeki İspanyol gemilerini batırdı Cerbe adasını kendisine üs yaptı İspanyollar daha sonra Cerbe adasını kuşattılarsa da Turgut Reis'i ele geçiremediler Turgut Reis, bundan sonra Fas limanlarına üslendi 1551'de İstanbul'a çağrıldı ve kendisine Karlı ili sancakbeyliği verildi Trablusgarb'ın fethi ile görevlendirilen Turgut Reis, şehri aldı 1552 yılında donanma ile Akdeniz'de bulunan Turgut Reis, Andrea Dorya kumandasındaki bir donanmayı Ponza adası yakınlarında yenilgiye uğrattı Bastiya limanını ve kalesini ele geçirdi ise de burada fazla kalmadı İstanbul'a dönen Turgut Reis, 1554 yılında Trablusgarb Beylerbeyliği'ne getirildi Cerbe Savaşı'na katıldı Malta kuşatması sırasında kaleden atılan bir mermi ile şehid oldu (1565) ve Trablusgarb'daki türbesine gömüldü
|