Yalnız Mesajı Göster

Dil Nedir?.. Dil Ve Kültür / Türk Dili

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dil Nedir?.. Dil Ve Kültür / Türk Dili



YAPI BAKIMINDAN DÜNYA DİLLERİ

Dünya dilleri yapı bakımından üç grupta incelenir:

1 Yalınlayan diller (Ayrımlı diller) (Alm: isolierende sprachen; Fr: langues isolantes; İng: isolating languages): Bu dillerde her kelime tek heceden ibarettir Kelimelerin çekimli şekilleri yoktur, yani daima kök durumundadır Cümle çekimsiz kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşturulur Cümlenin anlamı genellikle kelimelerin sıralanışından anlaşılır Konuşmada ise birbirine çok benzeyen kelimeleri ayırt etmek üzere çok zengin bir vurgu sistemi oluşturulmuştur Çin ve Tibet dilleri bu gruba girer Bu diller, aynı zamanda, tek seslemli diller (tek heceli diller) (Alm: wurzelsprachen, einsilbige sprachen; Fr: langues monosyllabique, langues atomiques; İng: monosyllabic languages, radical languages) arasında yer almaktadır

2 Çekimli diller (Bükümlü diller) (Alm: flektierende sprachen; Fr: langues flexionnelles; İng: inflexional languages): Bu dillerde, çekim sırasında ve yeni kelimeler türetilirken kelime kökleri genellikle değişir ve tanınmayacak hale gelir Ekler kelimenin önüne, ortasına veya sonuna gelebilir Bazı dillerde ise kelime kökü ile yeni kelime veya kelime çekimi arasında daima açık bir bağ, ilgiyi gösteren bir iz vardır Kelime kökündeki asıl sesler yeni kelimede veya kelime halinde hep aynı kalırlar Sami dilleri, Hint-Avrupa dilleri bu gruba girerler

3 Eklemeli diller (Bitişimli diller, bitişken, bağlantılı diller) (Alm: aglutinierende sprachen; Fr: langues agglutinantes; İng: agglutinating languages): Bu dillerde isim ve fiil çekimleri ile yeni kelimelerin teşkilinde kök değişmez Kökün önüne veya sonuna birtakım ekler getirilerek kelime yapımı veya çekimi gerçekleştirilir Ural-Altay dilleri bu gruba girer Türkçemiz sondan eklemeli bir dildir:

göz-le-m-ci gel-ecek-ler-miş

KONUŞMA DİLİ, YAZI DİLİ

Bir dilin iki cephesi vardır: Biri, insanların karşı karşıya geldikleri zaman sesli olarak görüşürken, yani konuşurken kullandıkları “konuşma dili”, öteki yazıda kullanılan dildir Buna “yazı dili” veya “kültür dili” de denilmektedir Kültür dili bir memleketin kültür merkezi olarak gelişen yerleşim biriminin dilidir

Bir dilin yazısı çoğu zaman lehçelerinden veya ağızlarından birine göre, yazı lehçesine göre şekillenir Yazılan dil ise din, edebiyat ve ilim adamları tarafından işlenerek zenginleşir ve konuşma dilinden az çok farklılaşır Bizim yazı lehçemiz Batı Türk Dili’nin Anadolu lehçesidir Yeni Türkçede ses özellikleri ve çekim yönlerinden İstanbul ağzı esas sayılır

Bir milletin bütün aydınları yazı dilini bilirler ve yazı lehçesini konuşurlar Yazı dili lehçe ve ağızların alabildiğine farklılaşmasını önler Hepsinin zenginliklerinden faydalandığı gibi onları ortak bir kaynaktan zenginleştirir Dil millî birliğin çimentosudur Ayni dili konuşan insan toplulukları bir millet sayılırlar ve hemen her zaman ayrı, bağımsız bir devlet kurmuş bulunurlar

Bir dil kendi içerisinde birtakım alt kollara ayrılır Böylece bir dil sahası içerisinde lehçeler, ağızlar ve argolar meydana gelir

Lehçeler, bir dilin bilinmeyen, çok eski dönemlerinde ayrılmış kollarına denir Başka bir deyişle, bir dilin birbirinden uzak bölgelerde, çeşitli nedenlerle, ses, söz dizimi ve söz varlığı bakımından değişikliğe uğramış biçimine lehçe (Alm: Dialekt; Fr: dialecte; İng: dialect) denir Tanımalardan da anlaşılacağı gibi, ‘ağız’da genellikle ses ve söyleyiş farklılığı varken, lehçede ses ve söyleyiş farklılığıyla birlikte, dilin yapısı (söz dizimi) ve söz varlığı da değişmektedir O kadar ki, bu farklılıklar zamanla lehçelerin birer dil olmasına bile yol açmaktadır Söz gelimi, Latincenin çeşitli lehçeleri arasındaki farklılık zamanla o kadar büyümüştür ki, sonunda Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Rumence gibi diller ortaya çıkmıştır

Adriyatik Denizi’nden Çin Denizi’ne kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada yaşayan Türkçe de birçok lehçelere ayrılmıştır: Batı Türkçesinin Anadolu, Azerî, Türkmen lehçeleri gibi ve Özbek lehçesi, Kazak lehçesi, Kırgız lehçesi…

Lehçenin ayrı bir dile dönüşmesi olayına Türk dilinde de rastlanmaktadır Yaşayan Türk lehçelerinden ikisi, bugün artık birer dile dönüşmüştür Bunlardan biri, Sibirya’da Lena Nehri’nin iki yanında yaşayan Yakut Türklerinin konuştuğu Yakutça diğeri ise, Orta Volga bölgesinde Kama Irmağı’nın Volga’ya kavuştuğu yerde yaşayan Çuvaş Türklerinin dili olan Çuvaşçadır

Bir dilin lehçeleri arasındaki bağı ya da farklılıkları en iyi lehçeler sözlüğü ortaya koyar Örneğin, W Radloff’un “Türk Lehçeler Sözlüğü” bu nitelikte bir sözlüktür

Hüseyin Kâzım’ın “Büyük Türk Lugatı” da bu alanda hazırlanmış büyük bir eserdir

Türk lehçeleri hakkında ilk bilgileri veren eserse Kaşgarlı Mahmut’un ölümsüz eseri “Divanü Lugat-it Türk” ’tür

Ağız ise bir dilin en yeni zamanda ayrılmış küçük bölge kollarıdır Başka bir tanımla, bir dilde ya da bu dilin bir lehçesinde yazı diline oranla ortaya çıkan farklı söyleyiş biçimine ağız (Alm: Mundart, lokalsprache, sondersprache; Fr: parler, patois; İng: local language, vocational slang; Osm: Şive ) denir “Geliyorum” kelimesinin çeşitli Anadolu ağızlarında geliyom, gelirem, geliyem şeklinde söylenmesi gibi Anadolu lehçesinin Rumeli, Karaman, Aydın, Harput vb

Ağız, bölge, çevre farklılıklarından ortaya çıkabildiği gibi, meslek ve öğrenim farklılıklarından da kaynaklanabilmektedir

Denizli ağzıyla Edirne ağzı bölge farklılığından; köylü diliyle kentli dili, işçi diliyle memur dili arasındaki fark da çevre, meslek ve eğitim farklılığından doğmuştur

Çevre, meslek ve eğitim farklılıklarından doğan değişik söyleyiş biçimine ağız yerine şive adı verildiği de görülmektedir Ancak, bütün dilbilgisi terimleri sözlüklerinde ağız teriminin Osmanlıca karşılığı olarak şive sözcüğü gösterilmektedir Dilbilim alanında yazılan eserlerde de artık ağız terimi Arapça şive sözcüğünün yerine kullanılmaktadır

Bu duruma göre Çuvaş ve Yakut Türkçeleri dilimizin lehçeleri: Kırgız Türkçesi, Azeri Türkçesi, Oğuz Türkçesi, Özbek Türkçesi… , ağızları da: Karadeniz, Konya, Ege İstanbul, Kastamonu, Ankara…

Her ülkede böyle lehçe, ağız (şive) bulunabilir Fakat o ülkede belli bir yazı dili vardır Yazı dili için ağızlardan birisi esas alınır Mesela Türkiye’de İstanbul ağzı yazı dilimizin temelini oluşturmuştur

Argo, belli bir kesimin, genellikle de belli bir meslekten olan kişilerin kendi aralarında oluşturup konuştukları, bu nedenle ortak dili konuşan diğer insanların anlayamadığı özel dile argo (Alm: Argot, gaunesprache; Fr: argot; Ing: slang) adı verilir

Yapı bakımından içinden çıktığı ortak dilden farklı olmayan argo da, her dil gibi, sürekli olarak değişir, gelişir Kimi sözcükleri ölür, toplumsal gelişmelere göre yeni sözcükler kazanır

Argo terimi, eskiden, daha çok kaba dil karşılığı olarak külhanbeyi, ayak takımı ağzı için kullanılırdı Bu anlayış büyük ölçüde değişmiştir Bugün, külhanbeyi, hırsız, denizci, şoför argosu yanında esnaf, sanatçı argoları da ortaya çıkmıştır

Argo sözcükler, ortak dilin ya da bir yabancı dilin sözcüklerine özel anlamlar yükleyerek, yabancı dilden alınan bazı sözcüklerin yapısını bilinçli olarak bozarak elde edilir

Argo, sanıldığının tersine, anlam değişiminin güçlü olduğu, nükteli, etkili bir dildir O kadar ki, argo sözcükler, öbekler, zamanla ortak dilin söz varlığına da girer, ulusça kullanılır Örneğin, dümen (hile, dolap), dümen yapmak, yelkenleri suya indirmek, dikine tıraş (yalanlarla dolu gevezelik), palavra (uydurma söz ya da haber; uzun ve boş konuşma), omuzlamak (alıp götürmek), yuvarlamak (bir şey yemek), boşlamak (vazgeçmek, peşini bırakmak), kırmak (okuldan kaçmak), inek (çok çalışkan olmak) gibi sözcük ve öbekler argodan anadilimize geçmiştir


Alıntı Yaparak Cevapla