Prof. Dr. Sinsi
|
Koca Mustafa Pasa
Koca Mustafa Pasa
Rifki Melûl Meriç'e
Büyük Itrî'ye eskiler derler,
Bizim öz mûsikîmizin pîri;
O kadar halki sevkedip yer yer,
O safak vaktinin cihangîri,
Nice bayramlarin sabâh erken,
Gögü, top sesleriyle gürlerken,
Söylemis saltanatli Tekbîr'i
Tâ Budin'den Irâk'a, Misr'a kadar,
Fethedilmis uzak diyarlardan,
Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
Ses götürmüs bütün baharlardan
O dehâ öyle toplamis ki bizi,
Yedi yüz yil süren hikâyemizi
Dinlemis ihtiyar çinarlardan
Mûsikîsinde bir taraftan dîn,
Bir taraftan bütün hayât akmis;
Her taraftan, Bogaz, o sehrâyîn,
Mâvi Tunca'yla gür Firât akmis
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, sevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinât akmis
Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'i,
Bir terennüm ki hem genis, hem sûh:
Dagilirken "Nevâ"nin esrâri,
Basliyor sark ufuklarinda vuzûh;
Mest olup sözlerinde her heceden,
Yola düsmüs, birer birer, geceden
Yürüyor fecre elli milyon rûh
Kiskanip gizlemis kazâ ve kader
Belki binden ziyâde bestesini,
Bize mîrâsi kaldi yirmi eser
"Nât"idir en mehîbi, en derini
Vâkiâ ney, kudüm gelince dile,
Hizlanan mevlevî semâiyle
Yedi kat arsa çikmis "Âyîn"i
Koca Mustâpasa! Ücrâ ve fakîr Istanbul!
Tâ fetihten beri mü'min, mütevekkil, yoksul,
Hüznü bir zevk edinenler yasiyorlar burada
Kaldim onlarla bütün gün bu güzel rü'yâda
Öyle sinmis bu vatan semtine milliyyetimiz
Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalniz biz
Mânevî çerçeve bes yüz senedir hep berrak;
Yasiyanlar degil Allâh'a gidenlerden uzak
Bir bahar yagmuru yagmis da açilmis havayi
Hisseden kimse hakîkat saniyor hulyâyi
Ahiret öyle yakin seyredilen manzarada,
O kadar komsu ki dünyâya duvar yok arada,
Geçer insan bir adim atsa birinden birine,
Kavusur karsida kaybettigi bir sevdigine
Serviliklerde sükûn, yolda sükûn, evde sükûn
Bu taraf sanki bu halkiyle ezelden meskûn
Bir afif âile sessizligi var evlerde;
Örtüyor fakri asâletle çekilmis perde
Kaldirimsiz, daracik, igri sokak, dogru sokak 
Her geçildikçe basilmis ve düzelmis toprak
Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen,
Çesmeden her su içerken: "Sükür Allâh'a" diyen
Yasiyor sâde maîsetlerin en sâfinda;
Rûh esen kuytu mezarliklarin etrâfinda
Bu vatandas biraz ahsapla, biraz kerpiçten
Yapabilmis bu güzellikleri birkaç hiçten
Türk'ün âsûde mizâciyle Bizans'in kederi
Karisip magrifet iklimi edinmis bu yeri
Su fetih vak'asi, Yârab! Ne büyük mu'cizedir!
Her tecellîsini nakletmek uzundur birbir;
Bir tecellîsi fakat, rûhu saatlerce sarar:
Koca Mustâpasa var, câmii var, semti de var
Elli yil geçtigi günlerde büyük mu'cizeden,
Hak'dan ilhâm ile bir gün o güzel semte giden,
Rum vezîr, eski manastirda ederken secde,
Kalbi çok dolduran îmân ile gelmis vecde,
Onu, tek Tanrisinin mâbedi etmis de hayâl,
Vakfedip her neye mâlikse, bütün mâl ü menâl,
Bir fetih câmii yapmak dilemis Islâm'a
Sebep olmus bu eser yâd edilir bir nâma
Dört asirdir inerek câmie nûr üstüne nûr
Yerde bulmus yasiyanlar da, ölenler de huzûr
Ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan,
Göze çarpar ölüm âyetleri sagdan soldan,
Sarmasiklar, yazilar, taslar, agaçlar karisik;
Hâfiz Osman gibi hattatla gömülmüs bir isik
Bu mezarlikta siyah topragi aydinlatiyor;
Belli, kabrinde, O, bir nûra sarilmis yatiyor
Gece, si'riyle sararken Koca Mustâpasa'yi
Seyredenler görür Allâh'a yakin dünyâyi
Yolda tek tük görünenler çekilir evlerine;
Gece sessizligi semtin yayilir her yerine
Bir ziyâretçi derin zevk alarak manzaradan,
Unutur semtine yollanmayi artik buradan
Gizli bir his bana, hâtif gibi, ihtâr ediyor;
Çok yavas, yalniz içimden duyulan sesle, diyor:
"Gitme! Kal! Sen bu taraf halkina dost insansin;
Onlarin mesrebi, iklîmi ve irkindansin
Gece, her yerdeki efsunlu sükûnundan iyi,
Avutur gamliyi, teskîn eder endîseliyi;
Ne ledünnî gecedir! Tâ agaran vakte kadar,
Bir mücevher gibi Sünbül Sinan'in rûhu yanar
Ne saâdet! Bu taraflarda, her ülfetten uzak,
Vatanin fâtihi cedlerle berâber yasamak!  "
Geç vakit semtime döndüm Koca Mustâpasa'dan
Kalbim ayrilmadi bir an o güzel rü'yâdan
Bu muammâyi uzun boylu düsündüm de yine,
Dikkatim hâdisenin vardi derinliklerine;
Bu genis ülkede, binlerce lâtîf illerde,
Nice yil, cedlerimiz kökleserek bir yerde,
Mânevî varliginin resmini çizmis havaya
-Ki bugün karsilasan benzetiyor rü'yâya -
Kopmusuz bizler o öz varlik olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
Derler: Insanda derin bir yaradir köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük
Sizlatir bâzi saatler dayanilmaz bir aci,
Kökü toprakta kalip kendi kesilmis agaci
Rûh arar baska tesellî her esen rüzgârda
Ne yazik! Dogmuyoruz simdi o topraklarda!
Yahya Kemal Beyatli
|