Yalnız Mesajı Göster

Kızımı Da Götür

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kızımı Da Götür



Yıllarca önce İzmir Kadınlar Hapishanesi’nde mahkum kadınlara akşam dersleri verilmesi kararlaştırılmıştı Bir gün maarif müdürünün odasına, zayıf, ufak tefek bir genç kız girdi:

Ben bu dersleri memnuniyetle kabul ederim efendim, dedi

Maarif müdürü şaşırmıştı; karşısındaki genç kız, okuldan yeni çıkmış, üstelik de son derece hassas bir insana benziyordu Müdür bir kere daha hapishanedeki tipleri gözönüne getirdi Olacak şey değildi!

Peki hoca hanım bu işle meşgul olacağım, dedi

İki hafta geçmeden genç kız, soluk ışıklar altında hapishane koğuşundaki akşam derslerine başlamıştı İşi bittikten sonra ince pardesüsünün yakasını kaldırıyor, süngülü nöbetçilerin, zincirli demir kapıların arasından geçerek sokağa çıkıyor ve hızlı adımlarla evine koşuyordu

Hapishane müdürü de, maarif müdürü gibi hayretler içinde idi O kavgacı, o geçimsiz mahkumlar genç öğretmeni hem sevmeğe, hem saymağa başlamışlardı Hatta bir kere dersten çıkarken kendisini alkışlamışlardı da Kadınlar hapishanesinde ilk defa böyle bir hava esiyordu Fakat işinde inanılmaz bir başarı gösteren genç kızın bir müddet sonra acayip bir suçla mahkemeye verildiğini görüyoruz Hakkındaki isnat: Misyonerlik Gittikçe kabaran dosyalar mütemadiyen misyoner öğretmenden bahsediyordu Neler de neler yapmamıştı ki!

İş o kadar dallanıp budaklandı ki, Atatürk, meseleyi merak etmişti “Bana misyoner öğretmenin dosyasını getiriniz” Dedi Bütün gece dosyayı inceledikten sonra ertesi günü Avar’ı yanına çağırttı

Genç öğretmen Atatürk’ün karşısına çıktığı vakit bir yaprak gibi titriyordu Atatürk, bu ufak tefek genç kıza hayretle baktı:

Misyoner öğretmen sensin, öyle mi? diye sordu

Avar şaşırmıştı Yavaşça:

Efendim, ben öğretmen Avar, diye fısıldadı

Atatürk, o zaman genç öğretmene doğru parmağını uzatarak yüksek sesle şunları söyledi:

Hayır Sen misyoner Avar’sın Bana da senin gibi misyonerler lazım

Ondan sonra Atatürk fikirlerini açıkladı:

Bir toplum, daha ziyade aile yoluyla, bilhassa kadın yoluyla kazanılabilirdi Genç öğretmen Doğu’ya gidecekti Oradaki genç kızları, hatta bunların arasında hiç Türkçe bilmeyenleri bile toplayacaktı Onları bu cemiyetin potasında yetiştirecek, sonra bu çocukları birer ışık huzmesi halinde köylere gönderecekti

Sözlerin sonunda:

Git, memleketin içine gir, dağ köylerine uzan, orada bizden ışık bekleyen yarının annelerini bulacaksın, dedi

Genç öğretmen içi içine sığmaz bir halde Atatürk’ün yanından çıktı

İşte yıllar ve yıllardır Avar, Doğu illerinden birinde kız enstitüsü müdürlüğünde, bu inanılmaz işle meşguldür

Şimdi Elazığ, Tunceli, Bingöl çevresindeki halk, bu ufacık, tefecik kadından bir azize gibi bahseder Onun hakkında iki yüze yakın mani, masal ve çocukların dilinden sayısız Avar şarkıları vardı O, yol vermez geçit tanımaz dağları at sırtında tırmanır, dağ köylerinden, çoğu esmer köy kızlarını toplar, onları kendi ceketine sarıp okuluna götürür

Avar, Doğu’da gerçekten inanılmaz bir isimdir Dağ tepesindeki köylere bu masal kadını, öğrenci toplamak için gittiği zaman köylüler:

Kızımı da götür, Avar! diye atın üzengesine yapışıyorlar

Şehre, Avar’ın okuluna gelen kızı bir kere de üç dört yıl sonra görünüz Ben, bir insan yaratma mucizesini orada gözlerimle gördüm

Alıntı Yaparak Cevapla