Yalnız Mesajı Göster

Edebiyat Terimleri 4

Eski 10-09-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Edebiyat Terimleri 4



S

SADR

Bir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde cümlenin ilk parçası

SAGU

İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ölen kimselerin arkasından söylenen şiirler Sevilen, sayılan özellikle gösterdiği kahramanlıklarla tanınmış kimselerin ölümü üzerine ozanlar tarafından, yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur, ölen kişinin yiğitliği, iyiliği, cömertliği, faziletleri dile getirilirdi

SAKİNAME

Sakiye (içki sunana) seslenmek yoluyla içkiyi (çokluk şarabı) ve içki meclislerini, adetlerini, içkiyle alakalı bütün düşünce, duygu ve kavramı bazan tasavvufi, bazan da dünyevi işleyen şiirler Mesnevi şeklinde yazılır Terkib-i bend, terc-i bend veya kaside şeklinde de görülür

SALİYE

Divan edebiyatımızda yeni yılı kutlamak için yazılan şiirler Bu şiirlerde daima girilen yılın tarihini tespit eden bir beyit de bulunur

SARMA KAFİYE

Dört mısralık bendlerle kurulan nazım şekli Her dörtlükte birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü mısralar kendi aralarında kafiyelidir Kafiye şeması şöyledir: Abba, cddc, effe Örnek:

Rûhumu bu çarmıha kendi ellerimle gerdim:

Bir nebi ızdırabı kaynıyor her yerimde

Ölüm, siyah bir tütsü yakıyor gözlerimde

Aldığım her nefesi son nefes gibi verdim!

Yusuf Ziya Ortaç

SATRANÇ

Saz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün kalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler Musammat beyitlerden oluştuğu için, her mısra kafiyeli iki eşit parçaya bölünür Bu parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydana gelen yeni bir şekil ortaya çıkar Bu şeklin kafiye şeması şöyledir: abab cccb dddb Örnek:

Sevdi gönül bir püsteri / Sanatı terzi güzeli

Hüsnünü bir muhtasarı / Şerh ederek söylemeli

Matlanın fâikını / Sohbetinin lâyıkını

Ben gibi bir âşıkını / Eylemiş aşkıyle deli

Düştü gönül çâresine / Kaşlarının karesine

Çehre-i menâresine / Yandı derûnum göreli

Vardı ellerim eline / Tutuldu dilim diline

Kâkülünün bir teline / Bağladı bu cân ü dili

Emrahî

SAYA

Aşık edebiyatında nesir Mensur karşılığı olarak da sayalı kullanılır Secili (müsecca) nesre ise ayaklı saya adı verilir

SEBK-İ HİNDÎ

Divan edebiyatında kullanılan bir üslup Terim, "Hint tarzı, Hint üslûbu" anlamına gelir Türk edebiyatına XVII İran şairlerinin etkisiyle girdi Bu nedenle sebk-i İsfahâni diye de bilinir İran edebiyatına ise Hindistan’dan geçmiştir

SECİ

Cümlelerin veya bir cümle içinde birden çok kelimenin sonlarındaki ses benzerliği Nesirde kullanılan bir çeşit kafiyedir Secili nesre müsecca adı verilir Edebiyatımıza Arap edebiyatından geçmiştir

SEHL-İ MÜMTENİ

Söylenmesi kolay görülen ama benzeri yapılmak istendiğinde güçlüğü ortaya çıkan söz Bu tür sözler sade ve derin anlamlıdırlar En güzel örneklerini Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Mehmed Akif Ersoy vermişlerdir Örnek:

Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm

Yunus Emre

SELÂMET

Cümlelerin doğru ve sağlam olması İfadenin düşük, eksik olmaması gerekir

SELÂSET

Bir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı, âhenkli, kolay ve anlaşılır olması Selâset, sözüklerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır

SELH

Başkasına ait bir şiirin anlamını alıp kelimelerini değiştirerek yeniden yazmak Selh intikal’in bir çeşidi sayılır

SELİS

Halk şiiri nazım şekli Aruzun fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün kalıbıyla gazel şeklinde yazılır Murabba, muhammes, müseddes şeklinde yazılmış selislere de rastlanır Kafiye düzeni divan, semai ve kalenderi nazım şekilleri ile aynıdır Örnek:

Benden özge sana yok âşık-ı âvâre güzel

Sûziş-ı firkat ile yakma beni nâre güzel

Dün gece dîde-i hunkâr ile ettikte nigâh

Ciğerim başına açtın yine bir yâre güzel

Nûrî

SERBEST NAZIM

Bend, vezin ve kafiye kurallarına bağlı olmayan nazım şekli Bendlerin, mısraların ve hecelerin sayıları belli düzene bağlı değildir Şair isterse kafiyeli yazar Bendleri sınırlayabilir veya sınırlamaz Önce Fransız sembolistleri arasında yayıldı Türk edebiyatına Servet-i Fünûn döneminde Batı edebiyatından girdi Serbest nazmın uygulanışı üç aşama geçirdi:

1 Vezinli-kafiyeli serbest nazım: Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti döneminde görülür Mısralar bir kelimeye kadar kısaldı, kafiye belli bir kurala göre sıraland Aruz veznine yer verildi, bir şiirde birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanıldı

2 Vezinsiz-kafiyeli serbest nazım: 1925-1930 yıllarında görülmüş, 1930’dan sonra yaygınlık kazanmıştır Vezin bırakılmış, bir heceye kadar küçülen dizeler kurulmuştur Bu dizeler hiçbir dış düzene bağlı değildir Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır Büyük harfler sadece cümle başlarında kullanılabilir Kafiyeli mısraların arası açılarak kafiye örgüsü gevşetilir

3 Vezinsiz-kafiyesiz serbest nazım: 1940 yılından sonra yaygınlaşan bu anlayışta vezin ve kafiye tamamen bırakıldı şiirde iç uyum önem kazandı Örnek:

Yolcu Yolunda Gerek

Hastalar,

Kar isterler

Kafdağının ardından

Ve buluttan döşek,

Onlar,

Yaramaz çocuklardır,

Sallar durur,

Dünyanın balkonundan,

Düştü düşecek!

Gölgen kaçıyorsa senden,

Düşmüşse gökte yıldızın,

Kavga başlar canla ten arasında

Ne bilelim;

Hangi pınarın suyu,

Ya da çiçeğin özünde derman,

Büyük yerden geldi ferman

Yolcu yolunda gerek

Ali Akbaş

SONE

İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatına, oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir Edebiyatımızda ilk Cenab Şahabeddin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz Servet-i Fünûn şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser Sone kafiye sistemi üçe ayrılır

1 İtalyan tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, ede

2 Fransız tipi: Kafiye şeması abba, abba, ccd, eed

(İtalyan ve Fransız tipi sone arasındaki tek fark son üçlüğün düzenindedir)

3 İngiliz tipi: Mısra sayısı değişmemekle beraber ilk on iki mısra tek bir bend, son iki mısra da ayrı bir bend halinde yazılırlar Kafiye şeması: a b a b c d c d e f e f g g Örnek:

Yüksük

Yüksüğün ince şeklini yazmak

Bana pek güç gelir kadınlardan

Sorunuz belki bir güzel parmak

onu tersim için bulur imkan

Bunu bir çekmenin içinde gören

Mu’teber bir refik-i hane sanır;

Kadrini pek bilirler elde iken,

Düştüğü anda mutlaka alınır

O da layık nezâketin eline:

Tenine saplanır iken iğne,

Yine pekçok sever iş işlemeyi;

Bin letâfetle çırpınır her ân

Sanki bir nahl-i nev-hayâta konan

Küçücük bir kuşun küçük yüreği!

Ali Ekrem (Bolayır)

SÖZLÜK

Bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını), söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren, kelimenin kökünü esas alarak, bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını, değişik kullanışlarını gösteren eser Sözlükler tek dilli veya çok dilli olabilir Madde başlarını a-be-ce sırası takip eder Genel veya özel alanlarla ilgili sözlükler hazırlanabilir Arap harfli eski sözlüklerde madde başı Arapça kelimenin üç harfli kökünün son harfi esas alınarak sıralanırdı XIV-XVyüzyıllar arasında yaşamış olan el-Kamûsü-ı-Muhît (Okyanus Sözlüğü) adlı eseri Türkçeye çeviren Mütercim Asım bu sistemi kullandı İlk sözlük olarak İskenderiye Müzesi kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes’in hazırladığı eser kabul edilir İslam dünyasında en önemli sözlük X yüzyılda yaşayan Fârâblı İsmail Cevheri’nin Sihâh adlı Arapça eseri Vankulu Lügatı diye bilinen Müteferrika’nın bastığı ilk kitap da bir Sihâh çevirisidir Türk kültüründe ilk sözlük ise Kaşgarlı Mahmud’un Türkçe’den Arapça’ya Divanü Lügati’t-Türk’üdür

ŞAHESER

Nesilden nesile geçen, benzeri yazılamayan yüksek değerdeki edebi eser Şaheserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanır: Zengin bir kültür birikimi sonucu yazılır, her devrin okuyucusu tarafından aranır, okunur ve takdir edilir, zamanla yayılır, ulusal ve uluslararası unsurlar içerir, pekçok yabancı dile çevrilir, türünde yazılan yeni eserlere örnek olur

ŞİVEYE MUGAYERET

Şivesizlik Dili kuralları dışında kullanmak Türk dilini iyi bilmemekten, dilimizin özelliklerini gözönüne almaksızın yabancı dillerdeki bazı kullanış şekillerini tercüme edip uygulamaktan doğar "Meşrubat içmek" yerine "meşrubat almak", "banyo yapmak" yerine "banyo olmak" gibi

Alıntı Yaparak Cevapla