|
Prof. Dr. Sinsi
|
Edebiyat Terimleri Sözlüğü
f-g
FABL
Hayvanlar, bitkiler ve cansız nesneler arasında geçtiği hayal edilen öğretici masallar Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulur Olaydaki kişilere insan karakteri ve davranışı verilir Asıl masallardan kısadır
FALNAME
Fal ile ilgili kitap Falın her bir çeşidine göre düzenlenen eserler Yıldızname, tefe’ülname, hurşîdname, ihtilacname, kıyafetname, kehanetname adlarıyla da bilinirler
Falnameler çokluk manzum yazılırlar Nesir halinde yazılanlarına genellikle yıldızname denir Falnameler Kur’ân falı, kur’â falı gibi dallara da ayrılırlar
Kur’a taşları veya bir kağıt üzerine çizilmiş noktalar ve noktaların meydana getirdiği şekilleri konu edinen kur’a falları daha çok Hz Ali’ye nispet edilir Edebiyatımızda Cem Sultan’ın Divan’ında yer alan Faly-ı Reyhan-ı Sultan Cem adlı kur’a falı meşhurdur
FASIL
Ayırma, bölme Bir kitabın bölümlerinin her biri
Mevsim mânâsına da gelir Fasl-ı zayf (yaz mevsimi), fasl-ı şitâ (kış mevsimi), fasl-ı hazan (sonbahar mevsimi)
Tiyatro oyunlarında perde anlamında kullanılır
Türk sanat musikisinde bir defada çalınan aynı makamdan parçaların tamamına denir
FASİH
Dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve âhenk bakımından kusursuz olması
FESÂD-I TELİF
Söz veya yazıda anlamın anlaşılmayacak kadar karışık olması
FESAHAT
Sözün ses ve anlam kusurlarından kurtarılması yolları İfadenin kusurlardan uzak bulunması hali fasîh’tir Sözün söylenişi ve işitilişi tatlı olmalı, anlaşılmasında güçlük çekilmemelidir Divan edebiyatında fesahat, kelimede fesahat, kelâmda fesahat diye ikiye ayrılır:
1 Kelimede fesahat: Aynı veya yakın mahreçten çıkan harflerin bir kelimede toplanmamasına (tenâfür-I hurûf), (er kalkılınca); kelimeleri meydana getiren harflerin kaynaşmasında telaffuz zorluğu olmamasına (mütenâfir) (ör tartırttı); anlamı herkes tarafından bilinmeyen kelimelere yer vermemeye (garâbet), kelimeyi vezne uydurmak için şeklini değiştirmemeye, çok anlamlı bir kelimeyi meşhur olmayan anlâmında kullanmamaya gramer hatası yapmamaya (kıyasa muhalefet) dikkat edilir
2 Kelâmda fesahat: Telaffuzu güçleştiren kelimelerin yan yana getirilmemesi (tenafur-I kelimât) (Örneğin: Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi), zincirleme tamlama (tetâbu-I izâfât) yapmamaya (Örneğin: Ali’nin ceketinin cebinin içi); Cümle kuruluşunun sağlam olmasına, önce söylenecek sözü sona, sonra söylenecek sözü öne almamaya, sözün düğümlenmemesine dikkat edilir
FİKSİYON
Bir sanat eserinde uydurularak bulunmuş şey Günümüzde, roman, kısa hikaye gibi nesir halindeki edebi eserler kastedilir Romanla eş anlamlı kullanıldığı da görülür Açık bir şekilde bir olaya bağlı bulunmasından dolayı edebi şekiller içindeki birçok şahıs hakkında kullanılmasına imkan verir
FİKTİF
İtibari, gerçek olmayan, var sayılan demektir Roman, hikaye, masal, halk hikayesi, destan gibi edebi eserler için kullanılır Yazar, dış dünyaya zihninde bir şekil verir ve bunu eserine aktarır Bu tür eserler, tasvir esasına dayandığı için olaylar ve kahramanlar fiktiftir
FRAGMATİZM
Parçacık diye adlandırılabileceğimiz bir edebiyat akımıdır İlk defa XX Yüzyılın başlarından İtalyan yazarı A Soffici’nin başlattığı bu akımda, gerçekten alınmış kısa kısa parçalar, küçük tablolar ve hayattan görüntüler (enstanteneler) en belirgin özelliği oluşturur
FUAYE
Tiyatro salonlarında, perde arasında oyuncuların ve seyircilerin dinlenmesi için ayrılan yer
GALAT
Yanlış anlamına gelir Bir kelimenin ilk veya kitapta yazılmış şeklinden başka söylenmesi Çokluk şekli galâtat’tır Yanlış olduğu bilindiği halde kullanılmasında sakınca görülmeyen kelime veya kelime grubuna galat-ı meşhur adı verilir Örnek:
Aslında çokluk olan evlat, eşkıya, evrak kelimelerinin evlatlar, eşkıyalar, evraklar şeklinde tekrar çokluk yapılarak kullanılması gibi
"Galat-ı meşhur, lügât-ı fasîhten evlâdır" sözüyle yanlış kullanılan yerleşmiş kelimelerin tercih edilebileceği belirtilir
Genellikle latife, alay isteği ile bir kelimeyi şekil, üslûp ve anlam bakımından dildeki kullanışına aykırı kullanmaya galat-ı tahakkumi veya kıyasa muhalefet denir
GARABET
Dilden düşmüş veya çok az kullanılıp henüz ayılmamış kelimelerin kullanılmasıyla meydana gelen fesahat bozukluğu Böyle kelimeler için garib, vehşî isimlerinin kullanıldığı görülür
Bu durum eski edebiyatta çok ortaya çıkardı Şair ve yazarlar ya ustalık göstermek için ya da seci, kafiye zorlamalarından dolayı Arapça ve Farsça’dan işitilmedik kelimeler alarak kullanmışlardır
Söylendikleri zaman uygun olan, ancak bugün terkedilmiş sözler garib-i hüsn, hiçbir devirde benimsenmemiş sözler de garib-i kubh diye adlandırılır
Bir mecburiyet karşısında kullanılan garip kelimelere muvafık, zorunluluk olmadan kullanılanlara ise muhalif denir
GEÇİŞ
İki parafraf arasında bir düşünceden diğerine geçilirken bu fikirlerin bağlanması Paragraflar arasındaki geçişin azlığı veya çokluğu yazının açık, doğal oluşuna göre değişir Bağlanma açıksa geçişe gerek kalmaz Geçişlerin kısa olmasına dikkat edilir Geçiş için, fakat, bundan dolayı, kaldı ki gibi edatlar yeterli görülebilir
GEZMECE
Aşıkların yolculukta uğradıkları yerleri anlatan methiyeli veya taşlamalı deyişler Gezmeceler onbirli destan veya sekizli kesik (semai) biçiminde söylenir Gezilen yerler sırayla anlatılırsa, deyiş, sıra gezmece veya sıralı gezmece adını alır Kerem’in (Aslı’nın âşığı) Pasin, Erzurum köyleri için söylediği deyişler bilinen en eski gezmecelerdir
GİRİZGÂH
Kasidelerin nesip bölümünden sonra medhiye bölümüne geçerken söylenen beyit veya beyitler Aslı girizgâhdır ve kaçış yeri anlamına gelir Kasideler çokluk bir tasvirle başlar Ardından girizgahla asıl amaca geçilir Şair esprili bir sözle övgüye başladığını belirtir
GNOMİK
Anlamlı sözleri nazımla anlatan manzum türü
GRAMER
Bir dili meydana getiren ses, sözcük yapılışı, sözcük haznesi, anlam değişmeleri, cümle kuruluşu gibi unsurları inceleyip kurallara bağlayan dil bilgisi Yunanca gramma kökünden geliyor
GÜLDESTE
Seçme manzum ya da nesir yazılarının toplandığı dergi Antoloji de denebilir
GÜNLÜK
Bir kişinin düşüncelerini, duygu ve gözlemlerini günü gününe yazdığı ve o günün tarihini koyduğu yazılar Ruzname olarak da bilinir Günlük bir tür anıdır Ancak günlük günü gününe yazılır, anı ise olayların yaşanmasından sonra kaleme alınır
|