Yalnız Mesajı Göster

Türk Edebiyatı Dönemleri

Eski 10-09-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Edebiyatı Dönemleri



III BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI (19 yy- )

*

Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı, yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde değerlendirilebilir

19 yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman, hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye girdi

Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu değişti Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri, batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi Sosyal, ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti

*
1 Tanzimat Devri Türk Edebiyatı

*

Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar

Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi olarak 1860 gösterilebilir Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya başlayış tarihidir

Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmiştir

Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile örnekler yazmışlardır Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir

*

Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır

*

Gazete

Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî bir gazete idi

Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı

İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir

Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar

Bunların dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871), Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar

*

Hikâye ve Roman

Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşılaşır Yusuf Kâmil Paşa Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder

İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-ı Talât ve Fıtnat (1872)’ıdır

İlk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir

*

Tiyatro

İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı, iki perdelik, komedi türündeki eseridir Eserde görücü usulü ile yapılan evliliklere gönderme yapılır

*

Şiir

Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür

Şekil olarak divan şiirine bağlı kalınmış, fakat konu bakımından hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir

Aruz ölçüsünün yanında az da olsa hece kullanılmıştır

Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanılarak hak Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramları işlenmiştir

*

Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır:

*
a*Birinci Dönem (1860-1876 arası)

*

1860-1876 yılları arasında Tanzimat edebiyatının birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dır

Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir

Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikre önem verilmiştir

Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamıştır

Hece vezni ve halk edebiyatı da savunulmuş ama sözde kalmıştır

Divan edebiyatına tümden karşı çıkılmış ve ağır bir dille eleştirilmiştir

Fransız edebiyatı örnek alınarak romantizmden etkilenilmiştir

Roman, tiyatro, makale gibi batıdan alınan türler ilk defa bu dönemde kullanılmıştır

Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanılmıştır

Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenmiştir

Romanlar teknik bakımdan oldukça zayıftır Yer yer olayların akışı kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapılmış, tesadüflere sıkça yer verilmiştir

Edebiyatçılar edebiyatın yanında devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir

*

Dönemin edebiyatçıları

*
Şinasi (1826-1871)

Türk edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür

1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı

İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı

Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı

La Fontaine’den fabllar tercüme etti

Lamartin’den de manzum çevirileri vardır İlk şiir çevirilerini de o yaptı

Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır

Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır

O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır

Eserleri:

Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri),

Müntehabat-ı Eşar (Şiir),

Divan-ı Şinasi (Şiir),

Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı),

Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)

*
Ziya Paşa (1829-1880)

Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir

Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır

En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir

Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır Daha önce “Şiir ve İnşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadığını, asıl şiirimizin halk şiiri olduğunu söyleyen şair, eski şiir geleneğini sürdürmüş, Harabat’ta âşık şiirini eleştirmiştir Bunun yanında sade dilden yanadır, ama kendisi ağır bir dil kullanır Bu onun içinde bulunduğu bir ikilemdir Hem eskiyi eleştirmekte hem de geleneği devam ettirmektedir

Eserleri:

Harabat: Divan Şiiri antolojisi

Külliyat-ı Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar)

Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır

Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır

Rüya: Mensur

Defter-i Âmal: Hatıraları

*
Namık Kemal (1840-1888)

Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir

Vatan şairi olarak tanınır Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır

Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir

Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır

Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur

Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı

Eserlerinde romantizmin etkisi görülür

Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür

Eserleri:

İntibah: İlk edebî roman

Cezmi: İlk tarihî roman

Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır

Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri

Vatan Yahut Silistre: oyun

Celâlettin Harzemşah: oyun

Gülnihal: oyun Onun en başarılı tiyatro eseridir

Âkif Bey: oyun

Zavallı Çocuk: oyun

Kara Belâ: oyun

Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih

*
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)

Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir

Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır

En velût yazarımız odur Yazı makinesi olarak bilinir

Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir

Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih

Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir

Eserleri:

Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler

Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat

Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet

*
Şemsettin Sami (1850-1904)

Dil alanındaki eserleri ile tanınır

Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir

Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri

Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük

Sefiller: Hugo’dan çeviri

Robenson Cruose: çeviri roman

*

Ahmet Vefik Paşa (1823-1891)

Milliyetçilik ve Türkçülük akımının en önemli isimlerindendir

Tiyatro uyarlamaları ve çevirileri vardır

Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir

Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir

Tarih ve dil alanında da eserleri vardır Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir

Lehçe-i Osmanî: sözlük

Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası

Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır

*
b İkinci Dönem (1876-1896 arası)

*

1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dır

İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla eserler verilmiştir Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır

Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur

Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir Birinci dönem sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir

Bu yüzden dilleri daha ağırdır

Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin etkisi vardır

*

Dönemin Edebiyatçıları

*
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914)

Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir

Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları arasındadır Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur

Edebiyatta yenileşmeden yanadır Muallim Naci ile aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur

Eserleri

Nağme-i Seher: Şiir

Yadigâr-ı Şebab: Şiir

Pejmürde: Şiir

Zemzeme: Şiir Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşılık vermiştir)

Muhsin Bey: Hikâye

Şemsa: Hikâye

Araba Sevdası: Roman Realizmin etkisiyle yazılmıştır ve batı hayranlığı yolunda düşülen garip durumları eleştirir

Çok Bilen Çık Yanılır: Komedi

Afife Anjelik: Tiyatro

Vuslat: Tiyatro

Atala: Tiyatro

Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir

*
Samipaşazade Sezai (1860-1936)

Batılı tarzda hikâyeleri ve bir romanı vardır

Sergüzeşt adlı romanı realizme doğru atılmış bir adımdır

Küçük Şeyler adlı hikâye kitabı Fransız realistlerinin sanat anlayışlarına uygundur

Rumuzul-edeb, bazı makale, hikâye ve sohbetlerini içerir

Romantik özellikler taşıyan şiirler de yazmıştır

Şiir isimli bir de piyesi vardır

“İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır

*
Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937)

Edebiyatta batılılaşmanın asıl ihtilâlcisidir

Şair-i Azam olarak bilinir

Kurallara uymayan, batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini bitiren o olmuştur

Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir

Sanatında romantik etkiler vardır

Zengin bir lirizm bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir

Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği konulardır

Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam

Yirmiye yakın tiyatrosu vardır Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri yazmıştır Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alır Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur

İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır Tarık, Finten, Eşber, Nesteren, Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir
*

Nabizade Nazım (1862-1893)

Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir

Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu ilk hikâyedir Köy romanı olarak bilinir Köy hayatı tam bir realizmle yansıtılmıştır

Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar

Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa

*
Muallim Naci (1850-1893)

Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarında tartışmalar olmuştur Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur Tartışma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup olmadıklarıdır

Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı şiirler yazmıştır

Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle

Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye

Sözlüğü: Lûgat-ı Naci

*
2*Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)

*

Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen dergisidir Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirir

Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servet-i Fünun dergisi etrafında, Recaizade önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır

Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır

Dönem, 2 Abdülhamit’in istibdat dönemidir Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır

Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır Fransız realizmi örnek alınmıştır

Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır

Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir

Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir

Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir

Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır

Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir

Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir

Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir

Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir

Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir

Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete

Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları,

Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif;

Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur

Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir

Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla topluluk da dağılır

*
Dönemin Sanatçıları

*

Tevfik Fikret (1867-1915)

Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir

Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir

İlk şiirlerinde ferdî konuları (aşk, acıma, hayal kırıklığı) işler topluluktan ayrı yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler

Sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis)

Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır

İlk dönemde dili oldukça ağırdır

Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır Ahenge büyük önem verir Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür

“Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir

Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru

*
Cenap Şahabettin (1870-1934)

Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli şairidir

Asıl mesleği doktorluktur İhtisas için gittiği Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş ve bu akımdan etkilenmiştir

Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre seçerek kullanır

Dili oldukça ağırdır Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanır Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar

Serbest müstezadı çok kullanmıştır

Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır

Aşk ve tabiat değişmez konularıdır

Sanatı, sanat, hatta güzellik için yapmıştır

Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın kompozisyonunu çizmiştir

Düz yazıları da vardır:

Hac Yolunda, onun gezi yazısıdır

Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir

Diğer nesirleri:

Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)

Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)

*
Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)

Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçısıdır

Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır

Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır

Realizmden etkilenmiştir

Romanlarında aydın kişileri anlatır Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir

Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız İstanbul'a yer verir

Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır

Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile

Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair

Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye

*
Mehmet Rauf (1875-1931)

Servet-i Fünun romanının ikinci önemli ismidir

Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır

Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir Sosyal hayata pek yer vermemiştir Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır

Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir

Dili sadedir

En önemli eseri Eylül’dür Roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir Konusu yasak aşktır Şahıs sayısı azdır Psikolojik tahliller başarılıdır

Romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası

Hikâyeleri: Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe

“Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur

*
Dönemin Bağımsız İsimleri

*

Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944)

Roman ve hikâye türünde eserleri vardır

Natüralizmin temsilcisidir

Sade bir dil kullanmıştır

Tipleri yetiştikleri çevreye göre konuşturur Psikolojilerinde çok iyi bir şekilde verir Kişileri toplumun şartlarına göre değerlendirir Romanlarında aptal, şöhret düşkünü, aşırı ihtiraslı, batıl inançlı gibi uç tipler vardır

İstanbul'un iç mahallelerinin günlük hayatını hikâye ve karikatürize der Sokağı edebiyatta işleyen yazar olarak bilinir

Gözleme ve tasvire önem verir

Romanlarında sosyal tenkide de yer verirbu tenkidi mizah yollu yapar

Şık ve Şıpsevdi adlı romanlarında batı hayranlığını konu edinir

Romanları teknik olarak zayıftır Sık sık olayla ilgisi olmayan, gereksiz bilgiler verir Bazen kendisi de olaylara müdahale eder

Eserleri: Şık, İffet, Tesadüf, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Cadı, Kesik Baş, Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış

*
Ahmet Rasim (1864-1932)

Ahmet Mithat tarzını devam ettirmiştir

Pek çok konuda ve türde eserleri vardır

Bütün hayatını gazeteciliğe adamıştır

Makale ve fıkra yazmış; çeviriler yapmıştır

Türkçesi yerli ve temizdir

Hayatın komik ve ibret verici yanlarıyla ilgilenmiştir

Roman ve hikâyelerinde İstanbul'a, özellikle Beyoğlu’na ait konular işlemiştir Romanlarının başlıca konuları, aile sarsıntıları ve ülke meseleleridir

Günlük hayattan renkli ve fotoğraf zevkiyle kesitler sunmuştur

130’dan fazla eseri vardır

Roman ve hikâyeleri: İlk Sevgi, Güzel Eleni, Endişe-i Hayat, İki Günahsız Sevda,

İnceleme, makale, fıkra, hatıra: Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Şair-Muharrir-Edip, Şehir Mektupları

Aynı zamanda 65’e yakın şarkısı olan bir bestekârdır

*
3*Fecr-i Âtî Topluluğu (1909-1912)

*

1901’de, Servet-i Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî adını veren yeni bir nesil toplanmıştır

Servet-i Fünun topluluğu dağıldıktan sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit, Fuat Köprülü, Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar

Topluluk, sanat hayatına bir bildiriyle başlar

Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu anlayışını benimserler

Onlar Servet-i Fünun’u batılı edebiyatı tam olarak oluşturamamakla suçlarlar

Fransız edebiyatını örnek alırlar

Dilleri süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır

Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir Aşk genellikle hissi ve romantiktir Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil, Haşim’de olduğu gibi şahsîdir

Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır

Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet Haşim'dir

Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i Fünun’un devamı olmaktan öteye gidememişlerdir

Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda eserler vermişlerdir

*

Dönemin Sanatçıları

*
Ahmet Haşim (1884-1933)

Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir

Sanat için sanat yapmıştır

Sembolizmin en önemli temsilcisidir

İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır

Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir

Lirik bir şairdir

Tamamen aruzu kullanmıştır Dili süslü ve sanatlıdır En çok serbest müstezadı kullanmıştır

Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama vasıtası değildir Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir

Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir

Haşim’e göre şiirin kaynağı şuuraltıdır Şiirlerinde dış dünyayı, kişinin iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtmaya çalışır Dış dünyaya ait izlenimleri kendi dünyasında şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çıkarır

Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlardır

Şairin şahsında var olan içe dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçış olarak ortaya çıkar

Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır

Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi

*
Refik Halit Karay (1888-1965)

Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine katılmıştır Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir

Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır Sonra da sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir

İlk yazılarında günlük hayatı ele almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmiştir Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir

Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır Gözlem yeteneğinin üstünlüğü dikkat çeker

Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla değinmez

İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini ortaya kor Bunu mizah ve eleştiri ile yapar Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır

Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya kor

Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar

Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir)

Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım

*

Alıntı Yaparak Cevapla