Yalnız Mesajı Göster

Türkiyenin Akarsuları Ve Vadileri

Eski 10-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiyenin Akarsuları Ve Vadileri



Fırat nehri:
Ana kaynaklarını Doğu Anadolu dağlarından alan, Türkiye topraklarından geçtikten sonra Suriye ve Irak topraklarına giren ve Dicle nehri ile birleşerek geniş Şatt-ül-Arab adlı kısa boylu nehri meydana getiren ve Basra körfezine dökülen bir nehirdir Topraklarımızdaki uzunluğu Erzurum’un Dumlu dağından Suriye sınırına kadar, 971 km ve Murat ırmağı kaynağından Suriye sınırına kadar 1263 km dir Bütünü ile uzunluğu ise 2200 km sayılır Sularını topladığı alanlar çok geniş yer tutan Fırat, Türkiye’nin en büyük yağış alanlı nehridir Bu alan içinde Fırat nehri, Ağrı ilinin Diyadin çevresinden (Muratbaşı tarafları) ve Erzurum ile Erzincan’dan Uzunyayla’ya, Van gölü batısındaki dağlardan Muş-Elazığ-Malatya’ya, buradan Gaziantep-Birecik güneyine ve Nusaybin taraflarına kadar çok geniş bölgelerin (yüksekliği ortalama 1000-3000 m) sularını toplar, yüksek ve karlı dağların suları ve birçok gür kaynaklarla beslenir Fırat nehrinin çok uzun ve gür akışlı birçok kolları vardır Bunlardan her biri de birer ırmak görünüşündedir Başlıca iki ana kolu Murat ırmağı ve Karasu ırmağıdır Yine birer ırmak veya büyük çay özelliğinde olanlar arasında Tohma suyu, Peri suyu, Çaltı suyu, Munzur suyu ve başkaları vardır
Fırat, Türkiye’nin dağlık ve kar yağışlarını çok alan, yıllık yağış tutarı pek az sayılmayan (ortalama 50-80 cm) bölgelerinden beslenerek geçtikten sonra, güneyde sınırlarımız dışına çıktığı zaman artık alçak ve kurak (yıllık yağış tutarı hudutlarımıza yakın yerlerde 25-35 cm, daha güneydeki geniş çölde 15-20 cm, buharlaşma pek fazla) yerlerden geçer uzun yolu boyunca burada artık besleyici kol alamaz olur ve Doğu Anadolu’dan aldığı güç ile geniş bir kurak bölgeyi (çölü) geçme durumunda bulunur Bu arada Suriye’nin kuzeyinde bu nehre karışan Sacir suyu da yine Türkiye topraklarından (Gaziantep taraflarından) beslenerek buraya iner Böylece Fırat nehrinin esas kaynakları ve beslenme yerleri Türkiye’dedir
Fırat’ın kaynak kolu olarak, çoğunca, Karasu ırmağı alınmış, nehrin uzunluğu da buna göre hesaplanmıştır Böylece, karasu ırmağından daha uzun olan Murat ırmağı, nehrin büyük bir kolu sayılmıştır Bu ırmaklar sistemi içinde Fırat adının verildiği yer bakımından da kesin bir ölçü bulmak güç olmuştur Bazı hallerde Karasu ırmağı, Murat ırmağının birleştiği Keban yakınından itibaren “Fırat nehri” adı kullanılmıştır Birçok hallerde de Erzincan ovasını geçen Karasu ırmağı, buradan başlayarak “Fırat nehri” adını almıştır Buna göre, Erzurum taraflarından gelen karasu ırmağı, Fırat nehrinin başlangıç kolu sayılmıştır Bütün kolları ile Fırat nehri, Doğu Anadolu’nun büyük ovalarından (Erzurum, Erzincan, Muş ovaları) ve yüksek dağlar arasındaki derin birçok boğazlardan geçer, yer yer ağır akar, birçok kesimlerinde ise hızla akarak çağlayanlar yapar Nehrin genişliği kimi yerinde 100 m yi bulur, kimi yerinde yüzlerce metrelik genişlikte bulunur, boğazlarda yer yer daralır Derinliği, yerine göre değişir, çoğunca 2-3 m, kimi yerinde ise 5-8 m derinlik gösterir, çekilmiş zamanında bile geçit veren yerleri pek az bulunur
Fırat nehrinin yukarı kesimi olan Karasu, Erzurum ovasının kuzeydoğusunda Dumlu dağından (3000 m) doğar, gür kaynaklarla beslenir, Erzurum ovasından ve Aşkale Boğazından geçer, Tercan ovasından Tuzla suyu’nu alır, ünlü Sansa Boğazına sokulur, Erzincan ovasından geçer, Kemah Boğazında uzanır Buralarda Çaltı suyu’nu alır, dar ve derin boğazlar içinde akarak ve güneye doğru bir dirsek çevirerek yoluna devam eder, Keban yakınında Murat ırmağı ile birleşir Kaynak yerinden bu birleşme yerine kadar olan uzunluğu 460 km ye yaklaşır
Fırat’ın en büyük değerlerinden biri, elektrik enerjisi elde etme imkanlarının çokluğudur Bu nehir boyunda baraj yapımına elverişli birçok yerle vardır Bu değerinden faydalanılarak, Türkiye’nin ve Orta Doğu ile balkanların en büyük barajlarından biri olan Keban Barajı bu nehir üzerinde kurulmaktadır
Fırat’ın ana gövdesi değerinde bulunan Murat ırmağı, bu büyük nehrin başlıca koludur Yağış alanı ve taşıdığı su miktarı bakımından Karasu’dan daha büyüktür Buna “Murat nehri” de denir Fırat nehrine bol su taşır: Normal olarak saniyede 100-150 m3, kabarmış olduğu zamanlarda 500-600 m3, çok kabarmış zamanlarında 1000-1500 m3 ve daha fazla, En çok çekilmiş olduğu zamanlarda bile, 50-75 m3 su taşır Nisbeten çekilmiş bulunduğu zaman, yaz ortalarından Mart’a kadar sürer Bunun nedeni, bu ırmağın beslenme yerlerinin geniş ölçüde yüksek dağlarda bulunmasıdır Bu dağlara kar yağışı çok olur Bu karlar yaz ortalarına kadar eriyebildiği kadar erir ve böyle zamanlarda Murat ırmağının yatağından bol su geçer, ırmak kabarır (Nisan ve Mayısta saniyede 1000-1500 m3, Haziranda 300-600 m3) Temmuzda normal bir akış olur, daha sonra suları çekilir (Ağustos-Kasımda saniyede 60-80 m3)
Murat ırmağı, Van gölü kuzeyinde ve Ağrı ilinde Murat başı adı ile anılan bölgeden doğmuştur Karaköse’ye kadar birçok kollarla, bu arada Eleşkirt ovasından gelen Şiryan çayını alarak büyür ve daha buralarda ırmak görünüşü alır Karaköse güneyinde Hamur boğazına girer, Malazgirt ve Bulanık yakınlarından geçerek Muş ovasına iner, burada Nemrut dağından gelen Karasu deresini alır, derin ve dar Genç Boğazına girer Buralarda Murat, gür bir ırmaktır Genişliği 50-80 m yi bulur, derinliği 2-3 m dir Daha ileride zaman zaman çok deli akan Göynük çayı’nı alan Murat, Elazığ bölgesine bir ırmak görünüşündeki Perisuyu nu alır Bu suyun yukarı kesimi, Bingöl ve Şakşak dağlarından (3000 m) kaynaklarını alır, Elmalıdere (115 km) adı ile anılır, orta kesiminde Büyüksu adı ile devam eder, aşağı kesiminde Perisuyu adı ile akar Perisuyu’na çok gür akışlı Munzur suyu karıştığı zaman bu akarsu bir ırmak özelliği kazanır Perisuyu, türlü yerlerinde karlı dağlardan ve gür kaynaklardan beslendiği için yazın da bol akışlıdır (saniyede 50-100 m3, coşkun zamanlarında 200-300 m3) Buradan Keban yakınındaki kavşak yerine kadar Murat, bir ırmak özelliğinde, geniş ve derin olarak akar
Karasu (bir başka deyişle Yukarı Fırat), Murat ırmaklarının Keban yakınında birleşmelerinden asıl Fırat nehri doğmuştur Bu birleşme yerinden sınırlarımıza kadar bu nehre daha birçok çaylar ve dereler katılır (yolu boyunda birtakım çağlayanların ve bu arada Aşudu çağlayanlarının bulunduğu Tohma çayı ile Cendere suyu, Göksu), yerine göre pek genişleyen derin bir nehir olur ve meselâ Birecik kasabası önünde karşıdan karşıya geçebilmek için 700 m uzunluğunda Birecik köprüsünü kurmak zorunluluğu belirmiş bulunur Bu köprüden, önceleri nehirden ilkel birtakım sallar ve dibi düz mavna biçimli taşıtlarla karşıdan karşıya yük ve yolcu taşınırdı Bu kesimde ortalama akım saniyede 800-900 m3, en çok akım 5000 m3 olmuştur Çok kabardığı zamanlarda nehrin seviyesi 5 m den fazla yükselmiştir Bu durumu ile Fırat, Türkiye’nin en kuvvetli nehridir Yıl içindeki beslenme durumu bakımından oldukça düzenlilik gösterir: İlkbaharda ve yaz başlarında kabarmaları ağır ağır olur, yazın ve kışın da suları yine boldur Bu nehrin Türkiye’deki yukarı ve aşağı kesimlerindeki karla beslenme ve yağmurla beslenme durumları birbirini tamamlar Kışın Elâzığ’dan yukarıdaki beslenme alanında kar yağışı ve fazla soğuklar hüküm sürer Bu nedenle bu mevsimde Karasu ve Murat ırmaklarının beslenmeleri azalır Bu sıralarda aşağılarda, daha çok, yağmurlar yağar Buralardaki dereler Fırat’ın çok çekilmesini önler Mart’tan sonra nehrin beslenme bölgesindeki karlar yavaş yavaş erir, Fırat kabarmaya başlar Fırat çok yerinde derin vadisi içinde aktığından yolu boyundaki taşkına uğrayan yerler pek geniş olmamıştır
Sınırlarımız dışına çıktığı zaman Fırat, önce yarı kurak, daha sonra iyice kurak bölgelere girmiş bulunur Burada suyu azalır, yatağı daralır ve derinliği 1 metreye iner Hele burada bataklık yerlerdeki yayılması bu yoksullaşmayı daha da artırır Ancak, Doğu Anadolu dağlarında karların erimesine ve yağmur mevsimine bağlı olarak ilkbaharda nehrin suları geniş ölçüde artar, güzün ise yine suları çekilir: Ekim’de akımı saniyede 400 m3 kadar olur Bunun için, Fırat’ın kurak kesimindeki Mezopotamya’da bentler yardımı ile sulama işlerini yürütmek gerekmiştir Tarihin pek eski çağlarından beri, Mezopotamya’ya taşıdığı su ve özlü topraklarla hayat veren başlıca varlık, kaynaklarını Doğu Anadolu’dan almış bulunan Fırat ve Dicle nehirleridir

Dicle nehri:

Ana kaynaklarını Doğu Anadolu dağlarından alan, birçok kaynak kolları ile Türkiye topraklarından beslenerek geçtikten sonra, Irak topraklarına giren ve Fırat nehri ile birleşerek, çok aşağılarda Şatt-ül-Arab denilen kısa boylu nehri meydana getiren bir nehirdir Elâzığ yakınındaki Hazar gölünden Türkiye-Irak sınırına kadar olan uzunluğu 523 kmdir Bütünü ile uzunluğu ise 1900 km dir Dicle nehrinin hemen bütün ana kolları Türkiye topraklarındadır: Muş ve Van gölü güneyindeki yüksek dağlardan inen birçok ırmaklar ve çaylar, Hakkâri dağlarından inen Büyük Zap Daha aşağılarda ise hemen sadece iki kol alır: Batı İran dağlarından inen Küçük Zap ve Zağros dağlarından çıkarak Bağdat yakınında Dicle’ye karışan Diyâle Bunlardan sonra nehir çok kurak yerlerden geçer
Dicle, nehri, Hazarbaba dağından gür bir kaynaktan çıkar, Hazar gölünün suları ile de beslenir Maden kasabasına doğru derin vadiler içinden geçerek, buradan sonra Maden suyu adı ile söylenir ki, Dicle’nin başlangıç kolu budur Daha aşağıda Debin çayı’nı ve başka dereleri alarak büyür, Diyarbakır önlerinde 120 m uzunluğundaki bir köprüden geçen bir ırmak görünüşü almış bulunur Dicle, buradan doğuya dönerek akar, buradaki 140 km yi bulan kesiminde, özellikle kuzeydeki yüksek dağlardan inen, birçok kuvvetli ırmak ve çayları alarak daha da büyür: Ambar çayı, Kuruçay, Pamuk çayı, Salat çayı, Batman suyu, Garzan suyu (Yanarsu), Botan suyu, Hizan çayı, Reşan çayı Bu kesimde, güneydeki Mazı dağından Göksu’yu alır Bir kısmı gür ve ırmak görünüşünde olan bu çaylar, çok yerlerinde dar ve derin boğazlardan geçer, hızla akar, yer yer çağlayanlar yaparlar
Bunlardan batman çayı (170 km) kaynaklarını Muş ve Genç arasındaki dağlardan (2500 m) alır, başka derelerle büyür, Silvan’ın doğusunda ırmak görünüşü alır Burada çayın genişliği 70 m, derinliği 1 mden çoktur Yağış alanı 5000 km2’yi bulur İlkbahar ortalarında Batman çayı kabarır, seviyesi 2-3 m ye çıkar Dicle’ye döküldüğü yere kadar uzun ve genişçe bir düzlükten geçer Çok yerinde derinde aktığından sulama bakımından pek faydalanılamaz Silvan’ın 17 km güneyindeki taş köprü 175 m uzunluğundadır Aşağı kesiminde iki kıyı arasında kayıklar işler
Dicle’ye bu orta kesiminde kuzeyden karışan önemli bir kol da Yanarsu çayı (Garzan çayı) dır Uzunluğu 200 km yi bulur Kaynağını Muş güneyindeki dağlardan alır Sularını topladığı bölge 2500 km2’yi geçer Yanarsu çayı, yılın birçok aylarında gür akışı ile bir ırmak görünüşündedir Yazın bile büyükçe bir çay olma durumunu kaybetmez İlkbaharda ve yaz başlarında beslendiği dağlardaki karların erimesi ve yağmurlarla kabarır, bu sıralarda yatağından saniyede 200 m3’e kadar su geçer, hattâ Mayıs’da 350 m37ü bile bulur Öteki aylarda ise çoğunca 40 m3’e kadar su geçer
Bu kesimde Dicle’ye karışan en büyük kol Botan çayı’dır Bu çay, Van gölü güneyindeki dağ sıralarının güney yamaçları ile Siirt’in doğusunda uzanan dağların kuzey yamaçları arasında kalan geniş bölgenin sularını toplayıp Dicle’ye boşaltır Uzunluğu 240 km olan, yağış alanı 8000 km2’yi bulan, birçok büyük kolların birleşmesinden doğmuş olan bu çay, yılın çok zamanında tam bir ırmak görünüşündedir Botan çayı, kaynaklarını Van ile Hakkâri arasındaki yüksek dağlardan alır, önce Norduz çayı adı ile batıya doğru akar, daha sonra büyüyerek Şatak çayı adını alır, yine birçok gür akışlı derelerle beslenir, Botan çayı adı ile Siirt’in 25 km güneybatısında Dicle nehrine dökülür Yüksek dağlardaki kaynaklarla, kar örtülerinin ağır erimesi ile ve yağmurlarla beslenen bu büyük çay, her mevsimde bol suludur İlkbahardan yaz ortalarına kadar geçirdiği su saniyede ortalama 100-300 m3’dir Nisan-Haziranda bu miktar 400-600 m3, mayısta 700-1000 m2’i bulur, hattâ ara sıra bunu da geçtiği olur Böyle zamanlarında Dicle’den de büyük bir ırmak görünüşündedir En çekilmiş olduğu yaz sonu ve güzün bile derinliği yine 1 m den çoktur ve yatağındaki su miktarı 60-80 m3’den aşağı düşmez Bu ırmağın birçok yerlerinde hidroelektrik tesisleri kurma incelemeleri yapılmıştır Kıyıdan kıyaya ancak kayıkla geçilebilir Botan ırmağı çok yerinde dar ve derin, dik inişli vadilerden geçer Yolu boyunda alçak düzlükler azdır ve sulamada yararlı olamamıştır
Botan ırmağının Dicle’ye karıştığı yer yakınında Dicle nehri keskin bir dirsekle güneye döner, yine birtakım dereleri alır, Cizre’den Irak sınırına kadar Türkiye-Suriye sınırından geçer ve artık Kuzey Irak tepelik arazisine girer
Bu sınır alanlarında, Dicle’ye yine kaynakları ve yukarı kesimleri Türkiye arazisinde bulunan Habur çayı karışır Aşağı kesiminde Türkiye-Irak sınırından geçen Habur çayı, dağlık yerlerden beslenen gür sulu ve bol akışlık bir akarsudur Bu dağlardaki karların eridiği ilkbaharda ve yaz başlarında suları çoğalır, ırmak kabarır Yaz sonu ve güzün bile oldukça bol sulu akar Habur, kuzeyden inen Hezel Suyu’nu alarak büyür Hezil suyu, aşağı kesiminde Türkiye-Irak sınır boyundan geçer, bu da güneydeki dağlarımızın kar suları ve yağmurları ile beslenir
Dicle nehri Habur çayını da aldıktan sonra sınır dışında akar, burada artık geniş düzlüklerde uzanır Bu kesimindeki yolu boyunda, Musul şehrinin güneydoğusunda, Dicle’ye Büyük zap ırmağı karışır Bu ırmak, Botan ırmağı kadar güçlüdür Genişlediği yerlerde eni 80-100 myi bulur Çekilmiş zamanında (Ağustos sonu, Eylül) bile derinliği 1 m den çoktur Birçok dar boğazlardan geçer Kaynaklarını Van doğusu dağlarından alan, Sat dağlarından (3000-3800 m) ve Şemdinli çevresi dağlarından beslenen Büyük Zap ırmağının Türkiye’deki yukarı kesimi (Miremir dağından Türkiye-Irak sınırına kadar) 190 km dir Kaynağından Dicle’ye karıştığı yere kadar olan uzunluğu ise 400 km yi bulur Büyük Zap, Türkiye arazisinden çıktıktan sonra Musul şehrinin 40 km güneydoğusunda Dicle’ye dökülür Büyük Zap ırmağı, Türkiye’nin güneydoğu bölümünün yüksek dağlarının sularını toplayan ve çok yerinde derin boğazlardan geçen büyük bir akarsudurv an doğusu dağlarından inen ana koldan başka, yine bol akımlı ve gür akışlı çaylarla gücü artar Bu çaylardan biri Yüksekova ve çevresinin sularını toplayan ve Buzul dağları (Cilo dağları) kuzeyinde Zap nehrine karışan Nehil çayı, yine bu dağların buzulları ile beslenen Akus çayı, Sat ve Cilo dağlarının buzul ve kar sularını toplayan ve bu iki dağ arasında akarak Dağlıca’nın (Oramar’ın) epeyce güneyinde sınırımız dışına çıkan İnci çayı, Şemdinli çevresi dağlarının sularını toplayan Şemdinli çayı ve Karadağdan inen güçlü dereler bunlardandır Böylece, bir bölümü Irak topraklarında bulunan Büyük Zap ırmağının yukarı kesiminin hemen hemen bütün gür akımlı kolları Türkiye arazisindedir Buradaki bol kar yağışlı yerler ve buzullarla, kalıcı karlarla örtülü yüksek dağlardan beslenmektedir Bu ırmağın Türkiye arazisindeki bütün kolları, gür suları ve dar vadileri, boğazları, sayılamayacak kadar çok çağlayanları ile önemli birer enerji kaynağı değerindedir
Dicle’nin Türkiye’deki yağış alanı, Fırat’a göre dar sayılırsa da, bu nehri besleyen birçok kollar yine Türkiye arazisindedir Su toplama alanı Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin su toplama alanları kadardır (38000 km2) Dicle’nin kaynak bölümü ile Botan ırmağı arasındaki yerlerde karışan kollarında ilkbaharda sular kabarır, bu kabarma yazın da sürer, yaz sonu ile güzün suları oldukça çekilir Yağmurlarla beslenme durumunda olan yerlerinde bu yağmurlara bağlı kabarmalar olur Dicle’nin kollarının çoğu yüksek dağlara uzandığından, yıl içinde uzunca bir süre karların çok yağdığı dağlardan beslenen dereler ve çaylar yazın da bol sulu akarlar
Dicle nehri ve kolları önemli birer su-gücü kaynağı ve sulama değeri taşıyan akarsulardır Güneydoğu Anadolu’nun nispeten az yağışlı, fakat çok verimli toprakları sulamalarla verimini artırabilir Bunun için topraklarımızdaki Dicle’nin aşağı ve orta kesimlerinde, birbiri ardınca sıralanan birçok baraj etütleri yapılmış, bir kısım barajlar da inşa edilmiştir Bunlar arasında Diyarbakır’ın 25 km kuzeybatısındaki Devegeçidi Barajı ile Mazı dağının güneyindeki dağlardan inen Göksu (100 km) üzerindeki baraj söylenebilir Aynı şekilde, hemen bütün aşağı ve orta kesimlerinde Fırat ve Murat boylarında da birçok baraj projeleri yapılmış, bir kısmının inşasına başlanmıştır

Aras ırmağı:

Doğu Anadolu’nun zuye bölümünden kaynaklarını alan, birçok kollarla büyüyen, Türkiye-Kafkasya ve İran-Kafkasya sınırları boyunca aktıktan sonra Hazar denizine dökülen bir ırmaktır Bütün uzunluğu 920 km dir Türkiye arazisindeki uzunluğu ise 441 km dir Aras, Bingöl dağlarının kuzeydoğu yamaçlarından ve Erzurum’un güneyindeki yüksek dağlardan birçok kollar alır, dar vadilerden geçtikten sonra Pasinler ovasına iner Daha ileride Pasin (Hasankale) çayını alır ve bir ırmak görünüşü kazanır 150 m uzunluğundaki Çobandede köprüsünü geçtikten sonra Zivin çayı’nı alır, boğazlara girer, yer yer küçük düzlüklerden geçer, kuvvetli Arpaçayını aldıktan sonra tam bir ırmak görünüşü alır ve 150 km ye yaklaşan bölümünde Türkiye ile Sovyet Rusya arasında sınır teşkil eder
Arpaçayı (140 km), Kars bölgesinden toplanan birkaç koldan doğmuştur Kars çayı, Çıldır gölü ayağı bunların başlıcalarıdır Bu iki çay birleşerek Arpaçayı’na dökülür Buradan sonra Arpaçayı adı ile Türkiye-Rusya sınırı boyunca Aras kavşağına kadar uzanır
Aras, Arpaçayı’nı da aldıktan sonra güçlü bir ırmak olarak orta Asya ovalarında (Türkiye’deki bölümü Iğdır ovası) yayılarak akar Bu çevrede Aras’a önemli bir kol karışmaz Aras ırmağı, sınırımızdan çıktıktan sonra İran-Rusya sınırında uzanır ve çok ileride kaynakları ve yukarı kesimi yine Türkiye topraklarında bulunan Sarısu’yu alır Sarısuyun başlangıcı Balık gölüne uzanır Bunun için bu suyun yukarı kesimine Balık gölü suyu da denir Doğu Bayazıt ovasından geçen ve Ağrı dağı eteğindeki Şeyhli bataklıkları sularını alan bu çay, buralarda artık Sarısu adı ile geçer ve İran’a girer ki, burada buna Zengibar çayı denir
Aras, kaynaklarını yüksek dağlardan alan, daha ziyade kar yağışının hâkim olduğu, kış soğuklarının uzun sürdüğü bölgelerin bir ırmağı olduğundan, kabarmaları ve çekilmeleri çoğunca kar erimelerine bağlıdır Kış devresinde (Kasım-Mart), yerler karla örtülü olduğundan ve erime olmadığı için, ırmağın suları çekilmiş haldedir Yukarı kesiminde Aras ırmağının ve kollarının donduğu da çok olur Marttan sonraki aylarda hem karların ağır ağır erimesi hem de yağmurların yağması nedeniyle ırmağın suları kabarır Iğdır ovasında bu ırmaktan sulamada faydalanılır

Kura ırmağı:

Yukarı kesimi Türkiye’de bulunan ve Kafkaslar boyunca uzanarak Hazar denizine dökülen büyük bir ırmaktır Kura ırmağı, kaynaklarını Kars ilinin Göle ilçesi dağlarından alır Çevredeki dağlardan Göle kuzeyindeki yenişçe düzlüğe inen sular, burada geniş bataklıklarda toplanır Bu ovanın aşağısında birleşir, böylece Kura ırmağının başlangıç yeri belirmiş olur Bu su buradan dar bir boğaza girer, boğazdan çıktıktan sonra Ardahan ovasında yayılır, çevre dağlarından inen derelerle beslenir, ileride yine derin boğazlara girer Kura, Çıldır kuzeyinde Rusya arazisine girer, bir süre sınır teşkil edecek şekilde uzanır Kura ırmağı, karlı dağlardan ve soğuk bölgelerden beslendiği için, karların erime zamanlarına bağlı olarak suları artar Irmağın suları, kış boyunca azalmış bulunur İlkbahar ortalarından sonra karların erimesi üzerine ırmak kabarır, coşkun bir şekilde akar, bu sıralarda karşıdan karşıya geçit vermez Böyle zamanlarda ırmak boyundaki ovaları sular basar, yer yer bataklıklar belirir Yaz ortalarından itibaren sular çekilmeye başlar, ırmağın çok yeri geçit verir

Alıntı Yaparak Cevapla