10-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Durun Korkuyorum...

Durun! Korkuyorum  
Ne zaman sabahın buz gibi sessizliğinde bir salâ duysam,
kendi adımın ilânını düşünüyorum  
Ölümü hatırlamam için tek sebep değil artık, yeni bir cenaze görmek…
Saçlarımın beyazlığı ürkütüyor beni…
Buruşuk ellerimin yorgunluğu,
titrek bedenimle bir olup bana zamanı hatırlatıyor  
Zamanın tükendiğini…
“En sevdiklerim yaşlılardır, anlamazlar bir şeyden…”
diyerek yanımda muhabbete dalıyor
ve kırılan kalbimden habersiz, beni yine kendi hâlime bırakıyorlar…
Bilmiyorlar, yaşlılık bana çocukluğumu armağan ediyor…
Yeniden doğduğum günü hatırlamaya çalışıyorum,
yaşım neydi, hatta belki adım neydi?
Ağır adımlarla yürümek bana, emekleyen bebekliğimi yeniden yaşatıyor
Ellerimi, ağzımı başkaları yıkıyor…
Ben izliyorum…
“Sus!” derlerse susuyor, kızarlarsa boynumu büküyorum…
Bebekleri izliyorum; gözlerim doluyor,
kendimi görüyorum onlarda…
Herkes bedenimdeki acılara ağlarım sanıyor  
Bense bitmiş olan geçmişim
ve nasıllığını bilmediğim geleceğime ağlıyorum
Sonsuzluğu tesellim yapmak istiyorum, ama korkuyorum  
Yüzlerindeki kırışıklıkları, hayallerine yaklaştırmayan
aynadaki yüzlere bakıyorum
Sonsuzluğun şahikalarını kendilerine hiç yakıştıramıyorlar…
Kızıyorlar çıkarlarına dokunanlara ve
yanlarında olmayanlar için savuruyorlar iddialı cümlelerini…
Dedikodunun tadı damaklarında, kırıp geçiriyorlar kalpleri…
Ve “Durun! ” diyorum onlara, “Durun, ben korkuyorum!  
Çünkü sonsuzluğun ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum!”
Ama yüreğimin içlerindeki bu sancılı cümleleri kimseye duyuramıyorum…
İhtiyar olmak zor gelmiyor bana 
Hep yaşlı bir hayat geçirmişim gibi davranan,
şimdi ki çökmüşlüğümle beni damgalayan
sevdiklerim de değil içimi acıtan…
Sırtımda taşıdığım, geçmişi günah dolu yüklerim zorluyor beni…
Bir Allah kelâmını hatırlamadan belki de haftalarım geçip gitmişti  
Yaşadıklarıma olan isyan dolu cümlelerim sarıyor etrafımı şimdi…
Bütün bunlar olup biterken, gözlerimden yaşlar süzülürken,
yaşadıklarımın ve yaşayacaklarımın hesabının
bunlardan ibaret kalmayacağını fark ediyorum  
Ben yavrularımın yüreklerindeki o kocaman boşluktan sorumluydum  
Allah’ı anlatmadığım her sahne için başrol oyuncusuydum  
Yine ruhumla yüzleşmelerime döndü içim…
Geç de olsa tevbeleri keşfetmiştim…
Duâ etmek için ellerimi semâya doğru açtığımda,
buruşuk ellerim kadar geç kaldığımı fark ettim  
Ama yine de O’nun
merhametin yaratıcısı olduğunu yüreğime îlân ettim  
Ve son nefesim için geç kalmamayı,
korkularımdan uzak, yalnızca O’ndan istedim…
Fatma Aladağ
|
|
|