Yalnız Mesajı Göster

2009 Yılının Dünyada Ve Türkiye’De Önemli Dış Politika Gelişmeleri

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

2009 Yılının Dünyada Ve Türkiye’De Önemli Dış Politika Gelişmeleri



Türkiye – Ermenistan İlişkileri:

Rusya-Gürcistan arasında Ağustos 2008’de yaşanan Güney Osetya Krizi’nden sonra, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Eylül 2008’de Erivan’daki Ermenistan-Türkiye milli futbol maçına daveti ile iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönem başladı 1992-93 döneminde Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Dağlık-Karabağ özerk bölgesini ve etrafındaki 7 ilçeyi işgali üzerine bozulan ilişkiler, bu davetle birlikte yeni bir mecraya yol aldı Bunda kuşkusuz son yıllarda başta ABD Kongresi, Fransa, Almanya, Rusya ve daha bir çok ülkede 1915 Ermeni zorunlu göçünü “soykırım” olarak kabul edenlerin, ya da etmek isteyenlerin etkisi de önemli bir rol oynuyordu

İsviçre’de yürütülen görüşmeler zaman zaman basın yoluyla kamuoyuna duyurulmakta, bu arada Türkiye de ABD Kongresi’nin her yıl yeni bir karar tasarısı daha çıkartmaması için yoğun çaba harcamaktaydı Nihayet 22 Nisan 2009’da Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye ile Ermenistan’ın İsviçre’nin arabuluculuğunda, “ikili ilişkilerini normalleştirmek, karşılıklı saygı çerçevesinde geliştirmek ve bu suretle tüm bölgede barış, güvenlik ve istikrarı ileri götürmek amacıyla yoğun çaba gösterdikleri” bildirildi

Bu gelişme ve Mart 2009’un başlarından itibaren Azerbaycan muhalif basının etkisiyle Azerbaycan-Türkiye ilişkileri gerilmeye başladı Türkiye birkaç kez en üst düzeyde “Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan sınırlarının açılmayacağını” taahhüt etti 7-8 Mayıs tarihlerinde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Doğu Ortaklığı ve Güney Koridoru Zirvesi”ne katılmak üzere gittiği Çek Cumhuriyeti’nde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile ayrı ayrı bir araya geldi Daha sonra İlham Aliyev ile Serj Sarkisyan da ABD’nin Prag Büyükelçiliği’nde bir araya geldi AGİT bünyesinde Yukarı Karabağ sorununun çözümü amacıyla kurulan Minsk Grubu, “Sorunun çözüm yöntemleri üzerinde mutabakat sağlandığını, ayrıntılarının daha sonraki görüşmelerde belirleneceğini” açıkladı Bundan sonra taraflardan pek çok farklı sözler çıkmış olsa da, Eylül ayı başında Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan iyi komşuluk ve sınırları açılması, ortak tarih komisyonu kurulması ile ilgili protokolün ayrıntıları ortaya çıktı Ermenistan ile Türkiye, İsviçre’nin arabuluculuğu ile vardıkları mutabakat uyarınca ‘Diplomatik İlişkilerin Kurulması’ ve ‘İlişkilerin Geliştirilmesi’ başlıklı iki protokolü paraf etti Bunu 10 Ekim 2009’da Zürich’te İsviçre ve ABD Dışişleri Bakanlarının da bulunduğu bir masada iki ülke dışişleri bakanının anlaşma metnini imzalaması izledi

Gelinen günde anlaşmanın her iki devletin de Meclisinde onaylamasına kaldı Ancak, 2009 yılı sonu itibariyle her iki ülke de bunu meclisine getirebilmiş değildir Türkiye, Dağlık Karabağ sorununun çözümü Azerbaycan’ı memnun edinceye kadar anlaşmanın imzalanmayacağı taahhüdünde bulunduğu için son adımı atmamaktadır Ermenistan yönetimi de özellikle koalisyon hükümetinden ayrılan Taşnaksutyun partisi ile Ermeni diasporasının tepkileri sebebiyle anlaşmayı onaylamamıştır Bazı ülkelerde ve özellikle Ermeniler tarafından kabul edilen sözde “Ermeni soykırımını anma günü” olan 24 Nisan yaklaştıkça, Türkiye’nin de direncinde kırılmalar olacağını bekleyenler vardır Zira bu konuda ABD Kongresi’nin “Demokles’in kılıcı” gibi olayı canlı tuttuğu inancı hakimdir Oysa Ermenistan’ın durumu da pek parlak değildir Ülke, Türkiye ile dış dünyaya ve hayata tutunabilecek iken, geçen her gün biraz daha tükenişe doğru uzanmaktadır Yani Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının açılması, Ermenistan’ın yaşayabilmesi için en önemli faktördür Bu sebeple Türkiye’nin fazlaca sıkıştırılamayacağı da bilinmelidir

Türkiye’yi bu konuda en çok zorlayacak ülke ABD olabilir Ancak ABD bile, Orta Doğu’da bölgesel güç haline gelen ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmiş bir Türkiye’yi, böylesi bir mesele uğruna puruvasına oturtmaya yanaşmayacak bir politikayı benimseyecektir Burada ipler bir bakıma Rusya, daha sonra da ABD’nin elindedir AGİT bünyesindeki MİNSK Gurubu çatısı altında Dağlık Karabağ sorununa tarafları memnun edici bir çözüme bir an önce ulaşılmasıyla, Ermenistan’a da Türkiye üzerinden hayata dönüş yolu rahatça açılabilecektir Bunun aksi, Türkiye ve Azerbaycan gibi “bir milletin iki devletinin” arasının açılması demektir Böylesi bir aymazlığı da hiçbir aklı selim insan beklememelidir…

Türkiye – Azerbaycan İlişkileri:

Azerbaycan-Türkiye ilişkileri, kuruluşundan beri ilk kez Nisan 2009 ayı içerisinde önemli bir gerilim yaşadı Nisan ayı başlarında ivme kazanan Azerbaycan’daki muhalif basının sesine, o dönemde G-20 zirvesi, NATO’nun 60 Yılı kutlamaları, ABD Başkanı Obama’nın Türkiye ziyareti, İstanbul’da Medeniyetler İttifakı Toplantısı gibi önemli gelişmeler sebebiyle kulak verilemedi Bunun akabinde de Azerbaycan’da sağduyu sahibi insanlar bile adeta “hop oturup, hop kalktılar!” Bir anda Azerbaycan’dan üst düzey heyetler Ankara’ya akın ettiler Başbakan iki, Cumhurbaşkanı ve Meclisi başkanı bir kez, Hükümet sözcüsü bir kez “Dağlık Karabağ meselesi çözülmeden sınır kapıları açılmayacak!” demiş olmalarına rağmen, bu güven bunalımı aşılamadı Bunu 28 Nisan’da Belçika’da bulunan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile görüşmesi sonrasındaki basın toplantısında, “Türkiye ile Ermenistan arasında üzerinde anlaşıldığı söylenen yol haritasında çeşitli çelişkiler var Karabağ sorunu, iki taraf arasında oluşturulan yol haritası ile bağlantılı mı değimli sorusuna cevap arıyoruz” ifadesinden kolaylıkla anlamak mümkündür

İki ülke arasındaki güven bunalımı, ne zaman ki Başbakan R Tayyip Erdoğan 12-13 Mayıs’ta Azerbaycan’ı 5 bakanla ziyaret etti, ondan sonra çözülebildi Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le görüşmenin ardından Azerbaycan Meclisi’nde konuşan Erdoğan, Ermeni işgali sona ermeden sınır kapısının açılmayacağı garantisi verdi Ancak, 14 Ekim’de Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan milli futbol maçında Azerbaycan bayrağına saygısızlık yapıldığı gerekçesiyle, Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı’nın Ankara’ya protesto notası vermesiyle yeni bir gerilim yaşandı Türkiye, bu konuya duyarlılık göstererek sorumlular hakkında hukuki işlem başlattı Ancak Azerbaycan bu kez de Bakü’deki Türk Şehitliği’ndeki Türk bayraklarını kaldırttı Bu olayı Azerbaycan’ın Bakü’deki Türk Büyükelçiliği’ne ait Din Müşavirliği önündeki Türk bayrağını indirmesi de izleyince, Türkiye 21 Ekim’de Azerbaycan’a nota verdi Daha sonra işler tatlıya bağlandı!

Acaba? Nisan ve Ekim ayında yaşanan ve “bir milletin iki devletini” karşılıklı nota vermeye kadar iten olaylar dikkate alındığında şu sonuç ortaya çıkmaktadır: Türkiye’de Azerbaycan’a rağmen güçlü bir Ermeni lobisi, Azerbaycan’da da Türkiye’ye karşı güçlü lobiler vardır Ya da bir başka ifadeyle; Türkiye’de Azerbaycan lobiciliğinin, Azerbaycan’da da Türkiye lobiciliğinin mutlaka güçlendirilmesi gerektiği görülmüştür Aksi halde iki ülke ilişkilerinin en küçük bir tahammülsüzlükte “inceldiği yerden kopacak” kadar hassas olduğu anlaşılmıştır Bu husus iki ülke ilişkilerinin bozulmasını isteyenler tarafından gözden kaçırılmayacak kadar önemli bir silahtır Bunu kullanmalarına fırsat vermeden, iki kardeş ülkede de lobi faaliyetleri için önlemler bir an önce alınmalı, bu konuda ön ayak olunacak Sivil toplum kuruluşları ve Düşünce kuruluşlarına destek olunmalıdır

Diğer Ülkelerle Türkiye İlişkileri:

Yukarıdakilere ilaveten dönem içerisinde Türkiye-Çin ilişkilerinde Doğu Türkistan’daki Sincan Özerk bölgesi Başkenti Urumçi’de 200’e yakın Uygur türkü’nün Temmuz 2009 başlarında katledilmesi ve Çin’in bölgede asimilasyon politikası uygulaması sebebiyle önemli gerilimler yaşandı

AB içinde Türkiye’nin tam üyeliği yerine “İmtiyazlı Ortak” olmasını isteyen Fransa ve Almanya’nın yönetimleri ile “limoni” bir ortamda ilişkiler sürdürüldü Bulgaristan’da Temmuz ayı başlarında yapılan genel seçimler sonucunda “Bulgaristan’ın Avrupai Kalkınması İçin Vatandaşlar” (GERB) partisi kazançlı çıktı GERB’in lideri Boyko Borisov, 1772009’da Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi Önceki hükümette yer alan Türklerin ağırlıklı olduğu HÖH’ün kabine dışı kalmasıyla, önceki dönemlerde yaşanan Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin sıcaklığı sona erdi Zira seçimden önceki bir beyanatında Türklerin “kötü insan malzemesi” olduğunu söyleyen Borisov, son zamanlarda devlet televizyonunda sadece 5-10 dakika süreyle yapılan Türkçe yayının dahi kaldırılabileceğini söyleme başlamıştır

4 Ekim’de Yunanistan’da yapılan genel seçimler sonrasında PASOK ve Lideri Yorgo Papandreou iktidara taşındı Şu ana kadar Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde, önceki hükümete oranla farklı bir gelişme kaydedilmedi

Türkiye Aralık 2009’da Arnavutluk’la karşılıklı vize muafiyeti uygulamasına geçti Benzer teklif Mısır ve Libya’ya da yapıldı Mısır’la Akdeniz’de ortak bir tatbikat yapılırken, 16 yıl aradan sonra Başbakan düzeyinde bir ziyaret de Libya’ya gerçekleştirildi

Dönem içerisinde Türk dünyası ile özlenen kenetlenme tam anlamıyla sağlanamasa da, önce Türk dilli Devletler Parlamentolar Asamblesi TÜRKPA 29 Eylül’de Bakü’de faaliyete geçti Bunu 2-3 Ekim 2009 tarihlerinde, Nahçıvan/Azerbaycan’da, Türk Dili Konuşan Devletler Zirvesinin 9su izledi Bu etkinliklerde gözler Özbekistan Cumhurbaşkanı’nı aradı

Türk dış politikasında 2009’un özellikle ikinci yarısında Bosna-Hersek’le ilgili kaygılar da yer aldı Bu maksatla Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ’ı kapsayacak şekilde, Bosna-Hersek’te Sırpların ve ardından Hırvatların ayrılma ile ilgili fiilleri önlenmeye çalışıldı

BM ve AB çizgisinde götürülmeye çalışılan Kıbrıs’la ilgili konularda önemli bir ilerleme kaydedilemedi Türk ve Rum kesiminin liderleri arasında zaman zaman etraftakilerin bile duyabileceği şiddetteki “Kapsamlı Görüşmeler” ikinci turuyla sürdürüldü Nisan 2009’daki genel seçimlerde Derviş Eroğlu tek başına iktidarı 26 milletvekili ile sağladı 2010 yılı başlarında KKTC’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, mevcut Cumhurbaşkanı M Ali Talat’ın Eroğlu ile bilinen muhalifliği sebebiyle kazanmasının mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir

Sonuç


2009 yılı dış politika ve gelişmeler açısından Türkiye için adeta baş döndürücü bir hızla geçti Bir taraftan “sıfır sorun” yaklaşımıyla zaten iyi olan komşularla ilişkiler perçinleştirilmeye çalışılırken, sorun bulunmayan Azerbaycan ve İsrail ile gerilimler yaşandı

Kıbrıs’taki belirsizlik devam etti AB üyeliği konusunda önemli bir mesafe kat edilemedi Açılan son çevre fasılı ile Türkiye’ye 60-70 milyar doları bulacağı ileri sürülen yükler daha önceden getirilmiş oldu

Türkiye-ABD ilişkileri söylem düzeyinde “iyi” ancak, icraat aşamasında henüz “rüştünü ispatlamış” durumda değildir Üstelik İran-ABD restleşmesinin devamı, Türkiye-ABD ilişkilerini de gerebilecek potansiyele sahiptir Bir diğer potansiyel gerilim konusu da sözde “soykırım” yasa tasarısının Kongre’ye getirilebilecek olmasıdır Bunun için ileri sürülen Ermenistan sınır kapılarının açılması meselesi ise Dağlık Karabağ sorununda düğümlenmektedir Aksi halde en yakın dost ve kardeş ülke ile gerilim yaşanması tehlikesi mevcuttur

Bulgaristan’daki gelişmeler, hiç de Türkiye’nin arzu ettiği gibi değildir Avrupa ile Türkiye arasındaki en yakın ulaşım hattı üzerindeki Bulgaristan, giderek radikalleşmekte, buna bağlı olarak da Türk azınlığa ve Türkiye’ye karşı husumet hislerini kabartmaktadır

Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlam zeminlere ve örtüşen çıkarlara göre geliştirilmesi önemlidir Böylece hem iki ülke kazançlı çıkacak, hem de Rusya’daki Türkler vasıtasıyla ilişkiler daha sağlam zemine oturtulabilecektir

Küresel krizin aşılmasında ve 1929 krizi gibi yaşanmaması yolunda önemli bir eşiğin aşılmış olması, belki de 2009 yılı için söylenebilecek en olumlu sözdür İran, Afganistan-Pakistan, İsrail-Filistin meseleleri yeni yılda da gözde konular arasında yer alırken, petrol fiyatlarında başlayan yeni yükselmeler ve Yemen’deki terör hareketleri de gündemde yer edinebilecektir

Türkiye açısından Ermenistan-Ermeni meselesi, Kıbrıs, PKK terör örgütünün tasfiyesi ve diğer ülkelerle birlikte geliştirilecek enerji projeleri öncelikli gündemler arasında yer almaya adaydır

KAYNAK: Doç Dr Celalettin Yavuz

TÜRKSAM Başkan Yardımcısı

Terör Enstitüsü

Alıntı Yaparak Cevapla