Yalnız Mesajı Göster

Türkiyenin Akarsuları Ve Vadileri

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiyenin Akarsuları Ve Vadileri



4-Yağmur ve gür kaynaklarla beslenen akarsular:

Öyle birçok derelerimiz vardır ki, bunlarda yağmur sularının önemli yeri bulunmakla beraber, böyle küçük akarsuların yıl içinde devamlı olarak akmalarında, suları bunlara karışan büyük ve gür kaynakların çok payı vardır Karstik bölgelerde çok rastlanan böyle büyük kaynakların, dereleri besleme ve bunların seviyelerini düzenli tutma bakımından önemli yeri vardır Böylece mesela Akdeniz Bölgesinde ve İç Anadolu’da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bazı derelerin ve çayların kurumadan ve çok fazla çekilmeden devam edebilmelerinde bu kaynakların etkisi çoktur

5-Kar, yağmur ve gür kaynaklarla beslenen akarsular:

Öyle akarsularımız da vardır ki, başka bir yerden fazla beslenmeksizin, yılın büyük bir kısmında veya bütününde sadece bir büyük kaynağın çıkardığı su ile beslenir, bu güçle başka bir akarsuya dökülürler Böyle dereler Türkiye’de çoktur Sözgelişi: İç Anadolu’da Bünyan kasabasının 3 km güneyindeki Pınarbaşı kaynağından çıkan sular dere halinde akarak ve bu kasaba içinde çağlayanlar yaparak Sarmısaklı suyuna karışır Bu düşüş yerinden 1000 Kw Kadar elektrik elde edilmektedir Sayıları çok olan böyle gür kaynaklardan bazıları da, bir akarsuyun yolu boyunda veya pek yakınında ona karışır, böylece o akarsuyun türlü besleniş alanları yanında böyle kaynaklar da başlı başına bir değer kazanır Kızılırmağın kollarından Göksu çayına karışan Sızır kaynağı böyledir Böyle bir kaynağı aldıktan sonra düzenli ve güçlü bir akış kazanmış olan Göksu’dan 7000 Kw Enerji elde edilebilmiştir Böyle kaynakların karıştığı akarsularda, İç Anadolu’da bile, yazın su seviyesi pek düşmez

7-Gölden çıkan akarsular:

Birçok akarsularımız da vardır ki, bunlar doğal veya sun’i gölün ayağıdır Böyle akarsular, çıktıkları günün fazla sularını boşalttıklarına göre, çoğunca düzenli olarak akarlar Türkiye’de doğal göllerin yanında, sayıları gittikçe artan baraj gölleri de bulunduğuna göre, bu göllerdeki su durumuna göre yıl içinde türlü derecelerden bir düzenli akış gösterirler

8-Sel rejimli akarsular

Çok kısa bir süre içinde (bir veya birkaç günde, hatta bir iki saatte) birdenbire kabararak coşkun şekilde akan, sonra kuruyacak duruma gelen, hatta kuruyan akarsular için “sel rejimli akarsular” denir Bu kabarma ve coşma ya şiddetli sağanak yağmurları ardından olur, veya ani kar erimeleri ile belirir, yahut hem sağanak yağmurları, hem de kar erimelerinin aynı zamana rastlaması ile belirir Bu arada yamaçlar çok dik ve çıplak ise, böyle yerlerdeki coşkun akışlar yıkıcı ve korkunç olur, yamaçların topraklarını süpürüp aşağılara indirirler Dağlık yerlerimizden inen derelerin çoğu böyledir Dağlık bölgelerimizden ansızın böyle seller belirebilir ve tehlikeli olurlar Sözgelişi: 11 Eylül 1957 Çarşamba günü öğleden sonra başlayan ve hemen şiddetlenen sağanak yağmurları ve dolunun ardından, Elma dağından yamaçları sararak inen çamurlu sular, buralardaki dereleri hemen kabartmış, o kuru dereler bir anda korkunç birer sel olmuş, Ankara yakınında bir anda 2-3 m derinliğinde bir ırmak halini almış, önüne gelen evleri ve köprüleri yıkmış, insan kabına yol açmıştır Aradan sadece 1 gün geçtikten sonra sular çekilmiş, o ırmak görünüşünden bir şey kalmamıştır Bu örnek, bir akarsuyun sel rejiminin pek kısa süreli olan ve kuru dereler boyunda görülen şeklidir Türlü yerlerimizde oturanlarca böyle akarsulara “delidere”, “deliçay” gibi adlar da verilmiştir Irmaklara varıncaya kadar bunun türlü büyüklükteki akarsularımızda görülün kabarma ve çekilme dönemlerine ve şiddetine bağlı başka başka örnekleri vardır İşte bunun için, Türkiye’de “derelerin ıslahı” problemi ve işleri, teknik çalışmalar arasında önemli yer tutmuştur ki, “erozyon kontrolü ve toprak korunmasın” da bundan söz edilir

9-Karma rejimli akarsular:

Böyle bir durum daha çok, birçok kollarla beslenen ve güçlenen ırmaklarda ve bazı hallerde de çaylarda görülür Böyle büyük akarsuların yıl içinde ayrı ayrı zamanlarda ve farklı süreler halinde yağmur ve karlarla veya ayrı ayrı aylarda yağmurlarla beslenmesi, araya buzul sularının ve gür kaynakların da karışması ile beliren bir besleniş tarzı ve akma düzeni göstermeleri halidir Karma rejimli akarsularda yağış alanının yani ırmağın sularını topladığı yerlerin büyüklük derecesi, buradaki arazi şekilleri (dağ, yayla, ova) jeolojik yapının ırmağın akış tarzına önemli etkileri olur Yılın belirli bir devresinde ırmağın akımını artıran yağmurlar, başka bir devresindeki kar erimeleri, kabarma ve çekilmelerle ilgili karma rejimi belirtiler Irmakların karma rejim gösterenlerinde su seviyesi yıl içinde türlü değişikliklere uğrar Böylece, yıllık seviye oynamalarında, birden fazla iniş ve çıkışlar gösteren grafikler çizilir

TÜRKİYE’NİN BAŞLICA IRMAKLARI

Irmaklarımızın büyük bir kısmı bütünü ile kendi topraklarımız içindedir (Yeşilırmak, Kızılırmak, Sakarya, Menderesler, Gediz, Seyhan, Ceyhan ırmakları gibi) Bir kısmının ise yukarı ve kısmen orta kesimleri Türkiye topraklarındadır (Fırat, Dicle, Güneydoğu Anadolu’nun çay ve dereleri, Aras, Kura), kimisinin ağız bölgesi hariç bütünü memleketimizdedir (Çoruh nehri), kimisinin ise büyük bir kolu ve aşağı kesimi memleketimizde ve sınırımızdadır (Meriç nehri), kimisinin orta ve aşağı kesimi bizdedir (Asi nehri) Şimdi memleketimizin başlıca ırmakları ile bunların geçtiği yerlerdeki vadileri ve bu arada boğazları kısaca gözden geçirelim

Çoruh nehri:

Kuzeydoğu Anadolu’nun en büyük ırmağıdır Çoruh, Mescit dağlarının (3250m) batı tarafından kaynağını alır, Doğu Karadeniz dağları ile bu dağlar arasından geçer, Batum limanı güneyinde Karadeniz’e dökülür Kaynak yerinden ağzına kadar olan uzunluğu 376 km dir Bunun Türkiye içindeki çok büyük bölümünün uzunluğu 355 km dir Buna göre, ırmağın ağız bölümüne yakın Maradit mevkiinden itibaren 21 km lik küçük bir parçası Rusya toprakları içindedir Irmağın Türkiye’deki yağış alanı 19900 km2 dir Çoruh, Mescit dağından Bayburt’a kadar doğudan batıya akar, buradan bir dirsekle döner ve artık bu yönde akar Yolu boyunca yer yer genişlemiş ve daralmış vadilerden geçer, birçok kollarla (Tortum çayı ile birleşen kuvvetli Oltu çayı gibi) ile birleşir Bundan sonra Çoruh büyük bir ırmak görünüşü alır, yer yer dar ve derin boğazlardan geçer hemen her mevsimde yağış alabilen bol yağışla yüksek dağlardan gelen çok sayıdaki kollarla beslenen Çoruh nehrinin suları her zaman boldur Hemen her mevsimde sınır boyundan Artvin’in 100 km güneyindeki Demirkent köyüne kadar, birkaç ton yük alabilen dibi düz su taşıtları işler Buralarda ırmağın derinliği 5 m yi geçer, genişliği 50 mye yaklaşır Borçka’da ise, Çoruh üzerindeki köprünün boyu 125 m dır Irmağın kabarık ve çekilmiş zamanları arasında 3-5 m lik fark olur Çoruh, kışın en yukarı dağlık yerdeki kesiminde donar Bu yüzden suları kışın biraz çekilmiş bulunur Güz ve bahar aylarında kabarır, yer yer taşkınlara yol açar

Doğankent çayı (Harşit çayı) :

Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesinin önemli akarsularından biri de Doğankent (eski adı Harşit) çayıdır Kaynaklarını Gümüşhane bölgesi dağlarından alan ve bol sulu derelerle beslenen bu çayın boyu 160 km ye yaklaşır, yağış alanı 3000 km2yi bulur Gümüşhane-Torul boyunda vadiler derin ve dik yamaçlıdır Yer yer bahçe tarımı yapılan genişlikler de vardır Torul’dan aşağıda çay, Kürtün Boğazına girer, fakat Doğankent (Harşit) den geçtikten sonra, vadi boyunda yine genişlemeler olur, çay Tirebolu yakınında denize dökülür
Doğankent çayı, bol yağışlı bir bölgenin dağlarından inen birçok derelerle beslenen güçlü bir akarsudur Aşağı kesiminde ortalama akım saniyede 28 m3 dür burada kabarık zamanında bu miktar 255 m3 bulur Geçtiği yerler hızlı akışlarla dolu bulunduğundan, dar ve derin vadi yamaçlarının çok yerde sağlam kayalardan bir yapı göstermesinden ötürü bu çayın boyunda sıra sıra barajların yapılmasına elverişli yerler bulunmuştur Bunun için bu çay, elektrik elde edilmesine elverişlidir ve bu işlere girişilmiştir

Yeşilırmak:

Karadeniz’e dökülen büyük akarsulardan biri Yeşilırmaktır Bu ırmak, birbirine yakın büyüklükte üç ana kolun birleşmesinden doğmuştur: Kelkit ırmağı (320 km, yağış alanı 10000 km2), asıl Yeşilırmak (468 km, ki buna Tokat ırmağı denildiği de olur), Çekerek ırmağı (256 km, yağış alanı 12000 km2) Çekerek ve Tokat ırmakları birleşince Yeşilırmak başlar (bütün yağış alanı 36000 km2), Kelkit karışınca büyür Kelkit ırmağı, kaynak kollarını topladığı Kelkit ilçesi dağlarından Yeşilırmağa dökülünceye kadar doğu-batı uzanışlı vadisi boyunca akar Kelkit ırmağı, bu uzun yolu boyunca birçok boğazlardan geçer, ovalarda yayılır Bu boğazlar içinde öyleleri vardır ki, ırmak buralardan sadece iki kaya arasında akar (Tönü Boğazı, Koyulhisar Boğazı, Fatlı Boğazı, Seyricek Boğazı gibi) Buralarda yer yer hızlı akışlı yerler ve çağlayanlar vardır Kelkit ırmağı bol sulu kollarla beslendiğinden yazın da suyu çekilmez Kabarmış olduğu zamanlarda ise taşkınlar yapar, Niksar ve Erbaa ovalarını sular basar
Çekerek ırmağı, Sivas’ın Çamlıbel dağlarından kaynaklarını alır, Sulusaray’da ovada akar, Akdağdan inen birçok dereleri toplar Buraya kadar boğazlardan geçip ovalarda yayılan Çekerek ırmağı, Alan dağını yardığı yerdeki dar ve derin boğazda yüksek bir düşüşü yapar Burası elektrik enerjisi elde etmeye elverişli bir su-gücü yer olarak değer kazanır Çorum çayını alarak büyür, Kayabaşı ovasına girer ve Tokat tarafından gelen ırmağa (Tokat ırmağına veya asıl Yeşilırmağa) karışır Çekerek ırmağı, burada Tokat ırmağı gücündedir Güzün ve ilkbaharda kabarır
Yeşilırmak akarsu ana bölümü olarak göz önüne alınan, fakat asıl adı Tokat ırmağı olan akarsu, Zara ile Suşehri arasındaki Kösedağından doğar, bu çevreden toplanan birçok derelerle Tozanlı suyu oluşur bu su dar olmayan bir vadiden geçer, güçlü Gölköy çayını alır, genişçe yerlerden dolaşarak Alemdar boğazına girer Burada Almus Barajı yapılarak gerisinde 32 km2 lik bir göl meydana gelmiştir Daha ileride Tokat suyu adıyla akan bu ırmak, Turhal’dan sonra dar ve derin, yamaçları sarp kayalık, uzun Çengel Boğazına girer ve Amasya’ya doğru uzanır Asıl Yeşilırmak gövdesinin suları yazın çekilir, kışın ve ilkbaharda kabarır Ani yağışların ardından su taşkınları olur Irmak boyunda düzenleme işlerine girilmiştir
Bütün bu kollar ve daha sonra her iki yanından gelen derelerle büyüyen Yeşilırmak, büyük bir akarsu olarak Canik dağlarını uzun, fakat yer yer genişçe bir boğazdan geçer, daha ileride dar ve derin, suların hızlı aktığı, bu nedenle kayıkların buradan geriye işleyemedikleri boğazdan geçer buradan çıktıktan sonra Çarşamba ovasında yayılır ve Cıva burnundan denize dökülür Yaklaşık olarak 1000 km2 lik bir yer tutan bu kıyı ovası, Yeşilırmağın binlerce yıl boyunca sürükleyip yığdığı alüvyonlardan oluşmuş geniş bir deltadır

Kızılırmak:

Türkiye’nin en uzun nehridir Başlangıç yerinden Karadeniz’e döküldüğü Bafra burnuna kadar olan uzunluğu 1182 km, yağış alanı 75000 km2 dir Kızılırmak, Sivas’ın Zara ilçesinin doğusundaki dağlardan doğar İç Anadolu’da geniş bir büklüm çizer, Sivas, Kayseri ve Ankara yakınlarından geçer, bu iç bölgedeki başlıca kolu olan Delice ırmağı alır ve Kuzey Anadolu dağları arasına girer Burada Devrez ve Gökırmak’ı alır, kendi deltası olan Bafra ovasını geçerek Karadeniz’e dökülür
Geçtiği uzun mesafeler ve aldığı kollar göz önüne alındığında, Kızılırmağın iki ana bölümü bulunduğu görülür:
1-Bütün bir beslenme alanının dörtte üç kadarını tutan kurak iç bölgeler bölümü,
2-Bunun yanında çok az bir yer tutan Kuzey Anadolu dağlık bölümü
Bunlardan birincisinde, yani iç bölgede yağışlar az, yaz kuraklığı uzun, buharlaşmalar şiddetli olur, sızmalarla da su kaybı bulunur Bu nedenle gür kaynaklarla beslenebilen akarsular dışında, birçok akarsular bu olayların etkisi altında su kaybına uğrarlar Kızılırmağın buralardaki en uzun kolu Delice ırmağıdır Bu ırmak, geçtiği kurak iç bölgede “öz” adı ile anılan, çoğu zayıf olan kolları alır Irmağın çekilmeleri ve kabarmaları ani olur Yazın çok çekilmiş bulunur, ilkbaharda bir metre kabarır Ani sağanak yağmurları ardından veya kar erimeleri nedeniyle kabaran dereler, bu bölgenin çıplak yamaçlarından çamurlu bir halde aşağılara hızla iner, sel rejimi özelliğindeki dereler olarak yıkıcı etkiler yaparlar Bu iç bölümde Kızılırmağın birçok kolları bu çeşit akarsular olduğu için, bunların kabarmaları hemen etki yapar, ani kabarmalara yol açar
Kızılırmağın aşağı kesimi olan ikinci bölümünde durum farklıdır Burada yağışlar oldukça boldur Bu bölümde Kızılırmağa batıdan karışan Devrez çayı (160 km) ve Gökırmak (180 km) bile yaz aylarında yine de çokça çekilirler Bütün bu özellikleri ile Kızılırmak kabarma zamanları dışında çok yerde orta derecede bir ırmak görünüşündedir Uzun süren yaz kuraklıkları sırasında, Kızılırmak yer yer geçit verir, dibindeki kum ve çakıl yığıntı yerleri üste çıkar, geniş kum adaları sıralanmış bulunur
Kızılırmak, kaynak kesiminden içi Anadolu içerlerine kadar jipsli (alçıtaşlı) ve kolay aşınabilen yerlerden geçer bu nedenle suları bu kesimde biraz acı ve tuzludur Ana ırmağa karışan derelerin adları da bunu belirtir: Acısu, Acıırmak, Acıçayı, Acıöz, Acıçay gibi Adları böyle olmayan birçok derelerin suları da yine acı ve tuzludur (Gölevi deresi, Ulaş deresi, Delice ırmak gibi) Kızılırmağın suyuna tuzluluk ve acılık getiren bu türlü akarsular dışında, Sızır, Devrez, Gökırmak gibi bol tatlı su taşıyan önemli kolları da vardır Bu arada Hirfanlı ve Kesikköprü barajları da tuzluluğu düşürmektedir
Kızılırmak, yolu boyunca birçok yerlerde derinde akar, yer yer derin ve dar boğazlardan geçer işte, bir yandan sulamaya elverişli bir durum hazırlama, öte yandan da enerji sağlamak için barajlar yapımına girişilmiştir: Hirfanlı barajı, Kesikköprü barajı, daha aşağı kesimdeki baraj projeleri, Sarmısaklı barajı gibi Bu arada kaynağını Akdağ’dan alan ve gür Sızır kaynakları ile beslenen Göksu çayından bol elektrik elde edilmektedir Bu enerji Kayseri ve çevresi ile Akdağ çevresindeki kasaba ve köylere verilmiştir

Yenice ırmağı (Filyos çayı):

Batı Karadeniz Bölgesinin önemli bir ırmağıdır Uzunluğu 228 km, yağış alanı 13000 km2 den çoktur Bol yağışlı Ilgaz ve Köroğlu dağlarından beslenen, birbirine eklenmiş görünüşleri olan, her bölümünün ayrı ayrı adı bulunan ilgi çekici bir ırmaktır Denize döküldüğü yerde Filyos adlı bir köy ve iskele bulunduğu için buraya uğrayan gemiciler bu geniş ağızlı akarsuya Filyos çayı adını vermişlerdir Fakat 20 km kadar içerideki Çaycuma kasabası yakınlarında bu akarsu Yenice ırmağı adını alır, çok içerilere kadar bu adla anılır, işte bu arada ve daha yukarı kesimlerinde birçok güçlü kollar alır ki, Devrek ırmağı, Ulusu ve Soğanlı çayı, Araç çayı bunların başlıcalarıdır Bunlardan Araç çayı ile Soğanlı çayı, Karabükte birleşerek Yenice ırmağını meydana getirirler ki, denize kadar eski Filyos çayı, şimdi bu adla söylenmektedir Karabük’ten Tefen’e kadar kısık adı verilen dar boğazlardan geçen Yenice ırmağı, Tefen’den denize kadar geniş bir vadide akar, ovaya yayılır, yaz ayları dışındı yılın 7-8 ayında geçit vermeyecek kadar geniş, derin ve saniyede 100 m3 ü bulan gür bir ırmak olarak denize ulaşır
Yenice ırmağı’nın kollarından Araç çayı, kaynağını Ilgaz dağlarından alır, geniş vadilerden geçer, Karabük yakınında Soğanlı çayı ile birleşir Araç çayı, karların eridiği zamanlarda çok kabarır, yazın çekilir Soğanlı çayı ise, Gerede taraflarından sularını toplayan Ulusu, daha ileride Eskipazar taraflarında inen dereleri de alarak Karabük yakınında Araç çayı ile birleşir, buradan sonra Yenice ırmağı başlar soğanlı çayı ve kolları ilkbaharda çok kabarır, taşkınlara yol açar Yenice ırmağına daha aşağılarda bir büyük kol karışır ki, bu da Devrek çayıdır (170 km) bu çayın kaynağı Abant gölüdür Daha aşağılarda Çağa gölünden çıkan kolu da alır Devrek çayı ilkbaharda kabarır, kışın orta derecede bir akamı bulunur, yazın oldukça çekilir

Sakarya nehri:

Batı Karadeniz Bölgesi ve çevresinin en büyük akarsuyudur Uzunluğu 824 km, yağış alanı 57 bin km2 dir Bu ırmağın ilgi çekici bir uzanışı vardır: Yukarı kesiminde batıdan doğuya akar, bir dersekle kuzeye döner, Sündiken dağları kuzeyine kadar bu yönde uzanır Buralarda batıdan gelen Porsuk çayını, Doğudan gelen Ankara ve Kirmir çaylarını alır Yine keskin bir dirsekle batıya döner, fakat Bilecik taraflarında kuzeye yönelir, dar ve derin boğazlardan geçer (Geyve boğazı), Adapazarı ovasında uzanarak Karadeniz’e dökülür
Sakarya, başlangıç yerinde büyük kaynaklardan ve küçük derelerden doğar Bu başlangıç yeri Çifteler çevresinde Sakarbaşı adı ile anılır Sakarya bu yukarı kesiminde aldığı kaynak suları ve derelerle büyüyerek bir ırmak görünüşü alır ve kuzeye döner
Bu yolu boyunda doğudan ve batıdan birçok dereleri alan Sakarya, bu arada Eskişehir taraflarından gelen büyük bir kol alır Uzunluğu 326 km olan bu kol Porsuk çayıdır ki, Murat dağından kaynağını alır, boğazlardan geçtikten sonra Eskişehir ovasına girer, şehrin içinden geçer, ovada Sarısu’yu alır ve Sakarya’ya karışır Kışın ve ilkbaharda kabarır, coşkun olarak akar, seviyesi 2 m yükselir, ovada yer yer taşar Yazın ve güzün çekilir Ovayı ve şehri taşkınlardan korumak, sulama suyu sağlamak için Porsuk üzerinde barajlar, regilatör ve setler yapılmıştır
Daha kuzeyde Ankara çevresinin sularını toplanan Ankara çayı, Sakarya’ya dökülür Bu çay yağışlı zamanlarda ve kar erimelerinin ardından birdenbire kabaran ve yer yer taşkınlar yapan, sel rejimli bir akarsudur Yazın suları çok çekilir Yukarı kesimindeki kolları boyunda Çubuk I ve II, Kurtboğazı, Bayındır ve Kusunla barajları yapılmıştır ki, çayı düzenleme bakımından bunlar faydalı olmuşlardır
Daha kuzeyde Kızılcahamam taraflarının sularını toplayan Kirmir çayı, derin boğazlardan geçerek Sakarya’ya dökülür Çay, burada kayalık duvarlar halinde uzanan dimdik yamaçlar arasındaki dar vadiler içinde akar, yer yer hızlı akış yerleri ve çağlayanlar yapa İşte bu çevrelerde iki büyük barajdan biri olan Sarıyar Barajı bitmiş, ötekisi Gökçekaya Barajının yapımı ilerlemiştir Bu barajlar hem su akışını düzenleyici, hem de enerji elde edilmesi bakımından önemlidirler Buradan sonra, Bilecik yakınlarında, Sakarya kuzeye doğru yön değiştirmeye başlar, dağ sıralarını enine keser, dar boğazlara girer, yolu boyunca yer yer hızlı akar, bu arada da Bozüyük çayı, Göynük suyu, Göksu, Mudurnu çayı, Sapanca gölünün ayağı olan Çarksuyu gibi akarsuları alır, sığ ve kumsal bir ağızdan Karadeniz’e dökülür

Susurluk ırmağı

Güney Marmara Bölgesinin akarsuları, hem oldukça kısadırlar, hem de dağınık bir görünüşleri vardır Bunun sebebi de bölgenin küçük olması, yeryüzü şekillerinin çok parçalı bulunması, büyükçe göllerin sıralanmasıdır İlk bakışta bölgenin ve çevresindeki dağlardan buradaki göllere ve Marmara denizine yönelmiş ayrı ayrı çaylar görülür: Kuşgölüne yönelen Kocaçay, Ulubat gölüne dökülen Kirmasti çayı, bu ikisi arasından geçerek Marmara denizine dökülen Susurluk ırmağı, Bursa ovasını geçen Nilüfer çayı Bu uzanış böyle olmakla beraber, bu göllerin ayaklarının ortadaki Susurluk ırmağına dökülmeleri ve Nilüfer çayının da yine bu ırmağa daha aşağılardan karışması ile, denize yakın en aşağı kesimde 20 km boyunda kısa bir ırmak gövdesi oluşmuş bulunur ki, bu ağız bölümü Kocadere adı ile anılır Akarsuların böyle bir uzanışında hem boyunun uzunluğu (321 km), hem de ortada bir akarsu gövdesi durumunda bulunduğunu göz önüne alarak ve Güney Marmara Bölgesinin buna karışan öteki akarsularını onun kolları halinde görerek, bu sisteme “Susurluk ırmağı” denilmektedir
Bu kolların her biri, aslında, ayrı birer çay görünüşündedir Şimdi burada kısaca değinelim Susurluk ırmağı, ilk kaynaklarını Simav gölü doğusundaki dağlardan toplar Sular Simav gölünde toplanır, buradan çay görünüşünde çıkar, batıya uzanır Burada Sındırgı ile Bigadiç arasında bir dirsekle kuzeye döner, Susurluk kasabası doğusundan ve iki gölün arasından geçer, denize kadar hep bu doğrultuda uzanır Kimi kaynaklarda Susurluk yerine bu ırmağa Simav çayı da denilmiştir Aşağı kesiminde Kuşgölünden çıkan bir ayağı (Karadenize) ve Ulubat gölünün ayağını alarak büyür Susurluk ırmağı, yağışlı mevsimlerde çok kabarır, geçtiği ovalarda taşkınlara yol açardı Bunu önlemek üzere ırmağın iki yanında setler yapılmış, eski su baskını tehlikesi azalmıştır Yazın ise, ırmak çekilir, bir dere görünüşü alır, birçok yerlerinde karşıdan karşıya yaya geçilebilecek kadar suları azalır
Bu sistemin ikinci bir büyük akarsuyu Kirmasti çayıdır Bu çay, aşağı kesiminde iki uzun kol alır (Emet çayı, Adranos çayı), M Kemalpaşa kasabasından geçerek Ulubat gölüne dökülür Bu iki çay, yolları boyunda bir çok boğazlardan geçerler Bu bölgede ırmakların boyu kısa, kolları uzundur Emet çayı, Şaphane dağlarından doğar, yolu boyunda derelerle büyür, derin boğazlardan geçer daha uzun olan Adranos çayı, Murat dağından kaynağını alır, Tavşanlı’dan ve Orhaneli yakınından geçer, boğazlara girer çıkar Bütün bu çaylara kışın ve baharda kabarır, ovalara taşar Yazın ve güzün bunlar çok çekilirler
Kuşgölüne dökülen Kocaçay ise Madra dağından çıkar, İvrindi ve Balya çevrelerinde boğazlardan geçer, göle dökülür Gölün Karadere adlı ayağı Susurluk ırmağına karışır
Güney Marmara Bölgesinin bu akarsu ağının bir bölümü olan ve Bursa ovasından geçen Nilüfer çayı, Uludağ’dan doğar, kaynaklarla da büyür, batıya akarak Susurluk ırmağı ağının en aşağı kesiminde bu ırmağa karışır Bu kavşak yerinden denize kadar olan ırmağın adı Kocaderedir Burada Susurluk ırmağı artık genişlemiş, motorlu su taşıtlarının ve yelkenlilerin işleyebildiği bir ırmak olmuş, Karacabey yakınında işlek bir iskelesi bile gelişmiştir Burada en çok akım saniyede 600 m3 ü bulur
Güney Marmara Bölgesinin bu birbirine eklenmiş çayları yanında ve bu sistemin dışında, gönen çayı vardır Kazdağı’ndan çıkan bu su, Gönen ovasını geçer, Marmara’ya dökülür

Bakırçayı:

Ege Bölgesinin büyükçe akarsularından en kuzeydeki olan Bakırçayı, Balıkesir güneyindeki dağlardan çıkar, Ege denizinin Çandarlı körfezine dökülür Uzunluğu 129 km, yağış alanı 3000 km2 kadardır Yazın çok çekilir, yağışlı mevsimlerde kabarır ve taşar Kabardığı zaman akamı saniyede 500 m3ü bulur Taşkınları önlemek için yatağı yer yer genişletilmiştir Buna rağmen bu çayın yatağı çabuk dolmaktadır Köprülerin altı alüvyonlarla dolduğu için kemerler daralmakta, bu yüzden de suları kabarınca çevreye taşmaktadır

Gediz ırmağı:

Ege Bölgesinde, Murat dağından çıkarak batıya akan ve Ege denizine dökülen bir ırmaktır Uzunluğu 350 km, yağış alanı 17500 km2 dir Bulunduğu bölgede Büyük Menderes’ten sonra en büyük ve uzun ırmak Gediz’dir Gediz, iki yandan aldığı kollarla büyür, derin bir vadi içinde akar, Kula’nın kuzeybatısında dar ve derin Gemikayası Boğazına girer ki, Demirköprü barajı ve hidroelektrik santrali bu boğazın sonuna doğru olan Demirköprü mevkiinde kurulmuştur Bu çevrede Gediz, Alaşehir taraflarından gelen Sarıçayı ve daha birçok dereleri alarak büyür Manisa’nın 20 km batısında Gediz, geniş Emiralem Boğazına girer, Foça yakınında denize dökülür 1886 yılına kadar İzmir yakınlarında denize dökülürken deltasını hızla genişletmesi ve körfezi doldurma tehlikesi karşısında şimdiki yerine çevrilmiştir
Gediz’in akım durumunu ölçmek üzere, son yirmi yıl içinde bu ırmak ve kolları üzerinde birçok ölçme istasyonları kurulmuştur Kışları yağışlı, yazları kurak iklimin etkisi altındaki Gediz ırmağı, güzden yaz başlarına kadar bol sulu olup, yaz aylarında çekilir Bu ırmaktan sulamada ve enerji sağlamada faydalanılır
Küçük Menderes ırmağı:
Ödemiş yakınındaki Bozdağ’dan çıkan Küçük Menderes, Ege denizine dökülen ırmakların en küçüğüdür Uzunluğu 140 km, yağış alanı 3000 km2 dir Irmak, uzun bir çöküntü alanı içinde akar, Selçuk yakınlarında bataklık ve küçük göllerin bulunduğu bir ovada, kumsal bir kıyada sona erer Kabarma ve çekilmeleri arasında önemli farklar olan bir akarsudur Birden kabarır, hele kışın pek coşar, fakat kısa süre içinde çekilir Kabarık zamanlarında yatağından bir saniyede 150 m3 su geçtiği halde, çekildiği zaman bazen kuruyacak hale bile gelir

Büyük Menderes Irmağı:

Ege Bölgesinin en büyük akarsuyudur Uzunluğu 529 km, yağış alanı 25000 km2 dir Bu ırmağı büyük kolları vardır: Banaz çayı (170 km), Çine çayı (100 km), Akçay (157 km), Göksu bunlardandır Büyük Menderes, kaynaklarını İç-Ege Bölgesindeki dağlık arazinin türlü yerlerinden alır Murat dağından inen Banaz çayı, Çivril taraflarından uzanan Küfi çayı, Denizli’ye doğru akan Emir çayı ve bunun devamı olan Çürüksuyu alır, Sarayköy çevresinden itibaren uzun ve geniş bir çöküntü hendeğinde yerleşmiş olarak batıya doğru akar Daha ilerilerde Akçay ve Çine çayını alır, Balat ovasını geçer, Ege denizine dökülür Dinar yakınlarında Büyük Menderes’e karışan gür kaynaklar ırmağa bol su katarlar Irmağın yukarı kesiminin kolları, yer yer dar ve derin boğazlardan geçer, bazı bölümlerinde hızlı akarlar Bu boğazlar kimi yerde 10 mye inecek kadar daralı, çok dik yamaçlı sarp kayalar yüzlerce metre uzanır Bu yukarı kesimlerinde yatak eğimi çok olduğundan ve yer çağlayanlar da bulunduğundan, önemli bir enerji kaynağıdırlar Bu yüksek yerlerden 100 m yüksekliğindeki ovaya inen ırmak, buradan denize kadar olan 200 kmlik bölümünde 0-10 km genişliğindeki uzun çukurlukta bir ova ırmağı özelliğinde akar Burada eğim son derece az olduğundan, ırmak yolu boyunca biriktirdiği alüvyonlar arasında, düzgün biçimli pek çok kıvrıntılı yollar çizmiştir ki, dünyaca ünlü olan bu büklümlere “Menderes” adı verilmiştir
Büyük Menderes’in Sarayköy’den yukarıda kalan kesiminde sular Ocak ayında kabarmaya başlar, bu kabarma gittikçe artar, Mayısta en kabarmış seviyesini bulur Haziranda sular çekilmeye başlar, Ağustosta en çekilmiş seviyesini gösterir Büyük Menderes’in akışında oldukça düzenlilik vardır Bunun nedeni, bu ırmağın Karakuyu bataklığı ve Işıklı gölü barajı da bu düzenli olmaya yardım etmiştir Dinar ile Sarayköy arasında yaz aylarında ırmağın genişliği 40 m, derinliği 1-15 m dir Nazilli’den Söke’ye kadar ırmak 100 m genişlik gösterir Derinliği 1 metreden aşağı inmiş bulunur Bu bölümünde ırmak, çok salınarak akar, düzgün biçimli mendereslerini bu kesimde çizmiş bulunur
Bol yağmurların yağdığı aylarda ve dağlardaki karların eridiği sıralarda Büyük Menderes 2 m kabarır, ovaları sular basar, geçici birçok göl ve bataklıklar belirir Bu kabarmalar, Sarayköy’den yukarıda zararlı olmaz, buradan sonraki ovalar bölümünde zarar verici olur: Kış ekimi yaptırmaz, böyle yerlerde suların çekilmesinden sonra yaz ekimi yapılır Pek eski çağlardan beri Büyük Menderes alüvyon biriktirmeleriyle büyük bir delta meydana getirmiştir Irmağın ağzı günümüzde de her yıl denize doğru 10 m ilerler Bu yüzden eski bir körfezin önü kapanarak Bafa gölü oluşmuş, Söke’nin güneybatısındaki eski Priene ötelerine kadar sokulmuş bulunan 300 km2 den büyük eski bir körfez dolmuş, son 2-3 bin yıl içinde kıyı deniz girintisinin bir kısmı ova olmuştur ki, buraya Balat ovası denir Böylece, eski deniz kıyısı ırmağın şimdiki ağzından 20 km içeride kalmıştır Bu eski körfezin yavaş yavaş dolması ile eski limanlar içeride kalmış, eski adalar ova ortasında birer tepe olmuştur Bugün Balat köyünün bulunduğu yerdeki Millet, Eskiçağda işlek ve bir deniz limanı iken, günümüzde 10 km içeride kalmıştır
Büyük Menderes nehri ile kollarından sulamada faydalanılmaktadır: Çürüksu boyu sulamaları, Nazilli-Feslek ve Akçay sulamaları, Yenice-Sarayköy, Nazilli-Aydın, Aydın-Söke, Çine sulamaları bunlardandır Irmak ve kolları boyunda çeşitli sulama tesisleri (seddeler, Keme baraj ve hidroelektrik santrali, Kayırlı-Çine baraj ve hidroelektrik santrali projesi, Dayılar bent ve santrali) işlerine girişilmiştir Böylece hem su taşkınlarından korunmak, hem de sulama suyu ve enerji elde etmek yoluna gidilmiştir

Ergene ırmağı:

Trakya’nın çok yerinin sularını toplayarak Meriç nehrine dökülen bir akarsudur Uzunluğu 280 km, yağış alanı 14000 km2 dir Kaynaklarını Yıldız dağlarından alan, yolu boyunca her iki yanından gelen birçok kollarla beslenen bu ırmak, Ergene teknesi içinde doğu-batı doğrultusunda akar, ipsala yakınında Meriç nehrine dökülür Ergene ırmağı, Meriç’in, bütünü ile, Türkiye topraklarında bulunan büyük koludur Yağışlı mevsimlerde ve ani kar erimelerinden sonra, Ergene ırmağı coşkun olarak akar, düzlüklerde taşar, hele Uzunköprüden aşağıdaki ovayı sular altında bırakır Karsazlık denilen yerde ise devamlı sazlık ve bataklıklara yer verir Bu sazlıklardan çıktıktan sonra Meriç’e karışır
Ergene ırmağının döküldüğü Meriç nehri 515 km boyunda büyük bir akarsudur Bu nehir, Bulgaristan’ın Rila dağlarındaki Çadır tepesinden doğar, Filibe’den geçer, Edirne yakınlarında Batı Trakya’dan gelen Arda çayını ve Bulgaristan’dan gelen Tunca ırmağını alır Bunlardan Tunca ırmağı, Türkiye-Bulgaristan sınırından sonra, Meriç nehrine karışacağı yere kadar, 61 km lik yolu boyunca topraklarımızdan geçer Edirne şehrimiz, Tunca ırmağının Meriç’e döküldüğü kavşak yerinin hemen kuzeyinde ve Tunca’nın batıya doğru büklüm yaptığı yerdedir Bu çevredeki Meriç büklümünün bir bölümünde nehir, topraklarımızdan geçer Geri kalan yerlerinde Türkiye ili Yunanistan arasında sınır teşkil eder Ana çizgileriyle kuzeyden güneye doğru uzanan Meriç nehri bu kesimde az eğimli bir yatak içinde akar, Enez ilçe merkezimiz yakınında Ege denizine dökülür

Dalaman ırmağı:

Akdeniz Bölgesinin batı sınırına yakın bir yerde akan ve Köyceğiz ile Fethiye arasındaki yerlerden geçerek Akdeniz’e dökülen büyük bir akarsudur Bunun için buna Dalaman çayı denildiği gibi, Dalaman ırmağı da denir Yeşilgöl dağından Akdeniz’e kadar olan uzunluğu 186 km, yağış alanı 4500 km2 dir Dalaman ırmağı, Gölhisar gölü çevresindeki dağlardan beslenir, buralardan gür kaynakları alır Bütün bu sular Gölhisar ovasında birleşerek Dalaman ırmağını meydana getirirler Irmak, yukarı kesiminde, Acıpayam ovasına doğru az eğimli bir plato akarsuyu olarak akar, bundan sonra orta kesiminde dar ve derin vadilerin içine girerek coşkun şekilde yoluna devam eder Burada 8 km lik bir kesimde 220 mlik su düşüşleri vardır Bu kesimde baraj ve hidroelektrik santralleri planlama çalışmaları yapılmıştır Aşağı kesiminde ise az eğimli yerlerden geçerek denize dökülür
Dalaman ırmağı ilk büyük kaynaklarını Söğüt gölü ile Dirmil yaylalarından alır Çoğu gür olarak çıkan karstik kaynaklar, Gölhisar ovasında birleşince ırmak büyür Acıpayam yakınlarına kadar birçok kaynakları ve dereleri alır, burada keskin bir dirsekle güneybatıya yönelir Burada Dalaman’ın özelliği değişir: Vadisi pek derinleşir, sarplaşır, dar boğazlar belirir, sular çok hızlı akar Burada da birtakım dereleri ve çayları alanı, Akköprü’de genişliği 50 m yi, derinliği 1 myi bulur Daha sonra ırmağı, sürüklediği alüvyonları yığarak genişlettiği Dalaman ovasına girer Irmak, yazın fazla çekilmez, hatta gür akar Ekim’den Haziran’a kadar süren yağışlı devrede çok güçlü bir ırmak görünüşünde kabarık olarak akar Bu sırada derinliği 2-3 myi bulur Çok kabarık zamanlarında Akköprü’nün bile üzerinden geçilemediği olur Eskiden keresteler bu coşkun sulara atılarak deniz kıyısına indirilirdi Irmaktan sulama bakımından da faydalanılır Denizden biraz içerilere kadar motorlar işler

Eşen çayı:

Güneybatı Anadolu’nun başlıca akarsularından biridir Uzunluğu 120 km, yağış alanı 1200 km2 dir Çayın kaynakları, kalker yapılı Kızılcadağ ( 2600 m) dadır Bu çevrenin dağlarından ve Yazır gölünden (1500 m) inen derelerle beslenen çay, daha sonra birçok gür kollarla beslenerek, Seki ovasına iner Yukarı kesiminde eski bir teknenin alüvyonlu düzlüklerinde ve az derinde akar Bundan sonra dar ve derin, dik yamaçlı ve kapız, kısık gibi adlarla anılan boğazlara girer Burada çay, 20 km ye yakın bölümünde, boğaz boyunca gitmenin çok güç olduğu, bazı yerlerinin güneşi bile güç gördüğü, birbirini ardınca çağlayanların sıralandığı bir boğazlar dizisinden geçer buralara yer yer Karanlık-içi adı verilmiştir Bu boğazlarda dere ve kaynak sularını da alan Eşen çayı, bir ırmak görünüşü almış bulunur
Yukarı kesiminin bu dar boğazlı bölümünün bittiği yerdeki Örenköyü yakınından sonra Eşen çayı, doğudaki ve batıdaki dağlardan inen birçok kaynak sularını ve dereleri alır, genişlemiş vadisi içinde akar Buradaki kollarından Akçay, zaman zaman çok kabararak coşkun aktığından, burada Deliçay adı ile anılır Daha sonra Eşen çayı, uzun yolu boyunca, geniş vadi tabanı alüvyonlarla dolmuş düzlükler arasında güneye akar, yeni kollarla büyür, Çayağzı denilen yerde denize dökülür Bu çevrede geniş bir delta ovası gelişmiştir Eskiçağda, zamanımızdan 2500 yıl önce, şimdiki Kınıköyü yakınında harabeleri bulunan eski Ksanthos şehri, gemilerin yanaşabildiği bir kıyı yerleşmesi iken, bugün deniz kıyısından 8 km içeride kalmıştır
Eşen çayının suları boldur Bunun nedeni, bu çayın suların topladığı bölgede birçok gür karstik kaynakların çıkması, kışın yükseklere bol olarak kar yağması ve alçak yerlere bol bir şekilde kış yağmurlarının yağmasıdır Eşen çayında zaman zaman ani kabarmalar ve taşkınlar olur, sular çayın aşağı kesimindeki ovalara yayılır Çaydan, sulamada faydalanılır Önceleri kereste taşınmasından da yararlanılmıştır Şimdi bunun yerine kamyonlarla taşınmaktadır

Demre çayı:

Güneybatı Anadolu’da, Kaş ile Finike arasındaki yerlerden geçen ve Kale bucağı yakınında denize dökülen bir akarsudur Uzunluğu 65 km dir Sularını topladığı alan oldukça geniş ise de, çok yeri kalker yapılı kuru dağlarla çevrilmiş bir tekne biçimi gösteren bu akarsuyun akışı düzensizdir Bu çayın toplanma alanının çevresinde 2000 m den yüksek birçok dağlar uzanır Bu dağların önünde 250-300 m yüksekliğinde tam bir tekne biçimli bir arazi uzanır ki, buraya Demre ovası denir Çevreden inen çoğu cılız ve yaz aylarında da kuruyan dereler, burada birleşir, meydana gelen Demre çayı bundan sonra uzun ve derin bir boğaza girer Buraya Demre Boğazı denir 20 km den uzun bu boğazdan sonra Gökyazı ovasına uzanır ki, burası çayın deltasıdır Yaz aylarında Demre çayı, denize ulaşamayacak kadar çekilmiş bulunur

Alakır çayı:

Buna Alağır çayı da denir Güney Anadolu’da Finike körfezine dökülen birbirine paralel uzanışlı akarsulardan biridir Uzunluğu 60 km dir Bu çay, kaynaklarını bol yağışlı Beydağlarının Kuzey bölümünden alır, yer yer dar bir vadide hızla akar, genişlemiş bölümlerden de geçer, bir birikinti ovasından geçerek Akdeniz’e dökülür Alakır çayı, kısa ve yağış alanı küçük (600 km2 ) bir akarsu ise de güçlü olması, yer yer dar boğazlardan geçerek hızlı akışlar göstermesi, yılın çok zamanında gür akması bakımından önem kazanır Alakır çayı, daha çok, gür kaynaklarla beslenir (yalnız yukarı kesiminde yedi kaynak) Ayrıca gür dereleri alır Kışın ve ilkbaharda coşkun akar, yazın ve güzün de bir çay görünüşündedir Bu sıralarda kereste taşınır, kışın ise deli aktığından bu taşıma yapılmaz Çaydan ovada sulamada faydalanılır Hem sulama bakımından daha çok faydalanmak, hem de su taşkınlarından korunmak içi Alakır çayının elverişli bir bölümünde baraj gidilmiştir

Düden çayı:

Antalya şehrinin doğusundan geçen bir akarsudur Her ne kadar, yerin üstünde görülen bölümü 15 km kadar bir uzunluk gösterirse de, gür suları ve karakteristik bir su toplama alanı ve akış şekli bulunması bakımından, Güney Anadolu’nun önemli sularındandır Bazı bölümlerinde yeraltından geçen, bazı bölümlerinde de yerüstünde akan bu çay, kalker yapılı bir arazide geniş bir sahadan gelen sularla beslenir, yaz ve kış bol suları ile akar Antalya’nın 40 km kuzeybatısındaki Kestel gölü ve çevresinin yeraltına dalan suları, Antalya’nın 30 km kuzeyindeki Kırgöz denilen yerde dağın dibinden göz göz kaynar, hemen o çevrede bataklıklar yapar, buradan bir yatağa girer, 2 km Güneydoğu’da geniş bir çukurluk olan Kırkgöz’e gürültülerle batar Bu batan sular Antalya’nın 10 km kuzeydoğusunda, Varsak köyünde dik bir yamacın dibinden fışkırır, uzunca bir kapalı çukurluğu geçer, ileride yine kayaların içine büyük gürültülerle dalar 3 km kadar yeraltında aktıktan sonra Düdenbaşı adı verilen yerde büyük kaynaklar halinde yüze çıkar ve buradan 15 km lik bir çay olarak denize ulaşır Antalya’nın kıyı yarlarından 20-25 m yükseklikten çağlayanlar halinde denize dökülür Düden çayının suları kışın artar, yazın da azalmaz Antalya’nın caddelerinden arklar içinde geçen, bahçeleri sulayan ve bütün bu çevreye güzellik veren sular bu çaydan alınmıştır

Aksu çayı:

Antalya’nın doğusunda denize dökülen bir çaydır Uzunluğu 136 km dir Kaynaklarını Isparta yakınındaki Akdağ’dan (2276 m) ve Davras dağından (2635 m) alır, güneye doğru akar, Kovada gölüne dökülen ve buradan dibe dalarak daha ilerlerden çıkan Eğridir gölünün sularını da alan bu akarsu, daha güneyde kendisinden güçlü Göksu deresini aldıktan sonra Aksu adı ile denize kadar uzanır Aksu çayı buralarda bir ırmak görünüşündedir Yolu boyunca birçok boğazlardan geçer aksu çayı, hemen bütün yıl boyunca gür akışlıdır En az su geçirdiği yaz sonu, güz başı süresinde bile karşıdan karşıya hemen hemen geçit vermez Fakat aşağılarda su sarfiyatı dolayısıyla gücünden kaybeder, orta derecede bir çay görünüşü alır Kışın ve ilkbaharda ise coşkun bir ırmak gibidir: Saniyede geçirdiği su miktarı 140 m3’ü bulur Aksu, sağnak halindeki yağmurlardan hemen sonra kabarır, düzlükleri sular basar, bulanık akar, kıyı yakınına çok alüvyon yığar Bazı kesimlerinde kereste taşınır ve sulamada faydalanılır Aksu çayı vadisinin yukarı kesimindeki son derece dar ve derin, uzun boğazlar alanlarında baraj yerleri tespit edilmiştir Bu gibi yerlerde çay çok hızlı akar ve yer yer çağlayanlar yapar

Alıntı Yaparak Cevapla