Prof. Dr. Sinsi
|
Atasözleri Ve Deyimlerin Hikayeleri
Kel başa şimşir tarak
Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel v b yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir
Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş
Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş
Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:
"Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı  " Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş O kızgınlıkla çıkışmış: "Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş
Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır
İlk göz ağrısı
Eskiden savaşlar şimdikinden çok olduğu için, Anadolu' nun hemen her köyünden, hemen her hanesinden şu yada bu cephede savaşan bir asker olurmuş
Bu askerlerin geride kalan anaları, kardeşleri, hanımları, nişanlıları, yavukluları olurmuş elbette
Bu biçareler, vatanını, milletini, dinini muhafaza için cephe cephe koşan yiğitleriyle elbet gurur duyarlarmış ama ağlamadan, göz yaşı dökmeden de gün geçirmezlermiş
Bazen aşikar, bazen gizli gizli ağlayan genç kız ve gelinlerimizin göz pınarları kuruyup gözleri çapaklanmaya ve ağrımaya başlarmış
Birbirleriyle konuşurken, o zamanın terbiyesi icabı:
"Senin yavuklun, senin kocan" diyemezler, utanırlarmış
"Benim göz ağrımdan hiç mektup gelmiyor, seninkinden haber var mı?" diye sorarlarmış
Bu deyim, sevdiklerimiz içinde en birincisi anlamında kullanılır
Zurnada peşrev olmaz
Davul ile zurnayı musikiden saymayan ve küçük gören bir sonradan görme İstanbul' lu, Edirne' de bir düğüne davet edilmiş Yemekten sonra açık havada yapılan oyun ve eğlenceler sırasında bu hatırlı davetliye, zurnazen başı yaklaşarak sormuş:
-Çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?
Ukala adam, dudak bükmüş:
-Ayol, kala kala zurnaya mı kaldık Bunun peşrevi olmaz Ne nota bilirsiniz ki siz, ne de beste Sizin çaldıklarınızı ben dinleyemem İyisi mi, kendiniz çalın oynayın
Zurnazen, bu hakaretleri pek içerlemiş "Görürsün sen efendi" diyerek, en kabiliyetli yamaklarını etrafına toplayıp başlamış çalmaya
O çalar, etrafındakiler söylermiş Ne Itri' si kalmış çalmadık, ne Dede Efendi' si Sonradan görme bey, ağzı bir karış açık onları uzun uzun dinlemiş Adamlar, bir besteden bir besteye, bir makamdan bir makama geçtikçe, o da renkten renge geçmiş
Bu deyim, hikayedeki anlamının dışında, "insanın kaderini zorlamamasını, ne çıkarsa bahtına razı olması gerektiğini anlatmak için kullanılır
buyrun cenaze namazına
IV Murad zamanında tütün,içki ,keyif verici madde yasağı koyar ve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırır
bugünkü üsküdar civarında bir kahvehanede tütün vs içildiğini istihbarat alır
derviş kılığında tebdili kıyafet buraya gider
selam verir oturur kahveci yanına gelip,
-baba erenler kahve içermi? diye sorar
-padişah evet
-kahveci:tütün içermisin der
-padişah:hayır der
kahveci işkillenir tütün içimiyorda ne işi var burda zaten padişahın tebdili kıyafet dolaştığı haberleri var eli titreye titreye kahveyi götürür
-kahveci:baba erenler ismini bağışlarmı?
-padiaşha:Murad
-kahvecieki isimde sultanda varmı?
-padişah:elbette var
deyince kahvecinin bet beniz atar zangır zangır titrer ve
-kahveci:öyleyse buyrun cenaze namazına der olduğu yere yığılır
IV Murad bu lafa çok güler ve kahveciyi bir degalığına affeder
Adam ol baban gibi, eşek olma
Vaktiyle Eğitim Bakanlığı da yapmış olan tarihçi Abdurrahman Şeref Bey, Galatasaray Lisesi? nde müdür iken , birgün Sultan Abdülhamid? in hizmetkarlarından bir paşanın oğluna kızar Öğrencilerin arasında çocuğa;
?Adam ol? der, ?baban gibi eşek olma!?
Çocuk bunu babasına anlatır
Babası:
?Vay, demek ben bugüne bugün padişahımın mahiyetinde bir paşa olayım da, bana eşek desin Bunu ona soracağım? der
Ertesi gün okula gidip hocayı bularak;
?Beyefendi, sizin bana eşek demeye ne hakkınız var? Ben, padişahın mahiyetinde paşayım? deyince, Abdurrahman Şeref bey;
?Ne münasebet ben sizi tanımıyorum Ne zaman eşek dedim?, diye sorar
Paşa;
?Geçen gün okulda oğluma ?adam ol, baban gibi eşek olma? diye bağırmışsınız? der
Bunun üzerine Abdurrahman Bey;
?Doğru, çocuğunuzu payladım Çalışmıyordu Sizi örnek göstererek, ?adam ol baban gibi! eşek olma! diye söyledim? der
Bu cevap üzerine paşa, hem özür diler, hem de teşekkür eder ve oradan ayrılır
|