10-09-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gardolabımda Ütüsüz Kalmış Satırlar -İsmail Sarigene
Gardolabımda ütüsüz kalmış satırlar
Geceye kurban edilmiş bir karanlığa gözlerin miktarı bir umut yaktım
Sonra büyüdüm biraz
Sorma ne kadar büyüdün diye
Sen kadar büyüdüm dün gece
Ve bir türlü bitiremediğim önsözümü tamamlayıp,
Lafzımdaki tüm alfabeyle söylüyorum;
Seni bir Elif miktarı seviyorum  "
Çıplaktım adım miktarı / seni giyindim bolca
Seni tanıdığım zamanlardı acıya tuz basışlarım Gömleğimden sızan kan rengine benziyordu göğümün rengi Sen yoktun ilkin, kıyısızlığın eşiğindeydi gözlerim Yarım yamalak sözlerim, yamalı susmalarım vardı dudağı kuyulara dayanmış Çıplaktım adım miktarı, üryandım yaralarından feragat edip kaldırımları yatak bilen Yer edinemedi sözlerim dudaklarımın cografyasında, ölemedi yüreğim kendi infazının avucunda Tam vazgeçmişken umuttan, tam da sözlerimi sırtıma vurmuşken düştün düş?üme Yalnızdım kalıbım kadar seni diktim önsözüme Yarımdım, seninle tamamladım acıkta kalan yanlarımı
Seni tanıdığımda gardolabında ütüsüz satırların vardı Ertelenmiş, geçiştirilmiş ya da zamana ötelenmiş rüyaların vardı Karanlığa çaldığın lakin tutmamış bir sabah yağmuru vardı kirpiklerinde birikmiş Kıyısızlık dururken yüzünde, dağların arsızlığı vurmuş sevda rengine Kaybetmişliğin rengi siyaha çalarken, koynuna döşenmekteydi ayrılık trenlerinin gri sirenleri Bir yanı üşümekteydi ellerinin, diğer yanı ise idam sehpasındaki urganı düğümlemekteydi Seni tanıdığım zamandı, gölgelerin karanlığa başkaldırışı
Biz ki acıya bağdaş kurmuş iki zamandık, susuşlara meyilli Birbirine hiçbir zaman kavuşmayacak trenlerin tek suçlusuyduk Sevdaya itham edilmiş romanların katili, yüreğinden sızan kanları susuz toprağa ifşa edilen iki hükümlüydük Biz ki hüzne örülüydük Sonra sırtlarımızı dayadık birbirimize Kalabalıkların arasına iki kırık bedenle yürümektense; bir kız çocuğuna renkli balonlar alma suçuyla ölmeyi tercih ettik  Kavganın ortasında, gölgenin avcuna, karanlığın sabahına bir filiz ekmeye yemin ettik biz Günahlarımıza tövbe diye degil, Elif?in dilsiz duvağına dua saflığı katmak için aynı safa durduk Ayak uçlarımıza dökülen gözyaşına biz umut ilave ettik ta ki bu iki beden bir canda vücut bulana kadar  Çünkü bizim ekmeğimiz; hayata hüzün miktarı ölüm, ölüme bir dua miktarı hayat katmaktı Başardık sevgili Başardık Kendi ayaklarının üzerinde durabilen sevdayız biz
" Büyüdük lakin sen hala benim için saçları örgülü bir kız çocuğusun rüzgarın peşinde koşan "
Küçük bir kız çocuğu canlanıyor gözlerimde siyah- beyaz fotoğrafların şahitliğinde Çocukluğuna dair tek bir resim olmasa da arşivimde, biliyorum ki o siyah- beyaz sinemasına hayat rengi katansın Bilirim ki, gözlerine sirayet etmiş renklerden çıkarırım seni siyah - beyaz tonlardan Onca çocuğun arasından saçlarındaki rüzgardan tanırım ben seni Bilirim ki, örgülü saçlarına kurulmuştur dört mevsim Şimdilerde iki yetişkiniz zamanın dudaklarında Sırtı birbirine değmemiş iki sıradağdır omuzlarımız Gözlerimizde iki tren garı beslenir, kirpiklerimizde kısır topraklar Hadi imkansızlığın kanamasın dudaklarında Kanatlan siyah-beyaz fotoğraflardan Bizi bekliyor Elif diyen cicekler  Vuslat yakındır artık 
Ey hayat rengine bürünmüş gözlerimin sahibi,
Sırça bir köşke denk gelmese de düşlerimiz, biz yine de yürüyelim elimizde bir kutu çikolata ile Gardolabında ütülenmeyi beklese de satırların, eselim bir deli rüzgarın peşinde Durma sakın, sevdamızla daha nice yetim ceylanı emzireceğiz Gülüşlerimizle kurulayacağımız o kadar ıslak kirpik var ki sakın duraksama Ayakkabılarım ayağımda değil sevgili diye yorma kendini Toprak ayakkabın olmuşken neye gerek ki uzun topuklu ayakkabıların Koş hadi Zaman Elif?in düş?ü değil mi Yaşadıklarımız umudun ta kendisi değil mi ?
Özür dilerim ey yaraları tuz kokan sevgili,
Güya seni yazacaktım satırlara Diz çöktüm lahfzımdaki dimağa lakin başaramadım yine Anlatamadım yine Anlamadığımdan çıkardığım, hiçbir sözcüğe emanet edemem seni Seni ancak ben yaşarken yazabilirim dudaklarıma Yüreğinin büyüklüğüne tekâbül eden anlam ancak benim nefesimde saklı  En iyisi Elif miktarı susmak Bilirsin ki bir Elif miktarı susmak; sözcüklerin yetmediği yerden hayatı yaşabilmektir Tıpkı senle ben gibi Şimdi ben sustum Seni bana Elif anlatsın 
Yeşeren düşlere,
Dudak kenarları Nisan sevinciyle dolan Elif niyetine
Sustum 
Sustuğum kadar sevilesin diye
Ey gözlerinde hayat bulduğum
Verdiğin hayat miktarı gülümsüyorum
Ey yüreğindeki umutlara tutunduğum 
Adın miktarı büyütüyorum seni 
Ey sevginle Elif?i soluduğum
Aldığım nefes miktarı yaşıyorum seni
Ey adına sustuğum, canına can diye susadığım
Bir "Elif " miktarınca seviyorum seni 
Beni en iyi sen anlarsın yine de hatırlatayım;
Sustum
Başımı eğdim sana
Sağ elimi sol göğsüme götürdüm 
Seni sevdiğim için
Senin tarafından sevildiğim için
Koca bir "eyvallah" 
İsmail SARIGENE
|
|
|