| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Yeni Türk Edebiyatı 
 
            EDEBİYATIN VARLIGI VE AMACIİnsanın ve toplumların kendilerini ifade edebilmelerinin en etkin  yollarından biri olan edeªbiyat, toplum yaşantısından doğan bütün olay,  duygu ve düşünceleri kapsayan bir sanat dalıdır
  Bu nedenle, edebiyatla  sosyal yapı arasında önemli bir ilgi ve etkileşim vardır  Bu ilgi ve  etkileşim sonucu toplumların geçirdiği aşamalar edebiyata yansımış ve  edebiyat dönemleri ile edebi akımlar oluşmuştur  
 1- Edebiyatla Sosyal Yapı Arasındaki İlgi ve Etkileşim
 Konumuza başlarken önce edebiyatın tanımını yapalım, edebiyatla ilgili  kavramları kısaca tanıtalım; sonra edebiyatla sosyal yapı arasındaki  ilgi ve etkileşime değinelim
  Edebiyat, insan ve toplum yaşantısından doğan bütün olay, duygu, düşünce  ve hayal1eªrin söz ve yazı ile güzel ve etkili bir biçimde anlatılması  sanatıdır
  Edebiyatla ilgili, edebiyat hakkında yazılmış dil ürünlerine edebi eser denir
  Edebiyat ve edebi terimleri, ustalıklı ve incelikli söz anlamına gelen Arapça edeb kökünden gelir
  Edebiyat aynı zamanda, edebiyat sanatının kuralları ve ürünleri ile  uğraşan bir bilim dalıdır
  Bu bilim dalına Edebiyat Tarihi denir  Edebiyat tarihi, edebiyat eserlerini ve edebiyatçıları tarihi gelişim içinde inceleyen bilim dalıdır
  Edebiyat tarihlerini ve edebiyat tarihinin konusunu oluşturan edebi  eserleri incelediğimiz zaman, edebiyatla sosyal yapı arasında büyük bir  ilgi ve etkileşim olduğunu görürüz
  Toplumların yönlendirilmesinde önemli bir katkısı olan edebiyat,  düşüncelerimizi geliştirir, duygularımızı zenginleştirir; insanın  kendini tanımasını sağlar
  Evrensel bir nitelik taşıyan edebiyat, aynı  zamanda toplumları birbirine yaklaştırır  Toplumların eğitiminde ve gelişmesinde önemli bir rolü olan edebiyat,  toplum hayatı ile yakından ilgilidir
  Toplumdaki tüm gelişmeler ve  değişimler de, olduğu gibi edebiyata yansır  Edebi eserler kaynağını  sosyal yapıdan alır  Sonuç olarak; tüm edebiyat ürünleri toplumlaı1 etkileyerek, onların  gelişmelerine ve değişimlerine katkıda bulunurken; toplumların yüzyıllar  boyunca geçirdiği aşamalar da edebiyat eserlerine yansır
  
 2- Edebiyatla Düşünce Akımları Arasındaki İlişkiler ve Edebi Akımlar
 Edebiyatla sosyal yapı arasındaki ilgi ve etkileşimi, evrensel bir  nitelik taşıyan edebiyatın toplumları birbirine yaklaştırdığını bir  önceki konuda belirttik
  Edebi eserleri incelediğimiz zaman, ilk çağlarda bile toplumların  birbirinden etkilendiğini görüyoruz
  İlk edebiyat ürünleri olan  destanlar, buna en güzel örnektir  Toplumları yönlendiren ve geliştiren tüm düşünce akımları doğrudan  edebiyata yansımıştır
  Sözgelimi Rönesans'ın sonucunda, Eski Yunan ve  Latin kaynaklarını esas alan Klasisizm, Fransız Devriminin getirdiği  demokrasi, özgürlük, insan severlik gibi kavramların orªtaya çıkmasıyla  Romantizm, Pozitivizm (Müsbet İlim) in sonucunda ise Realizm Ortaya  çıkmıştır  Avrupa'da Rönesans'tan sonra arka arkaya ortaya çıkan ve bizim  edebiyatımızda da Tanªzimat'tan sonra etkisini gösteren başlıca edebiyat  akımları şunlardır: Klasizm, Romantizm, Reaªlizm, Naturalizm,  Sür-realizm, Parnasizm, Sembolizm vb
  dir  
 3- Tanzimat Fermanı'ndan Günümüze Uzanan Türk Edebiyatı'nın Dönemleri
 13
  yüzyıldan 19  yüzyılın ortalarına kadar süren Klasik Türk edebiyatı  Şeyhi, Ali Şir Nevai, Fuzuli, Baki, Nef'i, Nedim gibi şairlerle  birbirinden güzel eserler vermiş, 19  yüzyılın ortaªlarında varlığını  tamamlayarak yerini "Batı Edebiyatı Etkisindeki Türk Edebiyatı"na  bırakmıştır  Batı edebiyatı etkisindeki Türk edebiyatı Tanzimat'ın ilanından sonra  başlar"; günümüze kadar" oluşan edebiyat dönemlerini kapsar
  Bu dönemleri şöyle sıralayabiliriz:
 Batı Edebiyatı Etkisindeki Türk Edebiyatı Dönemleri
 I- Tanzimat Edebiyatı (1860–1896)
 a) 1
  Dönem b) 2  Dönem II- Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) 1896–1901
 III- Fecr-i Ati (1901–1911)
 IV- Milli Edebiyat Akımı (1911–1918)
 V- Milli Mücadele Dönemi (1918–1923)
 a) 1940 Yılına kadar Türk Edebiyatı
 b) Son Dönem Türk Edebiyatı
 c) Günümüz Halk Edebiyatı
 
 XIX
  YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI 19
  yüzyılda Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı yüzyıllar süren  etkinliklerini yitirmiş, Tanªzimat Fermanı'nın ilanından sonra  (19  yüzyılın ikinci yarısında) yerlerini Batı edebiyatı etkisinde  gelişen Tanzimat edebiyatına bırakmıştır  
 1-XIX
  Yüzyıl Türk Edebiyatı 
 a) Genel Özellikleri
 1- 19
  yüzyılda Divan edebiyatı olarak da adlandırdığımız Klasik Türk  edebiyatı etkinªliğini yitirmiş, şairler kendilerinden öncekileri  taklitten öte gidememiş1erdir  Ancak Enderunlu Vasıf, Yenişehirli Avni,  Keçecizade İzzet Molla gibi sanatçılarımız edebiyatımıza bazı yenilikler  geªtirerek Divan edebiyatının bir süre daha devam etmesini  sağlamışlardır  2- Bu yüzyılda Divan şairleri, halkın kullandığı deyimleri, sözcükleri  kullanarak halk şiiri özelliklerini
  Divan şiirine getirmişlerdir  3- Buna karşılık 19
  yüzyılda, Halk şairleri Divan şiirinin etkisinde  daha çok kalmış; bu etªkiyle aruz ölçüsünü kullanmış, Arapça ve Farsça  sözcük ve tamlamalara daha fazla yer vermişlerdir  4- 19
  yüzyılın ikinci yarısında Divan ve Halk edebiyatları etkisini  yitirmiş, yerlerini Batı edebiyatı etkisinde gelişen Tanzimat  edebiyatına bırakmıştır  5- Tanzimat edebiyatı ile birlikte toplumcu bir sanat anlayışı  benimsenmiş; hak, adalet, özgürlük gibi kavramlar edebiyatımıza  yerleşmiştir
  6- Yine Tanzimat edebiyatı ile Batı edebiyatını etkileyen Klasizm,  Romantizm, Realizm gibi edebi akımlar bizim edebiyatımızı da etkilemiş;  roman, hikâye, tiyatro, makale gibi yeni türler ilk kez edebiyatımızda  yer almıştır
  
 b) Manzum Eserler
 19
  yüzyılda, Divan ve Halk edebiyatları eski etkilerini yitirmiş,  özellikle Divan şairleri söyleyiş yönünden güçlü şiirler ortaya  koyamamışlardır  Bu yüzyılda Divan şairleri halka yaklaşır ve halk şiirinin  özelliklerinden yararlanırken; Halk şairleri de divan şiirinin söyleyiş  özelliklerine yaklaşmışlardır
  Divan şairleri "mahallileşme" akımının sonucu halkın kullandığı söyleyiş  özelliklerinden yararlanmış, deyimleri bol bol kullanmışlardır
  Bu yüzyılın Divan şairlerinin başlıcaları Yenişehirli Avni, Enderunlu Vasıf ve Keçecizade İzzet Molla'dır
  Yenişehirli A Avni Divan geleneği ile yetiştiği halde, Halk şiirinden de etkilenmiştir
  Şiirlerinde Mevlana tarikatına (Mevlevilik) mensup olduğu için Tasavvufun izleri görülür,
 Aynı yüzyılda yaşayan Enderunlu Vasıf ise I8
  yüzyıl Divan şairi olan  Nedim'in tarzını devam ettirmiş; sade, içten bir anlatım kullanmıştır  Şiirlerinde İstanbul'u anlatmış, Nedim gibi zevk ve eğlenceden, neşeden  söz eden şiirler yazmıştır  Bu yüzyılın diğer Divan şairleri gibi halk  söyleyişlerini kullanmıştır  Edebiyatımızda "Mihnet-i Keşan" adlı mesnevisiyle tanınan Keçecizade  İzzet Molla, Divan şiirine birçok yeni kavramlar getirmiştir
  "Mihnet-Keşan" konu ve tema bakımından yeni bir eserdir  Bu eserinde  şair başından geçen bir olayı anlatarak psikolojik yorumlar yapmıştır  19
  yüzyılın en önemli Halk şairleri Dadaloğlu, Seyrani, Bayburtlu Zihni ve Erzurumlu Emrah 19
  yüzyılın güçlü Halk şairlerinden Dadaloğlu, Avşar Türkleri arasından  yetişmiş ve onların acılarını dile getirmiştir  Şiirlerinde yiğitlik,  haksızlığa karşı gelmek, adalet gibi kavramlarla aşk, güzellik ve doğa  ile ilgili konuları işlemiştir  Bu yüzyılın önemli şairi Seyrani, "taşlama"ları ile tanınır
  Çevresinde  gördüğü akªsaklıkları, ahlaksızlıkları, haksızlıkları ince bir mizahla  taşlamalarında dile getirmiş, devletin en üst kademelerinde bulunanları  bile yanlışlarından dolayı korkmadan eleştirmiştir  19
  yüzyılda Divan tarzında da şiirler yazan, ama asıl halk şiirine ait  "koşma"larıyla tanınan ve sevilen şairimiz Bayburtlu Zihni, iyi bir  eğitim görmüştür  Divan şiirinin etkisiyle Arapça ve Farsça sözcükleri kullanmıştır
  Lirik, içten bir anlatımı vardır  Bayburtlu Zihni gibi Halk şiirine Divan şiiri öğelerini getiren bir  diğer Halk şairimiz de Erzurumlu Emrah'tır
  Kendisinden sonra birçok  halk şairini etkileyen Erzurumlu Emrah Arapça ve Farsça sözcüklere yer  vermesine rağmen Türkçeyi başarıyla kullanmış, şiirlerini lirik ve içten  bir anlatımla söylemiştir  
 c) Mensur Eserler
 Divan edebiyatında nazım hep ön planda olmuş, ancak 15
  yüzyıldan sonra  nesir gelişmeye başlamıştır  19  yüzyılda ise nesir türlerinin daha ön  plana geçtiğini görüyoruz  Bu yüzyılın nesir türündeki önemli eserleri Yirmi sekiz Çelebi Mehmet'in  "Sefaªretname"si ile "Mütercim Asım Tarihi"dir
  Mütercim Asım'ın bu  kitabı, yakın tarihimizi anlaªtan önemli bir eserdir  
 XIX
  YÜZYIL DÜNYA EDEBİYATI Avrupa'da Rönesans'la her alanda başlayan gelişmeler edebiyata da  yansıdı
  17  yüzyılda, kaynağını Eski Yunan ve Latin eserlerinden alan  klasik b ir edebiyat anlayışı oluştu  1789 Fransız devriminden sonra ise  birbirinden farklı yeni edebiyat anlayışları ortaya çıktı  Edeªbiyatta  önemli gelişmeler ve büyük bir canlılık oluştu  Avrupa'da, özellikle Fransa'da başlayan bu gelişmeler daha sonra bütün dünyaya yayıldı
  
 1- 19
  yüzyıl Dünya Edebiyatının Genel Özellikleri Rönesans, XV
  ve XVI  yüzyıllarda Avrupa'nın "altın çağı" olmuştur  Bu  dönemin yazarªları, öncelikle Eski Yunan ve Latin edebiyat eserlerini  örnek almışlar; ancak bu örneklere Yeniçağ'ın tüm düşünce özelliklerini  ve yeniliklerini de katarak, çok güzel ve özgün eserler ortaya  koymuşlardır  Yaşadıkları toplumun ürünü olan edebiyatçılar, ait oldukları toplumlara  siyasal, sosyal, kültürel gelişimlerini yansıtırlar
  Sanatçılar, bu  kavramları yansıtırken hep arayış içinde olmuşlar ve toplumda beliren  eğilimlere göre bu arayışlarını sürdürmüşler  Sanatçıların toplum  psikolojisine göre bu eğilimlere şekil vermesiyle yeni biçimler, türler,  karakterler ortaya çıkmış, böylece edebi akımlar oluşmuştur  Edebiyatta görüş, duyuş, anlayış farklılıklarından oluşan çığırlara edebi akım denir
  Avrupa'da, özellikle Fransa'da ortaya çıkan bu edebi akımlar, zamanla  bütün dünya edeªbiyatlarını etkilemiş, Tazimattan sonra da bizim  edebiyatımızda etkisini göstermiştir
 Edebi akımlardan Romantizm, Realizm ve Sembolizm ile bu akımlardan  etkilenmiş, Dünya edebiyatının seçkin sanatçılarından birkaçı hakkında  bilgi verelim:
 
 2- Romantizm Edebiyat Akımı- Victor Hugo
 17
  yüzyılda ortaya çıkan Klasisizm akımının sanatçıyı sıkan belirli kuralları vardır  İşte, sanatçıyı sıkan bu kuralcılığa bir tepki olarak 19
  yüzyılda Romantizm akımı doğmuştur  Akıl ve sağduyuya dayanan Klasisizm'e karşılık, Romantizm'de hayaller, duygular ve coşkular önem kazanmıştır
  Romantizm'de kişiler çevreleri içinde ele alınmış, gerçekler tüm yönüyle verilmiştir
  Romantizm akımının öncüsü ünlü Fransız yazarı Victor Hugo’dur
  Victor Hugo, "Cromwell" adlı tiyatro eserinin önsözünde Romantizm'in  ilkelerini belirtmiş, "Hernani" dramının oynanmasından sonra da  Romantizm, kesin zaferini kazanmıştır
  Şiir, tiyatro, roman türünde eserler veren Victor Hugo, eserlerinde  özgürlük, vatan sevgiªsi, demokrasi, insanlık gibi toplumsal kavramları  savunmuş, doğaya önem vermiş, insan ilişkilerindeki duygusallığı,  heyecanları ve coşkuyu işlemiştir
  Victor Hugo'nun anlatımı akıcı ve sürükleyicidir
  Zengin ve güçlü bir söyleyişle yazmıştır  Sefiller ve Notre Dame'nin Kamburu adlı romanları, Victor Hugo'nun Dünya Klasikleri içinde yer alan çok önemli eserlerindendir
 
 3- Realizm Edebiyat Akımı- Tolstoy-Stendhal
 Realizm, 19
  yüzyılın ikinci yansında Romantizme tepki olarak doğmuş bir edebiyat akımıdır  19
  yüzyılda deneysel bilimlerin gelişmesiyle oluşan Realizm, insanın ve  toplumların hayatının bütün oluş çizgilerini nedenleriyle görmek,  göstermek, isteyen; yani gerçeği olduğu gibi anlatmayı amaç edinen  edebiyat akımıdır  Realizm, Romantizme karşı kesin Üstünlüğünü, Fransız yazan Gustave Flaubert'in "Madam Bovary" adlı eseri ile kazandı
  Önce Fransa'da ortaya çıkan Realizm, daha sonra bütün Dünya  edebiyatlarını etkilemiştir
  Honore de Balzac, Guy de Maupassant,  Stendhal, Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Charªles Dickens, John Steinbeck  realist yazarlardandır  Dünya edebiyatının en seçkin sanatçılarından birisi Rus yazarı Tolstoy'dur
  Dram türünde de eserleri olmasına rağmen, Tolstoy'un asıl gücü  romanlarındadır
  Halkı çok iyi tanıyan Tolstoy, romanlarında çok  başarılı karakterler yarattı  Toplumdaki dengesizlikleri,  eşitsizlikleri, memleketinin hayatını ve özelliklerini realist bir  görüşle yazdığı romanlarında, çok canlı bir biçimde anlattı  
 Tolstoy görüşlerini keskin bir gözlem gücüyle, yapmacıklıktan uzak, sade ve son derece akıcı bir anlatımla dile getirdi
 "Harp ve Sulh" "Diriliş", "Anna Karenina" Dünya edebiyatının seçkin örneklerindendir
 Dünya edebiyatının bir diğer önemli yazarı, Realizm edebi akımının öncülerinden olan
 Fransız yazar Stendhal'dir
   Gezi, anı, deneme, hikâye ve roman türlerinde eserler veren Stendhal'in  en başarılı olduğu alan romandır
  İlk ve en önemli eseri olan "Kırmızı  ve Siyah" ilk psikolojik romandır ve Dünya edebiyatının en büyük  eserlerindendir  İnsanlar hakkında eşsiz deneyimler kazanan, çevresini çok iyi  gözlemleyen Stendhal, bütün birikimlerini roman ve hikâyelerinde  başarıyla kullandı
  Stendhal'in yalın, sade, gerçekçi ve etkileyici bir anlatımı vardır
  
 4- Parnasizm ve Sembolizm Edebiyat Akımları-Paul Verlaine
 Realizm edebiyat akımının şiirdeki biçimine Parnasizm denir
  Parnasizm şiirdeki gerçekçiliktir  "Sanat için Sanat" görüşünü benimseyen Parnasyen şairler, duygudan çok  tasvire, düşünceye, biçim ve söyleyiş güzelliğine önem vermişlerdir
  Sembolizm ise 19
  yüzyılın ikinci yarısında Parnasizm'e tepki olarak doğan bir diğer edebi akımıdır  Sembolizm doğrudan doğruya anlatılması mümkün olmayan ince, derin  duyguların ve coşkunlukların sembollerle ve seçkin sözlerin yarattığı  müzikle dile getirilmesini isteyen bir edeªbiyat akımıdır
  Sembolizm'de doğa değil, onun insan ruhunda bıraktığı izlenimler  anlatılır
  Anlam kapalıdır  Sözler anlamları ile değil, yaratacakları  ahenkle, müzikle önemlidir  Paul Verlaine, Baudelaire, Arthur Rimbaud bu akımın öncülerindendir
  
 BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
 
 TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
 Avrupa'da Rönesans'la her alanda başlayan gelişmeler, edebiyatta da  kendini göstermiş, 17,yüzyıldan sonra arka arkaya çıkan edebi akımlar,  Batı edebiyatı ile birlikte bütün dünya edeªbiyatlarını etkilemiştir,
 Tanzimat'ın ilanıyla, aydınlarımız Avrupa kültürünü yakından tanımış ve  19
  yüzyılın ikinªci yarısından itibaren Batı edebiyatını örnek  almışlardır  Batı etkisiyle gelişen edebiyat dönemlerimizin ilki, Tanzimat edebiyatıdır
  
 1- Genel Özellikler
 Osmanlı devleti XIX
  yüzyılda içte ve dışta meydana gelen  karışıklıklarla iyice zayıflamış, her alanda gelişen Avrupa  devletlerinin karşısında güçsüz kalmıştır  Bu durumda, Osmanlı devlet adamları gelişmelere ayak uydurabilmek için,  Batı ülkelerinin bilim ve teknolojisinden yararlanmak istemişlerdir
  1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı, bu amaçla hazırlanmıştır  Tanzimat'ın ilanıyla Batı kültürünü ve sanatını yakından tanıyan  aydınlar, düşüncelerini edebiyat aracılığıyla halka aktarmaya  çalışmışlardır~ Böylece edebiyatımızda yeni bir dönem başlamıştır
  Batı etkisinde gelişen bu dönemlerin ilki, Tanzimat dönemi Türk edebiyatıdır
  
 2- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı (1860–1876)
 I
  Dönem sanatçıları "toplum için sanat" görüşünü benimsemiş, bunun  sonucunda halkın anlayabileceği bir dilin kullanılmasını savunarak,  toplumsal konulan işlemişlerdir  Vatan, millet, özgürlük, hak, uygarlık, adalet, eşitlik gibi kavramlar  edebiyatımıza Tanziªmat'la girmiş; ayrıca bu dönem sanatçıları, halkın  eğitim görevini de üstlenmişlerdir
  I
  Dönem Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu ve özünü değiştirdikleri  halde, biçim olarak eski geleneğe (Divan edebiyatı) bağlı kalmışlardır  Bu dönemde Batı edebiyatından ilk çeviriler yapılmış, bu çevirilerin  sonucunda roman, hikâye, tiyatro, makale, eleştiri gibi türler  edebiyatımıza girmiştir
  Gazetecilik, Tanzimat döneminde gelişmiş, ilk özel gazete olan  Tercüman-ı Ahval, Şinasi ve Agâh Efendi tarafından 1860'da  çıkarılmıştır
  Bu tarih (1860), Tanzimat edebiyatının da başlangıcı  sayılmıştır  Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi 1
  Dönem Tanzimat edebiyatının en önemli temsilcileridir  
 a) Manzum Eserler:
 I
  Dönem Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu ve özünü tamamen  değiştirmiş; şiire vatan, millet, özgürlük, insan sevgisi, eşitlik,  adalet gibi toplumsal kavramları getirmişlerdir  Ancak şiirin biçimini  tam olarak değiştirememişlerdir  Nazım birimi, olarak beciti aruz  ölçüsünü, kaside, gazel, murabba gibi Divan edebiyatı nazım biçimlerini  kullanmışlar; sadece kaside nazım biçimindeki klasik kaside bölümlerini  kullanmamışlardır  
 NAMIK KEMAL
 "Vatan şairi" diye de anılan Namık Kemal'in, toplumsal konulan ve  kavramları işlediği coşkulu şiirleri; güçlü ve heyecanlı söyleyişi ile  edebiyatımızda önemli bir yeri vardır
  Biz Onun vatan sevgisi, özgürlük gibi toplumsal kavramları işlediği  Hürriyet Kaside'sinden aldığımız örnek beyitleri inceleyeceğiz
  
 Hürriyet Kasidesi
 
 1- Görüp ahkâm-ı asr-ı münharif sıdk u selametten
 Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten
 
 2- Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
 Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
 
 3- Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin
 Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten
 
 4- Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyet
 Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
 
 5- Ne efsunkâr imişsin, ah ey didâr-ı hürriyet
 Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten
 
 Nâmık Kemâl
 Beyitlerin Açıklaması:
 
 1- Devrin hükümlerini doğruluktan sapmış görüp hükümetteki görevimizden değerimizi koruyarak ve şerefimizle çekildik
   2- Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz
  İnsan  sevgisiyle dolu olanlar zulüm görmüş, zavallı kimselere yardım etmekten  çekinmezler  3- Felek her türlü cefa (eziyet) sebeplerini toplayıp gelsin; (eğer) millet yolundaki kararlı gidişimden dönersem kahpeyim
  4- Zulüm ve zalimlik ile özgürlüğü yok etmek mümkün değildir
  Gücün yeterse inªsanlıktan düşünceyi kaldır  5- Ey özgürlüğün güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin
 Esirlikten kurtulduk, ama bu kez de senin (özgürlüğün) esirin olduk
  
 Kelimeler:
 âdemiyyet: İnsanlık
 ahkâm: Hükümler
 ahkâm-ı asr-ı münharif: Doğruluktan sapmış asrın hükümleri
 azîmet: Yola çıkış, gidiş, kararlı gidiş
 bab-ı hükümet: Hükümet kapısı
 bîdad: Adaletsiz
 didâr: Güzel yüz
 efsunkâr: Büyüleyici
 esbab-ı cefa: Cefa sebepleri
 esâret: Esirlik, kölelik, tutsaklık
 iânet: Yardım
 idrâk: Düşünme yeteneği
 imhâ-yı hürriyet: Hürriyeti yok etmek
 muktedir olmak: Gücü yetmek
 mürüvvet-mend: İnsaniyetli, insanı seven
  
 Açıklamalar:
 Bu dörtlüklerde dürüstlük, onurlu olmak, insan sevgisi, adalet, vatan ve millet sevgisi ile özgülük gibi kavramlar işlenmiştir
  Şiir, beyitlerle ve aruz ölçüsü ile yazılmıştır
  Nazım biçimi  "kaside"dir; ancak klasik kaªsidelerdeki gibi bu beyitlerde övülen bir  devlet büyüğü değil; vatan, millet, özgürlük gibi toplumsal  kavramlardır  Hürriyet Kaside'sinin tamamı 29 beyittir
  
 Namık Kemal (1840–1888)
 Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında Divan edebiyatı geleneği ile yetişen  Namık Kemal, Şinasi ile tanıştıktan sonra Batı sanat ve kültürüne  yönelmiş, halkı aydınlatmak ve eğitmek amacıyla toplumsal konuları  işlemiştir
  Şinasi ile Tasvir-i Efkâr gazetesini, daha sonra da Hürriyet ve İbret  gazetelerini çıkarmış, şiirler yazmış; roman, tiyatro, tarih ve eleştiri  türlerinde eserler vermiştir
  "Vatan-yahut-Si1istre" adlı piyesinin  yankıları büyük olmuş; bunun üzerine Kıbrıs adasındaki Magosa kalesinde,  38 ay (1873) hapsedilmiştir  Tanzimat döneminin en önemli düşünce ve sanat adamlarından olan Namık  Kemal, edeªbiyatı düşüncelerini halka yaymak için bir araç olarak  kullanmıştır
  Namık Kemal'in "İntibâh" romanı, edebiyatımızda ilk edebî roman olma özelliğini taşır
  
 b) Mensur Eserler
 Tanzimat'ın 1
  döneminde nazımda olduğu gibi, nesir türlerinde de  toplumsal konulara ağırlık verilmiş, Divan edebiyatının (Klasik:  edebiyat) aksine nesir ön plana geçmiştir  Gazeteciliğin gelişmesi ile gazeteye bağlı yazı türleri de ortaya çıkmış  (makale, fıkra, eleştiri), Türk düşünce hayatı özel gazeteler  aracılığıyla büyük aşamalar geçirmiştir
  İlk tiyatro eseri, Şinasi'nin bu dönemde yazılan "Şair Evlenmesi'" adlı,  bir perdelik koªmedisidir
  Tiyatro türüne Şinasi'nin yanı sıra Namık  Kemal dramlarıyla, Ahmet Vefik Paşa ise Moªliere'den çevirdiği ve adapte  ettiği eserleri ile büyük katkıda bulunmuştur  İlk çeviriler yapılmış, bu çevirilerin sonucunda roman ve hikâye türleri  gelişmiştir
  Ayrıca tarih, edebiyat tarihi ile ilgili ilk çalışmalar  Tanzimat'la başlamıştır  Ahmet Mithat Efendi roman ve hikâyeleri ile bu  türleri halka sevdirmeye çalışmıştır  
 ŞİNASİ (1826–1871)
 Şinasi Tanzimat dönemine sanatçı kişiliğinden çok, düşünceleri ile damgasını vurmuş bir edebiyatçımızdır
  İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i Agâh Efendi ile çıkaran Şinasi,  ilk makaleyi de bu gazetede Mukaddime (önsöz) adıyla yayımlamıştır
  1860'da çıkardığı Tercüman-ı Ahval'den sonra, 1862'de Tasvir-i Efkâr  gazetesini çıkarmıştır  İlk tiyatro eseri olan "Şair Evlenmesi" Şinasi tarafından yazılmış, bir  perdelik- komedidir
  Türk atasözlerini toplayan, La Fontaine'in  fabl’larını Türkçeye çeviren, sözlük çalışması yapan Şinasi'nin şiirleri  de vardır  Mustafa Reşit Paşa'ya yazdığı "Kaside"si çok ünlüdür'  
 3- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı II (1876–1896)
 Tanzimat'ın I
  döneminde "toplum için sanat" görüşünü benimseyen  sanatçılar, topluªmu aydınlatmak için edebiyatı bir araç olarak  görmüşler, halkı eğitmek ve geliştirmek amacıyla eserler vermişlerdir  1878'de Meclis-i Mebusan, Sultan II
  Abdülhamit tarafından kapatılır ve  Meşrutiyete son verilir  Hemen ardından Tanzimat Fermanıyla toplumsal  yaşamda sağlanan bazı özgürlükler kısıtlanır ve Osmanlı devleti 33 yıl  süren bir baskı rejimi ile yönetilmeye başlanır  
 a) Manzum Eserler:
 Böyle bir ortamda toplumsal sorunları dile getiremeyen II
  dönem  Tanzimat sanatçıları biªreysel konulara yönelmiş ve "sanat için sanat"  anlayışını benimsemişlerdir  Bu anlayışın sonucunda dilde sadeleşme çabalan bırakılır ve dil  ağırlaşır
  Açık anlatım yerini, kapalı ve sanatlı bir anlatıma;  toplumsal konular da bireysel konulara bırakır  Ancak bu dönem  sanatçıları bazı tür ve biçimlerde önemli yenilikler yapmışlardır  Bazı  nazım biçimleri bırakılarak Batı'dan alınan yeni nazım biçimleri  kullanılmıştır  Tanzimat'ın II
  dönem şair ve yazarlarının başlıcaları Abdülhak Hâmid Tarhan, Recaizâde Mahmut Ekrem ve Samipaşazâde Sezai'dir  
 ABDÜLHAK HAMİD TARHAN
 Tanzimat edebiyatının önemli sanatçılarından birisi olan Abdülhak Hâmid,  özellikle edeªbiyatımıza getirdiği yeni kavramlar ile şiirimizi  biçimsel açıdan yenileştirmesiyle dikkati çeker
  Onun "Makber" adlı şiiri, sanatçının bu yönlerini tanıtması açısından önemlidir
  
 MAKBER
 Eyvâh
    ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı
  Şimdi buradaydı, gitti elden
 Gitti ebede, gelip ezelden
  Ben gittim, o hâksâr kaldı,
 Bir gûşede târmar kaldı;
 Bâkî o enîs-i dilden, eyvah!
    Beyrut'ta bir mezar kaldı
  
 A
  Hâmid Kelimeler:
 bâkî: kalan, artık, bundan başka
   hâksâr: Toz toprak içinde,
 ebed: Sonu olmayan gelecek
   enîs-İ dil: Gönül arkadaşı
 ezel: Başlangıcı olmayan geçmiş zaman
  gûşe: Köşe
 târmar: Dağınık:
 
 Açıklamalar
 Yukarıdaki bent Abdülhak Hâmid'in "Makber" adlı eserinden alınmıştır
  Bu  eser, şairin kansı Fatma Hanım'ın ölümü Üzerine yazdığı, karısının  ölümünden duyduğu acının yanı sıra ölüm, din, felsefe ile ilgili  görüşlerini belirttiği manzum bir mersiyedir  Makber sekizer mısralık  295 bentten oluşmuştur  Örnek metinde şair, karısının ölümünden duyduğu üzüntüyü anlatmaktadır
  
 ABDÜLHAK HAMİD (l852~193)
 Abdülhak Hâmid Tazimatın II
  döneminin bütün özelliklerini eserlerine  yansıtmış bir sanatçıdır  Kişiliğinin yanı sıra, toplumsal baskıların da  etkisiyle aşk, doğa ve ölüm konulanına yönelmiştir  Abdülhak Hâmid'in eserlerini tiyatro eserleri ve şiirleri olarak iki grupta toplayabiliriz
  Gerek tiyatro eserleri, gerek şiirlerinde Romantizm edebi akımının etkisi görülür
  Hâmid, eserlerinde ölüm, ruh, sonsuzluk gibi soyut kavramları, aşk ve  doğayı işlemiş; tiyatro eserlerinin bir kısmında da tarihi konulan,  yurtseverlik kavramını anlatmıştır
  Eserlerinin dili ağır, anlaşılması  zordur  
 b) Mensur Eserler
 Tanzimat'ın II
  döneminde roman, hikâye, tiyatro, çeviri, anı ve eleştiri türlerinde eserler verilmiştir  Bu dönemde özellikle roman türü gelişmiş, Romantizm edebiyat akımından Realizm'e geçmiştir
  Namık Kemal'in Romantizmin etkisindeki "İntibah" ve "Cezmi"  romanlarından sonra Samipaşazâde Sezai’nin "Sergüzeşt" adlı romanı
  Romantizm'den Realizme geçişin bir göstergesidir  Recaizâde M  Ekrem'in  "Araba Sevdası" adlı romanı ise, edebiyatımızdaki ilk reaªlist romandır  
 RECAİZÂDE MAHMUT EKREM (1847–1914)
 Recaizâde Ekrem, "sanat için sanat" ilkesini savunarak edebiyatımıza  getirdiği yeniliklerle, Abdülhak Hâmid ile birlikte Edebiyat-ı Cedide  (Servet-i Funûn) edebiyatının hazırlayıcıları arasında yer almıştır
  Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, anı türlerinde verdiği  eserleriyle Recaizâde Ekrem'in 'edebiyatımızda önemli bir yeri vardır
  Ekrem "Her güzel şey şiirdir  " ilkesiyle Türk şiirinin tema ve konusunu  genişletmiştir  Recaizâde Ekrem'in "Araba Sevdası" adlı romanının edebiyatımızda "Önemli  bir yeri vardır
  Yazar, bu romanında yanlış batılılaşmayı işlemiştir  "Araba Sevdası" edebiyatımızda ilk realist (gerçekçi) roman örneğidir  
 SERVET-İ FÜNÛN (EDEBİYAT-I CEDİDE)
 Tanzimat edebiyatı ile başlayan Batılılaşma, Edebiyat-ı Cedide döneminde tam olarak yerleşir
  Yeni edebiyat anlamına gelen bu topluluğa, Servet-i Fünûn dergisinde bir  araya gelip bu dergide görüşlerini yazdıkları için Servet-i Fünûn  edebiyatı da denmiştir
  1896–1901 yıllarında etkin olan bu topluluğun, kısa bir dönemi  kapsamasına rağmen, edebiyatımıza katkıları büyük oldu
  Edebiyat-ı  Cedide döneminde Türk edebiyatı tamamıyla çağdaş bir nitelik kazandı  
 1- Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide)
 a) Genel Özellikler:
 Bir önceki ünitemizde, II
  Abdülhamit'in 1878'de, Meclis-i Mebusan'ı  (Osmanlı Millet Meclisi) kapatarak koyu bir baskı rejimini başlattığını  ve bunun sonucunda edebiyatta toplumsal konulardan ve kavramlardan  uzaklaşıldığını belil1miştik  II
  Dönem Tanzimat edebiyatı sanatçıları, bu baskılar sonucu "sanat için  sanat" görüşünü benimsemişler, yeni bir edebiyat anlayışı geliştirerek  Edebiyat-ı Cedide’nin hazırlayıcıları olmuşlardır  Böyle bir ortamda yetişen Edebiyat-ı cedideciler, 1896 yılında Servet-i  Fünûn dergisinde bir topluluk oluştururlar
  Derginin yönetimini ise  Tevfik Fikret üstlenir  Edebiyat-ı Cedide'nin başlıca sanatçıları şiir alanında: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Celal Sahir
  Nesir, yani düz yazı alanında Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur
  
 b) Manzum Eserler
 "Sanat için sanat" görüşünü benimseyen Edebiyat-ı Cedideciler bu nedenle toplumsal koªnular yerine, kişisel konulan işlediler
  Edebiyat-ı Cedide şairleri, Divan edebiyatı biçimlerini bıraktılar
  Fransız edebiyatından "Sone" ve "Terza-Rima" gibi nazım biçimlerini  aldılar, Divan edebiyatının müstezat nazım biçimini "serbest müstezat"  adı ile yeni bir biçime dönüştürdüler  Anlamın beyitte toplanması yerine, anlamı tüm şiire yaydılar; bir başka  deyişle parça güzelliği yerine bütün güzelliğini öne çıkardılar
  Ağır bir dille, sanatlı bir söyleyişle yazdılar; şiirde ahenge önem  verdiler; ahengi arttırmak için sözcüklerin oluşturduğu ritimden  yararlandılar, anız kalıplarını ustalıkla kullandılar
  Şiirde Parnasizm ve Sembolizmden etkilendiler
   
 TEVFİK FİKRET
 Edebiyat-ı cedide topluluğu içinde adı ilk akla gelen, öncü ve önder olan sanatçı Tevfik Fikret'tir
  Servet-i Füsun’da yer aldığı sürece kişisel konulan işleyen Tevfik  Fikret, Servet-i Fürundan ayrıldıktan sonra toplumsal konulara  yönelmiştir
  Tevfik Fikret'in Parnasizm'in etkisiyle kişisel izlenimlerini anlattığı  "Yağmur" adlı şiiri ile insanlara yaşama heyecanını duyurmak amacıyla  yazdığı "İzler" adlı şiiri nazım biçimi bakımından klasik nazım  biçimlerinden farklı olduğu görülür
  Her iki şiir de kişisel konuları  işlemektedir  Tevfik Fikret "Doksan beşe Doğru" ve "Millet Şarkısı" gibi  şiirlerinde ise toplumsal konulan işlemiştir  
 Tevfik Fikret (1867–1915)
 Edebiyatımızın en önemli şairlerinden biri olan Tevfik Fikret, Edebiyat-ı Cedide'nin öncülerindendir
  Tevfik Fikret hem içerik, hem biçim yönünden şiirde önemli yenilikler  yapmış, Türk edeªbiyatının çağdaşlaşmasında önemli bir katkı  sağlamıştır
  Tevfik Fikret Servet-i Fünûn dergisinde kişisel konuda şiirler yazmış;  doğanın kendi ruhunda bıraktığı izlenimleri, kişisel duygularını dile  getirmiştir
  Servet-i Fünûn topluluğu dağıldıktan sonra ise sosyal  konulara yönelmiş, toplumsal sorunları eleştirmiş, oğlu HaIuk'un  şahsında Türk çocuklarına ve Türk gençlerine öğütler vermiştir  Eğitimci  yönüyle de edeªbiyatımızda önem kazanan Fikret, çocuklar için, bu  amaçla yazdığı şiirlerini "Şermin" adlı kitabında toplamıştır  
 c) Mensur Eserler
 Edebiyat-ı cedide döneminde, Tanzimat ile başlayan yeni nesir giderek  gelişmiş, özellikªle roman ve hikâye türlerinde çok güzel örnekler  verilmiştir
  Dönemin siyasi baskısı nedeniyle tiyatro türü pek  gelişmemiştir  
 Bu dönemde, roman ve hikâye türleri gerek teknik gerek konuları ele  alış, gerekse karakªter yaratmadaki ustalıklar açısından gerçek başarıya  ulaşmıştır
  Edebiyat-ı Cedide yazarları gözleme çok önem verdiklerinden içinde  yaşadıkları hayatı anªlatmakta çok başarılı olmuşlar, Batı uygarlığından  çok etkilendikleri için, gerçekleşmesini istedikleri batılı hayatın  bazı örneklerini de eserlerinde vermeye çalışmışlardır
  Roman ve hikâye türlerinde Realizm ve Natüralizmi benimsemişlerdir
  Mehmet Rauf’un "Eylül" adlı romanı, edebiyatımızda ilk psikolojik roman olma niteªliğini kazanmıştır
  
 Halit Ziya Uşaklıgil (1866–1945)
 Halit Ziya, edebiyatımızda nesil' türlerinin gelişmesinde önemli katkısı olan sanatçılarımızdandır
  Fransız edebiyatından şiir, hikâye vb
  türlerde birçok çeviriler yapan;  roman, hikâye, anı türlerinde eserleri olan Halit Ziya'nın en başarılı  yanı, Türk edebiyatına kazandırdığı hikâye ve romanlarıdır  Halit Ziya'nın hikâye ve romanlarında teknik bakımdan tam bir kusursuzluk dikkati çeker
  Realist bir yöntemle, gözleme dayalı olarak yazdığı eserlerinde  insan-çevre ilişkisi çok başarılıdır
  Yazar, kişilerin iç dünyası ile  yaşadıkları çevre arasında çok sıkı bir bağlantı kurar  Bütün Edebiyat-ı Cedideciler gibi Halit Ziya'nın da dili ağır, anlatımı süslü ve sanatlıdır
  Halit Ziya'nın yabancı sözcüklerle dolu, uzun tamlamaların, sanatlı söyleşilerin yer aldığı bir anlatımı vardır
  
 I
  Dönemin Bağımsız İsimleri Edebiyat-ı Cedide hareketinin ortaya çıktığı yıllarda yetişmiş, ancak bu  topluluğun görüşlerine katılmamış bazı sanatçılar vardır
  Bu sanatçılar  bağımsız olarak kalmışlar, kendi1erine özgü bir anlayışla eserler  vermişlerdir  Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim, Edebiyat-t Cedide döneminin dışında kalmış sanatçılardan en önemlileridir
  
 Hüseyin Rahmi Gürpınar (l864~1944)
 Çağdaşları Edebiyat-ı Cedide sanatçıları gibi realist eserler yazan  Hüseyin Rahmi; Ahmet Mithat Efendi'nin açtığı popüler, halka dönük roman  anlayışını devam ettirdi
  Konularını halkın her gün iç içe olduğu, her  tür olaydan aldı  Hüseyin Rahmi, eserlerinde toplumun aksak, gülünç yönlerini yansıttı  Bâtıl inançları, gelenekleri, görenekleri anlattı
  Eserlerinde ince bir  mizah dikkati çeker  Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çok okunmasının ve  sevilmesinin nedeni halkı anlatan, onlara seslenen konularından; sade,  açık, yalın, mizahı anlatımından kaynaklanır  Verimli bir yazar olan Hüseyin Rahmi'nin, çok sayıdaki romanlarından bazıları şunlardır:
 Gulyabani, Şık
  Mürebbiye, Nimetşinas, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç 
 FECR-İ ATİ TOPLULUGU
 Servet-i Fünûn edebiyatının devamı niteliğinde olan Fecr-i Ati  topluluğu, 1909 yılında orªtaya çıktı
  Geleceğin güneşi anlamına gelen  Fecr-i Ati topluluğu görüşlerini bir bildiri ile 24 Şubat 1910'da  edebiyat dünyasına duyurdu  Ancak bu topluluk, içinde bulundukları  olumsuz koşullar nedeniyle fazla bir varlık gösteremeden dağıldı  
 Fecr-i Ati Topluluğu (1909–1912)
 a) Genel Özellikler:
 Edebiyat-ı Cedideciler gibi "Sanat için sanat" görüşünü benimseyen  Fecr-i Ati topluluğu, edebiyat ve sanatla ilgili görüşlerini ve  düşüncelerini 24 Şubat-1910'da Servet-i Fünûn dergisinde bir bildiri ile  açıkladılar
  Bu açıklama edebiyatımızdaki ilk bildiridir  Sanat ve edebiyat sevgisiyle kurulan Fecr-i Ati topluluğu, edebiyatı  araç değil, amaç olaªrak gördü, şiirde güzellik kavramını ön plana  çıkardı, ağır bir dille, doğal olmayan süslü bir anlatımla eserler  verdi
  Edebiyatımıza yeni bir şeyler getiremeyen ve güçlü eserler veremeyen  Fecr-i Ati topluluğu büyük bir varlık gösteremeden 1912 yılında dağıldı
  Fecr-i Ati topluluğunun en güçlü ismi, edebiyatımızın önde gelen şairlerinden Ahmet Haşim'dir
  b) Ahmet Haşim
 Çeşitli türlerde eser veren Ahmet Haşim'in asıl sanatçı kişiliği  şiirlerinde kendini gösterir
  Ahmet Haşim "Şiir Hakkında Bazı  Mülahazalar" adlı yazısında şiir ile ilgili görüşlerini anlatır  Bu  yazıyı okuduktan sonra Onun şiirlerini anlamanız daha kolay olur  
 Aşağıda örnek vereceğimiz "Merdiven" şiiri, Ahmet Haşim'in çok okunan ve sevilen şiirlerindendir
  
 MERDİVEN
 Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
 Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
 Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
    Sular sarardı
    Yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
    Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller,
 Durur alev gibi dallarda kanlı bü1büller,
 Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
 Bu bir lîsân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
 Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
    
 Ahmet Haşim
 
 Kelimeler:
 arz: Yeryüzü
 lîsân-ı hafî: Gizli dil
 muttasıl: Durmadan, devamlı
 
 Açıklamalar:
 "Merdiven" şiirinde Ahmet Haşim, duygulanın çeşitli sembollerle dile  getirmiştir
  Şiirde yer alan" güneş renkli yapraklar", "sararan sular",  "yüzün perde perde solması", "kaªnayan güller", "kanlı bülbüller",  "yanan sular" birer semboldür  Birinci bölümde, hayat merdivenlerini ağır ağır çıkan kişilerin geride  bir yığın anı bıraktıklarını ve hayatın sonuna yaklaşmanın verdiği  karamsarlıkla gökyüzüne umutsuzlukla baktıklarını anlatılmaktadır
  Daha sonraki bölümlerde ise hayatın akşamını yaşayan, yani ömürlerinin  sonuna gelen inªsanların karamsarlığı verilerek, tabiatın da onlarla  derin bir hüzne büründüğü dile getirilmektedir
  Görüldüğü gibi şiirde "Sembolizm" de olduğu gibi ince, derin duygular;  belirsiz ve kapalı bir anlam, mecazlar ve yeni söyleyiş biçimleri  dikkati çekmektedir
  Ayrıca ahenk sözcüklerin ve cümlelerin  söylenişleriyle yaratılmıştır  Anlatım liriktir  
 Ahmet Haşim (1884–1933)
 Edebiyatımızda daha çok şiirleri ile tanınan Ahmet Haşim; gezi, söyleşi,  fıkra türlerinde de eserler vererek usta bir nesir yazarı olduğunu da  kanıtlamıştır
  Ahmet Haşim, Sembolist Fransız şairlerinin etkisinde kalarak duygusal,  gizli, kapalı bir anlatımla şiirler yazmıştır
  Şiirlerinde düşünceden  çok duyguya önem vermiş; güzelliliği anlamın açıklığında değil,  kapalılığında aramıştır  Şairin bir diğer özelliği benzetmelerin,  sembollerin ahenªgine kapılarak kendine özgü bir dil yaratmasıdır  
 MİLLİ EDEBİYAT AKIMI
 XX
  yüzyıl başlarında Osmanlı devletinin güçsüzleşmesi, imparatorluk  içindeki çeşitli toplumların milliyetçi çabaları ve Balkan yenilgisi  üzerine "Türkçülük" ülküsü önem kazandı  Toplumdaki bu gelişmeler  edebiyatı yakından etkiledi ve "Genç Kalemler" dergisi çevresinde  toplanan Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp "Milli Edebiyat  Akımı"nı oluşturdular  
 1- Milli Edebiyat Akımı (1911–1918)
 a) Genel Özellikleri
 XX
  yüzyılın başları, aydınlarımızın arayış içinde oldukları, çeşitli  ideolojilerin oluştuğu bir dönemdir  Bir tarafta "Osmanlıcılık"  ,"İslamcılık" diğer tarafta "Türkçülük" görüşleri oluşur  24 Temmuz  1908'de n  Meşrutiyet'in ilanıyla özgürlükler yeniden elde edilir,  böylece düşünce hayatımızda hızlı bir gelişme başlar  Bu arada Osmanlı-Rus Savaşı ile Balkan Savaşı yenilgileri  "Milliyetçilik" düşüncesinin Türk aydınları arasında hızla yayılmasına  neden olur
  Yıkılmakta olan imparatorluğu ayakta tutmak için "Türkçülük"  ülküsü önem kazanır  İstanbul'da birbirini izleyen milliyetçi dernekler  kurulur  "Türk Derneği", "Türk Yurdu", "Türk Ocağı" dergileri, Türkçülük akımının kültür ve edebiyat alanındaki birer yayın organı olur
  
 Böyle bir ortamda oluşan "Milli Edebiyat Akımı"nın asıl yayın organı ise  1911 'de Selaªnik'te çıkarılan "Genç Kalemler" dergisi oldu
  Ömer  Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp "Genç Kalemler" dergisinde  yayımladıklaı1 makale ve manzumelerle Milli Edebiyatın ilkeªleri ile  ilgili görüşlerini açıkladılar  
 Milli Edebiyat Akımı'nın ilkeleri şunlardır:
 1- Dil sade olmalıdır
  2- Milli kaynaklara yönelmeli, yurt sorunları dile getirilmelidir
  3- Şiirde yalnız hece ölçüsü kullanılmalıdır
  Milli Edebiyat Akımı'nın başlıca temsilcileri Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Ali Canip Yöntemdir
  
 b) Manzum Eserler
 Milli Edebiyat Akımının etkili olduğu 1911–1918 yılları arasında,  Edebiyat-ı Cedide ve onların devamı olan Fecr-i Âti topluluğunun  şairleri, "sanat için sanat" anlayışını devam ettirerek ağır bir dili ve  sanatlı bir anlatımla aruz veznini kullanarak şiirler yazıyorlardı
  Ayrıca Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı kendilerine özgü bir  edebiyat anlayışıyla dönemin etkili sanatçıları arasında yer  alıyorlardı  İşte böyle bir oltamda Milli Edebiyatçılar sade bir dille ve hece vezni  ile milliyetçili şiirler yazdılar
  Konuşma dilinin şiire yerleşmesi  gerekliliğini vurguladılar  Bu sanatçılardan biri olan Mehmet Emin  Yurdakul, yazdığı şiirlerle Milli Edebiyat Akımı’nın oluşmasında öncülük  yaptı  
 Mehmet Emin Yurdakul (1869–1944)
 Edebiyat-ı Cedide topluluğunun egemen olduğu yıllarda ilk şiirlerini  yayımlayan Mehmet Emin Yurdakul, yeni Türk edebiyatında sade bir dille,  hece ölçüsü ile yazan ilk şair olma özelliğini taşır
  
 "Bırak Beni Haykırayım" şiirinde yer alan:
 
 "Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et;
 Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
 Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir
  " 
 dizelerinde dile getirdiği gibi Mehmet Emin Yurdakul, sanatı, sosyal  sorunların çözümlenmesi için bir araç olarak görmüştür
  Şair, "Bırak  Beni Haykırayım" şiirinde, Türk milletiªnin içinde bulunduğu zor duruma  işaret ederek şairlerin (ve yazarların) milletlerin hayatında ne kadar  önemli rolü olduğunu belirtiyor  Mehmet Emin Yurdakul, bu şiirinde olduğu gibi, bütün şiirlerinde sade  dille, hece ölçüsüyle yazmış; milli duygulan ve sosyal konulan  işlemiştir
  Mehmet Emin Yurdakul'un ilk şiirlerini topladığı "Türkçe Şiirler" adlı  kitabı, edeªbiyatımızda büyük yankılar uyandırdı ve milliyetçi  görüşlerin yoğunlaşmasını sağladı
  Kendisinden sonra pek çok sanatçıya öncülük yapan Mehmet Emin  Yurdakul'un şiirlerini topladığı kitaplardan bazıları Türk Sazı, Ey Türk  Uyan, Ordunun Destanı'dır
  
 c) Mensur Eserler
 Milli Edebiyat döneminde yazılan hikâye ve romanlarda da sosyal konular  işlenmiş, konuşma dili kullanılmış, anlatımda gereksiz süs ve sanattan  uzaklaşılmıştır
  Hikâye ve roman tekniğinde hızlı bir yenileşme  başlamış, olayların geçtiği yerler İstanbul'dan Anadolu'ya taşmıştır  Bu dönemde Türk mizahı en hareketli ve en gelişmiş devrini yaşamış,  edebiyat ve eleştiri alanlarında önemli çalışmalar yapılmıştır
  Özellikle Fuat Köprülü'nün yaptığı edebiyat tarihi çalışmaları  edebiyatımız açısından çok önemlidir  
 Ziya Gökalp (1875–1924)
 1911'de "Genç Kalemler" de ilk şiirlerini ve yazılarını yayımlayan Ziya  Gökalp, gerek şiirleri, gerek makale ve inceleme türlerinde yazdığı  yazılarında, "Türkçülük" adını verdiği millî haªreketin yayılıp  gelişmesine öncülük etti, Ayrıca Türk milliyetçiliğinin programını  belirleyerek, hem yaşadığı dönemde, hem ölümünden sonra aydınlar ve  sanatçılar arasında etkili oldu
  Şiirden, bilimden, tarihten, destanlardan yararlanarak millî bilinci  oluşturmaya çalışan Ziya Gökalp, aynı zamanda ilk Türk sosyologu, önemli  bir düşünürdür
  Ziya Gökalp, düşünce alanındaki çalışmalarını  "Türkçülüğün Esasları", "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" ve "Türk  Medeniyeti Tarihi" adlı kitaplarında toplamıştır  
 "Türkçülüğün Esasları" adlı eserinde "Türkçülük" ü, Türk milletini  yükseltmek diye tanımlayan Ziya Gökalp, yine bu eserinde "Türkçülük" ün  dilde, güzel sanatlarda, ahlakta, hukukªta, dinde, ekonomide, siyasette,  felsefede gerçekleştirilme yollarını göstermiştir
  Ziya Gökalp "Türkçülüğün Esasları" nda belirttiği gibi milleti ırk esasına göre değil, kültür esasına göre tanımlar
  Makale ve incelemelerinin yanı sıra şiirler de yazan Ziya Gökalp bütün  eserlerinde vatan, millet, ahlak, din, dil, uygarlık konularını işlemiş;  Millî Edebiyat'ın ilkelerine uygun sade, açık, yalın bir dille  yazmıştır
  Ziya Gökalp, şiirlerini Kızıl Elma, Yeni Hayat ve Altın Işık adlı kitaplarda toplamıştır
  
 Ömer Seyfettin (1884–1920)
 "Milli Edebiyatın oluşmasının milli bir dille gerçekleşeceği"  düşüncesini savunarak, dil ve edebiyatta ulusal bilincin yerleşmesini  sağlayan, bu yolda en çok katkısı olan edebiyatçımız Ömer Seyfettin'dir
  "Yeni Lisan" görüşünü ortaya atarak dil sorununa yönelen, Milli  Edebiyatın sözcülüğünü bütün çabasıyla sürdüren Ömer Seyfettin, kısacık  ömrüne Türk edebiyatını, Türk dilini geliştiren, yücelten nice çalışmayı  sığdırmış, edebiyatımızı geniş halk kitlelerine ulaştırmıştır
  Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp ile birlikte "Genç  Kalemler" dergisinªde Osmanlıcaya karşı Türkçeyi savunur, dilde  sadeleşmenin öncülüğünü yapar
  Edebiyata şiirle başlayan Ömer Seyfettin, Genç kalemler ve Yeni Mecmua  gibi dergilerde çıkan makalelerinin yanı sıra, yine çeşitli dergi ve  gazetelerde yayınlanan hikâyeleriyle de haklı bir ün kazanmıştır
  O,  20  yy  realist Türk hikâyeciliğinin en önde gelen isimlerindendir  Hikâyelerinde destanlardan, halk hikâyelerinden, efsanelerden  yararlanmış, Türk tarihinin olumlu kahramanlarının etkili hayatlarını  işlemiştir
  Ayrıca yanlış batılılaşmayı, batıl inançları,  bilªgisizlikten kaynaklanan yanlış davranışları, pek çok hikâyesinde  eleştirmiştir  Falaka, Kaşağı, Diyet, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Forsa, Pembe İncili  Kaftan, Bomba, Beyaz Lale Ömer Seyfettin'in çok sevilen hikâyelerinden  bazılarıdır
  
 2
  Dönem Bağımsız İsimleri Millî Edebiyat döneminde kendine özgü şiir anlayışlarıyla edebiyatımızda  önemli bir yeri olan ve bu dönemin bağımsız isimleri arasında yer alan  iki önemli sanatçımız Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı'dır
  
 a) Mehmet Âkif Ersoy
 Millî Edebiyat ve Millî Mücadele dönemlerinde yaşadığı halde, bu  edebiyat akımlarının içinde yer almayan, ancak Millî Mücadele'ye bazı  şiirleriyle destek veren Mehmet Âkif Ersoy, dönemin bağımsız  sanatçılarındandır
  Mehmet Âkif Ersoy "İstiklâl Marşı" şiirinde "Kurtuluş Savaşı'nın bütün  ~illette uyandırdığı coşkuyu dile getirmiş, bu şiirini bütün şiirlerini  aldığı "Sefahat" aldığı kitabına almayaªrak, gerekçesini "İstiklal Marşı  benim değil, milletimindir diyerek açıklamıştır
  Mehmet Âkif Ersoy, millî konuları işleyen şiirlerinin yanı sıra; günlük  olayları, sosyal koªnuları anlattığı manzum hikâyeleri ile de tanınır
  Şair, manzum hikâyelerini realist, yani gerçekçi bir görüşle yazmış,  gözlemlerinden yararlanarak çok başarılı tasvirler yapmıştır  Onun Küfe,  Seyfi Baba gibi şiirleri, bu türün en güzel örneklerindendir  Mehmet Âkif şiirlerinde Türkçeyi başarıyla kullanmış, özellikle manzum  hikâyelerinde halk söyleyişlerine ve deyimlere bol bol yer vererek  konuşma dilinin özelliklerini şiirimize yerleştirmiştir
  Serbest  müstezada hikâyeyi birleştirerek gerçekçi ve canlı bir anlatım  kullanmıştır  Mehmet Âkif aruz veznini, Türkçeye en iyi uygulayan  şairlerimizdendir  Mehmet Âkif Ersoy'un en önemli eseri, yedi bölümden meydana gelen, bütün  şiirlerini kapsayan "Safahat" adlı kitabıdır
  Kitap şu bölümlerden  oluşur: Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler
  Mehmet Âkif'in en güzel şiirlerinden birisi olan "Çanakkale Şehitleri" Safahat'ın altıncı kitabı olan "Âsım" da yer almaktadır
  
 b) Yahya Kemal Beyatlı
 Mehmet Âkif Ersoy gibi Millî Edebiyat hareketinin içinde yer almadığı  halde, bu hareketi makaleleri ile desteklemiş, bir diğer sanatçımız da  Yahya Kemal Beyatlı'dır
  Asıl sanatçı kişiliğini şiirleriyle ortaya  koyan Yahya Kemal'in, Millî Mücadeleye katkısı makalelerinde görülür  
 Şiirlerinde öz ve içerik açısından Millî Edebiyat'ın görüşlerini yer yer  benimseyen şair; ölçü, uyak gibi biçimsel öğelerde Divan edebiyatının  devamı görünümündedir
  Yahya Kemal de Mehmet Akif Ersoy gibi aruzu  Türkçeye başarıyla uygulayan şairlerimizdendir  Yine Türk dilini en  güzel kullanan şairlerimizden birisi olan Yahya Kemal, şiirlerinde  Türkçenin ahengini yaratªmaya çalışır  Cumhuriyet Türkiye’sinde; Asya geçmişinden, Anadolu toprağından, İslam  uygarlığından etkilenerek oluşan yeni milletin değerlerini araştırarak,  ona sahip çıkar
  Şiirlerinde İstanbul sevgisi, Türk milletini asırlardır  yaşatan kültür değerlerine, uygarlık ürünlerine duyduğu hayranlık,  Osªmanlı tarihinin parlak dönemlerine duyduğu özlem, sonsuzluk, aşk ve  ölüm konularını işlemiştir  Şiirlerini; "Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Rubailer ve  Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş" adlı kitaplarında toplamıştır
  
 MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ EDEBİYATI
 30 Ekim-19l8'de Mondros mütarekesi ile başlayan ve 9 Eylül 1922'de  Yunanlıların İzmir'de denize dökülmesiyle biten bu döneme, Mili Mücadele  dönemi; bu dönemde oluşan edeªbiyatımıza da Milli Mücadele dönemi  edebiyatı diyoruz
  
 1- Milli Mücadele Dönemi Edebiyatı
 a) Genel Özellikler
 Atatürk'ün bir kurtarıcı olarak Türk milletine önderlik ettiği Milli  Mücadele dönemi, aynı zamanda yeni Türkiye Cumhuriyetinin de  temellerinin atıldığı dönemdir
  Bu dönemde esareti kabul etmeyen Türk milleti, yeniden derlenip toparlanarak millî bir Kurtuluş Savaşı'nı başlatır
  Milli Mücadele dönemi edebiyatını kesin sınırlarla diğer dönemlerden  ayırmak çok zordur; çünkü toplumsal olayların başlangıçları ile  bitişleri kesinlikle sınırlandırılamaz
  Bu nedenle Milli' Mücadele  dönemi edebiyatı, Milli edebiyatın ilkeleri doğrultusunda gelişti, bu  dönemin sanatçıları, Cumhuriyet döneminde de o günün koşulları içinde  eser vermeye devam ettiler  b) Manzum Eserler
 Edebiyatımızda Cumhuriyet'in ilk yıllarında yazılan şiirler, genellikle  Kurtuluş Savaşı'nın coşkusu ve heyecanı ile ortaya çıkmıştır
  Bu  şiirler, coşkulu ve heyecan unsuru yoğun olan şiirlerdir  Milli Mücadele dönemini anlatan şiirler yazan şairlere Faruk Nafiz,  Kemâleddin Kamu, Mehmet Âkif Ersoy, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi,  Ceyhun Atıf Kansu ve Halide Nusret Zorlutuna'yı örnek verebiliriz
  
 c) Mensur Eserler
 Millî Mücadele dönemi, edebiyatımızda birçok yazar tarafından  işlenmiştir
  Roman, hikâye, tiyatro, deneme, fıkra, anı ve hitabet  (söylev) gibi bütün mensur türlerde Milli Mücadele dönemini anlatan  eserler yazılmıştır  Bu eserlere;
 Halide Edip Adıvar'ın "Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye", Yakup Kadri  Karaosªmanoğlu'nun "Sadom ve Gomore" ve "Yaban", Refik Halit Karay'ın  "Çete", Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı", Tarık Buğra'nın "Küçük Ağa"  adlı romanlarını; yine Halide Edip'in "Dağa Çıkan Kurt", Yakup Kadri'nin  "Ergenekon” adlı hikâye kitaplarını; Falih Rıfkı Atay'ın "Zeytindağ"  adlı anı kitabını örnek olarak verebiliriz
  Kemal Beyatlı'nın "Kurdun Dişisi ve Yavruları" makalesi ile Ruşen Eşref  Ünaydın'ın Atatürk'le ilªgili bir anısını anlattığı "Gazasını Tebrik"  adlı metnini okuyup inceleyiniz
  Yazarlarımızın Millî Mücadele’ye  verdiği desteği değerlendiriniz  
 Halide Edip Adıvar (1884–1964)
 Türk edebiyatında Millî Mücadeleye en çok destek veren sanatçılarımızdan birisi, Halide Edip Adıvar'dır
  Halide Edip, İstanbul'un işgali karşısında çeşitli alanlarda yapılan  mitinglerde milleti coşturan konuşmalar yapmış, Ankara'da Ata~ürk ile  birlikte çalışmış, cephede bulunmuş, onbaşı rütbesini alarak ilk kadın  onbaşı unvanını kazanmıştır
  Millî Mücadele yılları sırasındaki  gözlemlerini "Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Kalp Ağrısı, Zeyno'nun  Oğlu" adlı romanlarında dile getirmiştir  Edebiyata "Tanin" gazetesinde  yayımlanan hikâyeleri ile başlayan Halide Edip Adıvar, ilk hikâye ve  romanlarında kadın psikolojisi üzerinde durmuş, daha sonra Millî  Mücadele ile ilgili romanlar yazmıştır  Cumhuriyet’ten sonra olgunluk  eserlerini vermiş, toplum sorunlarına eğilmiştir  Çok verimli bir yazar  olan Halide Edip Adıvar, romanlarının dışında hikâye, anı, tiyatro  türlerinde eserler vermiştir  Ayrıca gazete ve dergilerde yayımlanan  makaleleri ile çevirileri, inceleme ve araştırmaları vardır   |