|
Prof. Dr. Sinsi
|
Önce &Quot;Edeb&Quot;İ Yazmalı Kalem...
Önce “edeb”i yazmalı kalem
Önce “edeb”i anlatmalı kelime
Önce “edeb”i idrak etmeli insan 
Edep güzel; edep yüce  
İnsan güzele müştak, insan yüceye sevdalı 
Kâinatın en büyük hakikati iman , imanın en büyük hakikati edep
Edep; hâl ehlinin lügatinde :
“ Mâ-fevkini (üstündekini) çok görmemek, mâ-dûnunu ( aşağısını) tahkir etmemek, herkesi haliyle hoş görüp Hâlık’ın hatırı için mahlûka merhamet edip sevmektir ”
diye izah edilir
Edep hakikatin büyüklüğü karşısında iki büklüm olmak, O’nun kemaliyle kendinden geçmektir Yunus’un odunları misali daldan – pürüzden budanmaktır Elif gibi dimdik, ok gibi dosdoğru olmaktır Kur’ân’ı hayata hayat yapma yolunda, ilahî hedefi Kur’ân ahlakıyla on ikiden vurmaktır Gerek dünya gerek ukbâ adına atılan her adımı itidal ve denge üzre atmaktır Elhasıl kulluk şuuruna ermek, ruhu ve bedeni sünnet-i seniyyenin nuruyla huzura erdirmektir Habib-i Zişan’ı bu yolda kayıtsız-şartsız rehber kabul etmektir
Edep, O’nun gibi oturmak, O’nun gibi kalkmak, O’nun gibi bakmak, O’nun gibi yaşamaktır (s a s)  O’nun gibi Hakk’ın teveccühünü kazanmaktır 
Hz Osman edep timsaliydi Sünnet-i Seniyyeyi aklında, cisminde ve ruhunda bütün incelikleriyle yaşamıştı Ahmed bin Hanbel’in Hasan-ı Basrî’den rivâyet ettiğine göre kapalı kapılar ardında bile elbiselerini çıkarmaktan çekinirdi Edebinin derinliğinden dolayı Efendimiz (s a s) kendilerini ümmet-i Muhammed içinde herkese nasip olmayan bir pâyeye layık görmüşlerdi Hz Osman’ı :
“ Ashabım içinde bana en çok benzeyendir”
diyerek kendilerine benzetmişlerdi
“Herkesin cennette bir dostu vardır Benim dostum da Osman’dır ”
hadisiyle Hz Osman’ı “dost”u olmakla müjdelemişlerdi Allah (c c) da Resul’ünü hislendiren bu emsalsiz edep karşısında Hz Osman’a (r a) Kur’ân ilmini nasip etmişti
Tarih, Kur’ân karşısında edebinden sabaha dek uyumayan bir başka Osman’ı daha kaydeder Rabbim, Kur’an karşısında sabaha kadar edeple el-pençe divan duran kul Osman Gazi’nin soyuna da koskoca bir imparatorluk çınarını büyütmeyi layık görmüştü
Bizim de şu acımasız dönemde; edebi, edepsiz ham ruhlara ilim yoluyla anlatacak yeni Osmanlara dair dualarımız vardır
Edebin aydınlığında cehlin karanlığını yok etmek ne büyük lütuf Edebin ruha kazandırdığı zarafetle ilim yolunda insanlığa hadim olmak ne güzel 
İlim sadece kulu Rabbi’ne ulaştırırsa ilimdir Edepsiz ilim Hakk’a ve yarattığı her şeye karşı edepsizliktir Gaye âlim olmaksa âlim olmanın şartı “edep”ten ibarettir Çünkü:
Edep ehl-i ilimden hâlî olmaz
Edepsiz ilim okuyan âlim olmaz
Halkın içinden, Hakk’a açılan kapılar vardır Kapıların ardında insanı kucaklamayı bekleyen dostun şefkat dolu kolları  
İnsanı halkta bırakıp yükselişine engel olan dünya ve nefistir İnsanı Hakk’a götüren âlâ-yı illiyine çıkaran, yücelten ise akıl, kalp, ma’rifet ve yakîndir
Edep, dünya ve nefsin oyun ve desiselerini bilip akıl anahtarıyla kalp kapısını aralamaktır İrfan sırrına erip her adımını O’nu (c c) kaybetme korkusuyla atmaktır
Ruhun akıl öncülüğünde dünyadan ulvi hakikate doğru yola çıkmasıdır Nefis düşmanıyla mücadele edip yol almasıdır Her adımını danışarak usulüne göre atması, benliğini bu yolda yok saymasıdır
Edep yolunun yolcuları şunu gayet iyi bilmelidirler
“ Usülsüz , vüsûl olmaz ”
Yani her şeye kavuşmanın kendine göre kuralı, yolu yordamı vardır
Edep; eline, diline, beline sahip olmaktır
Eline sahip olmalı insan;
Elini haram olan her şeyden sakınmalıdır İnsan kainat denilen mektepte ölçülü yemeli-içmeli aç kurt gibi her gördüğü nimete saldırmamalıdır Kainat meclisinde vazifesini yerine getiren binlerce zerrenin zikri karşısında derli-toplu oturmalı- kalkmalı her an yüce bir nazar tarafından müşahede altında olduğunun idrakinde olmalıdır
Diline sahip olmalı insan;
Diline her geleni söylememelidir
Boşboğazlık ile açma deheni,
Lik âdabıyla söyle sözünü
Eyle evvel sözüne endîşe
Sonra düşmeyesin teşvişe
( Ağzını boşboğazlıkla ( rast gele) açma Sözünü edebine uygun (yerli yerinde) söyle Sözünü önce düşünerek söyle ki sonra karışıklığa düşmeyesin )
İnsan ağzını öyle alelade söz söylemek için açmamalıdır Sözünü âdâbına, yani yerine ve zamanına göre söylemelidir Sözünü söylemeden evvel sözün gideceği yeri tartmalı ve yanlış söz söylemekten endişe etmelidir Aksi taktirde hayatın duruluğunu bulandırır, hayatta karışıklığa maruz kalır
Edep yolunda “ Ben, benim, bence, benim için ve benim” gibi sözler yasaktır Edep yolcusunun ağzından çıkan her söz her harf birlik âleminden akar O ilâhî vahdet karşısında haddini hududunu çok iyi bilir Bu yolda her sözün Hakk’a yakışanı, Hakk’a göre danışılanı makbuldür
Beline sahip olmalı insan
Bedeni şehvetten, hayvani vasıflardan, yobazlık ve kabalıktan uzaklaştırmalıdır Zira beden disiplinini sağlamadan ruh disiplinini sağlamak mümkün değildir Hak tarafından kabul görmek için bedenen ve ruhen disiplin altına girmek gerektir Gözlerini ve gönlünü çirkin olan her şeyden uzak tutmalı, yetmiş iki aleme hoş bakmayı öğrenmelidir
“ Bir insanın diğer insanlara karşı en büyük iyiliklerinden biri de onların uygunsuz davranışlarını görmezlikten gelip kusurlarına karşı göz yummak şeklinde olur Halkın kusurlarını araştırmak bir nevi edepsizlik, onları sağda solda anlatıp durmak affedilmez bir noksanlık, onların işledikleri fenalıkları yüzlerine söylemek ise, fertleri birbirine bağlayıp vahdet içinde bulunduran kardeşlik zincirine indirilmiş bir darbedir ”(M F GÜLEN)
İman yolcusu bedeni ve ruhu lakaytlık ve laubalilikten arındırmalı O’nun bu asil yolcukta, dünyadaki diğer yolculardan farkı olmalıdır
“Efendi ! bil ki insanın tenindeki can edeptir İnsanoğlunun göz ve kalp nûru edeptir Adem bir ulvi âlemdendir, süflîden değil Bu dönen kümbetin hem dönmesi hem de revnak ve zineti edeptir! İnsanoğlu eğer edepten yoksun ise, o insan değildir; zira insanoğlu ve hayvan arasındaki fark edeptir Aç gözlerini bak, Allah kelamı olan Kur’ân ayet ayet edeptir Akıldan sordum: İman nedir ? Akıl kalp kulağına şöyle cevap verdi: ‘İman edeptir ’” (Hz Mevlânâ)
Beden kafes, can cennetin ötesine müştak ulvi bir kuş 
Alemlerin Rabb’i bedendeki ‘can’a emir buyurmuş: “Sen’in demiş ana vatanın cennet ama; vazifen bu dar kafeste emr-i Hak vâkî olana kadar nöbete durmak ” Can, boyun eğmiş ilahî emre  Yanmış, kavrulmuş vatanına hasretten ama edebinden boyun büküp sükût etmiş
Can’ın bedene tahammülü edep 
İnsanoğlunun göz ve kalp nuru edeptir
Göz kalbe pencere, kalp âlemlerin Rabb’ine  Nûr nûr-ı Muhammedî’den damla 
Nûr-ı Muhammedî ; deli-divâne semâ eden göklerin, sinesi vuslat için kaynayan yerin aşkına maya
Göz ; Kâl-u Belâdan Cemâlullah’la şerefyâb, gönül O’nun aşkına âşina
İnsanoğlu nankör, insanoğlu cahil İnsanın elinde harama mecbur edilen göz garip; insanın elinde yanlış muhabbetlere israf edilen kalp zavallı
“Gözün ve kalb”in “ zulümkâr ve nankör insanoğluna tahammülü edep 
Âdem bir ulvi âlemdendir, süflîden değil
Kişi aslına uygun davranırsa değer kazanır Soyu kıymetli olan kişi ,edepsiz davranırsa zavallı bir hâle düşer âleme rüsvâ olur
Ey yolcu gözlerini göğe kaldır, başının üstünde sema eden kubbeyi seyret İbret için toprağın altındaki kabir ehlinin hâlini sor
“ Şu muhteşem kâinat öyle bir saraydır ki; Ay, Güneş lambaları, yıldızlar mumları; zaman bir ip, bir şerittir ki ; o Sani-i Zülcelal her sene başka bir âlemi ona takıp gösteriyor  Yeryüzünü bir sofra-i nimet yapmış, her bahar mevsiminde üç yüz bin envâ-ı masnuatıyla tezyin ediyor ( çeşit çeşit süslüyor )” ( Haşir Risâlesi)
Yüce Sanatkâr (c c ) insanoğlunun ayağının altını çimenlerle çiçeklerle bezemiş Gökyüzünü taç misali bulutlarla yıldızlarla süslemiş
Yerin omzunda taşıdığı yüke; göğün gözyaşı döktüğü günahlara tahammülü edep
İnsanı hayvandan ayıran hayâsıdır
“ Hayâ imandandır ”(Hadis)
Hayvan akıldan yoksun olduğu için yeme, içme, üreme üzerine hayatını devam ettirir İnsan hayvandan farklıdır O akıl, şuur ve kelamla şereflendirilmiştir Aklını kullanan insan hayvaniyeti bırakır, kalbin ve ruhun derece-i hayatına yükselir
Ruhun, sûretâ insan gelip sîreta ( özde ) hayvan giden insana tahammülü edep 
Kur’ân Allah kelamı, ahlak Kur’ân ahlakı Ayet, satır satır kul olma âdâbını anlatan ilâhî name, ebedî ve ezelî hediye 
Kur’ân’ın, ayet ayet akletmeyen akıllara, görmeyen gözlere tahammülü edep 
Ehl-i iman arasında aradım kıldım talep
Her hüner makbul imiş illâ edep illâ edep
Edebi talep etmek, edep tâcını giymek, Hakk’a vasıl kılan ilimle şereflenmek, Kur’ân ve Sünnet terbiyesiyle edeplenmek, “ Edep Yâ Hû ” zikriyle dilimizi ve gönlümüzü zînetlendirmek temennisiyle  
Nurgül ÖZCAN
|