Prof. Dr. Sinsi
|
Sorularla Osmanli
Yeniçerileri, bunların ağalarını ve merkezdeki askerî teşkilâtı yani Kapı Kulu Ocaklarını kısaca özetler misiniz? İslâm Hukuku açısından bunların izahını nasıl yaparsınız?
Türk milleti asker bir millettir Osmanlı Devleti de selefi olan diğer Türk Devletleri gibi asker bir devlet olmuştur Bu sebeple malî hukukunu, toprak rejimini ve devlet teşkilâtını askerî gayelere uygun olarak tanzim etmiştir Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı olan Orhan Gâzî, Yaya ve Müsellem denilen piyade ve süvari teşkilâtını kurmuştu Yayalar, sefer zamanlarında günde iki akçe yevmiye ile hizmet eden, seferden sonra ise ziraat işine dönen ve vergiden muaf olan daimî ve ücretli bir piyade ordusuydu Müsellem ise, benzeri özelliklere sahip muvazzaf süvarilere denmekteydi I Murad, babasının bu çeşit askerlerini aynen korumakla birlikte, Osmanlı ordusunu yeniden tanzim etmişti Osmanlı Devleti’ni zaferden zafere koşturan ve ancak bir buçuk asırda teşkilâtı tamamlanabilen bu yeni düzenlemeye göre Osmanlı ordusu iki kısımdı
A) Kapı Kulu Askerleri ve Yeniçeri Ağası: Bizzat devlet reisi demek olan padişaha bağlı olmak üzere daimî ve maaşlı (ulûfeli) bir yaya ve atlı ordusu demek olan kapı kulu askerleridir Bunlara kapı kulu denmesinin sebebi şudur: İslâm hukukuna göre savaşlarda elde edilen esirler hakkında yapılacak muamele hususunda devlet başkanı şu seçimlik haklara sahiptir: a) Savaş hukukunun gereği ve İslâmiyeti yaymak amacıyla gerekiyorsa devlet reisi onları öldürtebilir b) Müslümanlara yararlı olması için onları köle olarak kullandırabilir c) Onlarla zimmîlik andlaşması yapabilir, d) Hanefi mezhebinde tartışmalı olmakla birlikte, bedel karşılığı onları salıverebilir
Başta Gelibolu ve İstanbul Acemi Ocağı olmak üzere Acemi Ocaklarında yetiştirildikten sonra, Çandarlı Kara Halil’in gayretleriyle Yeniçeri adıyla padişahın daimî hassa ordusu haline getirilmişlerdir Zamanla devletin en önemli vurucu gücü haline gelen bu askerî grubun ilk çekirdeği "esirlerin Müslümanlar yararına kul (köle) olarak istihdamı" şeklindeki şer’î hükümden kaynaklandığı için kapıkulu askerleri adını almışsa da, daha sonraki dönemlerde bunlara köle muamelesi yapılmadığı gibi, aynı zamanda fethedilen ülkelerin Müslümanlaştırılması ve Türkleştirilmesine hizmet eden devşirme usulüyle, esir olan ve olmayan Hıristiyan çocukları da Yeniçeri Ocağı’nın önemli kaynağı haline gelmişlerdir Ulûfeli askerler de denen kapı kulu askerleri yayalar ve süvariler diye ikiye ayrılmıştır
a) Yayalar: Bunların en önemlileri; Acemi Oğlanları: Rumeli ve Anadolu eyâletlerinden devşirilen yarar oğlanlar, devlet erkânının hizmetine ve acemi ocaklarına tevzi edilirdi Belli bir hizmet müddetinden sonra acemi oğlanı olur ve yeniçeriliğe geçmeye hak kazanırlardı Yeniçeriler: Bunlar Osmanlı ordusunun temelini teşkil ediyordu Kendi aralarında cemaat ortaları (ser piyâdegân), ağa bölükleri ve sekbanlar diye üçe ayrılmışlardı
Cebeciler: Orduya harp malzemelerini temin eden bir askerî sınıftı
b) Süvariler: Bunlar da Sipah (kırmızı bayrak bölüğü), Silâhtar (sarı bayrak bölüğü), Azep (hafif piyade) ve Akıncılar gibi kısımlara ayrılmışlardı Yaya, yörük ve müsellem gibi gruplar artık üçüncü plândaydı
Kapıkulu askerlerinin temelini teşkil eden Yeniçerilerin âmiri Yeniçeri Ağasıdır (Ağay-ı Yeniçeriyân-ı Dergâh-ı Ali) Yeniçeri ağası, Yeniçeri ocağı ve Acemi ocaklarından sorumlu tek yetkilidir Vezirlik rütbesine sahip olan Yeniçeri Ağaları, Divan-ı Hümâyûn’un üyesidirler Ayrıca divanda görevli olan ve Rikâb-ı Hümâyûn veya Özengi Ağaları denen ağaların reisidir
En önemli yetki ve vazifeleri şunlardır: İstanbul’da ve çevresinde şer’e ve kanuna aykırı gördüğü şeyleri yasaklar; suçluları, eğer bağlı bulunduğu bir daire varsa yetkililere teslim eder, yoksa bizzat şer’î cezalarını verir Şehrin asayişini temin için daima kol dolaşıp gezer Tutukladığı suçlular Yeniçeri ocağından değilse ve cezaları idam ise sadrazama gönderir Ocaktan ise sadrazamdan izin almak şartıyla ölüm cezasını da kendisi verir Bu açıdan Yeniçeri ağasının askerî yargı yetkisinin de olduğu görülmektedir Yeniçeri ağası, ocağın bütün idarî işlerini yürütmeye ve tayinleri yapmaya da yetkilidir Bu hususlarda padişahın vekilidir Ancak önemli meseleleri sadrazama arz etmekle memurdur Bunun için her Çarşamba sadrazama gelir Yeniçeri ağası, ocağın işlerine, yeniçerilerin maaş ve terfilerine, ocak güvenliğine ve yeniçeriler arasındaki davalara bakan ve şikâyetleri dinleyen Ağa Divanının da reisidir Divanın üyeleri arasında Sekbanbaşı, Kul Kethüdası ve İstanbul Ağası gibi zabitler bulunmaktadır Divan Ağa Kapusu denen yerde toplanır ve dava, şer’î bir meseleye taalluk ediyorsa kadıya havale olunurdu Bu bir çeşit askerî mahkemeydi
Osmanlı Devleti’nin önce genişlemesine ve sonra da gerilemesine vesile olan Yeniçeri Ocağı, 464 yıllık uzun bir ömürden sonra,1241/1826 yılında ilga edilmiştir Ocağın ilga edilişine vak’a-i hayriye adı verilmiştir
Özetlemek gerekirse, Osmanlı ordusunun ilk kısmını teşkil eden ulûfeli yani millî ve profesyonel askerler üç kısımdı; Birincisi, Kapıkulu askerleriydi, ikincisi, saray halkı ve iç halkı da denen saray askerleriydi Üçüncüsü de, kaptan-ı deryanın emrindeki tersane halkıydı
B) Eyâlet Askerleri: Bunların başında tımarlı veya topraklı süvariler de denilen sipahiler gelmektedir Hafif piyade demek olan Azepler, Akıncılar, Yayalar, Yörükler ve Müsellemler de bu gruba dahildir
Devşirme sistemi nedir? Hıristiyan ailelerin çocukları zorla ve zulümle mi alınmıştır?
Bugün Avrupalılar kadar memleketimizde de en çok merak edilen ve meselenin esası bilinmeden değişik yorumlar yapılan ve çarpıtılan konulardan biri de kapu kulları ve bunun kaynağını teşkil eden devşirme usulüdür Bu sebeple özellikle devşirme usulünün hukukî ve tarihî gerekçelerini bilmek icab eder Kapı kulları tabirini bahane ederek, bütün devlet memurlarının Padişahın köleleri olduklarını ileri sürenler ise, bu meselenin izahını zaruri hale getirmektedirler
Önemle ifade edelim ki, Osmanlı Devletinde pençik oğlanı, acemi oğlanı veya devşirme oğlanı ifadeleriyle anlatılan ve halk ile Batılılar arasında Hıristiyan ailelerin çocuklarının zorla alınarak önce köle yapılması, sonra da Osmanlı ordusunda görev verilmesi ve çocukların eliyle ana ve babalarının öldürülmesi şeklinde takdim edilen askerî müessese, Yeniçeri Teşkilâtıdır Bu tür anlayışın nasıl hatalı olduğu, biraz sonraki izahlardan daha iyi anlaşılacaktır
Herkesin bildiği gibi, Kapı Kulu Ocakları ve bunların başında gelen Yeniçeri Teşkilâtı, Osmanlı Devleti’nin merkezî ordusundaki vurucu güçtür Bu sebeple de Kapıkulu Ocakları denilen askerî teşkilâtın çekirdek kısmıdır Yeniçerilerin sahip oldukları iktisadî, sosyal ve idarî imtiyazlardan dolayı, devletin yükselme devirlerinde, Osmanlı Devletinin Yeniçeri Teşkilâtında görev almak, Müslüman ve gayr-i müslim herkes için bir şereftir Zira devletin askerî ve mülkî erkânının çoğu da bu ocaktan yetişmedir
Osmanlı Devleti’nde Yeniçeri Ocaklarına asker temin eden iki önemli kaynak vardır:
A) Pençik Oğlanları ve Acemi Ocakları
B) Devşirme Usûlü ve Acemi Oğlanları Şimdi bunları aşağıdaki soruların cevaplarından daha iyi öğrenelim
Pençik Oğlanları ne demektir? Osmanlı Devleti, Acemi Ocaklarında kimleri ne hakla toplamıştır? Kanunla mı yoksa keyfî mi yapmıştır?
I Murad’dan Fâtih Sultân Mehmed zamanına kadar Yeniçeri Teşkilâtının ihtiyâcı olan gençleri temine yarayan pençik oğlanlarıdır Pençik oğlanları ne demektir ve nasıl devşirilir? Bunu biraz izah etmeliyiz
Bilindiği gibi, İslâm’a göre savaş esirleri ganimetlerden sayılmaktadır Ganimetin beşte biri ise, Kur’ân’ın emriyle devlete aittir Devlet, bu beşte birlik hakkında, kamu yararına uygun olarak istediği gibi tasarrufda bulunur İşte genel olarak Osmanlı hukukunda devletin bu beşte birlik Kur’ân’la sabit olan hakkına Farsça olarak penç-yek (1/5) ve halk dilindeki ifadesiyle pençik adı verilmiştir İslâm Hukukuna göre, savaşlarda elde edilen esirler hakkında yapılacak muamele hususunda Müslüman devlet idaresi, en azından şu seçimlik haklara sahiptir:
1) Savaş hukukunun gereği ve İslâmiyeti yaymak gayesiyle gerekiyorsa devlet reisi onları öldürtebilir
2) Müslümanlara hizmet etmeleri için onları köle olarak kullandırabilir
3) Onlarla zimmîlik anlaşması yapabilir
4) Hanefi mezhebinde tartışmalı olmakla birlikte, bedel (fidye) karşılığı onları salıverebilir
İşte I Murad Hüdâvendigâr, büyük hukukçu Karamanlı Rüstem’in teklifi ve Çandarlı Kara Halil Efendi’nin meşruiyetini izah etmesi üzerine, harpte esir alınan erkeklerden beşte birini devlet hesabına ve asker ihtiyacını karşılamak üzere almayı kanun haline getirmiş ve bu tarihten sonra, bu usule yanlış telâffuzla pençik adı verilmiştir Devlet, askerliğe elverişli olmayanlardan da pençik resmi almış, asker olarak alınanlara pençik oğlanı denmiştir
Toyca denilen akıncı subaylarının ve akıncıların aldığı esirler, pençikçi denilen bir memur tarafından toplanıyordu Acemi ocağının temelini bu pençik oğlanları teşkil ediyordu Pençik oğlanları adıyla toplanan bu savaş esiri gençler, bir nevi devletin köleleri statüsüne sahip oluyor; ancak kendilerine köle muamelesi yapılmıyordu Evvela Gelibolu’da ve sonra da İstanbul’da teşkil olunan Acemi Ocaklarına verilmeden evvel Müslüman ve Türk ailelerin yanına veriliyordu Müslüman olup Türk terbiyesi aldıktan sonra da Acemi Ocaklarında askerî eğitim görüyorlardı Burada askerî eğitim gören ve dolayısıyla yarı hürriyetine de kavuşan bu gençler, asırlarca Osmanlı Devletinin vurucu gücünü teşkil eden Yeniçeri Ocağının çekirdeğini oluşturmuşlardır
Osmanlı Devleti, esirleri köle yapmak veya Avrupalılar gibi satmak yerine, hem onlara bir nevi yarı hürriyetlerini kazandırmış, hem de kendi rızalarıyla Müslüman olmalarını sağlamıştır Bu şekilde devşirilen pençik oğlanlarının, zulümle veya haksızlıkla alakası yoktur Bunun Kanunnâmesini neşretmiş bulunuyoruz Ancak duraklama ve gerileme dönemlerinde, çok büyük zulümler yapıldığını Osmanlı Siyâsetnâmeleri’nden okuyoruz Maalesef, pençikçiler, ailelerden zulmen oğlan aldıkları çokça meydana gelen bir olay olmuştur
Kanunla düzenlenen bu mevzuyu merak edenler, Osmanlı Kanunnâmeleri adlı e-serimizde neşrettiğimiz Devşirme ve Pençik Kanunnâmelerini tetkik edebilirler
İS Devşirme Usûlü nereden ve neden çıkmıştır? Çocuklar zorla mı annelerinden alınmıştır?
Devşirmenin başlama sebeplerini şöylece özetlemek mümkündür:
1) Yıldırım Bâyezid’in Ankara mağlûbiyetinden sonra fetihlerin duraklaması, hattâ muvakkaten gerilemesi sebebiyle yeniden esir elde edilememesi Acemi oğlan ihtiyacını arttırmıştır
2) Ayrıca bugün Amerikan ordusunda asker olmak için can atan çok sayıda üçüncü dünya ülkesi vatandaşı insanların mevcut olduğu inkâr edilemediği gibi, o günün tek süper gücü olan Osmanlı Devletinin en önemli ordusu olan Yeniçeri Teşkilâtında görev almak için Müslüman ve Hıristiyan her çevreden talepler gelmeye başlamıştır
3) Bir diğer önemli sebeb de gayr-i müslimlerin askerlik edemeyişleri ve buna karşı cizye vergisi ödemeleri söz konusu olduğundan, gayr-i müslimler ve özellikle Osmanlı hayranı Bulgar, Arnavut, Bosnalı ve Ermenilerin Osmanlı Ordusunda görev alma arzuları gittikçe artış göstermiştir
İşte bütün bu sebeblere dayanan Osmanlı Devleti, belli bir kanun ve kaide çerçevesinde, sadece gayr-i müslim Bulgar, Arnavut, Bosna yerlileri ve Ermenilerden, hem rızâları dahilinde olmak ve hem de belli bir kaide dâhilinde yapılmak şartıyla, her kırk haneden bir tane 14 ila 18 yaş arasında genci, Osmanlı Ordusunun temelini teşkil eden Yeniçeri Teşkilâtına girmek veya Saray’da önemli vazifeler yapmak üzere devşirmeye başlamıştır Bu usule devşirme adının verildiğini ve bunun Kanunnâmesinin hazırlandığını görüyoruz
Usûl hakkında bilgi vermeden evvel şu bir kaç hususun bilinmesinin zaruret olduğu kanaatindeyiz:
A) Yeniçeri teşkilâtına girmek veya Saraya girmek önemli bir şeref olmasından ve hatta bu yolla Yeniçeri olan yahut Saray’a girenler, belli bir müddet sonra önemli mülkî ve askerî makamlara geldiklerinden dolayı, gayr-i müslim gençler ve ailelerin bunu arzuladıklarını açıkça görüyoruz Diyârbekir Beylerbeyi ve sonradan da Mısır Beylerbeyi olan Hüsrev Paşa bu yükselenlere verilecek en bariz misâldir Mimar Sinan devşirme yoluyla Mimarbaşlılığa kadar yükselmiştir Hatta Müslüman Boşnaklar, Müslüman olduklarından dolayı kendi çocukları devşirilmeye tâbi tutulmadığından, ısrarla bu kanun gereği çocuklarının toplanmasını kendileri arzu etmişlerdir Israrlı arzuları üzerine, Müslümanlardan sadece Boşnaklar devşirme kanununa tabi olmuşlardır Bunlara Poturoğulları denmektedir
B) Bu devşirmeden kasıt, rızâsı dairesinde kalmak şartıyla önce Müslüman Türk a-ilelerin yanına verilerek Müslümanlaştırmak ve Türkleştirmektir Ancak bunun zorla ve cebirle yapıldığına dair bir şikâyet söz konusu değildir Belki devşirmeye tâbi olmayan Yahudi, Rus ve Rumlardan neden bizden de almıyorsunuz? şeklinde sitemli arzuları vardır Bu söylediklerimiz, yükselme dönemi içindir; gerileme döneminde devşirmecile-rin türlü türlü zulümler yaptıkları, maalesef doğrudur
C) Biraz sonra zikr edeceğimiz gibi, Avrupalıların anlattığı tarzda, küçük çocuklar ana ve babalarından zorla alınıyor değildir Belki 14-18 yaşları arasındaki delikanlılar alınmaktadır
D) En önemlisi de devşirme yoluyla Acemi Ocağına çocuğunu veren gayr-i müslimler belli vergilerden mu’âf tutulduklarından, kendi elleriyle ve hile yaparak ve hatta devşirme memuruna rüşvet vererek çocuğunu Acemi Oğlanı yapmaya çalışmışlardır
E) Bütün bunların yanında insan unsurunun girdiği hiç bir işte suiistimal olmaması mümkün görülmediğinden, bu konuda da bazı suiistimaller olmuş olabilir
Devşirme usulü nasıldı? Acemi Oğlanları nasıl yetiştiriliyordu ve bu düzen nasıl bozuldu?
İhtiyaca göre üç beş senede bir ve bazen daha uzun fasılalarla Hıristiyanlardan (Yahudilerden alınmazdı) 14-18 yaş arasındaki çocukların gürbüz ve sağlam olanları alınırdı Evvelâ, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan’dan, daha sonraları Sırbistan ve Bosna-Hersek’ten ve Macaristan’dan XV Yüzyılın sonlarından itibaren yavaş yavaş Anadolu’daki Hıristiyan tebaadan, XVII Yüzyılda ise umumi olarak bütün Osmanlı memleketlerindeki Hıristiyan tebaadan devşirme alındı
Devşirmeye lüzum hâsıl olunca Yeniçeri Ağası Divana baş vurarak ihtiyaç miktarını bildirir ve devşirmeye gidecek olan Ocak Ağalarını seçerdi Bunun üzerine devşirilecek mıntıkalara emirler gönderilerek Sancakbeyi, Kadılar ve Topraklı süvarilerin yardımı temin olunur, ayrıca Ocaktan bir Devşirme emini ile bir Devşirme memuru tâyin edilirdi Devşirmenin kadıların kontrolünde yapıldığı kesindir Devşirme Ağası da denilen Devşirme memurunun eline ferman ile birlikte aynı şeyleri bildiren bir Yeniçeri Ağası mektubu verilirdi Fermanda, her mıntıkadan alınacak oğlan adedi kazalara göre tesbit edilmişti Devşirme memuru bu mıntıkaları bizzat gezerek evsafı haiz çocuklardan kırk evden bir oğlan hesabıyla devşirirdi 14-18 yaş arasında olanlar tercih olunur ve evliler alınmazdı Devşirilen oğlanın köyü, kazası, sancağı, baba ve anasının ve sipahinin isimleri, yaşı, bütün eşkâli ve Sürücü denilen sevk memurunun adı bir deftere yazılır, bu defter iki nüsha olur, biri Devşirme memurunda, biri Sürücü denilen görevlide bulunurdu Kanun mucibince çocukların en asilleri, papaz çocukları, iki çocuğu olanın biri, birkaç çocuğu olanın en güzeli ve sıhhatlisi seçilirdi Ailenin tek çocuğu alınmazdı Alınacak olanların orta boylu olmasına dikkat edilirdi Uzun boylulardan ise vücudu mütenasip olanlar saray için devşirilirdi Yahudiler hiç alınmazdı Rus, Çingene ve Acemlerden oğlan devşirmek katiyen yasak idi
Devşirilen çocuklar, hükümet merkezine sevk olunurdu Çocukların devşirildiği yerden sevk masrafı ve Kızıl aba ile Sivri külah’dan ibaret elbise paraları için beher oğlan başına Hil’at-baha veya Kul akçesi adıyla bir miktar para alınırdı Bu para ilk zamanlar yüz akçe kadarken XVII Yüzyılda 600 akçeye kadar çıkmıştı
Tek oğul, Yahudi ve evlilerden başka köy kethüdası oğlu, çoban ve sığırtmaç, köse, kel, doğuştan sünnetli, Türkçe bilen, sanat sahibi, İstanbul’a gelip gitmiş, çok uzun veya çok kısa boylu olanlar da devşirilmezdi Yalnız Bosnalı olan ve Poturoğulları denilen Müslüman çocuklarının saray ve Bostancı Ocağı için devşirilmelerine müsaade edilmişti Trabzon Hıristiyanlarından da oğlan devşirilmezdi Yavuz Selim devşirme usulünü kaldırmışsa da, XVI Yüzyılın sonlarında gene konmuştu Istabl-ı âmireye ait çayırları biçtikleri, muhafaza ettikleri, atlara bakıp daha bazı hizmetler gördükleri için İstanbul civarında Kartal ve Kadıköy Hıristiyanları da devşirme vermekten muaf tutulmuşlardı
Devşirilen oğlanlar devlet merkezine gelince iki üç gün istirahat eder, oğlanlara şahadet getirtilip Müslüman edilirdi Sonra Yeniçeri Ağası tarafından teftiş olunur, içlerinde sünnetli bulunup bulunmadığına bakılır, uygun çıkanlar eşkâl defterine kaydolunup Acemi Ocağı cerrahı tarafından sünnet edilirlerdi Bunu müteakip becerikli ve seviyeli olanlar saray için, gürbüzceleri Bostancı Ocağı için ayrılır, öbürleri Anadolu ve Rumeli ağaları vasıtasıyla Türk köylülerine dağıtılırdı Buna Türk’e vermek denirdi Orada muayyen bir müddet hizmet ettikten ve hem İslâm’ı ve hem de Türkçe’yi öğrendikten sonra eşkali yoklanıp Acemi Oğlanı yazılırlardı Bu yazılmaya Torba yazısı, yazılanlara da Torba oğlanı denirdi
Acemi Ocağında askerî ve meslekî eğitim görenler, kabiliyetlerine göre Yeniçeri Teşkilâtına, Enderun Mektebine veya başka yerlere alınırdı Bunlardan sadrazam, paşa, Sancakbeyi ve benzeri mülkî ve askerî makamlara yükselenler çoğunluktaydı Osmanlı Devleti’nin duraklama ve gerileme dönemlerinde, devşirme kanunlarının uygulamasında da ciddi manada aksaklıklar ve hatta zulümler yaşandığını maalesef Siyâsetnâmelerden okuyoruz Oğlan devşirmeye memur olan zağarcı veya sekbanların kendi keyifleriyle işler yaptıklarını; kanunen bir oğlu olan zimmîden devşirme yapılamamasına rağmen, rüşvet alarak ve zulmen bu yola başvurduklarını; itiraz eden erkekleri ayaklarından ve kadınları da saçlarından astıklarını ve buna benzer ciddi hatalar yapıldığını Tarihçi Âli anlatmaktadır
İşte Yeniçeri Teşkilâtının iki önemli kaynağı bunlardı Bu iki kaynak suiistimal ile bozulunca Yeniçeri Teşkilâtı ve Devlet Teşkilâtı da bozulmuştu
|