10-10-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Naz Etme Kahve!
Kahve Tutkusu
Karacaoğlan kahveyi “ağalar beyler içerler” diye tanımlarken, Köroğlu üç huyuyla tanınırdı: Birincisi, biri yerinden kalkarsa yerine oturur; ikincisi, yemekte önce pilav yer ve sonuncusu; kahveyi kaynar kaynar içer ve bir dikişte bitirirdi Ülkemizde kahve uzun zaman pahalı bir keyif maddesi olarak tanındı Bu durum Anadolu’da ve genel olarak Ortadoğu’da, özellikle kırsal kesim kahvehanelerinde belki hiç kahve pişirilmemiş olmasıyla da belgelenir (Emiroğlu, 2001:342) Günümüzde mutfak kültürümüzde önemli bir yeri olan Türk kahvesi, yemeklerden sonra yapılan keyif, koyu sohbetlerin bahanesi, uykusuz gecelerimizin dostu ve özel günlerin vazgeçilmez içeceği olmuştur Atasözlerine, manilere ve türkülere konu olmuştur Türk kahvesi: 'Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var', 'Gönül ne kahve ister ne kahvehane / gönül sohbet ister, kahve bahane'  Anadolu’da evlenmek üzere olan genç kızlar istenmeye gelindiğinde, kızların kahveyi yapmakta ve taşımakta olan ustalığına bakılır Bu yüzden, eskiden beri hayırlı bir iş için gelinen evlerde Türk kahvesi ikram edilir
Uzun tarihi içinde pek çok insanda tiryakilik yapan kahve, ünlüler arasında da tutkunluk yaratan bir lezzet olmuştur Ünlü Fransız yazar Honoré de Balzac, kahve tutkunları arasında ön sıralardadır Kahve tutkunlarından biri de ünlü besteci J S Bach'dı Kahveye olan tiryakiliğini notalara döken Bach, 'Kahvenin Öyküsü' adını verdiği bestesinde, kahvenin “şaraptan lezzetli, öpücükten zevkli” olduğunu söylüyor:
"Ah, kahve ne tatlı / binlerce öpücükten daha tatlı / muscat şarabından daha yumuşak  "
Dünyaca ünlü kahve tutkunları arasında Madame de Pompadour, Alexandre Dumas, Andre Gide, Moliére, Pierre Loti, Victor Hugo, Balzac sayılabilir Türkiye'de ünlü ressam Ali Rıza Bey, karakalemlerinde kahveyi resmetmiştir Ünlü komedi yazarı Moliére, Türk elçisi Süleyman Ağa'nın Paris'e tanıttığı kahveyi ilk tadanlardandır Türk dostu olarak bilinen Pierre Loti ise hâlen Eyüp'te bulunan kahvehanenin ismi olmuştur Pierre Loti, deniz subayı olarak İstanbul'da bulunduğu ilk yıllarda Eyüp tepesinde Haliç'in güzel manzarasını seyrettiği için kahvehaneye Pierre Loti'nin ismi verilmiştir (Topalakçı, 2011) Bugün İstanbul’da, önünde uzun kuyrukların oluşturulduğu Eminönü'ndeki tanınmış kahve dükkânını kuran Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk Kahvesini ilk kez kavurup öğüterek Türk toplumuna sunan kişi olarak bilinir “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları” adıyla 1871'de kurulan ve modern ortamlarda toptan Türk Kahvesi üreten tesisler, kahveyi ilk defa depolarda kavurup, geniş çapta üretime geçmiş ve bu lezzeti teknolojik gelişmelere paralel olarak dünyaya taşımıştır Bu kuruluş bugün Kurukahveci Mehmet Efendi'nin torunları tarafından yaşatılmaktadır
Kahvenin popüler hale gelmesi, aslında bizim için geleneksel bir içeceğin kahvehanelere ve bugün “cafe”lere taşınmasıyla olmuştur Kahvehaneler, yalnızca çay ya da kahve içilen yerler olmanın çok ötesinde, özellikle sosyalleşme mekanı olarak değerlendirilmelidir Uzun soluklu tarihi içinde, ülkemizde kahvehanelerin “özellikle saygın ve itibarlı insanların bulunmaması gereken bir mekan olarak devlet tarafından etiketlendiği”ni belirten Özkoçak, kahvehanelerin uzun zaman şehirde her türlü asayişi bozan ve cinsel ahlaksızlıkları tetikleyen yerler olarak kabul edildiğini vurgulamaktadır Kahvehaneler, özellikle Osmanlı döneminde halkı kışkırtan dedikoduların üretildiği ve devletin eleştirildiği yerler olarak algılanmıştır (Özkoçak, 2009:23-25)
|
|
|