Prof. Dr. Sinsi
|
Halk Kültürü
Bayramlar-Törenler-Kutlamalar
•Mevsimlik Bayramlar
•Milli Bayramlar
Mevsimlik Bayramlar
Mevsimlik Bayramlar
Mevsimlik bayramların kutlama zamanları doğa, iklim ve ekoloji koşullarına bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir Örneğin koç katımı kışın kısa sürdüğü baharın erken geldiği bölgelerde güz başlarında, baharın geç geldiği yerlerde güz sonlarında yapılır Buna karşılık nevruz, hıdrellez gibi bayramlar her yerde aynı tarihlerde kutlanır Kimi bayramların zamanını yerli üretim şartları, bazılarını ise genel bir "takvim geleneği" belirler Böylece mevsimlik bayramları şöyle gruplamak mümkündür:
Genel Mevsimlik Bayramlar
•Bahar Bayramları: Nevruz, Çiğdem, Betnem (gavur küfrü ya da kızıl yumurta), Hıdrellez
•Yaz, Gündönümü Bayramları
•Kış Yarısı, Yılbaşı
Özel Mevsimlik Bayramlar
•Çoban Bayramları Zinciri: Koç Katımı, Davar Yüzü veya Döl Bayramları
•Ekinci, Meyveci, Bağcı Bayramları
•Göç Bayramları
•Hıdrellez Bayramı
•Nevruz Bayramı
Hıdrellez Bayramı
Hıdrellez, bütün mevsimlik bayramlarımızdan biridir Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan hıdrellez günü, Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında hıdrellez şeklini almıştır Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır
Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır Bu yüzden 6 Mayıs Günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelir ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak bir olaydır Hızır ve Hıdrellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır
Bunlardan bazıları Hıdrellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır Oysaki Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği bilinmektedir 
Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölmezliğe ulaşmış; zaman zaman özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir ulu kişidir Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özellikler şunlardır:
Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir
- Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar
Dertlilere derman, hastalara şifa verir
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder
Uğur ve kısmet sembolüdür
Mucize ve keramet sahibidir
Nevruz Bayramı
Nevruz sözcüğü Farsça nev (yeni) ve ruz (gün) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup yeni gün anlamına gelmektedir Eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür ve güneşin Koç burcuna girdiği ilkbaharın başlangıcı sayılan bir gündür Güneş 21 Marta kadar güney yarımküreye daha çok ışık ve ısı verirken,21 Mart tarihinden itibaren kuzey yarımküreye daha çok ısı vermeye başlar Bu nedenle kuzey yarımkürede yaşayan bazı halklar için 21 Mart günü uyanış ve yaradılışın sembolü olarak kutlanmaya değer bir gün anlamı taşımaktadır Anadolu’da Nevruz-i Sultan, Sultan Nevruz, Navrız, Mart dokuzu gibi adlar verilen Nevruz, farklı yörelerde değişik biçimlerde kutlanır Tarımsal uğraşın yoğun olduğu yörelerde bir tür bolluk ve bereket töreni olma özelliği de taşımaktadır Alevi-Bektaşi topluluklarda ise inanca dayalı bir anlam da ifade etmektedir Alevi-Bektaşi topluluklarda Nevruz, Hz Ali’nin doğum günüdür, Hz Ali ile Hz Fatma’nın evlendikleri gündür, Hz Muhammed’in veda haccı dönüşü Hz Ali’yi kendine halife tayin ettiği gün olması özelliğini de taşımaktadır Bu günün sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra süt içilir, Nevruziye adı verilen şiirler, nefesler ve Hz Ali’nin Mevlidi okunur Nevruzda önceden hazırlanmış olan çöreklerle mezarlık ziyaretine gidilir, ölüler ziyaret edildikten sonra orada çörekler yenilir Osmanlı Devleti zamanında Nevruz gününe özel bir önem verilmiştir Padişahlara Nevruz günleri “nevruziye” adı verilen kasideler sunulurdu Bu kasidelerde ağaçların yeşermesi, çiçeklerin açması, havanın ısınması gibi konulara yer verilirdi Nevruz günü Adem’in yaratıldığı, Nuh’un gemisinin karayı bulduğu, Hz Ali’nin doğduğu, halife olduğu anlatılırdı Nevruz gecesi bütün yaratıkların Tanrı’ya secde ettiği, dileklerin yerine getirildiği belirtilirdi Nevruz günlerinde müneccimbaşı, yeni takvimi padişaha sunar, bahşişini de alırdı Buna da “nevruziye bahşişi” adı verilirdi Saray hekim başları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar, padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu Bugün için yapılmış macunlar, porselen kapaklı kaseler içinde sunulur ve günün hangi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt da kaselere iliştirilirdi İran mitolojisine göre Tanrı dünyayı, insanı ve güneşi bu günde yaratmıştır İran’ın efsanevi padişahı Kiyumers tahta oturarak bugünü bayram ilan etmiştir İran’da ihtişamın sembolü olan Cemşid de aynı gün tahta oturmuştur Ayrıca Hz Adem’in 7 torunu olan Cem 21 Mart günü Azerbaycan’a gelmiş ve bugünü bayram ilan etmiştir
Nevruziye adı verilen macunun kökeni, kimi araştırmacılar tarafından Persler dönemine kadar götürülebilmektedir Persler zamanında Nevruz günlerinde hekimler ve eczacılar toplanarak bu özel macunu hazırlamışlardır Bu macundan yiyenin bütün yıl boyunca hastalıklardan korunacağına inanılmıştır Zamanla bu gelenek değişime uğramış ve Nevruziye Nevruz günlerinde yenen özel bir tatlının adı olmuştur Son zamanlarda bu geleneğin bir uzantısı olarak 21 Mart günü Manisa’da mesir macunu halka dağıtılmaktadır Doğu Anadolu halkı için sadece Nevruz günü değil, Nevruz gecesi de kutsallık taşımaktadır Bu gece canlı cansız bütün varlıkların Tanrı’ya secde ettiğine inanılır O gün herkesin bir yıllık kısmeti ve geleceği belirlenir Herkes güzel ve yeni elbiseler giyerek yeni yıla hazırlanır Evlerde yemekler yapılır, karşılıklı ziyaretlerde bulunulur Mart ayı içerisinde Anadolu’nun bazı yörelerinde görülen bir diğer gelenek de “kara Çarşamba” geleneğidir Mart ayının ilk çarşambası olan bu günde çeşitli törenler yapılır, çeşitli yiyecekler hazırlanarak birlikte yenir Gençler bir dilek tutarak komşuların kapısını dinlerler Nevruzla ilgili geleneklerden biri de “mart ipliği” adı verilen uygulamadır 21 Marttan itibaren ısınmaya başlayan havalar nedeniyle ağaçların güneşten etkilenmemesi için bez bağlanır Giresun’da uygulanmakta olan “Mart bozumu” adı verilen gelenek de Nevruzla ilgili önemli geleneklerden biridir Mart bozumunda akarsulardan alınıp getirilen su evlere serpilir Ayağı uğurlu bir misafirin gelmesi ve “martınızı bozuyorum” demesi beklenir Nevruz İç Anadolu Bölgesi’nde “Mart dokuzu” olarak bilinmektedir 21 Mart günü sabah erken kalkılır, mezarlık ziyareti yapılır, niyet tutulur Niyetlenecek kişi mezarlardan birer taş alarak kırka tamamlar
Bir torbaya doldurup evinin duvarına asar ve bu arada bir niyet tutar Bir yıl sonra torbaya baktığında taşlar kırk bir olmuşsa niyetinin gerçekleşeceğine inanır Bir daha ki Mart Dokuzunda taşlar iade edilir
Nevruz günü ziyaretler esnasında çeşitli yemeklerden oluşan sofralar hazırlanır, oyunlar oynanır, eğlenceler düzenlenir, boyalı yumurtalar yenir ve büyük ateşler yakılır Her toplumun kendine özgü nedenlerle kutladığı Nevruz, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda geleneksel kutlamalarla canlılığını günümüzde de sürdürmektedir Türkiye’deki Nevruz kutlamaları İran, Pakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın da katılımıyla hazırlanmış olan çoklu dosyayla UNESCO’nun SOKÜM Listesi’nde yer almak üzere sunulmuş ve 30 Eylül 2009 tarihi itibariyle kabul edilmiştir
|