Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Edebiyatı Tüm Bölümleri İle
TÜRK EDEBİYATI
TÜRK EDEBİYATI’NIN BÖLÜMLERİ
Türk Edebiyatı’nı ,tarih boyunca yaşanan kültür değişmelerine bağlı olarak üç ana bö-lümde inceliyoruz:
I İslam’dan Önceki Türk Edebiyatı
II İslam Kültürü Etkisindeki Türk Edebiyatı
III Batı Kültürü Etkisindeki Türk Edebiyatı
I İSLAM’DAN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI
Türk’ler, İslam’dan önce “Şamanizm, Maniheizm , Budizm” gibi dinlerin etkisiyle bir edebiyat oluşturmuşlardır M S XI yüzyıla kadar süren bu edebiyatı ikiye ayırıyoruz:
A SÖZLÜ EDEBİYAT
M S VIII yüzyıla gelinceye kadar Türklerin yazılı bir edebiyatı yoktur Şiirler sözlü olarak üretilmekte, kulaktan kulağa yayılarak varlıklarını sürdürmektedir Bu dönemde ortaya çıkan türlerin başlıcaları şunlardır:
KOŞUK
“Sığır denilen sürek avları sırasında söylenen lirik doğa şiirleridir “Kopuz” eşliğinde söylenir Halk şiirindeki koşmalara benzer Dörtlük birimi ve hece ölçüsüyle oluşturulur
SAGU
“Yuğ” adı verilen cenaze törenlerinde söylenen bu şiirler, Halk Edebiyatı’ndaki ağıtların en eski biçimleridir Ölen kişinin iyiliğinden, ölümünün doğurduğu acıdan söz eder Nazım biri-mi dörtlük, ölçü hecedir Sözlü gelenek içinde ortaya çıkan bu şiirlerden yalnız ikisi günümüze kadar gelebilmiştir Bunlar, sakaların komutanı Alp Er Tunga ile Batı Hun Devleti hükümdarı Atilla’nın ölümü üzerine söylenmiştir
SAV
Günümüzdeki atasözlerinin ilk örnekleri olan özlü sözlerdir Bunların birçoğunu, Kaşgarlı Mahmut’un ünlü eseri Divan ü Lugat-it Türk’te buluyoruz Kimilerinin ölçü ve uyak izlerini taşıdığına bakarak, savların ve atasözlerinin manzum biçimde doğup sonradan düzyazı niteliği kazandığını söyleyebiliriz
DESTAN
İslam öncesi sözlü edebiyatın en yaygın şiir türüdür Destanların bir kısmı evrenin, Dün-ya’nın ,insanın nasıl oluştuğunu anlatır Bir kısmı ise, konularını tarihten, toplumu derinden etkileyen olaylardan alır
Bütün destanlar, şu ortak özelliklere sahiptir:
1 Manzumdurlar
2 Anonimdirler
3 Zamanla türlü değişikliklere uğrayabilirler
4 Olay ve kişiler olağanüstüdür
Destanlar, oluşum biçimlerine göre üçe ayrılır:
1 DOĞAL(TABİİ) DESTAN
Önce bir şair tarafından söylenen, zamanla şairi unutularak anonimleşen destanlardır Bunlar,dilden dile dolaşırken büyük değişikliklere uğrar Örneğin, Ergenekon Destanı, bir do-ğal destandır
2 YAPMA (SUNİ) DESTAN
Doğal destandan temel farkı, anonim nitelik taşımamasıdır Bir şair tarafından, doğal des-tanlara benzetilerek yazılır Örneğin Tasso’nun Kurtarılmış Kudüs, Fazıl Hüsnü Dağlarca’ nın Üç Şehitler Destanı adlı eserleri, birer yapma destandır
3 ULUSAL (MİLLİ) DESTAN
Bir ulusa özgü destanların birleştirilerek tek destan haline getirilmesine denir Yunanlıların İlliada, Odysseia; Almanların Nibelungen, Gudrun ; Hintlilerin Ramayana, Mahabarata ; İranlıların Şehname ; Finlilerin Kalevala adlı destanların, bu türün örnekleridir
TÜRK DESTANLARI
Köktürk (Göktürk) Destanı : Birbirini tamamlayan Ergenekon Destanı ve Bozkurt Destanı’ ndan oluşur Bunlarda Türklerin tarih sahnesine nasıl çıktıkları ve hangi soydan gel-dikleri üzerine efsaneler anlatılır
1 Uygur Destanı : türeyiş Destanı ve Göç Destanı olmak üzere iki destandan olu-şur İlki Uygurların var oluşunu, ikincisi yurtlarından göç etmek zorunda kalışlarını an-latır
2 Saka Destanı : Saka Türklerine ait bu destan da, Şu Destanı ve Alp Er Tunga Destanı olmak üzere iki parçadan oluşur Bunlar Şu ve Alp Er Tunga adlarındaki komutanların hayat hikayeleri üzerine kurulmuştur
3 Hun Destanı : Oğuz Kağan Destanı diye bilinir Büyük bir ihtimalle, Hun hükümdarı Mete’nin hayatını konu alır; ancak onu olağanüstü niteliklere büründürerek anlatır Bu destan, daha sonra değişikliklere uğrayarak İslami bir nitelik kazanmıştır
B YAZILI EDEBİYAT
Türk yazılı edebiyatının ilk örnekleri Orhun Yazıtları’dır Köktürklerden kalan bu yazıt-lar,üç mezar taşından ibarettir İsveçli Strahhlenberg tarafından, Orhun Irmağı kıyısında bu-lunmuş ; W Thomsen tarafından okunmuştur 38 harfli Köktürk alfabesiyle yazılan bu yazıt-lar, Kültigin, Bilge Kağan ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir Yazılar, Yolug Tigin tara-fından taşlara kazınarak yazılmıştır
Köktürk Yazıtları’nda, Köktürk tarihi konu edinilir Devletin güçsüzleşmesi, Türk ulu-sunun bağımsızlığını yitirip Çin egemenliği altına girmesi, sonra yeniden güçlenmesiyle ilgili gelişmeler ve bunların nedenleri üzerine durulur Bu tarihi olayların anlatımında kullanılan Türkçe, oldukça gelişmiş bir kültür dili olarak karşımıza çıkmaktadır
Türk yazılı edebiyatı, Uygurlar devrinde daha da gelişmiştir 14 harfli Uygur alfabesiyle yazılan eserler, Budizm’in etkilerini taşır
II İSLAM KÜLTÜRÜ ETKİSİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI
Türkler, X yüzyıldan itibaren İslamiyet’i kitleler halinde kabul etmeye başlamışlardır Bu-nun sonucu olarak, İslam kültürüne bağlı bir edebiyat ortaya çıkmıştır Türkçe’de Arapça ve Farsça etkilerinin duyulmaya başladığı, aruz ölçüsünün ilk kez kullanıldığı eserler,XI yüzyılda verilmiştir Bu ilk İslami eserlerin başlıcaları şunlardır:
KUTADGU BİLİG
Eserin adı “mutluluk veren bilgi” anlamına gelir Yazarı, Yusuf Has Hacip’tir Karahanlılar zamanında (XI yüzyıl-1070) yazılmış, ideal bir devlet yönetiminin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuştur Esrin dilinde henüz Arapça ve Farsça etkisi yoktur Birimi be-yit, ölçüsü aruz, kalıbı fe u lün/fe u lün /fe ul’dür Bilinen üç nüshası, bugün Fergana, Viyana ve Mısır’da bulunmaktadır
DİVAN Ü LUGAT-İT TÜRK
Eserin adı, “Türk Dili’nin toplu(genel) Sözlüğü” anlamına gelir Adından da anlaşılacağı gibi, eser bir sözlüktür; Araplara Türkçe’yi öğretmek amacıyla yazılmıştır Bundan dolayı, Türkçe’nin Arapça karşısında savunulduğu bir eser olarak değerlendirilir Eserde Türkçe sözcük-lerin anlamları Arapça’yla açıklanmakta ve her maddeden sonra birtakım Türkçe metinler örnek olarak verilmektedir Kaşgarlı Mahmut tarafından XI yüzyılda yazılan eserin asıl önemi de, işte bu derleme Türkçe metinlerden ileri gelmektedir; yani eser, zengin bir folklor kaynağı du-rumundadır
ATABETÜ’L-HAKAYIK
Eserin adı “gerçeklerin eşiği” anlamına gelmektedir Yazarı Edip Ahmet’tir Eserde hem dörtlük, hem de beyit nazım birimleri kullanılmıştır Ölçü aruzdur Okuyucuya dini öğütler veren eser, anlatım yönünden kurudur; didaktik özelliklere sahiptir; XII yüzyılda yazılmıştır
DİVAN-I HİKMET
Ahmet Yesevi tarafından XII yüzyılda yazılan eser, tasavvuf felsefesinin yayılmasını amaçlar Didaktik nitelikli olduğundan, oldukça kuru bir anlatıma sahiptir Türk tasavvuf edebi-yatının ilk örneği sayılır
İSLAMİ TÜRK EDEBİYATI’NIN BÖLÜMLENMESİ
A DİVAN EDEBİYATI
XIII -XIX Yüzyıllar arasında yaşayan bu edebiyat; dil, anlatım, nazım içimleri, ölçü, türler ve
konular bakımından Arap ve Fars edebiyatlarının etkisi altındadır Bu nedenle, Ortadoğu İslam edebiyatlarının bir parçası sayılır
Divan Edebiyatı, “Kuruluş Dönemi” denilen XIII-XIX Yüzyıllar arasında, genellikle Fars Edebiyatının taklidi görünümündedir Şairler kendi sanat kişiliklerini ortaya koyacak yerde, ünlü İran şairleri gibi söylemeye bu dönemde büyük özen gösterirler Osmanlı İmparatorluğu’ nun yükselişe geçtiği XVI yüzyıldan itibaren, bu taklitçi anlayışın “Olgunluk Dönemini” ni yaşa-maya başladığı, hatta Divan şairlerinin kendilerini İran şairlerinden üstün sayar bir tavır takın-dıkları görülür
DİVAN EDEBİYATI’NIN TEMEL ÖZELLİKLERİ
1 Bu edebiyatın dili, Arapça, Farsça ve Türkçe’nin söz hazineleriyle dilbilgisi kurallarının birleşmesinden oluşan “Osmanlıca”dır
2 Dil ağır, anlatım genellikle süslüdür
3 Hayattan kopuk bir sanat anlayışı vardır Şairler, toplum ve insanla ilgili sorunla-ra eğilme gereği duymamışlardır ; ancak bazı şiirlerde, toplum hayatını aksatan durumlara değinilmiştir
4 Bu edebiyat, halk kültüründen uzaktır Sanatçılar da çoğu zaman saray ve çev-resinde yetişmişlerdir Onun için Divan Edebiyatı’na “Yüksek Zümre Edebiyatı”,”Saray E-debiyatı” gibi adlar verilmiştir
5 Bu edebiyat, biçimcidir Anlatılan değil, anlatım biçimi daima önde gelir Şiirde sıkı sanat kuralları uygulanır Divan Edebiyatı, bu yönüyle klasizme benzer
6 Başlıca konular aşk, doğa, ölüm, ayrılık, özlem v b ’dir
7 Şiirde temel ölçü aruzdur Bazı şairler, hece ölçüsüyle tek tük şiir yazmışlardır
BAŞLICA NAZIM BİÇİMLERİ
GAZEL
Arap Edebiyatı’ndan alınmıştır Aşk, doğa, içki, eğlence konuları işlenir Beyit birimiyle yazılır 5-15 beyit uzunluğundadır Beyitler “AA/BA/CA/DA” uyak düzeniyle sıralanır İlk be-yit matla(doğuş)”, son beyit “makta(kesiş)”, en güzel söylenmiş beyit de “beytü’l-gazel” adını alır Şairin adı, makta beytinde geçer Gazellerde genellikle konu bütünlüğü bulunmaz; yani şiirdeki beyitler, anlamca birbirine bağlı olmaz Anlam bütünlüğü taşıyan gazellere “yek-ahenk gazel” denir
KASİDE
Arap Edebiyatı’ndan alınmıştır Övgü şiiridir Gazel gibi uyaklanır Uzunluğu 33-39 beyit arasında değişir Şu bölümlerden oluşur:
a Nesib(teşbib):Giriş bölümüdür Kasideler, bu bölümde yapılan betimlemelere göre adlandırılır Bahar betimlemesi yapılan kasidelere “kaside-i bahariyye”, kış betim-lemesi yapılanlara “kaside-i şitaiye”, bayram betimlemesi yapılanlara da “kaside-i ıydiyye” denir
b Tegazzül :Kaside içinde güzel söyleme anlamına gelir Bu bölümde aşk, şarap, kadın gibi gazellere özgü konular, lirik bir anlatımla işlenir
c Girizgahenk düşürerek asıl konuya, yani övgüye giriş yapılan bölümdür
d Methiye : Padişah, sadrazam, vezir, paşa gibi yüksek görevli kişilere ya da din büyüklerine yöneltilen övgünün yapıldığı bölümdür
e Fahriyye : Şairin, kendi şiir yeteneğini övdüğü bölüme verilen addır
f Dua : Kasidenin sonuç bölümüdür Şair, böyle güzel bir şiiri yazıp bitirebildiği için dua ederek kasidesini tamamlar
Daha sonra, Tanzimat döneminde de kaside nazım biçimi kullanılmış;ama kasidenin hem konularında, hem biçiminde değişiklik yapılmıştır
Kasideler, konularına göre dörde ayrılır:
a Methiyye : Ünlü, saygın kişilerin övüldüğü kasidelerdir
b Tevhid :Allah’ın birliğini konu edinen ve onu öven kasidelere denir
c Münacaat : Allah’a yalvarış amacıyla yazılır
d Na’t : Hz Muhammed’in övgüsünü yapmak için yazılan kasidelerdir
MESNEVİ
Divan Edebiyatı’na Fars Edebiyatı’ndan geçmiş olup uzun manzum öykülerdir Beyit biri-miyle, türlü aruz kalıplarıyla yazılır Beyitler “AA/BB/CC/DD” biçimiyle kendi aralarında uyaklanır İslami edebiyatın ortak konularını işler
ŞARKI
Divan Edebiyatı’nda XVIII yüzyılda kullanılmaya başlayan bir nazım biçimidir Dörtlüklerle yazılır Halk Edebiyatı’ndaki koşma nazım biçiminin etkisiyle doğduğu söylenir Dörtlükler “AAAA/BBBA/CCCA” biçiminde uyaklanır Aşk, doğa, içki, kadın gibi dünyevi konular işlenir
RUBAİ
Tek dörtlükten oluşan, “AABA” uyak düzeniyle ve aruzun özel kalıplarıyla yazılan; aşk, hayat, insan gibi konuları ve felsefi düşünceleri işleyen bir nazım içimidir Fars Edebiyatı’ndan Divan Edebiyatı’na geçmiştir Dünyaca ünlü temsilcisi, İranlı şair Ömer Hayyam’dır
TERKİB-İ BEND
“Bend” adı verilen bölümlerden oluşur Her ben ; bir “hane” ve bir “vasıta” bölümünü kapsar Haneler 5-15 beyit uzunluğunda olup “AA/BA/CA/DA” biçiminde uyaklanır Vasıta ise , tek beyittir Vasıtanın dizeleri kendi aralarında uyaklıdır Bendler değiştikçe, aynı uyak düzeni, başka uyak sözcükleriyle tekrarlanır
TERCİ-İ BEND
Konu ve biçim bakımından terkib-i bende benzer Ondan tek farkı, vasıta beytinin her bendden sonra değişmemesidir
MURABBA
Dörtlüklerden oluşur “AAAA/BBBA/CCCA” biçiminde uyaklanır Bu biçim özellliğiyle şarkıdan farkı yoktur Murabba ile şarkıyı ayıran tek fark, şarkıların bir besteye bağlanmasıdır
MÜSTEZAT
Bir manzumenin uzun dizelerinden sonra kısa dizeler getirilmesiyle oluşur Uzun ve kısa dizeler, kendi aralarında gazel gibi uyaklanır Kısa dizelere “ziyade” denir Uzun dizelerde aru-zun “mef u lü/me fa i lü /fe u lün”; kısa dizelerde ise “mef u lü /fe u lün” kalıbı kullanılır Batı Edebiyatı etkisi altına girildikten sonra, bu nazım biçimindeki kuralların gevşetilmesiyle “serbest müstezat” denilen yeni bir nazım biçimi ortaya çıkmıştır
BAŞLICA DİVAN ŞAİRLERİ
HOCA DEHHANİ
XIII yüzyılda yaşamıştır Bilinen ilk Divan şairidir Anadolu’ya Horasan’dan gelmiştir Sel-çuklu sultanı III Alaattin Keykubat’ın buyruğuyla yazdığı Selçuklu Şehnamesi’nin yanı sıra bir kasidesi ve dokuz gazeli bilinmektedir
MEVLANA
XIII yüzyılda yaşamıştır Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini Farsça ile yazan ünlü tasavvuf şairidir Oğlu Sultan Veled de tasavvufi konuları işleyen bir şair olarak bilinir Mes-nevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, tanınmış eserleridir
ŞEYHİ
XV yüzyıl Divan şairlerindendir Aynı zamanda, devrinin ünlü doktorlarından biridir Divan Edebiyatı’nın belirginleşmeye başlayan kurallarını derli toplu biçimde uygulayan ilk şairler ara-sında yer alır Bir Divan’ı ve Husrev ü Şirin, Harname adlı iki mesnevisi vardır Harname, olmayacak umutlara kapılan, sonunda elindekileri de yitiren kişileri yermek için yazılmış bir hicivdir Şair, bu eseri kendi hayatını esas alarak yazmıştır
SÜLEYMAN ÇELEBİ
XV yüzyıl şairlerindendir Çağına göre sade bir dille, mesnevi biçiminde yazdığı Vesiletü’n-Necat (Mevlid) adlı eseriyle tanınır Onun açtığı bu çığırda çok sayıda eser yazılmış olmasına karşın, bulardan hiçbiri, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i kadar yaygınlaşıp benimsen-memiştir
ALİ ŞİR NEVAİ
Çağatay Edebiyatı’nın XV yüzyılda yetiştirdiği büyük şair ve bilim adamıdır Ferhat ü Şi-rin, gibi mesnevileri yanı sıra Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eseri, aydınların Türkçe’yi sa-vunması ve onu Farsça’dan üstün bir olarak göstermesiyle dikkati çeker Şairin öteki eserleri ise Mecalisü’n-Nefais ve Mizanü’l-Evzan’dır
BAKİ
XVI yüzyılın ünlü şairlerindendir Din dışı konuları işlemiş, gazel tarzının en başarılı şairle-ri arasında yer almıştır Hayatı, her anı zevkle geçirilmesi geren bir olgu olarak değerlendirir ve şiirlerine öylece yansıtır Edebi sanatları, söz oyunlarını kullanmakta ustadır Mesnevi tarzında eser vermeyen şairin Divan’ı vardır
FUZULİ
XVI yüzyılın, Baki gibi ünlü şairidir Türkçe’nin yanı sıra Arapça ve Farsça’yı da öğrenmiş, bu üç dilde divanlar yazmıştır Şiirlerinde Azeri lehçesini kullanan şair, Baki’nin tersine, hayatı bir sınav olarak görür; insanın aşk acısıyla olgunlaşacağına inanır Hayata bu yaklaşımında, tasavvuf felsefesine duyduğu ilginin rolü vardır Divan Edebiyatı’nın en lirik şairi olan Fuzuli, gazel alanında üstün başarı sağlamış; ayrıca Leyla vü Mecnun, Beng ü Bade gibi mesnevile-riyle tanınmıştır Öteki eserleri Haddikatü’s-Süeda, Şikayet-name(mektup türünde ) , Sıh-hat ü Maraz, v b ’dir
NEFİ
XVII yüzyıl Divan Edebiyatı’nın ünlü şairidir Sert kişiliği, onu çağının en büyük hicivcisi yapmış; zamanın vezirlerinden Bayram Paşa’yı, hatta IV Murat’ı hicveden şiirleri, hayatına mal olmuştur Övgü ve yergileri hep abartmalıdır Gösterişli, ağır bir dili vardır Kaside alanındaki başarısıyla dikkati çeken şairin Türkçe ve Farsça divanlarından başka, hicivlerini topladığı Siham-ı Kaza adlı bir eseri vardır
ŞEYH GALİP
XVIII yüzyıl şairlerindendir Mevleviliği benimsemiştir Hayal gücünün zenginliği ve hayal-lerinin özgünlüğüyle diğer Divan şairlerinden ayrılır Divan’ından başka, alegorik tarzda yazdığı ve tasavvufu türlü aşamalarıyla anlattığı Hüsn ü Aşk adlı mesnevisi vardır
DİVAN EDEBİYATI’NDA DÜZYAZI
Divan, şiire ağırlık veren bir edebiyattır Düzyazı, ancak bilimsel çalışmalarda, tarihlerde, kimi sanatsal metinlerde ve gezi türü eserlerde kullanılmıştır
Divan Edebiyatı’nda düzyazılar, yazılış amacı ve dil tutumu dikkate alınarak üçe ayrılır:
1 Sanatlı(süslü) Düzyazı
Söz ustalığı göstermek amacıyla yazılır Sinan Paşa’nın Tazarru’at adlı eseri, bu türün en tanınmış örneğidir Sanatlı düzyazıya inşa denir
2 Orta Düzyazı
Yer yer ağır ve süslü, yer yer sade bir dille yazılan düzyazılardır Genellikle tarih kitapla-rında bu düzyazı türü görülür Osmanlılar zamanında tarihçilik,”vakanüvis” adı altında yürütü-*** bir tür memurluktu Sarayda görevlendirilen vakanüvisler, önemli önemsiz her olayı günü gününe notlar halinde yazarlardı Bu eserler, olay anlatımına dayalı olduğundan, bilimsel tarih anlayışıyla bağdaşmaz Divan döneminin başlıca tarihçileri arasında Aşıkpaşazade ,Ali, Ebülgazi Bahadır Han,Naima, Peçevi, Mütercim Asım sayılabilir
3 Sade Düzyazı
Dil ve anlatım ustalığının değil, ele alınan konunun önem taşıdığı düzyazı türüdür Bu an-layış nedeniyle, sade düzyazılarda ustaca söz söyleme çabası görülmez; dil açık, yalın, doğal-dır Bu düzyazı türünü kullananlardan başlıcaları şunlardır: Mercimek Ahmet , Katip Çele-bi, Evliya Çelebi (Eseri:Seyahatname)
B HALK EDEBİYATI
Halk Edebiyatı, sözlü edebiyatın uzantısıdır Halkın yarattığı sözlü eserlerden oluşur Dil , biçim, konular, duyarlıklar bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır
HALK EDEBİYATI’NIN TEMEL ÖZELLİKLERİ
1 Bu edebiyat, halk diline bağlıdır
2 Dil ve anlatımda süslü söyleyişe yöneliş yoktur Genellikle yalın anlatım kullanılır
3 Halkın içinden doğan eserler, konu, tema ve duyarlık bakımından halkın hayatına sıkı sıkıya bağlıdır
4 Şairler, genellikle okumamış kişilerdir
5 Dörtlük birimi esastır
6 Şairlerde , milli ölçü olan hece ölçüsü kullanılır
7 Aşk, doğa, ayrılık, özlem, dil, tasavvuf konularının yanı sıra toplum hayatını ilgilendi-ren sorunlara da sık sık eğilen şairler, bunlarla ilgili eleştiriler getirirler
BAŞLICA NAZIM BİÇİMLERİ
Halk şiirindeki nazım biçimlerini iki ana öbekte inceliyoruz :
1 MANİ TİPİ
Maniler, anonim, lirik şiirlerdir,”AABA” uyak düzeniyle, 7’li hece ölçüsünün 4-3 durağıyla söylenir Ana tema sevgidir Dört dizeden oluşan manilere “düz mani” denir Üç dizeden olu-şan ve “ABA” biçiminde uyaklanan maniler “kesik mani”, beş dizeden oluşan ve “ABACA” biçiminde uyaklanan maniler “genişletilmiş mani”, uyakları cinaslı sözcüklerden seçilen ma-niler ise “ cinaslı mani” adını alır
2 KOŞMA TİPİ
Koşma tipi nazım biçimlerinin kalıplaşmış bir yapısı vardır Hepsi, dörtlüklerle ve değiş-mez bir uyak düzeniyle (ABAB/CCCB/DDDB, AAAB/CCCB/DDDB ya da –B-B/CCCB/DDDB) söylenir Bunlar, kullanılan ölçü kalıbı, uzunluk-kısalık, konular bakımından farklılıklar taşır Koşma tipi nazım biçimlerinin başlıcaları şunlardır:
KOŞMA
Kısa, lirik şiirlerdir Dörtlüklerle, AABA(-A-A)/CCCA/DDDA uyak düzeniyle, hece ölçü-sünün 6-5 ya da 4-4-3 duraklı 11’li kalıbıyla söylenir aşk ve doğa konularının yanı sıra,ayrılık, özlem, yalnızlık,gurbet, sıla, ölüm gibi temaları işler Genellikle saz eşliğinde, ezgiyle söylenen koşmalar, ezginin niteliğine göre “Acemi koşması,Ankara koşması, topal koşma, kesik kerem” gibi türlere ayrılır
DESTAN
Biri, sözlü gelenekte evrenin ve insanın oluşumunu, toplumu derinden etkileyen olayları olağanüstülükler katarak anlatan uzun manzum öyküler; öteki Halk Edebiyatı’nda bir nazım biçimi olmak üzere iki ayrı destan vardır Birinci tür olan destanla ilgili bilgileri “İslam’dan Önceki Türk Edebiyat’ı” başlığı altında verildi Nazım biçimi olan destan ise, ölçü, duraklar, uyak düzeni bakımından koşmaya benzer; ancak destanlar, konularıyla koşmadan ayrılır Bun-larda, genellikle bir yöre halkı üzerinde derin etki yaratan olaylar ve bunların uyandırdığı ortak duygular dile getirilir Bir kısım destanlar ise mizahidir Bunlarda 11’li hecenin yanı sıra, 7’li ve 8’li hecede kullanılmaktadır Destanı koşmadan ayıran bir başka özellik ise, bunların uzun ol-masıdır
SEMAİ
Uyaklanışı koşmaya benzer 8’li hece ölçüsünün 4-4 durağıyla ve özel bir ezgi eşliğinde söylenir Konuları, koşmada olduğu gibi aşk, doğadır
VARSAĞI
Uyak düzeni ve ölçüsü semai gibidir; ancak ezgisinin niteliği ve konusu ondan farklıdır Varsağıda yiğitçe bir söyleyiş vardır Bu nedenle de “Bre!Hey!Behey!” gibi ünlemlerle başlar
TÜRKÜ
Hece ölçüsünün türlü kalıplarıyla söylenen ezgili, anonim şiirlerdir Bazen de kime ait ol-duğu bilinen şiirler, türkü formlarıyla söylenir Türkülerde genellikle iki bölüm bulunur Birinci-si, şiirin iskeletini oluşturan “asıl bölüm” ; ikincisi “kavuştak”tır Kavuştaklar, asıl bölümlerin arasına gelerek onları birbirine bağlar
İLAHİ VE NEFES
Din ve tasavvuf konularının işlendiği şiirlere “ilahi” denir Koşma gibi uyaklanan ilahiler-de 4-4 duraklı 8’li ölçü kullanılır
Bunlar herhangi bir tarikatın görüşlerini yansıtmaz; konuyu genel olarak ele alır
İlahilerin Bektaşi tekkelerinde söylenenlerine “nefes”, Alevi anlayışına bağlı olanlarına ise “deme” adı verilir
İlahi, nefes ve demeler, bestelenerek söylenir
BAŞLICA NAZIM TÜRLERİ
Halk şiirleri, konularına göre türlere ayrılır Bu nazım türleri şöyle sıralanabilir:
GÜZELLEME
Sevgi üstüne söylenen şiirlerdir Bazen de bunlarda doğa güzellikleri karşısında duyulan hayranlık duygusu dile getirilir
KOÇAKLAMA
Konusu yiğitlik,kahramanlık, kavga ve savaş olan şirlerdir ,
TAŞLAMA
Bir kişiyi ya da toplumdaki bir aksaklığı yermek amacıyla söylenen şiirlere bu ad verilir
AĞIT
Sözlü Türk Edebiyatı’ndaki saguların Halk Edebiyatı’nda aldığı biçimdir Ölen kişilerin ar-dından söylenir, ölümden doğan acıyı dile getirir Genellikle kadınlar tarafından yakılan ağıtlar, anonim özellik taşır Bununla birlikte, az da olsa, şairi bilinen ağıtlara rastlanmaktadır
MUAMMA
Kapalı bir biçimde anlatılan bir olayın ya da bilginin okuyucu tarafından anlaşılmasını, bunlarla ilgili soruların cevaplandırılmasını isteyen bir tür manzum bilmecedir
NASİHAT
Bir şey öğretmek,bir düşüncenin yayılmasına çalışmak gibi amaçlarla söylenen didaktik şiirlerdir
NOT
“Destan, ilahi, nefes ve deme”, hem birer nazım biçimi, hem de tür olarak değerlendi-rilir
HALK ŞAİRLERİNİN GRUPLANDIRILMASI
Halk şairleri, halk şiirinin yerleşmiş kurallarına bağlı kalmakla birlikte, türlü kültürel ne-denlerle dil, anlatım, ölçü kullanımı bakımından farklı yönelişler içine girebilmektedirler Ayrıca yaşadıkları çevre de onların sanat anlayışlarını farklılaştıran bir etmen olarak karşımızı çıkmak-tadır Halk şairlerini, işte bu gibi noktaları dikkate alarak şöyle ayırıyoruz:
1 GÖÇEBE(GEZGİN) ŞAİRLER
Bir yere bağlı kalmadan gezerler Genellikle eğitim görmedikleri için, Divan Edebiya-tı’ndan etkilenmezler Dilleri sadedir Hece ölçüsüne bağlıdırlar Geleneksel şiir anlayışını sürdü-rürler
2 YENİÇERİ ŞAİRLER
Osmanlılar zamanında askerlik, hayat boyu süren bir meslekti Orduda görev arasında şair-ler yetişmiştir Bunlar, katıldıkları savaşlarla ilgili yiğitlik şiirleriyle dikkati çekerler Dil, anlatım, ölçü bakımından, göçebe şairler gibi geleneksel şiir anlayışına bağlıdırlar
3 KÖYLÜ ŞAİRLER
Hayatları köylerde, kasabalarda geçer Büyük kentlerle ilgileri olmadığı için, kent kültürün-den, Divan Edebiyatı’ndan etkilenmeden, halk şiiri geleneklerine bağlı kalmışlardır
4 KENTLİ ŞAİRLER
Genellikle Divan Edebiyatı’nın etkisinde kalırlar Hem Halk, hem de Divan Edebiyatı tarzın-da şiirler söylerler Dillerinde Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı yüksektir Hece ölçüsüyle birlik-te aruza da yer verirler
5 TASAVVUF (TEKKE ) ŞAİRLERİ
Tekkelerde yetiştikleri, din ve tasavvuf konusunda eğitim gördükleri için, dilleri, göçebe, yeniçeri ve köylü şairlere göre bazen daha ağırdır Zaman zaman Divan Edebiyatı’nın dil, anla-tım, biçim, ölçü özelliklerini taşıyan şiirler söylerler Örneğin Yunus Emre bile, aruz ölçüsü ve mesnevi düzeniyle Risaletü’n-Nushiyye adlı bir eser vermiştir
HALK ÖYKÜLERİ
Halk öyküleri, destanların zamanla biçim ve öz değişimine uğramaları sonunda ortaya çık-mış sözlü eserlerdir Anonimdir Başlıca türleri şunlardır:
1 DESTAN ÖYKÜLER
Destanlardaki olağanüstülük gibi bazı özellikleri koruyan halk öyküleridir XIII -XIV yüzyılda Doğu Anadolu’da ortaya çıkan Dede Korkut Öyküleri ile Köroğlu Öyküsü, bu türün tanınmış örnekleridir
2 AŞK ÖYKÜLERİ
İki sevgilinin aşkını, bunların kavuşmasını önleyen engellerle mücadelesini anlatan öykü-ler olup en tanınmışları Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi, Asuman ile Zeycan ,Aşık Ga-rip v b ’dir
3 DİNİ ÖYKÜLER
İslamiyet’in yayılmasına katkıları olan kişilerin hayatlarını ve mücadelelerini temel alan öykülerdir Hz Ali’nin savaşlarını anlatan Kan Kalesi Cengi, Hayber Kalesi Cengi; Anado-lu’da İslamiyet’in yayılması için mücadele eden komutanların savaşlarını anlatan Battal Gazi Öyküsü, Dnişment Gazi Öyküsü gibi sözlü, anonim eserler, bu türün örnekleri arasında yer alır
BAŞLICA HALK ŞAİRLERİ
YUNUS EMRE
XIII Yüzyıl halk şairidir Hayatı hakkında kesin ve yeterli bilgi yoktur Tasavvuf felsefesi, XII yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yayılmaya başlamış; Mevlana , Sultan Velet, Ahmet Fa-kih gibi şairlerle edebiyata girmiştir Varlık- yokluk , İnsan-tanrı-ölüm ilişkilerini güçlü bir kültüğr donanımı ve büyük şiir yeteneğiyle irdeleyerek halka ulaştırabilmiştir
İlahi türü şiirlerinde Halk Edebiyatı’nın geleneklerine bağlı kalmıştır Bunlarda dil sad, an-latım yalın, ölçü hecedir Risaletü’n-Nushiyye adlı dini didaktik eserinde ise, bu gelenekten ayrılarak aruz ölçüsünü, mesnevi nazım biçimini kullanmıştır
HACI BAYRAM VELİ
XIV yüzyıl ikinci yarısıyla XV Yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir tasavvuf şairidir Bayramiyye tarikatını kurmuştur Yunus Emre etkisinde sade bir dil ve lirik bir anlatımla dile getirdiği şiirle-rinden yalnızca birkaç tanesi bilinmektedir
KÖROĞLU
XVI yüzyılda yaşadığı sanılan bir halk şairidir III Murat zamanındaki Osmanlı-İran sa-vaşlarına katılan şair, Şirvan ve Tebriz’in alınışı üzerine destan söylemiştir Öteki şiirlerinde yiğitlik, kahramanlık konularını işlemiş olduğundan, halk öyküsündeki Köroğlu ile karıştırıla-bilmektedir
PİR SULTAN ABDAL
XVI yüzyıl tekke-tasavvuf şairlerindendir Sivas’ta yaşamıştır Kanunu zamanında Doğu Anadolu’da patlak veren bir isyana katılmış, yaşadığı olayların izlenimlerini şiirlerinde anlatmış, Hızır Paşa tarafından Sivas’ta idam ettirilmiştir Sanatının belirleyici özellikleri, güçlü ir inanç, sade bir halk dili, coşkun bir lirizm olarak özetlenebilir
KARACAOĞLAN
Hayatı hakkında kesin bilgilere sahip olmadığımız Karacaoğlan’ın XVI ya da XVII yüz-yılda yaşadığı sanılmaktadır Şair Toroslar’da, Türkmen boyları arasında yetişmiş; göçebe bir şair olarak Anadolu içinde ve dışında gezmiştir Geleneksel şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibi temaları işlemiştir;özellikle koşma ve semai biçimlerin-de büyük başarı kazanmıştır
DADALOĞLU
XIX yüzyılda, Çukurova yöresinde yetişen halk şairlerindendir Türkmen boylarının yerle-şik hayata geçirilmesi için 1865’te yöreye yollanan Fırka-i İslahiye adlı Osmanlı ordusuyla Türkmenler arasındaki çatışmalara katılmış, bu olayları yiğitçe bir eda ile koçaklamalarına yan-sıtmıştır Ayrıca aşk ve doğadan söz eden şiirleri de başarılıdır Şiirlerini temiz bir halk diliyle ve hece ölçüsü ile yazmıştır
|