Yalnız Mesajı Göster

Mustafa Kemal Paşa Ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mustafa Kemal Paşa Ve Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı



Mustafa Kemal Paşa’nın

Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı Dönemi

(Mondros Mütarekesi Karşısındaki Tutumu)

Mustafa Kemal Paşa, Liman Von Sanders’in İstanbul’a çağrılmasından sonra38, yani Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı gün, Yıldırım Orduları Grup komutanlığına tayin edildi39 Paşa, bu yeni görevine tayin olayını şu şekilde açıklar: “1334/1918 senesinin son aylarında bulunuyorduk Bu sırada umum Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı’nın bana verildiğine dair bir telgraf aldım VII’ nci ordu komutanlık vekâletine kolordu komutanlarından Ali Fuat Paşa’yı tayin ederek grup karargâhının bulunduğu Adana’ya hareket ettim (30 Ekim 1918)40” Ordu komutanlığının üzerinde bir makam olmasından dolayı ordular grubu komutanlığına tayin edilmek Mustafa Kemal Paşa’yı mutlu etmiştir O, büyük kuvvetlere komuta ederek ülkeye şerefli ve tarihî hizmetler görmek ümidiyle bir an önce yeni görev yerine ulaşmıştır O Adana’ya ulaşıp komutayı devraldıktan sonra, İstanbul ile vasıtasız konuşmak, görüşlerini tatbik edebilmek için müsait bir zeminin doğduğu inancında idi41 Mustafa Kemal Paşa kendisini Arıburnu ve Anafartalar muharebelerinden tanıdığını belirttiği Liman Von Sanders’ten komutanlığı devraldıktan sonra kendisine gereken nezaketi göstermiştir Fakat bunun yanında o, ordudaki Alman etkisinin mümkün olduğunca azaltılmasını istiyordu Zaten bu yüzden de daha önceleri Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’nda bulunmuş olan General Falkenhein ile hiçbir zaman anlaşamamıştı42

Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti, mütarekenin imzalanmasının ardından Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği telgrafta, ordunun Suriye’nin kuzeyine çekilmesi durumunda savunma vaziyeti alıp alamayacağını, bu sayede mütareke şartlarının değiştirilmesinin ve hafifletilmesinin mümkün olup olmadığını sormuş; mütareke şartları tebliğ olununcaya kadar uygun bir şekilde oyalanmasını istemişti43 Mustafa Kemal Paşa bu telgrafa Halep’ten verdiği cevapta; Gâvur Dağları’nda tutunup müdafaa imkânı varsa da, meydanda toplanacak bir ordu kalmadığını, zabt-u rabttan mahrum olan askerin kendi bildiklerine her birinin bir tarafa kaçmakta olduklarını ve şehre İngiliz ordusunun öncü kuvvetlerinin girmiş bulunduğunu ve kendisinin de Katma-Kurtkulak ve Raco istikametine doğru geri çekilmekte olduğunu bildirdi44, ilave olarak vekâleten idare edilmekte olan Harbiye Nazırlığının kendisine verilmesini Ahmet İzzet Paşa’dan rica etti45 Ahmet İzzet Paşa ise, Mustafa Kemal Paşa’nın bu teklifini kabul etmeyerek, Harbiye Nazırlığının kendi uhdesinde bulunduğunu ifade ettikten sonra; “barıştan sonra da dostluğumuzun devamını dilerim” şeklinde bir cevapla karşılık verdi46 Öte yandan bu sırada Adana’da bulunan II ve VII Ordular Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı emrine verildi Bundan başka Hicaz Seferi Kuvvetleri ile Suriye’nin kuzeyinde bulunan kuvvetlerin bir kısmı da Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde idi Grup karargâhı olarak da Adana şehri seçildi47 Yıldırım Ordular Gurup komutanlığını üstüne aldıktan sonra uygulamayı düşündüğü planı Mustafa Kemal Paşa şu şekilde açıklar: “Doğrudan doğruya elim altında bulunan kuvvetleri geçirdikleri bütün felaketlere rağmen hakiki kuvvet haline getirmek, tensik etmek, teşkil etmek, takviye etmek! Hicaz kuvve-i seferiyesini ve Maan’daki kuvvetlerini hiç de hesaba katmayı düşünmedim Onların zaten esarete mahkûm olduklarını iki sene evvel Cemal ve Enver Paşalara anlatmıştım Musul civarında bulunan VI Orduyu istifade edilebilir bir halde görmek isterdim”48

Yeni görevi esnasında da Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nezareti ile muhaberatı devam ettirdi Bölgesinde gerekli güvenlik tedbirlerini aldıktan sonra, mütarekenin bazı maddeleri tefsir edilmesini isteyerek, Suriye sınırının nasıl tespit edileceğini, terhis meselesinin nasıl olacağını sadrazama yazdığı telgrafta soruyordu49 Mustafa Kemal Paşa, maiyetindeki komutanlara gönderdiği emirde, mütareke hükümlerinin uygulanmasının bizim için daha ağır bir duruma gelmemesini sağlamak üzere gerekli tedbirlerin alınmasını isterken, Toros Tünellerinin Osmanlı Devleti için stratejik açıdan çok büyük öneme sahip olduğunu hatırlatarak elde tutulması gerektiğini ve terhis işlerinin geçiştirilmesi veya geciktirilmesini tavsiye ediyordu50 Mustafa Kemal Paşa, 6 Kasım 1918 tarihli telgrafında Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya hitaben; Mütareke şartları arasında anlaşmazlıkları giderecek tedbirler alınmadan, orduların terhis edilmesi ve İngilizlerin her dediğine boyun eğilmesi durumunda İngiliz ihtiraslarının önüne geçmeye imkân olmayacağını bildiriyordu51

İngiliz ve Fransızların, Yıldırım Ordularının mukavemeti halinde, Adana ve İskenderun yöresini işgal edecekleri yolunda Osmanlı hükümetine baskı yapmalarına rağmen Mustafa Kemal Paşa, bölgenin teslim ve tahliyesinden yana değildi52 Özellikle Halep bölgesindeki Arap aşiretlerini ve Nüvvap köyü şeyhini kendi yanına çekmek için bir takım tedbirler aldı53 Öte yandan, Mustafa Kemal Paşa daha evvel (3 Kasım)

Ahmet İzzet Paşa’ya çektiği telgrafta; bölgenin kıyı şeridindeki torpillerin bahriye müfrezesi oluşturarak toplanacağını, esirler ve Ermenilerin nakli için tedbirler alınacağını, kadroları en genç efrattan doldurmak üzere kuvvetli bir fırka teşkili ve jandarmayı da takviye ettireceğini, fazla malzeme vsnin Toroslar’ın kuzeyine aktarılacağını, terhise tabi tutulacak kuvvetlere ait silah, cephane vb gibi teçhizatın toplanıp depolanacağını ifade ettikten sonra, bunların nakli konusunda İstanbul’dan yardım talebinde bulunacağını da belirtmişti Bu sırada Mustafa Kemal Paşa, Sadrazam ve Harbiye Nazın Ahmet İzzet Paşa’ya birbiri ardınca gönderdiği telgraflarla son derece açık ve kesin ifadeler kullanarak uyanlarda bulunmaya çalışıyordu54 Bu telgraflardan anlaşıldığına göre, Mustafa Kemal Paşa, İskenderun bölgesinin işgaline engel olabilmek için elinden gelen her türlü tedbire müracaat ediyordu Öte yandan Ahmet İzzet Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği 6 Kasım 1918 tarihli telgrafı ile İstanbul’daki İngiliz Amirali Galthorpe’un, İskenderun ve çevresinin mukavemetsiz teslim edilmesi istediğini bildirdi İngilizlerin aşırı istekleri karşısında direnmekten yana olan Mustafa Kemal Paşa ise, emri altındaki kuvvetlerin takviye edilmesi halinde bütün felaket ve sıkıntılara rağmen, Türk milletinin sesini duyurmanın mümkün olabileceğini ifade ediyordu55 Diğer taraftan hükümet üzerinde İngiliz baskısının giderek artması, Ahmet İzzet Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya mütarekenin uygulanması yolunda gönderdiği telgraflarının sıklaşmasına sebep oldu56 Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin İskenderun’da karaya asker çıkarmaları halinde mukavemet edileceğini ifade ettikten sonra, mütarekenâmede bu tür hareketlere cevaz verecek bir madde bulunmadığını57, hatta 5 Kasım tarihinde maiyetindeki birlik komutanlarına verdiği gizli emrinde gerekirse silahla karşı koyabileceklerini de bildirmişti58

Halbuki Osmanlı hükümeti, işgalcilere -özellikle İngilizlere- karşı sert davranılmasını sakıncalı görüyor; onlara karşı hoşgörülü olmanın barış konferanslarında Osmanlı Devleti lehine bazı çıkarlar sağlanmasına hizmet edeceğini düşünüyordu Nitekim, Ahmet İzzet Paşa, protestolarla bu baskıların belki azaltılabileceği kanaatinde idi59 İngilizler ise bu sırada Halep taraflarındaki kuvvetlerine erzak nakledebilmek için İskenderun yolunu kullanmakta ısrar ediyordu Ahmet İzzet Paşa, İngilizlerin bu yolu kullanmalarını müsait karşılarken, Mustafa Kemal Paşa buna karşı çıkıyor ve İngilizlerin asıl maksadının VIIOrdunun geri çekilme yollarını kesmek olduğunu belirttikten sonra, İngilizler lehine verilecek emirlerin hiç birini yerine getirmeyeceğini ifade ediyordu Paşa, eğer bu tutumu hükümet tarafından hoş görülmez, İngilizler lehine kararlar verilirse, yerine başka bir komutanın tayin edilmesini istiyordu60 Nitekim, yukarıdaki gelişmelerden endişe duyan Harbiye Nezareti bunun bir problem haline gelmesini önlemek amacıyla 7 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Ordular Grubu ile VIIOrdu karargâhını lağvetti Mustafa Kemal Paşa ise Harbiye Nezareti emrine verildi61

Mustafa Kemal Paşa’nın karşı çıkmasına rağmen, Osmanlı Hükümeti, Amiral Galthorpe’un İskenderun’un mukavemetsiz teslimi yolundaki notasına ister istemez uymak mecburiyetinde kaldı Aksi halde, İngilizlerin Suriye-Filistin ordusu komutanı General Allenby bu bölgeleri zorla işgal edebileceğini bildirmişti Ahmet İzzet Paşa, İngilizlere karşı koyacak gücümüzün olmadığını ifade ederek İskenderun’un teslimini -kendince-uygun bulmuş ve İskenderun’a bu yolda bir telgraf çekmişti 9 Kasım 1918 tarihinde İngilizler İskenderun şehrini mukavemetsiz olarak teslim aldı İtilaf Devletleri’nin mütareke hükümlerini hiçe sayan bu tutumları karşısında şaşkına dönen hükümet, birbiriyle çelişen emir ve telgraflar yağdırarak içinde bulunduğu keşmekeş ortamının vahametini sergiliyordu Öte yandan hükümetin, terhis için verdiği emre uyulduğu takdirde elde mevcut silah, hayvan, malzeme, teçhizat vs yi muhafaza edecek tek bir fert bile kalmamış olacaktı62 Öte yandan İskenderun ve civarının kaybından dolayı suçlanan Mustafa Kemal Paşa,63 gayet soğukkanlı bir şekilde bu isnat ve inancın yersiz olduğunu, şehrin teslim edilmesi yolunda hükümetten emir aldığını belirtiyordu64 Paşa, 8 Kasım’da Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti karargâhına gönderdiği telgrafta, karargâhtan gelen emir üzerine İskenderun’u bırakmak zorunda kaldığını bildiriyordu65 Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa, hükümet merkezi ile yaptığı telgraf görüşmelerinde verilen tavizleri tenkit ediyor; böyle giderse memleketin binbir türlü entrika ve istilaya maruz kalacağını izah etmeye çalışıyordu Paşa, bu acz ve zafiyetin bir an evvel tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu66

Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nın lağvedildiğini belirten irade, Mustafa Kemal Paşa’ya 10 Kasım 1918’de tebliğ edildi67, bunun üzerine Paşa, emrindeki birlikleri IIOrdu komutanı Nihat Paşa’ya terk ederek aynı günün akşamı Adana’dan trenle İstanbul’a hareket etti68 Öte yandan Mustafa Kemal Paşa, Adana’dan İstanbul’a dönerken Antep eşrafından Ali Cenanî Bey’e rastlamış ve ona teşkilat kurmasını öğütleyerek silah, malzeme vs yi temin ettireceğini söylemiş ve böylece Antep savunmasının temelini de atmıştı Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra, Adana’dan hareketle 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Paşa, ülkenin içinde bulunduğu kötü şartlardan kurtulabilmesi için siyasî yollardan çözüm aramanın faydalı olacağına inanıyordu O İstanbul’a gelişinden, 1919 yılı Nisan ayına kadar geçen beş aylık süre içinde çeşitli temaslarda bulundu Mustafa Kemal Paşa, İtilaf Devletleri donanmasının İstanbul’a girdiği gün, yani 13 Kasım 1918 sabahı Haydarpaşa Garı’na varmıştı Kendisini karşılayan arkadaşı Doktor Rasim Ferit ile birlikte Haydarpaşa’dan Kartal istimbotu ile karşıya geçmiş, bu sırada boğazda bulunan gemilerin arasında Yunanlıların meşhur Averof zırhlısını da görünce bundan müteessir olmuş ve arkadaşına hitaben “Hata ettim İstanbul’a gelmemeli idim Ne yapıp yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı!” demiştir69 Bu arada meşhur olan “Geldikleri gibi giderler” sözünü söylemiştir Karşıya geçtikten sonra Beyoğlu’ndaki evine giden Paşa, daha sonra Ahmet İzzet Paşa’yı aramaya koyuldu İlk işi Paşa’yı bulmak ve bir aylık sadareti esnasında işlenen hataları söyleyerek, ilerisi için alınacak yeni tedbirler üzerinde konuşmak oldu70 Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, mütareke hükümlerinin doğurabileceği feci akıbetleri göz önüne koymak ve bütün kayıtlara rağmen düşmanlar elinde oyuncak olmamak için, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya her defasında telgraflar göndererek görüşlerini bildirmişti Mustafa Kemal Paşa, ayrıca mütareke hükümlerinin, millet menfaatlerine uygun bir şekilde tatbikini esas tuttuğundan güneyde millî sınırların elde bulundurulmasını ve barış görüşmelerinde arkamızı dayayabileceğimiz bir gücün, yani ordunun bulunmasını istiyordu Nitekim bu sırada muhalefetin keskin çıkışları, hükümetin İttihatçılıkla suçlanması, diğer taraftan Padişah Vahdettin’in bütün otoriteyi tek elde toplamak istemesi ve diğer bir takım olumsuz gelişmeler Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın nüfuzunu kırmış, 8 Kasım 1918 tarihinde istifasına sebep olmuş71; yeni kabineyi Ahmet Tevfik Paşa, padişahın da onayını aldıktan sonra 11 Kasım 1918’de kurmuştu72

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’daki faaliyetlerinde esas olarak hükümet kurmak, olmazsa kurulacak hükümete Harbiye Nazın olmak, ya da mebus olarak meclise girmek arzusunda idi O, bu faaliyetleri sırasında ayrıca İttihat ve Terakki Cemiyeti yetkilileri ile yakınlaşmayı, Meclis-i Meb’usân eski reisi Ahmet Rıza Bey’le temas kurmayı düşündüğü gibi, dönemin önde gelen asker-devlet adamlarından Ahmet İzzet Paşa ile de temasa geçmek niyetinde idi73 Mustafa Kemal’in bu düşüncelerini uygulamaya koyması mümkün olmadı Bu dönemdeki faaliyetlerini bilahare Falih Rıfkı’ya anlatan Mustafa Kemal Paşa:”Ağır ve kafi bir kararın doğruluğuna inanmak için vaziyeti her köşesinden mütalaa etmek, tereddüde yer bırakmamak, başka ihtimal kalmadığına inanmak için mütareke esnasında dört-beş ay (13 Kasım 1918-16 Mayıs 1919) İstanbul’da kaldığını” belirtmişti74

Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918 tarihinden 30 Nisan 1919 tarihinde yeni görevi olan IXOrdu Kıt’aatı Müfettişliği’ne atanana kadar ülkenin siyasî yollardan, özellikle kendisinin Harbiye Nazırı olarak içinde bulunacağı bir hükümet sayesinde kurtarılabileceğine inancıyla bu uğurda çalışmalarda bulunmuştu75 İstanbul’daki bu faaliyetleri bir netice vermedi ve bir müddet sonra da Samsun’a müfettişlik görevi ile gitti

Mustafa Kemal Paşa’nın, İstanbul’da bulunduğu sırada bir diğer faaliyeti de İtilaf Devletleri temsilcileri ile görüşmelerde bulunarak çözüm yolları aramaktı O, basın yoluyla fikirlerini açıklarken G Jaeschke’ye göre, görünüşte İngilizler’den yana bir tavır sergileyerek onların şüphelerinden uzak durmayı planlamıştı Paşa, 17 Kasım 1918’de Minber’de, 18 Kasım 1918’de Vakit’de yayımlanan mülakatında; İngilizler’in Osmanlı Milleti’ne gösterdiği iyiniyet ve dostluktan uzun uzun bahsetti76 Kısaca bu dönemde Mustafa Kemal Paşa tarafından, memleketin kurtuluşu için her türlü çareler arandı O, İngiliz casusu Rahip Frew’le de temas kurdu77 İngilizlerle münasebetleri dikkatle sürdüren Mustafa Kemal, saray ve çevresiyle olan ilişkilerinde de dikkatli davranıyordu Nitekim, bu sırada İstanbul’da yönetimin karşı olduğu şeylere kendisinin de karşı olduğunu gösteriyor ve siyasî taktikler sergiliyordu Öte yandan daha önceki yıllarda kazandığı bir takım askerî başarılar haklı olarak çevresinin genişlemesini sağlıyordu Bu arada belirtmek gerekirse, kendisi, bir süreden beri fahrî yaver sıfatına sahip idi78 Diğer taraftan Çanakkale’deki başarısından dolayı herkesçe tanınmış, şöhretli bir subaydı Hükümet yetkililerinin gözünde Mustafa Kemal Paşa doğru, dürüst, vatanperver ve güçlü bir kurmaydı; bu açıdan onların Mustafa Kemal’e güveni sonsuzdu79 İşte bu durumu çok iyi değerlendiren Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da kaldığı süre içinde bir kaç kez (15 Kasım, 29 Kasım ve 20 Aralık 1918 tarihlerinde) padişah ve diğer hükümet yetkilileriyle görüşme fırsatı buldu80 Öte yandan Paşa’nın İttihat ve Terakki Cemiyeti, Almanya ve Enver Paşa karşıtı olması, hükümet çevresi tarafından da büyük destek görmesine neden olmakta idi81 Tabiatıyla, Mustafa Kemal Paşa’nın yukarıda izah edilmeye çalışılan tasarı ve düşünceleri çok ince düşünülmüş fikirlerdi O, bu taktiklerinin bilahare zararını değil, faydasını gördü

Sonuç

Karargâhı Almanlardan kurulu olan Yıldırım Orduları Grubu, memleketin ve Türk ordusunun yabancısı idi Bu karargâhın, Suriye’de Alman nüfuz ve himayesini kuvvetlendirmek yolundaki gayretleri, Türkler açısından hem sevk ve idare alanındaki çabaları aksatıyor ve hem de Almanlara duyulan güveni sarsıyordu Haberleşmede de dil probleminden dolayı aksamalar oluyordu

Filistin Muharebeleri, kaderini yabancı eline teslim eden bir ordunun uğrayacağı feci akıbeti göstermesi bakımından son derece önemlidir Bu savaşta şu husus çok açık anlaşılmıştır: Almanlar gerçekten de Osmanlı Devletinin müttefiki olarak Filistin’e gelmediklerini; aslında, “Ortadoğu’da nasıl hakimiyet kurar ve bu bölgenin zenginliklerine kavuşabiliriz” düşüncesi ile geldiklerini göstermişlerdi Karargahlarındaki tavır ve uygulamaları ile de Türklerin fikirlerine pek değer vermedikleri hissettirmişlerdi Hatta savaşın sonuna doğru da Arapları para vs ile kendi saflarına çekmek için çaba sarf etmişlerdi Böylece Almanlar bu uygulamaları ile, Filistin Cephesi’ni açarak Avrupa’daki mücadeleyi Osmanlı topraklarına aktarmak düşüncesinde olduklarını da açığa vurmuş oluyordu Aslında, Galiçya Cephesi’ne Osmanlı ordularının gönderilmesinin sebebi de bu doğrultuda algılanmalıdır Türkler müttefiklerine bu harpte içten gelen bir samimiyetle bağlılıklarını bildirmişlerken82, Almanlar ise daima iktisadî-siyasî çıkarlar çerçevesinde gelişmeleri değerlendirmişlerdir

Filistin harekâtı sonunda Türkler, sayı kesin olmamakla birlikte bu cephede İngilizlere 75000 esir, 360 top, 300 makineli tüfek, 210 kamyon, 44 otomobil bırakmak zorunda kalmışlardı Bilançosu oldukça ağır olan bu harekât sonucu, Mısır’a ulaşarak Süveyş Kanalı’na hakim olmak bir yana, Antep’e kadar düşmanın ilerleyişi bir türlü durdurulamamıştır Başarısızlığı kabullenmek istemeyen Falkenhein’ın hataları yüzünden, Osmanlı orduları bu savaşlarda büyük kayıplar vermiştir Yıldırım Ordular Gurubu’nda kurmay başkanlık görevinde bulunmuş subaylardan biri olan Hüseyin Hüsnü Emir (Erkilet), Filistin Cephesi’ndeki olayları anlattığı eserinin sonunda kaderin değiştirilmesinin mümkün olmadığı anlamına gelen bir deyimi kullanırken şu ifadelere de yer verir: “1917’deki hatalarımız Filistin’e, 1918’dekiler de Suriye’ye mâl oldu”83

Mütarekenin imzalandığı gün, Yıldırım Ordular Gurup Komutanlığı’na atanan Mirliva Mustafa Kemal Paşa, Filistin harekâtını icra eden bu son ordu kalıntılarını bir araya topladıktan sonra Halep’in kuzeyine çekilmeyi başarmıştı İşte Mustafa Kemal Paşa’nın kuzeye çekmeyi başardığı bu kuvvetler, bir yıl sonra başlayacak olan Türk İstiklal Mücadelesi’nin Güney Cephesi’ndeki çekirdek kadrosunu oluşturacak olan birlikler idi

Yıldırım Ordular Gurubu’nun son komutanı olan Mustafa Kemal Paşa, Mondros Mütarekesi karşısında son derece ihtiyatlı davranarak, Filistin hezimetinden sonra elde kalan son ordu kalıntısını daha da Kuzey’e çekmek için büyük çabalar sarf etti Orduların terhis edilmesi konusunun gündemde olduğu bir sırada o, elde mevcut kuvvetleri mümkün olduğunca silah ve teçhizatı ile Kuzey’e çekti Mütarekenin imzalandığı o kargaşa döneminde Harbiye Nazırlığı gibi aktif bir göreve talip olan Mustafa Kemal Paşa’nın bu istekleri ne yazık ki, dönemin sadrazamı tarafından uygun bulunmadı 13 Kasım 1918 tarihinden 16 Mayıs 1919 tarihine kadar İstanbul’da kalarak memleketin genel durumunu yakın arkadaşlarıyla kritik eden Mustafa Kemal Paşa, bilahare ülkesinin ve kendisinin de kaderini değiştirecek olan kutsal yolculuğa çıkarak Türk İstiklal Mücadelesi’ni başlattı

KAYNAK: Zekeriya Türkmen

ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 47, Cilt: XVI, Temmuz 2000

Alıntı Yaparak Cevapla