|
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler'in Açıklaması
<< A >>
Acemi çaylak : Toy, tecrübesiz, beceriksiz kimse
Acemilik çekmek : -1 Bir işte bilgisiz ve deneyimsiz olduğu içjn sıkıntı çekmek -2 Bir yerin yabancısı olduğu için bocalamak
Acem kılıcı gibi İki tarafı (taraflı) kesmek: Yandaşlarına da, karşıtlarına da zarar vermek, her iki yanı da kırmak
Acentadan çıkma : Yeni, gıcır gıcır (araba)
Acı çekmek (duymak) : -1 Vücutta herhangi, bir yara, ezik vb nedeniyle aa duymak -2 Yaptığı bir işin kötü sonuçlanmasından ötürü üzülmek
Acı gelmek (bir şey, birine) : Bir söz, durum, davranış ona dokunmak, onu üzmek
Acından ölmek : -1 Çok acıkmış olmak -2 Açlıktan ötmek
Acı kuvvet: Zorlayıcı, ezici güç
Acısı çıkmak : Bir güçlüğün daha sonra olumsuz, kötü sonuçlarını görmek, yaşamak
Acısı içine (yüreğine) çökmek (işlemek) : Üzüntü yaratan bir olay belleğinde, gönlünde derin iz bırakmak
Acısını almak : -1 Act tadını gidermek -2 Sızısını, üzüntüsünü gidermek
Acısını çekmek (bir şeyin) : Yapılan yanlış bir işin üzücü sonuçlarını görmek
Acısını çıkarmak (bir şeyin) (bir kimseden) : -1 Uğradığı maddi ve manevi kayıpları gidermek -2 Zamanında gereği gibi yapılamayan
bir-şeyi fırsatı düşünce fazlasıyla yapmak; telafi etmek, gidermek -3
Yapılan bir kötülüğe kötülükle karşılık verip öç almak; intikam almak
Acı soğuk : Çok üşüten, sert soğuk
Acı söylemek: Yanlış yolda olan bir kimseyi çekinmeden uyarmak, sert dille eleştirmek
Acı tatlı: Hem hoş hem üzüntü verici olan
Aciz bırakmak (birini) : Birini çaresiz, güçsüz duruma getirmek
Aciz kalmak : -1 Hiç bir şey yapamayacak duruma gelmek -2 Bütün çabalarına karşın o işi yapamamak ; çaresiz kalmak
Acze düşmek : Güçsüz kalmak, beceriksiz olmak
Aç açına : Aç olarak, hiçbir şey yemeden
Aç bülaç : Perişan, yoksul, bakımsız bir durumda
Aç gözlü : Azla yetinmeyen, doymak bilmeyen (kimse) ; haris; gözü aç
Aç gözünü, açarlar gözünü : Çok dikkatli ol, yoksa çok şeyler kaybedersin, act olaylarla karşılaşırsın ” anlamında
Açığa almak (birini) : Onu tam yetki ve sorumlulukla yaptığı, görevden
almak
Açığa çıkarmak (birini) (bir şeyi): -1 O kimsenin görevine son vermek ; onu kadrodışı bırakmak -2 Bir durumu fark ederek aydınlatmak -3 O şeyi kimyasal bir işlemle başka şeylerden ayırmak
Açığa çıkmak: Bir durum başkalarınca anlaşılmak
Açığa vurmak (bir şeyi) : -1 Gizli kalması gereken bir şeyi açıklamak, belli etmek -2 Bir davranış her şeyin belirtisi olmalı
Açığı çıkmak : Onun sorumluluğundaki mal ya da para tutarında, tuttuğu hesapta, eksiği olduğu anlaşılmak
Açığını bulmak (birinin): -1 Bir hesaplamada eksiğini ortaya koymak -2 Birini alt etmek için, bilinmeyen, gizli kalmış bir kusurunu, hatasını öğrenmek
Açığını kapatmak (birinin) (bir şeyin) : -1 Birinin eksik bıraktığı işleri tamamlamak -2 Birini hesap açığını ödemek
Açığını yakalamak (birinin) : Onun hesap hilesini, yalanını, hatalı bir işini fark etmek, bulmak
Açık açık : Hiçbir gizli yön bırakmadan ; içtenlikle
Açık ağızlı: Aptal görünüşlü, salak, sersem kimse için söylenir
Açık alınla : Şerefle, şerefli bir biçimde, övünçle
Açık bono (çek, kart) vermek (birine) : Bir kimseye bir konuda sınırsız yetki vermek, tanımak
Açık elli: Cömert kimse için söylenir, eli açık
Açık etmek (bir şeyi): Beili etmek (Kars İpucu vermek )
Açık fikirli: Yeniliklere İlgi duyan, ayak uydurabilen ya da hoşgörülü bir tavır takınan (kimse)
Açıkgöz: -1 Durumları, fırsatları en iyi değerlendirebilen, becerikli, uyanık (kimse) -2 Kurnaz, işini bilen, kendi çıkarını gözeten (kimse)
Açık gözlük etmek : -1 Uyanık davranmak -2 Fırsatlardan yararlanmasını bilmek
Açık hava : Bir binanın dışındaki yer
Açık hava oteli: Geceyi sokakta geçirenler için sokak
Açık kalpli: Gizlisi saklısı olmayan, düşündüklerini olduğu gibi söyleyen, samimi (kimse); açık yürekli
Açık kapı bırakmak : Bir konuda kesin yargıya varmamak, o konuyu yeniden ele alabilme olanağını bırakmak
Açık kapı bırakmamak : Bir konuda her türlü önlemi almış olmak
Açık konuşmak: Gerçeği korkuya, çekinme duygusuna kapılmadan, gizlemeye gerek duymadan söylemek
Açıklık getirmek (İzahetme) : Konuyu daha anlatılır kılmak
Açık mektup : Herhangi bir kimseye, kuruma hitaben yazılan ve kamuoyunu etkilemek amacıyla basın organlarında yayımlanan mektup
Açık olmak: Hiçbir şeyi gizlememek saklamamak; içten, samimi, art
Açık oynamak: Hiçbir art düşüncesi, gizli niyeti olmamak
Açık saçık : Yasa ve toplum kurallarına göre ayıp ve suç sayılacak ölçüde (giyim, söz; konuşmak)
Açık seçik: Çok belirgin (biçimde), açık ve anlaşılır biçimde
Açık söylemek : -1 Kolay anlaşılır bir biçimde söylemek -2 Çekinmeden söylemek
Açık sözlü : Düşüncelerini açıkça belirten, İçten kimse için söylenir
Açık şehir: Bir savaşta, savunmasız olduğu önceden ilan edilen şehir
Açıkta bırakmak (birini) : -1 Ona herhangi bir iş ya da görev vermemek -2 Onu evsiz barksız bırakmak -3 Onu çeşitli kişilere sağlanan hizmetten yoksun bırakmak
Açıkta kalmak: -1 Herhangi bir işe ya da kuruluşa girememek -2 Evsiz barksız kalmak -3 Çeşitli kişilere sağlanan hizmetten yoksun kalmak yararlanamamak
Açıktan açığa: Herkesin gözü önüride, gizleyip saklamadan (Kars
Göz göre göre )
Açık teşekkür : Basın organları yoluyla, ilgili kimse ya da kuruluşa İletilen teşekkür türü
Açık vermek: -1 Hesabı tutturamamak, gelir ile gider arasında denge kuramamak -2 Borçlu duruma düşmek -3 Kendini ele verecek söz söylemek ya da davranışta bulunmak -4 Gizlenmesi gereken bir şeyi farkında olmadan belli edivermek Açık yürekli: İçi dışı bir, dürüst kimse; Açık kalpli Açık yüreklilikle (yürekle): Hiçbir şeyi gizlemeden, samimi olarak
Açılıp saçılmak : -1 (Kadın) Oldukça açık saçık giyinmeye başlamak
-2 (Kadın) Oldukça serbest ve pervasız davranmaya başlamak
Aç karnına : Boş mideyle, henüz bir şeyler yiyip içmeden
Aç kurt (kurtlar) gibi: Aşın bir istekle
Açlıktan gözü (gözleri) kararmak : Çok Acıkmak
Açlıktan İmanı gevremek : Çok acıkmış olmak
Açlıktan nefesi kokmak : Yoksul duruma düşmek
Açlıktan ölmek: Dayanılamayacak ölçüde acıkmış olmak
Açmaza düşmek: İçinden çıkılması zor bir durumla karşılaşmak
Açmaza getirmek (düşürmek, sokmak) (birini) : Onu içinden zor çıkılır bir durumla karşı karşıya bırakmak
Açtı ağzını, yumdu gözünü : “Kızgınlık, Öfke nedeniyle onur kına sözler söyledi ” anlamında kullanılır (Kars Ağzına geleni söylemek )
Ad almak : Kendisine ad verilmek
Adama dönmek (benzemek) : Giyimi ve tavırlarıyla herkesçe beğenilir duruma gelmek, derlenip toparlanmak
Adam almamak (bir yer); Orası çok kalabalık olmak
Adam başına : Her bir kimseye
Adam etmek (birini) (bir şeyi) : -1 O kimseyi topluma yararlı bir duruma getirmek, yetiştirmek -2 O şeyi onarıp yarayışlı duruma getirmek
Adamına düşmek(adamını bulmak): -1 Bir iş gerçek sahibine verilmek; bir işi en iyi, en kolay yapan kimseyi bulmak -2 (Alay yollu) Karakterine güvenilmeyen kimseyle bir arada olmak, iş yapmak, karşılaşmak ,
Adam içine çıkamaz olmak (çıkamamak): Sıkılganlık, utangaçlık, yoksulluk, yüz kızartıcı bir davranış vb yüzünden İnsanların arasına karışamamak ^
Adam olmak : -1 Bir kimse, kendisini yetiştirip toplama yararlı bir duruma gelmek -2 Bir şey onarılıp işe yarar duruma gelmek
Adam oluncaya kadar dokuz fırın ekmek İster : “Söz konusu kimsenin yetişip topluma yararlı olması için daha çok uzun zaman çalışması gerekir ” anlamında
Adam sen de : “Aldırma, önem verme!” anlamında
Adam yerine koymak (birini) : Ona hak etmediği değeri vermek
A’dan z”ye kadar: Başından sonuna kadar, bütünüyle, baştan aşağı
Âdet görmek : Kadının ayda bir dölyatağından kan gelmek; aybaşı olmak
Âdet yerini bulsun diye : “Gerekli görüldüğü için değil, herkes öyle yaptığı, alışıldığı İçin ” anlamında
Adı çıkmak (birinin): Kötü bir adla anılır olmak
Adı (bir şeye) çıkmak: Gerçekte öyle olmadığı halde, öyteymiş gibi tanınmak; ismi (bir şeye) çıkmak
Adı duyulmak : Ünlenmeye başlamak; ismi duyulmak
Adı geçmek: -1 Söz konusu edilmek -2 Adı yazılmak; ismi geçmek
Adı kalmak : öldükten sonra da adı anılmak; ismi kalmak
Adı karışmak (bir işe, olaya) : Söz konusu iş ya da olayda kendisinin de İlgili olduğunu söylenmek; ismi karışmak
Adım adım yer edeyim, gör sana neler edeyim : “Senin bulunduğun yere sezdirmeden bir yerleşeyim, bak sana ne oyunlar oynayacağım ” anlamında
Adım atmak : Bir işe başlamak, girişmek
Adım atmamak (bir yere ) : Oraya hiç gitmemek, uğramamak
Adım başı(na) : Birbirine yakın yerlerde
Adımım denk (tek) almak : Bir işte dikkati davranmak
Adını ağzına aptestte almak : Onu saygıyla anmak
Adını koymak : Bir malın fiyatını, bir işin paraca karşılığını belirlemek
Adı (bite) okunmamak: Ona hiç değer, önem verilmemek; iemi (bile) okunmamak
Adını (bir şeye) çıkarmak : Kendini o şey gibi tanıtmak
Adını (defterden) silmek : Onunla İlişkisini kesmek
Adı sanı belirsiz: Kim olduğu, kimin nesi olduğu bilinmiyen
Adı üstünde ; Apaçık belli, adından da anlaşılacağı gibi
Adıyla sanıyla : Herkesçe bilinen adı ve ünüyle; ismiyle cismiyle
Ad takmak (birine) : Ona niteliklerine uygun bir ad vermek; isim takmak
Afakanlar basmak : bk Hafakanlar basmak
Afişte kalmak : Bir oyun pekçok kez sahnelenmek, gösterimi sürmek
Aforoz etmek (birini) : Kızılan, sevilmeyen bir kimse ya da kuruluşla bütün ilişkileri kesmek, onu dışlamak
Afyonu başına vurmak: Öfkesinden ne yaptığını bilmeyecek duruma gelmek
Afyonu patlamak : Kendine gelmek
Afyonunu patlatmak: -1 Bir kimsenin keyfini bozup sinirlenmesine yol açacak davranışlarda bulunmak -2 Uyku sersemliğini gidermeye çalışmak
Ağaç olmak : Birini ayakta uzun süre beklemek
Ağına düşmek : Birinin tuzağına düşmek Ağır aksak : Pek yavaş, aralıklı olarak
Ağır basmak : -1 Ağırlığı fazla gelmek -2 Bir yön, bir taraf daha üstün gelmek
Ağır başlı : Ciddi, tutarlı (kimse)
Ağır canlı: Çok yavaş davranan (kimse)
Ağırdan almak : Bir işi yapmak konusunda gönülsüz davranmak
Ağır duymak (işitmek) : Kulakları iyi duymamak
Ağır elli : -1 İşlerini çabuk yapamayan (kimse);
Ağır gelmek : -1 Ağırlığı fazla gelmek -2 Yapılması, tahammül edilmesi güç gelmek -3 Gücüne gitmek, kırmak, incitmek
Ağır gitmek : Bir iş normal temposundan daha yavaş yürümek
Ağır hastalık: Tehlikeli, Ölümle sonuçlanan hastalık
Ağırına (ağrına) gitmek: Bir davranış İncinmesine, gücenmesine yol açmak, onurunu kırmak (Kars Gücüne gitmek, zoruna gitmek )
Ağır İşitmek : bk Ağır duymak
Ağır kanlı: Davranışları yavaş olan tembel, uyuşuk (kimse)
Ağırlığım koymak (Bir şeye, bir şeyden yana): Etkisini, gücünü, onu desteklemede kullanmak
Ağırlık basmak (çökmek) (birine) : Üzerine bir gevşeklik gelmek, uyuyacak duruma gelmek
Ağırlık merkezi: Bir İşin en önemli kısmı
Ağırlık vermek (olmak) (birine) (bir şeye) : -1 Bir kimseye sıkıntı vermek (Kars Yük olmak) -2 Bir şeye önem vermek, öncelik tanımak
Ağır olmak : Sabırlı, ciddi, soğuk kanlı olmak
Ağır söz: Kalp kıran, onuru zedeleyen söz
Ağır top : Bir toplulukta sözü gecen, yönlendirme gücü olan kimse
Ağır uyku : Derin uyku (Kars Deliksiz uyku)
Ağız birliği etmek : Bir konuda aynı şeyler söylemeyi ya da yapmayı kararlaştırmak (Kars Aynı ağzı kullanmak )
Ağız dalaşı (dalaşması): Sözle yapılan kavga
Ağızdan ağıza : Biri ötekine, ötekisi de başkalarına söyleyerek
Ağız değiştirmek: Daha önce söylediğinden çok farklı şeyler anlatmak
Ağız dolusu (küfür, laf etmek) : Bol ve ağır (küfür, laf etmek)
Ağız eğmek (birine) : Bir şeyi ondan yalvarırcasına istemek
Ağız kalabalığına getirmek (birini): Konudışı sözlerle karşısındakini şaşırtıp amacına ulaşmak
Ağız kokusu : Bir kimsenin dayanılması güç davranışları, sözleri, istekleri
Ağız tadı: Bir toplulukta, dirlik düzenlik 
Ağız yapmak : Bir kimseyi sözle, davranışlarıyla oyalamaya, aldatmaya çalışmak
Ağlama duvarına dönmek : Herkesin derdini döküp sızlandığı biri haline gelmek
Ağlamaklı olmak : Ağlayacak gibi olmak
Ağrısı tutmak: -1 Gebe kadının doğum şanoları başlamak -2 Herhangi bir ağrı varlığını duyurmaya başlamak
Ağza alınmayacak (alınmaz) : Kaba, söylenmesi ayıp sayılan (söz)
Ağzı (bir karış) açık kalmak: Bir olay ya da söz karşısında şaşırıp kalmak, donup kalmak
Ağzı bozuk : Küfürlü konuşmayı huy edinen, küfürbaz (kimse)
Ağzı burnu yerinde :Olduça güzel, yakışıklı (kimse)
Ağzı çelik (teneke kaplı): Çok sıcak yiyecek ve içecekleri rahatlıkla yiyip içebilen kimse
Ağzı dili kurumak : Bir şeyi bıkacak derecede çok tekrarlamak
Ağzı dili varmamak : bk Dili varmamak
Ağzı var dili yok: Pek konuşmayan, hakkını aramasını bilmeyen (kimse)
Ağzı gevşek: Sır saklamasını beceremeyen, geveze (kimse)
Ağzı havada : Neler olup bittiğinden haberi olmayan, şaşkın, alık
Ağzı kalabalık : Yerli yersiz çok konuşan (kimse)
Ağzı kara: -1 Kötü haberler veren (kimse) -2 Fitneci, çamur atan (kimse)
Ağzı kulaklarına varmak : Bir olay, durum karşısında çok sevinmek
Ağzı laf yapmak : Etkileyici, inandırıcı biçimde konuşmak
Ağzına bir parmak bal çalmak: Bir kimseyi tatlı vaatlerle, önemsiz şeylerle oyalamak, avutmak
Ağzına bir şey (çöp) koymamak : Hiçbir şey yememiş olmak
Ağzına burnuna bulaştırmak (bir işi): Bir işi becerememek, berbat etmek, bozmak (Kars Yüzüne gözüne bulaştırmak )
Ağzına geleni söylemek: Kızgınlık, öfke, vb etkisiyle kına ve kaba sözler söylemek (Kars Açtı ağzını yumdu gözünü )
Ağzına kadar: Boş yer kalmamak üzere
Ağzına (ağzınıza) sağlık: Yerinde, en uygun zamanında söz söyleyenlere iltifat olarak söylenir
Ağzına sakız etmek (bir şeyi) : 0 şeyi devamlı konuşur olmak
Ağzına sakız olmak: Bir kimsenin devamlı konuştuğu bir konu durumuna gelmek, dedikodu konusu olmak
Ağzına sürmemek (koymamak) (bir şeyden): Söz konusu bir yiyecek, içecekse ondan hiç yememek, içmemek
Ağzına tükürmek :Sıkıntı, aa veren bir şeye lanet okumak
Ağzına vur, lokmasını al: Çok yumuşak başlı, sessiz, âciz (kimse)
Ağzına yakışmamak : Ayıp sayılan ya da hayrete düşüren sözler söylemek
Ağzında bakla ıslanmamak : Hiçbir sim saMayamamak, sır tutama-mak
Ağzında büyümek : Bir yiyeceği sevmediği, karnı doyduğu, iştahsız olduğu için bir türlü yutamamak
Ağzında gevelemek (bir şeyi): Onu açıkça söylememek
Ağzından baklayı çıkarmak : Sabrı tükenip bildiklerini, düşündüklerini söyleyi vermek
Ağzından bal akmak : Tatlı, etkileyici biçimde konuşmak
Ağzından burnundan gelmek : bk Burnundan gelmek
Ağzından burnundan getirmek : bk Burnundan getirmek
Ağzından çıkanı (çıkan sözü) kulağı işitmemek (duymamak) : Kızgınlık, öfke vb yüzünden çok ağır sözler söylediğinin farkında olmamak
Ağzından düşürmemek (bir şeyi, birini, adını) : Her yerde, her zaman onun sözünü etmek
Ağzından girip burnundan çıkmak : Çeşitli yollar deneyerek kandırmak, bir şeye razı etmek
Ağzından kaçırmak : Söylemek istemediği bir şeyi boş bulunup söyleyi vermek
Ağzından kapmak: Bir kimsenin konuşmasından yarım yamalak bir şeyler öğrenmek
Ağzından konuşmak (birinin): Başkası adına ya da başkasını taklit ederek konuşmak
Ağzından laf almak (kapmak) : Bir kimseden çeşitli yolları deneyerek gizli tutulan şeylerle İlgili bilgiler edinmek
Ağzından laf çalmak (çekmek): Bir kimseden birtakım mantık oyunlarıyla bilgi sızdırmak
Ağzından lokmasını almak : Hakkı olan şeyi onun elinden almak
Ağzından yel alsın : “Söylediğin kötü olayın gerçekleşmemesini dilerim ” anlamında
Ağzında yaş kalmamak : Bir düşüncesini bir kimseye birçok kez söylemiş olmak (Kars Dilinde tüy bitmek)
Ağzını açmak: -1 Konuşmak -2 Kına sözler söylemek, azarlamak, paylamak
Ağzını aramak (yoklamak) (birinin) : Bir kimsenin belli bir konuda neler düşündüğünü öğrenmeye çalışmak
Ağzını bıçak açmamak : Üzüntüsünden ya da başka bir nedenle konuşacak durumda olmamak
Ağzını bozmak : Küfür ve hakaret dolu sözler söylemek, küfretmek
Ağzını burnunu dağıtmak : Yumrukla feci şekilde dövmek, adamakıllı hırpalamak
Ağzını havaya (poyraza, yele) açmak: Eline geçen fırsatı kaçırdıktan sonra, boş yere bir şeyler beklemek, ummak
Ağzını hayra açmak : Hep kötü olasılıklardan söz etmek
Ağzını kapamak (kapatmak) (biri) (birinin) : -1 Susmayı tercih etmek -2 Küçük bir çıkar karşılığında bir kimsenin konuşmamasını sağlamak
Ağzını mühürlemek: Hiç konuşmamak, hep susmak :
Ağzının içine bakmak : -1, Bir kimsenin sözlerini zevkle, dikkatle dinlemek -2 Onun sözlerini yerine getirmeye hazır olmak
Ağzının içine girmek : Bir kimseye çok yaklaşmak
Ağzının kokusunu çekmek : Bir kimsenin yerli yersiz İstek ve davranışlarına katlanmak
Ağzının payını almak:Bir söz ya da davranışından ötürü hak ettiği karşılığı görmek; paylanmak, azarlanmak
Ağzının payını vermek (birine): Bir kimseyi bir söz ya da davranışından ötürü paylamak (Kars Haddini bildirmek)
Ağzının suyu akmak : Çok beğendiği, imrendiği bir şeyi elde etmek istemek, imrenmek
Ağzının tadı bozulmak (kaçmak) : Kurulu düzeni, rahatı bozulmak, huzuru kaçmak
Ağzının tadını bilmek : >1 Damak zevki olmak -2 Her şeyin güzelini seçmede usta olmak,
Ağzını öpeyim (seveyim) : “Ne güzel anlattın, ne güzel haber verdin,
sağ olasın” anlamında
|