Prof. Dr. Sinsi
|
Cezmi Ersöz..
ARAMIZDAKİ GÖRÜNMEZ BAĞLAR (29723 Hit)
Tek başıma hiç sorunun yanıtını bulamıyorum Hep yeni
hayatlar yaşamayı isterken kendimi aynı hayatı tekrar
tekrar yeniden yaşarken buluyorum  Sisli bir gecede
yolunu kaybetmiş gemilere benzetiyorum kendimi 
Yanına gidip konuşmak isteğim insanları da işte bu
kayıp gemilere benzetiyorum Uzaktan soluk ışıklarını
görüyorum  Ama ne onlar bana yaklaşabiliyorlar, ne
ben onlara  Sisli gecede birbirimize uzaktan bakıp
yeniden kendi kayboluşlarımıza karışıyoruz  Umudum
kalmadı artık; bu dünyada düşüncelerimi, beni,
duygularımı gerçekten anlayacak birini bulmam imkansız
görünüyor artık bana  Ama evimde duramıyorum yine
de  Kendimi sokaklara atmak, insanlarla konuşmak,
kendimi onlara anlatmak istiyorum Dinliyor gibi
gözüküp dinlemeseler de, anlıyor gibi yapıp gerçekte
anlamasalar da 
Anılar birer zorba gibi yükleniyorlar üzerime
Durmadan hesap soruyorlar benden  Tekrar tekrar aynı
görüntüler belleğimi kanatıyor  Ve hep o yüz 
Yüzdeki o ışık ömrümü ortadan ikiye bölüyor Ne geriye
dönebiliyorum, ne ileri gidebiliyorum  Öğrendiğim
her yeni bilgi eski inançlarımı koyulaştırmaktan başka
bir şeye yaramıyor  O yüzün sahibine kaderini
anlatmak isterdim  Oysa o yüz ışığının farkında bile
değil Kendisine rağmen yaşıyor o ışık yüzünde  O
yüz ki sevgiden önce nefret etmeyi öğrenmiş  O da
kayıp bir gemi ve o da bu kanlı sisin içinde yitirdiği
yolunu arıyor 
Her kayıp gemi bana kırılgan ve bitimli aşkları
hatırlatıyor  Dostluklar sisin ortasındaki kayıp
gemiler gibi boğulmuş insan sesleri çıkarıyor  Ziyan
olmuş hayatlar bu sisi biraz daha koyultuyor  Her
talihsiz karşılaşma başka bir karşılaşmayı daha
talihsiz kılmaya gidiyor  Her ziyan edilmiş hayat
başka bir hayatı ziyan etmeye gidiyor 
Evimin duvarları bile ayrılığın şarkısını söylüyor
Bir başıma dinlemek istemiyorum ayrılığın
şarkısını  Ayrılık zorba anılarıyla geliyor  Her
zorba anı beni ayrılığın karşısında küçük düşürüyor:
Onunla görüşmeye ara verdiğimiz bir dönemdi Bu defa
biraz uzun sürmüştü Ama hasret yine ağır basmış ve
yeniden bir araya gelmiştik O zaman itiraf etmişti
biriyle birlikte olduğunu Hiç unutmuyorum, ilk tepkim
kaç kez oldun, onunla kaç kez yattın, demek olmuştu
Yüzüme çok tuhaf, ve o güne dek hiç bakmadığı gibi
bakmıştı  Sadece, ilk bu mu geldi aklına, seni
tanıyamıyorum, demişti  Neden ilk tepkimin o
olduğunu bugün bile anlamış değilim; ama ne zaman
aklıma gelse yüzüm kızarır, utanırım  Ve daha
binlerce zorba, acıtan anı 
Bu anıların verdiği acıdan kurtulmak için insanların
arasına karışmak istiyorum Demir parmaklıkların
arkasında değilim, istediğim yere gidebilirim,
istediğim her şeyi yapabilirim; ama ne yapsam, nereye
gitsem hep aynı şeyleri hatırlayan belleğimin
tutsağıyım sanki  Ben değil, bu zorba anılar
götürüyor beni istediği yere  Sevgi nasıl
bulaşıcıysa nefret de öyle bulaşıcı  Nasıl bakıyorsa
insan dünyaya, öyle görüyor ne görüyorsa  Kararmışsa
gönlü insanın, nereye baksa orada kararmış gönüller
görüyor  Dibe vurmuşsa hayatı, kimi görse dibe
vurmuş sanıyor  Hem öyle bir gece ki bu gözlerim
kapanmayı bilmiyor  Gözlerim nereye baksam
varlığımın o eski bataklığına çekiyor beni  Oysa
hayallerimin rüzgarı beni benden alıp uzaklara
götürsün isterdim  Ama hayallerimin kanatları beni
anılarımdan koparacak kadar güçlü değil  Hayallerim
beni, ben anılarımı seyredip duruyorum 
İnsanlardan ne kadar umudu kessem de yine de insansız
yapamıyorum Beni dinlemeyecekleri, asla
anlamayacaklarını bilsem de onlara hayatımı anlatmayı
seviyorum  Hem korkuyorum onlardan, hem
korkularımdan kurtulmak için onlara sarılıyorum yine
de
Tek başıma dolaşıyorum Beyoğlu'nda Gecenin kim bilir
hangi saati, yine de her yer insan dolu Kimse evine
gitmek istemiyor sanki  Gece koyulaştıkça yalnızlık
derdi artıyor  Sadece benim evimin duvarları değil,
bütün evlerin duvarları sanki aynı ayrılık şarkısını
söylüyor Kimse tek başına bu şarkıyı dinlemeye
katlanamıyor  Evler saçmalığın kederinde boğulmuş,
yanlış yerde arıyor herkes kendisini  Anılar zorba,
bellek yorgun, hayaller kanatsız  Kimin gözlerine
baksam, bu gördüğün ben değilim, ben aslında çok
başkasıyım, diyor  Kimi sevsem bu sevgiyle
yarışacağı yerde benimle yarışıyor  Kim beni sevse
bu sevgide önce kendi yaralarını onarmaya çalışıyor 
Sevgi bir eliyle çağırıyor, korku iki eliyle itiyor 
Kim beni öpse ayrılığın ipini geçiriyor boynuma 
Nereye gitsem, oraya benden önce anılarım gidiyor 
Oraya benden önce sevgiyi öğrenmeden önce nefreti
öğrenen kadın gidiyor  Nereden dönsem ardımda
küskünlüğüm kalıyor  Kimse kurtulamıyor bu
küskünlükten Şiirler, aşk nefret etmektir, diye
bitiyor 
Taksim'de gecenin bir yarısı tek başıma dolaşıyorum 
Bunca geç bir saate rağmen her yer öylesine gürültülü
ve kalabalık ki  Onca gürültüye ve onca kalabalığa
rağmen her yer aslında öylesine sessiz ve ıssız ki 
Sanki insanlar bu ıssızlığı ve sessizliği gizlemek
için durmadan boylukta dolaşıp duruyor ve anlamsızca
konuşuyorlar 
Biraz kuytu, kalabalıktan biraz uzak bir banka
oturuyorum  Sanki her yer gözüküyor bu banktan
Ayaklarımın altından mahvolmuş hayatların yanık suları
geçiyor  Güçsüz düşmüş inancım aşkımı ne kadar
kirletmeye çalışsa da sanki bir el durmadan yıkayıp
arıtıyor onu 
Kendimle o kadar meşgulüm ki, biraz geç fark ediyorum
yanımda orta yaşlı bir adamın oturduğunu Uzaklara
bakıp, benimle hiç ilgilenmiyormuş gibi davransa da
beni düşündüğünü anlıyorum  Uzaklara baksa da
hayretle ve acıyla aydınlanmış gözlerini görüyorum 
Yüzüme bakmadan soruyor: Gece ne kadar sessiz değil
mi  Şaşırıyorum benimle aynı şeyi düşündüğüne 
Evet, diyorum bir an durakladıktan sonra  Onca
gürültüye rağmen öylesine sessiz ki  Çünkü, diye
devam ediyor, kimse kimseyi dinlemiyor, herkes
kendisine öylesine gömülmüş ki  Neden böyle? diye
soruyorum ona  Ellerini kavuşturup uzaklara bakarak
yanıtlıyor beni: Hepimiz kendimizi başkalarından çok
farklıyız sanıyoruz, ama aslında birbirimize o kadar
benziyoruz ki  Bu yüzden birbirimize ne denli çok
görünmez bağlarla bağlı olduğumuzu bir bilsek her şey
öylesine değişecek ki  Ama bu bağları göremiyoruz
bir türlü  Herkes kendisi diye bilmediği bir
başkasını anlatıyor ve sonra yeniden kendi karanlığına
gömülüyor  Birlikte ama yalnızız, çok yalnızız 
Bilir misiniz, İbranice'de bu iki sözcük tek bir
harfle ayrılır  Yalnız, yahid, demektir, birlikte ise
yahad 
Sonra usulca dönüp yüzüme bakıyor: Bana hikayenizi
anlatır mısınız, diye soruyor  Şaşırmıyorum bu
sorusuna Yalnızlık ve hayatın bu korkunç belirsizliği
öylesine hırpalamıştı ki ruhumu, ona kendimden
bahsedersem az da olsa bir teselli bulacağımı
hissediyorum  Kanlı bir sisin içinde kaybolmuş
gemilere benzettiğim insanları  Ziyan olmuş
hayatları  Aşkların nasıl bu kadar kısa bir sürede
nefrete dönüştüğünü  Yaralarını onarmak için
ilişkiye girenleri, sevmekten korkanları  Zorba
anıları, yorgun bellekleri, kanatsız kalmış
hayalleri  Her talihsiz karşılaşmanın başka bir
karşılaşmayı daha talihsiz kıldığını  Yalnızlığımı ve
hayatın o korkunç belirsizliğini Artık beni anlayacak
birini bulmaktan ümidi kestiğimi anlatıyorum ona
Derin bir nefes alıyor ve sonra yine şehrin solgun
ışıklarına bakarak yanıtlıyor: Öyle demeyin Sizi
anlayacak birileri mutlaka vardır Hem yalnızlık bizi
olgunlaştırır, yeni keşiflere hazırlar Belirsizlikse
çoğu kez özgürlüğün kapılarını açar bize Biraz önce
söyledim, hepimiz görünmez bağlarla bağlıyız
birbirimize İşte bu bağları görebilmek ve birbirimizi
anlamak için daha çok çaba harcamalıyız Bize çoğu kez
anlamsız görünen olayların, tesadüflerin ardındaki
gizli anlamlı göremiyoruz 
O şimdi ne yapıyordur 
Kim, diye soruyorum şaşkınlıkla 
Ayrıldığınız insan Sizi anlamadığını düşündüğünüz 
İçimden karanlık bir ürperti geçiyor: Uyuyordur, bu
konuştuklarımızdan hiç haberi yoktur Dantellerle,
pullarla kaplı yastığında uyuyordur, diyorum 
Bence o şimdi sizin uykunuzu uyuyordur, sizin rüyanızı
görüyordur Kim bilir belki birazdan uykusundan
ağlayarak uyanacak ve bu konuşmayı duymadan
duyacaktır  Sizin varlığınızda onun için
yaşattığınız her duyguyu hissedecektir  Hiç tahmin
edemeyeceğimiz işaretlerle anlayacaktır bunu 
İnsanlar arasındaki bu büyüye inanmak gerekir
Karşılaşmalara, tesadüflere inanmak gerekir
Mucizelere  Yaşadığımız her şeyin, en anlamsız
görünenin bile ardında bir anlam yatar  Size kendi
hikayemi anlatmamı ister misiniz 
Elbette, diyorum merakla, dinlemeyi çok isterim 
Ben birini öldürdüm biliyor musunuz  Bunu der demez
susup etraftaki o gürültülü sessizliği dinliyor bir
an Neye uğradığımı şaşırıyorum Adamın önce yüzüne
sonra da büyük bir dikkatle ince uzun parmaklarına
bakıyorum  Bana böylesine huzur veren ve bilgelik
dolu şeyler anlatan bu insan bir katildi öyle mi 
Yo, bana öyle bakmayın, dedi gayet sakin bir
tavırla  Ben de birini öldürmeden önce insan
öldürmenin kendim için ne kadar imkansız olduğunu çok
düşünmüşümdür hep Ama birini öldürmek çok anlık bir
şey O an zaten siz siz olmuyorsunuz Bir başkası
giriyor sanki içinize  Şaşkınlığım sürdüğü için
lafını kesiyorum: Neden öldürdünüz peki  Bir sakıncası
yoksa söyleyebilir misiniz:
Bencillik  Kibir  Ruhumu körleştiren arzular 
Kıskançlık  Daha çok şey eklenebilir bunlara 
Hepimizin içinde var bu duygular  Dilerseniz devam
edeyim  Bu korkunç olaydan önce durumum çok iyiydi
İyi bir evliliğim, çok sevdiğim bir kızım, iyi bir
çevrem vardı  Karım beni terk etti Kızım bu olay
yüzünden beni reddetti  İşimi, çevremi, dostlarımı
kaybettim Kimse arayıp sormaz oldu Dayanılması çok
güç yıllardı Geçmişimi bir saplantı haline
getirmiştim Demiştiniz ya, anılar zorbadır, diye 
İşte o zorba anılarda kurtulmak bu hayatımın üstüne
çıkabilmek için kendimi kitaplara adadım Elime ne
geçerse okuyordum Felsefe, psikoloji, dinler tarihi,
edebiyat  Kitaplar olmasaydı o korkunç yıllar başka
nasıl geçerdi ki  Sonra bir gün artık özgürsün,
dediler İnanamadım özgür olduğuma Ama bir amacınız
yoksa, sevdikleriniz yoksa özgür olmanın pek bir
anlamı yok  Günlerce karımı aradım, ama bulamadım
Kızımdan da bir haber yoktu  Ne dostlarım, ne param,
ne de bir işim vardı Bunca işsizlikte hapishaneden
çıkan, sabıkalı bir adama kim iş verir? Hem de bu
yaşta birine  Günlerce başıboş dolaştım Orada burada
yattım Nereye gidecektim, ne yapacaktım 
Kitaplardan öğrendikleriniz bir yere kadar size
yardımcı oluyor  Hayat başka bir şey  İntihar
etmek istedim, onu bile beceremedim Bir gün garip bir
rastlantı sonucu çok eski bir arkadaşımla karşılaştım
Çok zengin olduğunu duymuştum Bir yerde oturduk, ona
başıma gelenlerden bahsettim Anlattıklarımdan çok
etkilendi Gözlerinden okudum bunu  Artık benim için
hayatın bir anlamı kalmadığını, ölmek istediğimi
söyledim ona Aslında içten içe bana yardımcı
olmasını, iş bulmasını ya da biraz para vermesini
istiyordum  Benim sana verecek hiç param yok, dedi
Neden, diye sordum, çok zengin olduğunu duyduğumdan
bahsettim Artık değilim, dedi Bütün paramı, mal
varlığımı kimsesiz kalmış sokak çocukları için kurduğu
bir vakfa bağışlamış Zenginlik ruhunu kirletmiş 
Ruhunu kurtarmak, arınmak için bu amaca adamış
kendini  Eğer ölmek istiyorsan seni engelleyemem
Karar senin, ama dilersen gel benimle vakıftaki
işlerimde bana yardımcı ol Yatacak bir yerin olur, üç
öğün karnını doyurursun Sana başka bir şey veremem 
Bunları söyleyip sustu ve gözlerini hiç kaçırmadan
gözlerime baktı  İşte o an onun gözlerinde kendi
kaderimi gördüm İnsanların arasındaki o görünmez
bağlar vardır, demiştim ya, işte onunla aramdaki o
bağı gördüm O işareti ve o mucizeyi  Tamam, dedim,
kabul ediyorum  Ve o gün bu gündür onunla kimsesiz
sokak çocukları için çalışıyorum Hayatımın anlamı
buymuş meğerse benim Bugüne dek bütün yaşadıklarım bu
günlere bir hazırlıkmış  O karşılaşma anından sonra
her şeye böyle bakıyorum artık  Her birimizin bir
başkasının üzerinde mutlaka bir etkisi vardır  Yeter
ki aramızdaki o bağı görelim 
Sonra yine susup o dingin, o huzur gülümseyişiyle
uzaklara bakmayı sürdürüyor
O susuyor, ama benim içimde bambaşka bir konuşma
başlıyor bu defa İnsanlar arasındaki o görünmez
bağların varlığını bildiğim halde neden görmek için
daha fazla çaba harcamadığımı soruyorum kendime 
Karşılaştığım insanlardan çok kendi benliğime takılı
kalmıştı gözlerim  Kendimi keşfetmeye harcadığım
enerjinin birazı da başkalarını keşfetmeye çalışsaydım
anılarım bu kadar zorba olmazdı bana  Belleğim bu
kadar yorgun, hayallerim bu denli kanatsız
olmazdı  Ayrılsam da, bir daha onu görmeyecek olsam
da, bir zamanlar o çok sevdiğim insanın uykuya
daldığında benim rüyamı göreceğini bilmezden
gelmezdim 
Bu iç konuşmalarımı o sırada önümüzden geçmekten olan
bir şair arkadaşım bölüyor Haberin var mı, diyor, Ece
Ayhan bu gece öldü  Ustayı kaybettik  Bir an ne
diyeceğimi bilemiyorum Bu gece her şey o kadar üst
üste gelmişti ki benim için  Binlerce anı üşüşüyor
beynime o an  Ama bu defa anılar eskisi gibi zorba
değildi  Her anı bir diğerine ekleniyor; her anlam,
her görüntü, her işaret bir diğerine bağlanıyor ve
bağlandıkça yine anlamlar, yeni değerler
kazanıyordu  İster misiniz, size Ece Ayhan'la ilgili
bir hatıramı anlatmamı, diye soruyorum yanımdaki
adama  Yanıt vermeden sadece başını sallıyor ve
yüzündeki incecik hüzünle gülümsüyor 
Ece Ayhan hayatımda çok önemli bir yer tutar  Sadece
benim için değil, bu ülkede şiir yazan, şiir okuyan,
şiiri seven birçok insan için de çok önemliydi o 
Anlaşılması güçtü, çok kapalıydı şiirleri, ama garip
büyü, bir tılsım vardı onlarda  Sanki bilinçaltımızı
okurdu o  Bu ülkenin bilinçaltını  Hayatımda
vazgeçilmez bir değeri olan şair Nilgün Marmara da onu
çok önemserdi Ece Ayhan şiirinin sıkı takipçisiydi
Dahası aralarında çok sıkı bir dostluk vardı Ece
Ayhan'ı evinde ağırlar, onu kollar ve gözetirdi Bir
gün Nilgün Marmara yaşamaktan vazgeçti ve kendisini bu
hayatın öte tarafından çağıranların yanına gitti
Beşinci kattaki evinin penceresinden boşluğa bıraktı o
narin, o kırılgan bedenini  Ne acıydı ki birileri bu
intihardan Ece Ayhan'ı sorumlu tuttular  Hatta bu
suçlamayı yazıya dökenler bile oldu Bir şiirinde;
'Her yakın zulmün küçük hisseli uzak ortağı' dediği
içindi belki de  Bu dedikodular ve suçlamalar
etkisini göstermiş olacak ki, bir akşam Ece Ayhan
arkadaşlarıyla bir meyhanede otururken kızın biri
yanına bir şey söylemek maksadıyla yaklaşmış ve
arkasına sakladığı bir şişe kırmızı şarabı başından
aşağı dökmüş  Ece Ayhan hiçbir şey yapmamış, ama
sadece şunu söylemiş; babalarına yapamıyorlar, bana
yapıyorlar; çünkü güçleri bana yetiyor  Bunu
duyduğumda çok üzülmüştüm Çünkü o üzerindeki ceketten
başka ceketi yoktu Ece Ayhan'ın  Eminim, kırmızı
şarapla lekelenen o ceketini temizleyiciye verecek
parası bile yoktu 
Bu sırada yanımdaki adam sözümün arasına giriyor: Kim
bilir, belki de Ece Ayhan'ın başından aşağı şarap
döken o kız benim kızımdır  Bunu bana yapmayı çok
isteği halde yapamadığı için ona yapmıştır  Çünkü
onu küçük yaşta hapse girerek babasız bıraktığım için
beni hiç affetmedi  Ama lütfen siz devam edin 
Bu olaydan birkaç gün sonra babam öldü Önce Nilgün,
ardından babam  Nasıl bir rastlantıydı bu  Hayatta
en çok sevdiğim iki insanı peş peşe kaybetmiştim 
Bir gün eve gittiğimde annemi gözyaşları içinde
babamın elbiselerini fakirlere, ihtiyacı olanlara
dağıtmak için torbalara yerleştirdiğini gördüm
Babamın bir ceketini istedim annemden  Ne
yapacaksın, diye sordu Kim olduğunu sorma anne,
birine vereceğim sadece, dedim  Pekiyi, sen
bilirsin, deyip bir ceket uzattı bana, sonra da
babamın diğer elbiselerini katlayıp torbalara
doldurmaya devam etti  Babamın ceketini önce bir
temizleyiciye verip temizlettikten sonra Ece Ayhan'a
götürüp hediye ettim O zaman Tarlabaşı'nda virane bir
evde kalıyordu  Zahmet etmişsin, ihtiyacım olduğunda
giyerim, dedi sadece  Aradan bir iki hafta geçti
Bir gün annemle oturmuş konuşurken, biliyor musun dün
gece baban rüyama girdi, ceketini verdiğin adamı
sordu, söyle ona dedi, ceketimi verdiği adam çok iyi
bir insanmış, iyi bir şey yapmış, dedi  Sahi kime
verdin o ceketi, diye sordu annem  Tanımazsın anne,
sorma, diyerek gözyaşları içinde yanından ayrılıp öbür
odaya geçtim  İşte sizin söylediğiniz o görünmez
bağlar  O işaretler, o mucizeler 
Daha konuşacak ne vardı ki; neredeyse sabah oluyordu,
ama gözlerim kapanmak bilmiyordu  Kalkıp yanımdaki
adama son kez bakıyorum ve ona veda ederken şunu
soruyorum: Pekiyi, siz ne arıyorsunuz bu saatte, bu
bankta kimi neyi bekliyorsunuz? O dingin, o
gözyaşlarıyla biraz daha aydınlık bakan gözleriyle:
Kim bilir belki de sizi bekliyordum, diyor  Bana
hikayenizi anlatmanızı bekliyordum 
|