Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk'ün Birinci İktisat Kongresi'ni Açılıs Konusmasi
Arkadaslar;
Bütün bu ef'al ve hareket tetkik olunursa görülür ki; bu kudretli ve ezametli padisahlar, siyaset-i hariciyelerini, emellerini arzulari ve ihtiraslarina istinat ettirmisler ve teskilât ve siyaset-i dahiliyelerini, bu mevlud ihtirasat olan siyaset-i hericiyelerine göre, tanzim mecburiyetinde kalmislardir Aksi takdirde felaket ve hüsran muhakkaktir
Filhakika Osmanli hakanlari aslolan bu noktayi unuttular Bütün ef'al ve harekâtlarini hayaller ve emeller üzerine bina ettiler Teskilât-i dahiliyeyi siyaset-i hariciyeye uydurmak mecburiyeti hâsil olunca, zeptettikleri mahallelerdeki anasiri, oldugu gibi muhafaza mecburiyetinde kaldiktan baska, onlara istisnalar, imtiyazlar bahsettiler
Diger taraftan unsur-u asliyi uzun seferler de, fütühat meydanlarinda dolastirttilar ve bu suretle unsur-u asli kendi evinde, kendi yurdunda esbab-i hayatiyesini istihsal için çalismâktan mahrum bir halde bulunuyordu Bu tacidârlar, milleti böyle diyar diyar dolastirmakla iktifa etmiyorlar, belki fütuhat dairesi dahiline giren halki memnun etmek, ecnebileri memnun etmek için, unsur-u aslinin hukukundan, menaib-i iktlsadiyesinden birçok seyleri atiyye olarak onlara bahsediyorlardi
Mesela Fatih zamaninda Cenevizlilere verilen imtiyazlar bu kabiledendir Nitekim bu imtiyazlarla açilan yol bilahare kendisinden sonra tevessü etmis bulunuyordu Ve bu imtiyazat , devletin en kuvvetli zamaninda vukubuluyordu ve bunlar, mahzâ ihsan-i sâhane olmak üzere vukubuluyordu
Kanuni zamaninda Venediklilerle bir ticaret muâhedesi yapilmak istenmisti Padisah bunu serefine mugayir buldu Zira ona, göre muahede, müsavi devletler arasinda yapilabilirdi Halbuki o zaman Venedikliler bir bende makaminda idiler Öyle olmakla beraber ona müsadatta bulunurdu Iste bu musaade kelimesi bilâhare (Kapitülasyon) kelimesi ile tercüme edilmisti Bu, arz-i teslimiyete mecbur olanlar ve bir kal'a içinde mahsur olanlar arasinda kutlanilan bir kelimedir
Millet, evi ile ve esbab-i hayatiyesiyle istigalden memnun olarak diyar diyar dolastiriyorken, bu diyarlar halki birçok imtiyazlara malik olacak çalisiyor, yani Fatihler unsur-u asliyi pesine takarak kilinçla fütuhat yapanlar, zaptolunan mematik ahalisi kazandiklari imtiyazlarla, muhtariyetlerle sabanlarina yapisiyorlar ve toprak üzerinde çalisiyorlardi Fakat efendiler, kilinçla fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeye mahkumdur
Bu bir hakikattir ki, tarihin her devrinde aynen vakidir Mesela Fransizlar Kanada'da , kilinç sallarken, oraya Ingiliz çiftçisi girmisti Bir müddet kilinçla saban yekdigeriyle mücadele etti ve nihayet saban galebe çalarak ingilizler Kanada'ya sahip oldular
Efendiler;
Kilinç kullanan kol yorulur; fakat saban kullanan kol her gün daha çok kuvvetlenir ve hergün daha çok sahip olur
Efendiler;
Osmanli fatihleri, hakanlari, müstevlileri unsur-u asli ile beraber sabaninin önünde malup olup ric'ate bastadiktan sonra asil felaketlerin büyügü basladi Atiyye-i sahane olarak ,ecnebilere bahsedilmis olan ve memleket dahilindeki gayrimüslimlere verilen her sey hukuk-u müktesebe telakki olundu Fakat ecnebiler bununla iktifa etmediler; her gün bunu tevsi için çareler aradilar ve buldular
Anasir-i dahiliye, muhafazaya muktedir olduklari imtiyazata istinaden ve hâricin terbiyat ve müzaheretine siginarak siyasi bir mevcudiyet iktisbi için çalismaktan geri durmalidir Ecnebiler bir taraftan anasiri dahiliyeyi tesvik, diger taraftan müdahale ile devlet, millet aleyhine yeni imtiyazlar aliyorlârdi Bu tezyikat-i mütemadiye altinda zaten fena düsmüs olan ana yurdu ve unsur-u asli, devlete verebilecek parayi güç tedarik ediyortardi Fakat tacidarlar, saraylar, Babi Aliler debdebeyi idame için paraya muhtaç idiler Bunun için, bunu temin çarelerine tevessül etmistiler O çareler de harici istikrazlar akdi oluyordu
Fakat istikraz serlatini o kadar fena yapiyorlardi ki, bazilarini ödemek mümkün olmamaya basladi Ve nihayet bir gün devletler Osmanli Devleti'nin iflâsina karar verdiler ve Düyün-u Umumiye belâsini basimiza çöktürdüler
Efendiler;
Milletin düçar oldugu bu hazin hâl ve bu sefaletin esbabini arayacak olursak dogrudan dogruya devlet mefhumundan buluruz
Biliyorsunuz ki, Osmanli Devleti Saltanat-i sahsiye ve en son bes on sene zarfinda da saltanat-i mesruta esasina müsteniden idare-i hükümet ediyordu Saltanat-i sahsiyede her hususta yalniz tacidrâlarin arzu, emel ve iradeleri hâkimdir
Milletlerin arzu, emel, irade ve ihtiyaçlari mevzu-u xxxxx olmaktan uzaktir Millet âmel ve iradesinden tecerrüt etmistir Tacidârlar kendilerini Allah tarafindan gönderilmis bir sahsiyet-i ilâhiye farzederler Etrafini alan menfaatperestan, padisahin zihniyet ve arzusunu bir lâzime-i semaviye, bir lâzime-i Kur'aniye gibi herkese telkin ederler Bu telâkkiyat karsisinda bir gün bütün halk bu arzu ve iradelerin bilâ mukame iradat-i semaviye olduguna kani olur Bundan tecerrüde riza gösteren bir milletin akibeti felâket, müsibettir
Arkadaslar;
Son tavsif ettigim noktada artik Osmanli Devleti hakikatte ve fiilen mahrum-u istiklâl bir hâle getirmisti Bir devlet ki tebaasinâ koydugu vergiyi ecnebilere koyamaz, bir devlet ki gümrükleri için rüsum muamelesi ve saire tanzimi hakkindan menedilir, bir devlet ki ecnebiler üzerinde hak-i kazasini tatbikten mahrumdur O devlete müstakil denilemez
Devletin ve milletin hayatina yapilan müdahâlat bundan fazladir Milletin ihtiyacat-i iktisadiyesinden olan meselâ simendüfer insasi, mesela fabrika yapmak için devlet serbest degildi Böyle bir seye tesebbüs olunursa behemehâl müdahale olurdu
Hayatini teminden âciz olan bir, devlet müstakil olabilir mi?
Osmanli ülkesi, ecnebilerin müstamlekesinden baska bir sey degildi Osmanli halki, Türk milleti esir vaziyetine getirilmisti Bu netice, arzettigim gibi milletin kendi irade ve hakimiyetine malik bulunamamasindan, sunun bunun elinde istimal edilmesinden nes'et etmisti
O halde diyebiliriz ki, milli bir devir yasamiyorduk Millî tarihe malik bulunmuyorduk Osmanli tarihi padisahlarin, hakanlarin, zümrelerin dasitâni mahiyetinde idi Mazinin tarih diye uzattigi kitabin mahiyeti bundan ibarettir
Arkadaslar;
Milletin hâkimiyetine sahip olamamasi yüzünden dahil oldugumuz Harb-i Umumiyeden ve bu Harb-i Umumiyede kiymetli evlatlarimizdan mürekkep kahraman ordularimizin Galiçya, Roman, Makedonya, Kafkas sahikalari Türk-i Sina çöllerinde düçar oldugu zahmetleri hatirlatacak kadar çok zaman geçmedi ve en nihayet bu Harb-i Umuminin seametli neticesi de malumdur Bilhassa Mondros Mütarekesiyle açilan devrin manzarasini bir an düsünmek isteyecek olursaniz bastan asagi kadar bir manzara-i inhilalden baska bir sey olmadigini anlarsiniz
Devletler, her türlü hukuk-u insaniyeden tecerrüd ederek memleketimizin en kiymetli ve en feyzibâr yerlerini çignediler
Izmir, Bursa, Eskisehir, Sakarya, Anadolu, Adana, Trakya, Istanbul ve saire gibi en âziz yerlerimizi çignediler Fakat düsmanlarin bu tarz-i hareketten daha elîm bir nokta varsa o da bir memleketin asirlarca baginda bulunan insanlarin dahi düsman saflarina geçmis bulunmasidir
Arkadaslar;
Biliyorsunuz ki, bu dahili düsmanlar, harici düsmanlarin yapmaya muktedir olamayacagi yeni ve feci ef'al ve harekâti irtikâpta tereddüt göstermemislerdir
Harici düsman kuvvetleri saydigimiz aziz vatan topraklarinda bulunurken, padisah iradelerive nesrettirdigi fetvalari ile Hilafet ordulari ile bu masum millet surada, burada izlâl ve igfal olunuyordu Ve kendi mevcudiyetine karsi, farkina varamayarak; silah istimal ediyordu ve nihayet hep bildigimiz veçhile Osmanli Devleti tamamen münkariz olmustur
Fakat düsmanlarimiz ayrii zamanda Osmanli Devletiyle berabar Türk Milleti'nin de mahvoldugunu zannetti Iste bunda çok aldaniyordu Osmanli Devleti gibi çok devletler kurmus olan Türk milleti mahvolamazdi Ve mahvolmamisti Bilakis hayatina vurulan darbelerden harici ve dahili düsmanlarin aci darbelerinden birden bire bütün teyakkuzlarini, bütün intibahlarini takindi; hayatini, serefini kurtarmak için kemal-i serefle basini kaldirdi Ve müttehiden ve müsteniden ortaya atildi
Iste milletimiz o dakikadan itibaren milli bir devre girdi; bir halk devresinin mebde'ini kurdu Millet bu mebde'den ise basladigi gün, kendisine hedef olan yollarin ne kadar kesif zulmetler içinde bulundugunu hatirlariz Bu hal milleti ye'se düsürmedi Kemâl-i azim ile hedefine hatvelerini atti
Efendiler;
Milletimiz hâlas-i kat'i ve hakikiye mazhar olabilmek için ilk umdeye istinâdin sart oldugunu anladi Onlardan birincisi: Misak-i Millinin ifade ettigi ruh ve mânâ
Ikincisi: Teskilât-i Esasiye Kanunumuzun tesbit ettigi gayri kabil-i tebeddül hakayik
Misak-i Milli; miltetin istiklâl-i tâmmini temin eden ve bunun için iktisadiyatinda inkisafina mani olan bütün sebepleri bir daha avdet etmemek üzere lagveden bir düsturdur Teskilat-i Esasiye Kanunu, Osmanli Imparatorlugu'nun, devletin tarihe münkalip oldugunun idrak eden, onun yerine yeni Türkiye Devleti'nin kaim oldugunu ilan eden bir kanundur
Bu devletin hayatinda bilâkayd-ü sart hâkimiyetin milletin uhdesinde kalacagini ifade eden kanundur Bu kanun, hâkimiyetin milletin uhdesinde kalabilmesi için halkin bizzat kendini idaresini sart kilan bir kanundur
Artik Türkiye halki için yegâne mümessil Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetidir, diyen bir kanundur Babi Ali yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetini koyan bir kanundur
Efendiler;
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetinin milletten aldigi veçhile Istiklal-i tam, hakimiyet-i milliye umdelerine istinaden milleti zengin, memleketi mamur etmekten ibarettir
Efendiler;
Bu umde icabi bütün cihan bilmelidir ki, artik Türkiye halki; hakimiyetini hiçbir sahis ve makama veremez Hakimiyet demek seref demek, riamus demek, haysiyet demektir Bir milletin bu evsaf-I medeniye ve insaniyesinin terkini talep etmek onu insanliktan çikarmak demektir
Efendiler;
Milletimizin bu iki esasa istinad eder Çalismaya basladigi günden bugüne kadar geçen zaman çok degil, üçbuçuk dört seneden ibarettir, fakat milletimizin kazandigi muvaffakiyet ve muzafferiyat bu senelere sigamayacak kadar çoktur, taskindir, yüksektir ve kuvvetlidir
Hakikaten irade-i seniyeler; Hilafet ordulari ve tesrifat ile olan isyanlarin kaffesi bastirilmistir Ve tüfeksiz, topsuz, parasiz bulundugu bir zamanda yeniden dünyanin en lkudretli, en azametli ordusunu teskile kudretyap olmustur Orada daha hâl-i tesekkülde iken Birinci, ikinci Inönü, Sakarya zeferlerini ihraz etmis ve cihani hayretlerde birakan en son muzafferiyeti de kemâl-i siddet ve sür'atle ihraz ederek düsman ordularini bire kadar mahvetmistir
Istiklâl-i tâm için su düstur var: Hakimiyet-i milliye, hâkimiyet-i iktisadiye ile tarsin edilmelidir Bu kadar büyük gayeler, bu kadar mukaddes, azametli hedefler kâgit üzerindeki düsturlarla, arzu ve hirslarla husül bulamaz Bunlarin tahakkuk-u tâmmini temin için yegane kuvvet, en kuvvetli temel iktisadiyattir, siyaset ve askerî muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferle tetviç edilemezse semere-i netice payidar olamaz En kuvvetli ve parlak zaferimizi de tetviç eden semere-i nafiayi temin için hâkimiyet-i iktisadiyemizin temin ve tarsini lâzimdir
Bu kadar feyzli, bu kadar kudretli olan yeni hükümetimizin düsmânsiz kalacagini farzetmek dogru degildir Bunun için çok kundaklar koyarak münhedim etmeye çalisacak ve süikasde tesebbüs edecekler bulunacaktir Bütün bunlara karsi silahimiz, Iktisadiyatimizdaki kuvvet, resânet ve muvaffekiyetimiz olacaktir
Efendiler;
Dahil oldugumuz halk devrinin, milli devrin milli tarihini de yazabilmek için kalemler, sapanlar olacaktir Bence halk devri, iktisat devri mefhumu ile ifade olunur Öyle bir iktisat devri ki memleketimiz mamur milletimiz, müreffeh ve zengin olsun Bu noktada bir felsefeyi hatirlayiniz; o da: ''El-kanâatü kenzün la-yüfna''dir
Bu felsefeyi yanlis tefsir yüzünden bu millete büyük fenalik edilmistir Allah yarattigi nimet ve güzellikleri insanlarin istifadesi için yaratmistir Allah zekâ ve akli insanlara bunun için verdi
Diger vatan kupkuru dag ve taslardan, viran köy, kasaba ve sehirlerden ibaret olsaydi, onun zindandan farki olamazdi Felsefenin sahipleri memleketi zindan ve cehennemden baska bir sey yapmamisti Bu vatan evlât ve ahfadimiz için cennet yapilmaya lâyiktir Bu, faaliyet-i iktisadiye ile kabildir
Öyle bir iktisat devri ki artik milletimiz insanca yasamasini bilsin ve o esbabi bilerek ona göre lâzim olan tedabire tevessül etsin
Arzumuz sudur: Bir memleketin efradi ellerinde numüneleriyle, ziraat, ticaret, san'at, sây ve sabanin mümessili olsun Artik bu memleket fakir, millet hakir degil, belki de memleketimiz zenginler memleketidir Bu yeni Türkiye'nin adina ''çaliskanlar diyari'' denir Iste millet böyle bir devir içinde bulunuyor; bu millet böyle bir devri ifâ edecek ve tarihini de , yazacaktir Bu tarihte en büyük makam çaliskanlara ait olacaktir
Eferidiler;
Türkiye Iktisat Kongresi tarihte ilk defa Ihraz-i mevki-i bülend edecek bir kongredir Ve sizler bu memleketin ihtiyacini ve milletin kaabiliyetini ve bunun karsisindâ dünyada mevcut olan çok kuvvetli iktisat teskilâtini nazara alarak, alinmasi lâzimgelen tedbirleri kemâl-i vuzuh ile teati ve tesbit etmelisiniz O tedbirler tatbik olundukça memleketiniz nurlara, feyizlere müstagrak olsun
Arkadaslar;
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümetiniz tabiî miletin amâli dairesinde terakki ve tecaddüde tamemen taraftardir Bunun için mülk ve millete nafi ittihaz edeceginiz tadabiri memnuniyetle nazari dikkate alacaktir
Efendiler;
Iktisadiyat sahasinda düsünür ve konusurken zannolunmasin ki ecnebi sermayesine hasimiz; hayir bizim memleketimiz vasidir Çok say ve sermayeye ihtiyacimiz var
Kanunlarimiza riayet sartiyla ecnebi sermayelerine lazim gelen teminati vermeye her zaman haziriz Ecnebi sermayesi bizleri sâyemize inzimam etsin ve bizim ile onlar için faydali neticeler versin
Mazide, Tanzimat devrinden sonra ecnebi sermayesi müstesna bir mevkie malikti Devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmaligindan baska bir sey yapmamistir Her yeni millet gibi Türkiye buna muvaffakat edemez Burasini esir ülkesi yaptirmayiz
Arkadaslar;
Son söz olarak demistim ki: Memleketimizi artik esir ülkesi yaptiramayiz Nazâr-i dikkatimizi celbetmis olan konferansin son müzakerâti bu nokta ile alâkadardir Lozan Konferansi'nin tâlike ugramasi ayni mesele ve noktadan münbasittir Ordularimiz en büyük bir zaferi ihraz etmisler ve mesyi mania muzafferanesini tevfik edecek hiçbir mania mevcut degildi Böyle bir zamanda Itilaf Devletleri hukuk-u tabiiye ve mesruamizi müzakeret haltedeceklerini söylediler ve bizi konferansa davet ettiler
Millet Meclisi ve Hükümetimiz samimî olarak sulh taraftari bulundugu için muzaffer ordularimizi durdurarâk, heyet-i murahhasimizi Lozan'a gönderdik, Aylardan beri müzakeret, münakasât devam etti Muhataplarimiz hukukumuzu tasdik etmis olmadi
Konferanstaki muhataplarimiz bizimle üç dört senelik degil üçyüz ve dörtyüz senelik hesabati rü'yet ediyorlar ve hala muhataplarimiz Osmanli Devleti'nin tarihe karistigini ve bugün yeni Tûrkiye'nin mevcudiyetini, bunun kuran milletin çok azimkar, imanli ve celâdetli oldugunu, Istiklâl-i tam ve hâkimiyet-i milliyesinden zerre kadar fedakarlik yapamayacagim hâle anlayamamislardir Bu yüzden itilâf Devletleri duçar-i tereddüt oldu Istedikleri kadar tereddüt edebilirler Bu millet artik kararini vermistir Bu millet için artik teceddüt devirleri çoktan geçmistir
Devletlerin heyet-i murahhasimiza verdikleri son proje bittabi sayan-i kabul görülmedi Ve diger mürahhaslar gibi bizimkiler de vaz'iyeti Hükümet ve icabederse Meclis'e, izah etmek üzere memlekete avdet ediyorlar Tabii istizahat olacaktir
Nihayet bugün cihan bilsin ki, bu millet, istiklal-i tâmminin temin edildigini görmedikçe yürümeye basladigi yoldan biran tevakkuf etmeyecektir
Biz, kimseden fazla bir sey istemiyoruz Her medeni milletin mâlik oldugu seylerden mahrum edilmemeliyiz Haklarimiz tabii mesrudur, bize lazimdir Ne kadar hakli isek bunu müdafaa için de memleket ve milletimizin kabiliyet ve kudreti de o kadardir
|