Yalnız Mesajı Göster

Atatürk İlkeleri (1)

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk İlkeleri (1)



LAİKLİK

Laiklik, terim olarak, din ile dünya, özellikle dini ile devlet işlerinin ayrılması anlamını taşır Fakat, Atatürk laikliğinin daha geniş ve kendine özgü bir anlamı vardır Türkiye Cumhuriyetinde laiklik ilkesi, kişilerin vicdan ve ibadet hürriyetlerini sağlamak ve korumak, dini faaliyetlerin iman ve ibadete inhisar ettirilmesini, dünyevi müesseseleri ve faaliyetleri bilimsel ve en ileri teknolojiyi yol gösterici olarak yürütmeyi sağlamak, dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete vermek amaçları ile uygulanan, dini devletten ayıran bir ilkedir Laiklik ilkesi, Türk devletinin diğer ilke ve esaslarını bütünleyerek güçlendirir Dinin, dini olmayan hususlardan ayrılmasını tespit edecek esasların uygulanmasını gerçekleştirerek dinin özüne dönmesini, bu suretle kişilerin bütün sadeliği ile dindar olmalarını sağlar

Atatürk, devlet idaresinde, bütün kanunların, nizamların ve usullerin din kurallarına değil, bilimsel esaslara ve en ileri teknolojiye, yurt ile dünya ihtiyaçlarına göre düzenlenmesini ve uygulanmasını öngörür Böylelikle, bilimsel esaslar ve modern teknoloji, yaygın ve etkili bir biçimde kullanılarak, Türk toplumundaki bütün müesseselerin çağın gereklerine uygun bir şekilde değişip gelişmesi sağlanır

Atatürk, dinin kötüye kullanılmasına ve gaipten haber verilmesine karşı olmuştur Nitekim, Atatürk'ün, "Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletlerin tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir" sözleri, laikliğin dayandığı temelleri göstermektedir

"İlhamlarımızı, gökten ve gaipten değil" ifadesi, Atatürk laikliğinin temellerinden birini ifade etmektedir Atatürk, "Gökten ve gaipten değil" ifadesiyle, devlet işlerinde dine dayandırılan kuralların etkisi olmadan, müsbet ve insanlıkla ilgili bilimleri egemen kılmak istemektedir Yani Atatürkçü görüşte laikliğin gerçek anlamı; iman ve ibadet dışındaki, siyaset dahil; bütün devlet hayatı, fikir hayatı ve ekonomi hayatımıza, müsbet ve sosyal ilimler yol gösterici olacaktır

Ayrıca şu önemli noktayı da belirtmek gerekir Atatürk laikliği, dine, akılcı yoldan yaklaşır Böylece insan aklının soracağı sorulara, yine insan aklının bulacağı cevapları benimser Ancak, bunun dışında insan aklının cevabını veremeyeceği sorulara insan ile Allah'ı birbirine bağlayan dinde cevaplar bulunacağı fikrine de müdahale etmez Böyle bir yaklaşım, dinde taasubu ve hurafe (boş inanç)'leri önler Kendi dinlerinden başka dinlere, inananlara veya inanmayanlara karşı, insanlarda hoşgörüyü geliştirir Laiklik, din ve mezhep kavgalarını önler Milli birlik ve beraberliğin sağlanması için şarttır Gerçek din, böyle bir ortam içinde doğru olarak öğrenilir Bu bakımdan Atatürk laikliği, din müessesesinin vazifesini tam olarak yapmasına imkan verir

Bu açıklamaların ortaya çıkardığı gerçek şudur ki ; Atatürkçülük'te ifade edilen laikliği dinsizlik manasına almak çok yanlıştır Atatürkçülük'te laiklik, dinin hakkını dine, devletin hakkını devlete verir ve böylece din ile devleti kesin olarak birbiriden ayırır

Bu suretle din, sadece iman ve ibadete hasredilirse, hem din ve vicdan özgürlüğü güvence altına alınır, hem de dinin bilim ile çelişkiye düşme ihtimali önlenir Böylece de devlet işlerinde, aklın gösterdiği yoldan yürümek gerçekleşir

Şu esaslı noktayı da belirlemek gerekir ki, çağımızda bilim ve teknolojide büyük ilerlemeler olmakla birlikte, dinin karşıladığı ihtiyaç, ortadan kalkmamaktadır Bu da bir gerçektir

İNKILAPÇILIK

Atatürkçülüğün inkılapçılık anlayışı, zamanına göre geri kalmış müesseselerin ortadan kaldırılması ve yerine ilerlemeyi, gelişmeyi, kolaylaştıracak, geliştirecek müesseselerin konması esasına dayanır Bu inkılapçılık anlayışı iyiye, doğruya, faydalıya yöneliktir İnkılap, taassupla mücadelede en başarılı yöntemdir Atatürk" İnkılap, var olan müesseseleri zorla değiştirmek demektir Türk Milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine, milletin en yüksek medeni gereklere göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseleri koymuş olmaktır " sözleriyle bu gerçeği vurgulamıştır

Atatürkçülüğe göre" medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır Sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur " İşte bunun içindir ki, toplumun, zamanın gereklerine kendini uydurması, gelişmesi ve yenileşmesi gerekir Ancak, Atatürk Türkiye'nin ilerlemesi ile ilgili olarak" Türkiye'yi derece derece mi ilerletmeli, ani olarak mı ? İki sistem var; biri bilinen büyük Fransız ihtilalindeki yöntem; rejimler değişecek, ihtilallere karşı mukabil ihtilaller yapılacak, sağ solu tepeler, sol sağı süpürürken bir de bakılacak ki, bir buçuk asırlık zaman geçmiş Bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o kadar geniş zaman var mı?" demiş ve yenileşmeyi zamana bırakmayarak, süratle yapmayı öngörmüş ve " benim elime büyük yetki ve kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda arzu edilen inkılabı bir anda bir " Coup " (darbe) ile uygulayacağımı zannederim

Zira, ben, bazıları gibi kamuoyunu, din bilginleri çevresini yavaş yavaş benim düşüncelerim seviyesinde fikir oluşturmaya ve düşünmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor Neden, ben, bu kadar yıl yüksek öğrenim gördükten, sosyal ve medeni hayatı incelemek hürriyetin tadını çıkarmak için hayatımı ve zamanımı sarfettikten sonra halkın seviyesine ineyim ? Onları kendi seviyeme çıkarayım, Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar Ancak bu meselede incelenmeye değer bazı noktalar var, bunları iyice kararlaştırmadan işe başlamak hata olur" diyerek, gelişme ve yenileşme hareketlerinde daima kısa zamanda büyük işler başarmayı hedef almıştır

Yenileşmeye ayak uyduramayan milletlerin hayatında çöküş başlar Bu çöküşü önlemek, topluma çağdaş niteliğini kaybettirmemek için yeniliklere açık olmak gerekir Atatürk bu hususu" yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görünüşü ile medeni bir toplum haline ulaştırmaktır inkılaplarımızın ana ilkesi budur " sözleriyle vurgulamıştır

Atatürk'e göre, uygarlık dünyasındaki yerimizi kaybetmemek, ona ayak uydurabilmek için" İnkılabın temellerini her gün derinleştirmek, kuvvetlendirmek lazımdır" Zira "Medeni dünya çok ileridedir Buna yetişmek, o medeniyet çemberine girmek mecburiyetindeyiz"

Atatürkçülük'te inkılapların yaşatılması, hayati önem taşır Bu inkılapların topluma maledilmesi ve yaygınlaştırılması gerekir Atatürk inkılaplarının korunması ve yaşatılması sayesindedir ki, toplumumuz dinamizmini kaybetmeyecek, çağdaşlaşma yolunda adımlarına hızla ve güvenle devam edecektir Bu bakımdan inkılapların milletçe korunması gerekir Atatürk'ün "Biz büyük bir inkılap yaptık Memleketi bir çağdan alıp, yeni çağa götürdük Bir çok eski müesseseleri yıktık Bunların binlerce taraftarı vardır Fırsat beklediklerini unutmamak lazım En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert tedbirlere müracat edilmiştir Bize gelince, inkılabı koruyacak tedbirlere daha çok muhtacız" Sözleri bu gerçeği vurgulamaktadır

Atatürk'ün gösterdiği Dinamik İdeal'in gerçekleşmesi, çağdaş medeniyet seviyesinin gerektirdiği atılımları yapmayı öngörür Bu bakımdan, Dinamik İdeal sadece yapılan inkılapları korumakla, yani statik bir durumda kalmakla yetinmeyip, aklın, bilimin ve ileri teknolojinin yol göstericiliğine dayalı gerekli atılımlarla çağdaşlaşmaya yönelmeyi gerektirir Bu nedenle Atatürkçü inkılapçılık anlayışının temel esası, devlet yönetiminin zamana ve gelişmelere değil, milletin birçok fedakarlıklarla yaptığı inkılaplardan doğan ve olgunlaşan prensiplere bağlı kalmasını ve onları müdafaa etmesini, insiyatif kullanarak gerekli görünenleri hemen uygulamayı öngörür Nitekim Atatürk, "(Türk Devleti) devlet, yönetimde sorunlara çözüm bulmak için zamana ve gelişmelere bağlı olmak ilkesi ile kendini sınırlayıp kısıtlamaz (Türk Devleti) Milletimizin bir çok fedakarlıklarla yaptığı inkılaplardan doğan ve gelişen prensiplere, içten bağlı kalmayı ve onları savunmayı esas tutar" diyerek bu inkılapçılığın esasını belirtmiştir

Türkiye'yi Dinamik idealine ulaştırmak en güçlü amil olarak; " yüksek ve inkılapçı bir kültür seviyesine varmayı " amaçlayan Atatürkçü inkılapçılık anlayışı, akıl, bilim ve ileri teknolojinin yol göstericiliğinde sürekli gelişmektir Bu nedenle "büyük davamız, en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir Bu yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de köklü bir inkılap yapmış olan büyük Türk Milletinin Dinamik İdealidir Bu ideali en kısa bir zamanda başarmak için, fikir ve hareketi, beraber yürütmek zorundayız Bu teşebbüste başarı, ancak, türeli bir planla ve en akılcı bir şekilde çalışmakla mümkün olabilir Fikir ve hareketi beraber yürütmek, zamana ve gelişmelere bağlı kalmak prensibi ile bağdaşmaz Fikirler, uygun hareketlerle ve tedbirlerle hemen uygulanmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla