Yalnız Mesajı Göster

Edip Cansever - Çağrilmayan Yakup

Eski 10-09-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Edip Cansever - Çağrilmayan Yakup



ÇAĞRILMAYAN YAKUP 2

Kurbağalara bakmaktan geliyorum

Dedi Yakup, bunu kendine üç kere söyledi

Telaşlı, açgözlü kurbağalara

Bakmaktan geliyorum Ben sanki Yusuf

Ve Yusuf değil

Her gün bir tahtaboşta asılı duruyorum

Ve durmuyorum Ben işte Yakup

Yok artık karıştırmıyorum

Taş merdivenleri ağır ağır çıktım, bunu ben böyle yaptım

Eski taş merdivenleri Yanımdan bir sürü adam

Geçti ve kolayca gittiler

Müzik aletleri renginde ve pırıl pırıl gittiler

Yanan güneşin altında

Onlar ki onlara benzer şeyleri ben çok gördüm

Ve onlar bir zamanı tamamladılar, öyle yaptılar

Ve sordum

Yakup daha başka nasıl bir Yakup olsun

Ve onlar daha başka nasıl bir onlar olsunlar ki

Yakup ve onlar nasıl olsunlar İşte ben taş merdivenleri

Kurbağalara bağlayan taş merdivenleri

Durmadan kendimle karıştırıyordum

Kimse beni tutup çıkarmıyordu

Vıcık vıcık taşlar duyuyordum ayaklarımın altında

Anlamsız, yapışkan bir yığın taşlar

Yoruldum! bunu sanki biri söyledi

Yakubun biri

Ara katta bir pencerenin önüne ancak gelebildim

Kendime bir isim düşünerek

Birden ki bir isim düşünerek kendime Hayır bu kimse değil

Ancak gelebildim

Aşağıda bir luna park kımıldıyordu Ah kurbağalara bakmam gecikecek

Luna park kımıldıyordu, hem öyle değil

Bu uyum korkunçtur Yakup

Bir yokluğun kımıldamaya doğru içinde

Ve sen ki böyle tanımlanırsan Yakup

Yakuup!

Bir şey ki seni çağırıyor, o şimdi ne olmalı

Gene bir Yakup olmalı bu, Yakup

Kurbağalara bakman gecikecek, bunu ben nasılsa söylüyorum

Nasılsa ben bunu bir kere söylüyorum

Güneşe kırmızı top taşıyan bir adamın tahta bacağını cök yakıyordu ki

Adam içinden bağırdıkça dünya

Ters yonden yaratilıyordu, diyebilirim

Bir öğle üzeriydi adamın içindeki kalp

Kan kalp

Kırmızı top

Yakıcı dönüşümler çıkaran

Belli ki susmak yaratılmamış şekliydi dünyanın

Öyle değil mi Yakup

Hemen hemen öyleydi, Yakup bunu söyledi

İyi ki söyledi Ara katta bir pencerenin önüne ancak gelebildim

Şimdi bir kurtarabilsem ayaklarımı

O benim ayaklarimı taşlardan

Bir kurtarabilsem

Saat on ikiyi gösteriyordu ki, ben nerdeydim

Bir zamansızliğın Yakuba doğru içinde

Saat on yediyi ve yirmi biri

Gösteriyordu ki, ben nerdeydim

Her saniyedeki ve işte her saniyedeki

Ben, yani Yakubun o dağılgan şekli

Nerdeydim

Bilmem ki Bir avukat benim ellerimi tuttu Gözlüklü bir kadındı bu, iyi mi

Kim bilir bir çağın neresinden burada Anlaşılması

Yoktu ki Kendine özgü bir duruşu

Yoktu ki Pek güçlü kolları vardı yalnız

Ne diyordum, ben işte Yakup

Çekiverdi beni taş hamurun içinden

Pek öyle gürültüyle değil

Bir başka yapışkanlığın içine

Çekiverdi beni

Göğüsleri pek hoştu, ipekli bir giysinin altındaydı onlar

Sonra elleri ve kalçaları pek hoştu

Kılların ve bütün oynak yerlerin ölümlere doğru içinde

Bacaklarıyla bir şeyler bir şeyler bir şeyler yapıyordu artık

Onu ben çok iyi görüyordum Ama çarşaflar, öyle bir takım kıpırdanmalar

araya

giriyordu

Engelliyordu bizi

Ter içindeydik Ellerimden çekiyordu Ter içindeydik

Beni kurtarmak istiyordu, bir isim gibi Ben'i

Ter içindeydik

Terlerimiz üstümüzde duruyordu, yıkanmış yeni kaplar gibiydik

Üstümüzde olgun ve kararsız su tanecikleri bulunan

Biz Yakup

Biz gözlükten, taş hamurdan ve beyaz çarşaflardan

Ve biraz hiç çağrılmamaktan yapılmış

Kurbağalara geldik


Alıntı Yaparak Cevapla