10-10-2012
|
#2
|
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İklim Değişiminden Küresel İsınmaya
Son yıllarda birçok bilim adamını meşgul eden küresel ısınma , iklim değişimi ve buzul çağı gibi oluşumlar İnsanların kafasında soru işaretlerin oluşmasına yol açmaktadır Bazı insanlar bu değişimlerin nedenleri üzerinde düşünürlerken genel çoğunluk sonuçlarını merak etmektedir Yapmış olduğum bazı araştırmalar sonucunda ulaştığım ilginç noktaları , neden ve sonuçları ile ortaya koymaya çalıştım Burada sizinle paylaştıklarımı konunun bir özeti olarak algılamanızı istiyorum
İnsanların ilkel aletler icat ettikten sonra yerleşik hayata , sanayi devriminden uzay çağına geçmesi sürecinde , insanlar çoğalıp tüm yeryüzüne yayılmışlardır Teknolojik gelişmelere paralel olarak dünya nüfusu da ; Tıp alanında ki gelişmeler , yaşam standartların yükselmesi gibi etkenlere bağlı olarak artmıştır Dünya nüfus artışı 18 yüzyılda büyük bir sıçrama göstermiştir 200 yıl gibi kısa bir sürede dünya nüfusu yaklaşık 9-10 kat artarak rekor düzeye ulaşmıştır Dünya nüfusunun artışı doğal olarak ihtiyaç oranını ve çeşidini de etkilemiştir Nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ,olabilecek tüm enerji kaynakları düşünülmeye başlanmıştır

18 yüzyılda bilinen nedenlere bağlı olarak meydana gelen Dünya nüfusundaki artış , dönemin iktisatçılarından Thomas MALTUSUS’un konu ile ilgili ilk bilimsel makale yazmasına ortam hazırlamıştır Thomas MALTUS makalesinde ; geometrik olarak artan Dünya nüfusuna karşılık , aritmetik olarak artan gıda maddelerinin yetersiz kalacağını belirterek ,yakın gelecekte insanlığın açlığın pençesine düşeceğini yazmıştır İnsanlık , tarih boyunca ilk defa böyle bir tehdit ile karşılaşacaktır Böyle bir tehdide karşılık, insanoğlunun son yüzyılda aldığı bazı önlemler, açlık sorununu çözmüş değildir Tarım alanlarının genişletilmesi , birim alandan elde edilen verimin arttırılması ve genetik biyolojinin gelişmesi ile en iyi kalitede ürünlerin elde edilmesi açlık coğrafyasının genişlemesini engelleyememiştir Yeryüzü kaynaklarının dengeli bir şekilde dağılmamış olması da tartışılması gereken ayrı bir konudur
İnsan hayatı ve yüksek yaşam kalitesinin önemsendiği dünyamızda , tüm insanların mevcut kaynaklardan yararlanması gerektiği bilinmelidir Oluşum sürecini tamamlamış , sınırları belli olan dünyamızın artan nüfusa ve ihtiyaçlara cevap verememesi geleceği tehdit eden sorunlardan biridir İnsanların yiyecek , tatlı su , kereste , lif , yakıta yönelik yoğun talebi nedeni ile son 60 yıl içinde tarım arazisi haline dönüştürülen bölgelerin yüz ölçümü 18 ve 19 yüzyıllarda bu amaçla kullanılan alanların toplamını geçmiştir Yeryüzündeki karaların % 24’ü tarım alanı haline getirilirken ; Orman ,otlak ve mera alanları azalmış, yeryüzü erozyonun kıskacına girmiştir
İnsanlığın temel gereksinimini sadece gıda kaynaklarına bağlamak eksik bir yaklaşımdır İnsanoğlunun çeşitlenen ve artan ihtiyaçlarını karşılamak için her alanda teknolojiye baş vurulmuştur Teknoloji insan yaşamını kolaylaştırırken ,teknolojinin eko- sistem üzerindeki olumsuz etkileri geleceğimizi tehdit eder konuma gelmiştir Bir döngü üzerinde kurulan eko sistemde insanların müdahale ettiği her noktada , sistemin işleyişini bozmaktadır Bunun sonucunda alınması gereken önlemler yeni sorunları doğururken , süreç doğayı yaşanamaz hale getirmektedir
2 Bölüm
Yeryüzünün %71’nin denizlerden , Dünya yüz ölçümünün % 15’inin kurak alanlardan oluştuğunu düşündüğümüzde , yaşam alanlarının ne kadar sınırlı olduğunu anlarız Yüksek alanlar, dik yamaçlar,bataklıklar,ormanlar yaşam alanlarının dışında kaldığını unutmayalım Olaya bu açıdan bakıldığında dar olan yaşam alanlarının ne kadar önemli olduğu anlaşılır Nüfus artışının engellenemeyişi, değişen ve gelişen ihtiyaçların çoğalması elbette insanları farklı faaliyetlere yönlendirecektir Her geçen gün tüketim ve üretim alanlarının çeşitlenmesi bunu kanıtlar Her yenilik başka bir sorunu tetiklemektedir Bu da bilim dünyasının yeni alanlar üzerinde ki meşguliyetini sağlar…
1992’de Rio’da 182 devletin katılımıyla gerçekleşen ve sonuçları “ Gündem 21 “ diye kamuoyuna sunulan çok önemli uluslar arası bir anlaşma yapılmış,bu anlaşmada sorun olarak şu konular ele alınmıştır

* Nüfus artışı…
* Global ısınma ve sera etkisi …
* Ozon tabakasının incelmesi…
* Asid yağmurları…
* Ormanların azalması , çölleşme ve toprak kaybı…
* Kirlilik ve su kaynaklarının tükenmesi
Bir komplo teorisi olmaktan çıkan küresel ısınmanın neticesinde yakın gelecekte elimizde bulunan doğal kaynakların birçoğunun yok olacağı veya sınırlı hale geleceği istatistiklerle belgelenmiştir Küresel ısınma ; Güneş’ten gelen enerji ile bu enerjinin Dünya’dan uzaya yansıtılmasındaki dengenin , yansıtılan enerji lehine bozulması şeklinde ifade edilir Normal koşullarda Güneş’ten yeryüzüne ulaşıp atmosfere yansıtılan kızıl ötesi radyasyonun büyük bir bölümü atmosferimizde bulunan su buharı , karbondioksit ve diğer gazlar tarafından soğurulur Bu gazlar yeryüzünden gelen enerjinin doğrudan uzaya dönmesini engelleyerek “sera etkisi” oluştururlar
Gelişen teknoloji , sanayi ve kentleşme ile birlikte, Atmosferimizi oluşturan gaz oranlarının dengesi bozulmuştur Bu dengenin bozulması atmosferin enerji soğurma kapasitesini arttırarak , atmosferimizde daha fazla enerjinin birikmesine ve atmosferimizin ısınmasına yol açmıştır Bilim adamları , tarih öncesi en yaşlı buz tabakalarını inceleyerek , son beş yılda bile ortalama küresel sıcaklığın normalden 100 kat hızlı arttığını ispatlamışlardır Sürecin önü alınmadığı taktirde atmosferdeki karbondioksit oranının 18 yüzyıl öncesine göre iki katına çıkacağı hesaplanmıştır Böylece uzaya dönmesi gereken enerji % 2 oranında azalacaktır Bu enerjinin küçümsenmemesi gerekir Bu oran dakikada yaklaşık 3 milyon ton petrolden elde edilecek enerjiye eşdeğerdir 2100 yılında bu enerjinin oranı 3 katına çıkması beklenmektedir Küresel ısınmanın 50 ile 150 yıl arasında sıcaklık ortalamalarını
2-11 C arttıracağı sanılmaktadır Daha kesin bilgilere göre geçen yüzyıl içinde yeryüzünün sıcaklık değeri 0 8 C artmıştır 2030 yılında bu oran 1 5 C 2050 yılında 2 5 C artacağı öngörülmüştür Yüzyılımızın sonda da sıcaklığın ulaşılacağı 6 C ‘ye insan nesli dayanamayacaktır Doğa böylece insanoğlunu tasfiye edebilir Araştırma sonuçlarına göre ortalama 120 bin yılda dünyamız 1 4 C sıcaklık azalarak buzul çağına girerken ,1 4 C sıcaklık artarak buzul çağından çıkmıştır Doğal olarak gelişen bu küçük sıcaklık değişiminde bile dünya buzul çağına girip çıkabilmektedir Burada ki sorun insan oğlunun bu değişim sürecini birkaç yüzyıl içinde gerçekleştirmesidir Bunun sonucunda beklenen değişimleri şöylece sıralamak mümkündür

|
|
|
|