Yalnız Mesajı Göster

Deyimler'in Açıklaması

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler'in Açıklaması



Ağzını sıkı (pek) tutmak : Sır vermemek, boşboğazlık etmemek
Ağzını sulandırmak: İmrendirmek
Ağzını topla : “Konuşmana dikkat et, terbiyeli konuş!” anlamında
Ağzını (çenesini) tutmak : İleri geri konuşmamak, sır saklamak
Ağzını yoklamak : Ağzını aramak
Ağzı pek (sıkı): Sır saklamayı bilen (kimse)
Ağzı pis : Sövmeyi, açık saçık konuşmayı huy edinmiş (kimse)
Ağzı sulanmak : Bir şeyi yeme, ya da elde etmek isteği duymak, ona imrenmek (Kars Canı çekmek)
Ağzı süt kokmak : Çok genç, toy, tecrübesiz olmak
Ağzı teneke kaplı: bk Ağzı çelikli
Ağzı var dili yok: Sessiz sedasız, uysal, yumuşak huylu (kimse)
Ağzı yanmak (bir şeyden): O şeyden (ötürü) zarar görmek, olumsuz yönde etkilenmek
Ağzıyla kuş tutsa : “Ne yaparsa yapsın, en güç işleri bile yapsa da…” anlamında
Aha gelmek (ah almak, antm almak): Kötülük ettiği bir kimsenin bed­duasına uğramak
Ahbap çavuşlar : İyi anlaşan, her zaman butikte görülen arkadaşlar (Kars ÇHfte kumrater)
Ah çekmek: Üzüntü, özlem vb duygulan bffHrfrnek k>n içten gelen bir sesle “ah” demek
Aheste beste : Yavaş, yavaş, nazlı nazlı
Ahfeş’in keçisi gibi baş (başm) sanamak : Söylenen her şeyi anla­madan, dinlemeden doğrulamak; onaylamak
Ahi çıkmak (ahi yvrde kalmamak) : Zulüm gören kimsenin bedduası etkisini göstermek
Ahım şahım : Beğenilecek, olağanüstü bir yönü olmayan
Ahini almak : bk Aha gelmek
Ahı tutmak (birinin) : Bedduası, kötülük yapan kimseye etki etmek
Ahi yerde katmamak : bk Ahi çıkmak
Ahkâm çıkarmak : Kendi kuruntularına dayanarak birtakım yersiz yar­gılara varmak, sonuçlar çıkarmak
Ahkâm kesmek : feir konuda yetkili olmadığı halde kesin yargılar ileri sürmek
Ahkâm savurmak (yürütmek): Kendine göre sonuçlar çıkarmak, yet­kisi dışında hükümler vermek
Ahmak ıslatan : İnce ince yağan yağmur
Ahireti boylamak: Ölmek
Ahiret, suali: Yanıtlaması güç, gereksiz ve bıktırıcı soru; kabir suali
Ahirette on parmağı (iki eli) yakasında olmak : Haksızlık yapan kim­seden öbür dünyada davacı olmak
Akıbetine uğramak (birinin): Aynı kötü duruma düşmek
Akıl almak (danışmak, sormak) (birinden) : Ondan herhangi bir ko­nuda bilgi, görüş, öğüt istemek
Akılda katmak: Unutulmamak, hatırlanmak
Akıldan çıkmak: Unutulmak;
Akıl danışmak (birine): bk Akıl almak
Akıl ermemek (erdirememek) (bir şeye): Onun ne olduğunu anlaya­mamak
Akıl etmek (bir şeyi) : -1 Akıllıca bir iş yapmak -2 Önlem almak -3 Hatırlamak
Akıl hocası: Birine yol gösteren kimse
Akıl (âkil) kârı olmamak: Söz konusu iş akıllı bir kimsenin yapacağı türden bîr iş olmamak*
Akıl küpü (kutusu, kumkuması) : Çok akıllı kimse, özellikle çocuk için şaka yollu söylenir
Akıllara durgunluk vermek : Bir şey İnanılması guç, şaşırtıcı bir nitelik­te olmak
Akıllı uslu ; Ağır başlı, terbiyeli, dengeli (Kimse)
Akıl öğretmek (vermek) (bir kimseye) : Oha ne yapacağını, nasıl
davranacağını söylemek
Akıl sır ermemek (birşeye): Bir şeyin niteliğini, gizli yönlerini hiç kimse anlayamamak
Akıl sormak (birinden): bk Akıl almak
Akıl tersletti: Dengesiz, hoppa, delişmen (kimse)
Akıl var, yalan (izan) var ; ‘Fazla kafa yormana gerek yok, doğrusu iş­te meydanda’ anlamında
Akıl vermek (birine): bk Akıl öğretmek
Akıl yormak: Bir konuda çok düşünmek
Akıl yürütmek : Aklını kultanmaK düşünme yeteneğini harekete geçir­mek
Akıntıya bırakmak (bir şeyi) : Olayların gelişmesini engellemeye ça­lışmadan sonucu kabullenmek (Kars İşi oluruna bırakmak)
Akıntıya kürek çekmek: Olmayacak bir iş için boşuna çaba harca­mak
Akla (hayale) gelmemek : Düşünülmemek, tasarlanmamak, hatırlan­mamak
Akla karayı seçmek: Bir işt başanncaya kadar çok zahmet çekmek
Akla yakın : Herkesçe kabul edilebilir nitelikte olan
Aklı almamak (bir şeyi): -1 Onu anlayamamak, kavrayamamak -2 Bir şeyin olabileceğine inanmamak, gerçekleşebileceğini düşüneme­me
Aklı başına gelmek : -1 Kendine gelmek, ayılmak -2 Doğruyu yanlış* tan ayırabilecek duruma gelmek; gerçeğin farkına varmak, doğru yo­lu bulmak, uslanmak, (Kars Ayağı suya ermek)
Aklı başında : Akıllıca davranışlarda bulunan (kimse)
Aklı başından bir karış yukarı (yukarda) : Aklına esenleri düşünme­den yapan (kimse)
Aklı başından gitmek: -1 Bayılmak, kendini kaybetmek -2 Sevinç ya da korkudan ne yapacağını şaşırmak -3 Sağlıklı düşünebilecek durumda olmamak
Aklı başka yerde olmak: Bir iş yaparken başka şeyi düşünmek
Aklı bîr karış havada : Dikkatsiz, dağınık, dalgın (kimse, genç)
Aklı çıkmak: Korkmak, ne yapacağını bilememek
Aklı dağılmak : Sağlıklı düşünememek, dikkatini bîr konu üzerine vere­memek
Aklı durmak : Şaşırmak, düşünemeyecek duruma gelmek
Aklı ermek (yetmek) (bir şeye): Çevresinde olup bitenleri, doğruyu yanlışı anlamaya başlamak; anlayacak düzeyde, durumda olmak
Aklı fikri: Bütün düşüncesi, düşündüğü
Aklı gitmek : -1 Çok korkmak -2 Çok beğenmek
Aklı kalmak (bir şeyde, birinde) : Sevdiği, beğendiği bir şeyi düşün­mekten kendini alamamak
Aklı karışmak : Ne yapacağını bilememek, sağlıklı düşüneme mek
Aklı kesmek : bk Aklı yatmak
Aklına esmek: Hiç düşünmediği halde birdenbire bir şeyi yapmaya karar vermek
Aklma gelmek: -1 Kafasında bir düşünce doğmak, tasarlamak -2 Hatırlamak
Aklma getirmek : -1 Anımsatmak, hatırlatmak -2 Düşünmek, tasarla­mak
Aklına koymak (bir şeyi),(bir şeyi birinin): -1 Bir şeyi yapmaya ke­sin karar vermek -2 Başkasına akıl öğretmek
Aklına sığmamak : Olabileceğine (olabildiğine) inanmamak
Aklına şaşayım (şaşarım) : “Böyle akılsızca davranması, işler yapma­sı beni şaşırttı” anlamında
Aklına takılmak: Bir şey sürekli olarak kafasını meşgul etmek
Aklına turp sıkayım : “Böyle düşünmen ya da yapman budalaca bir iş olur” anlamında
Aklına uymak : Bir kimsenin düşüncesi doğrultusunda iş yapmak
Aklında kalmak : Unutmamak, hatırlamak
Aklından çıkmak : Unutmak, hatırlamamak
Aklından çıkarmak (bir şeyi, birini) : Unutmamak
Aklından geçirmek (bir şeyi, birini) : Onu hatırlamak, bir şeyi düşün­müş olmak
Aklından geçmek : Bir kimseyi ya da şeyi düşünmek
Aklından zoru olmak: Ancak bir delinin yapacağı türden işler yap­mak, davranışlarda bulunmak
Aklında tutmak (bir şeyi): -1 Onu unutmamak -2 İyice Öğrenmek, bellemek
Aklını (başından) almak (bir şey, bir kimse) : -1 Birinin güzelliği kar­şısında büyülenmek -2 Birinin, ani bir davranışta bulunarak korkut­mak
Aklını başına almak (devşirmek, toplamak) : Delice, çılgınca davra­nışları bir yana bırakıp akıllı uslu olmaya çatışmak
Aklını başından almak : bkAklını (başından) almak
Aklını bir şeyle bozmak : Bir şey üzerine düşünerek, hep onunla uğra­şıp durmak
Aklını çelmek: -1 Niyetinden, karanndan caydırmak -2 Ayartmak, kandırmak (Kars Baştan çıkarmak)
Aklını kaybetmek (kaçırmak, oynatmak) : -1 Deli gibi olmak -2 De­lirmek, çıldırmak
Aklının çivisi (tahtası) eksik : Dengesiz, aptal (kimse)
Aklının ucundan (köşesinden) bile geçmemek : Onu daha önce hiç düşünmemiş olmak
Aklını peynir ekmekle yemek : Delice, aptalca işler yapmak
Aklını şaşırmak : Akılsızca işler yapmaya başlamak
Aklı sıra : Aklınca, düşündüğüne göre, sözde
Aklı sonradan gelmek : Hatasını anlayıp düzeltmeye çalışmak
Aklı takılmak (bir şeye, birine) : Hep o şey, kimse üzerinde durup dü­şünmek
Aklı yatmak (kesmek) (bir şeye) : O şeyin olabileceğine, onu yapıla­bileceğine İnanmak
Ak pak : -1 Tertemiz -2 Saçı sakalı ağarmış -3 Beyaz tenli
Aksi gibi: Yazık ki, maalesef
Aksi gitmek (bir iş ) (bir kimseye) : -1 Bir iş olumlu, istenilen biçim­de yürümemek -2 Birisine ters davranmak, onunla uzlaşmaya ya­naşmamak
Aksi şeytan (hay): İşler yolunda gitmediği, bir engel çıktığı zaman bu­nu vurgulamak için kullanılır
Aksi tesadüf: Şanssızlık, aksilik
Akşama sabaha : Kısa bir zaman sonra , pek yakında, yakın zaman­da
Akşamdan kalmak : Henüz geceki sarhoşluğun etkisinden kurtu I ma­rn amış olmak
Akşamdan sonra merhaba (sabahlar hayrolsun) : İş işten geçtikten sonra gösterilen ilgi, çaba hiçbir işe yaramaz’ anlamında
Akşam üstü (üzeri): Güneşin batacağı sırada
Alaca bulaca : Çok karışık renkli
Alaca karanlık : Yan karanlık
Alaka beslemek (duymak) (bir kimseye) : Ona ilgi duymak; ilgi bes­lemek
Alaka çekmek (uyandırmak) (bir şey, kimse) : İlgi çekmek, ilgi uyan­dırmak
Alaka görmek : bk İlgi görmek
Alaka göstermek (bir şeye, kimseye) : bk İlgi göstermek
Alakayı kesmek (bir şeyle, kimseyle): Onunla her türlü ilişkiye son vermek
Alan razı, satan razı; “Bu ikisi anlaşmış, hiç kimsenin karışmaması gerekir” anlamında
Al aptestin! ver pabucumu : ‘Senden gördüğüm yardım, uğradığım zarara değmedi, yardımdan vazgeçtim, yeterki zarar görmeyeyim” anlamında
Alaşağı etmek (birini): -1 Onu hızla yere vurmak -2 Onu bulundu­ğu yerden (ya da görevden) indirmek, almak; devirmek
Alavere dalavere : Hile, düzen, yalan dolan
Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete: Birtakım hilelerle bir işin bü­tün ağırlığını az bilgili, saf ve arkası olmayanlara yükleme
Alaya almak (birini) : Onunla alay etmek, eğlenmek; onu küçümse­mek, aşağılamak; makaraya a|mak, sarakaya almak
Alay etmek (geçmek) (biriyle) : -1 Bir kimseyle gülünç yönlerini söz konusu edip eğlenmek -2 Şaka etmek -3 Küçümsemek, aşağfla-m ak
Al birini vur Öbürüne : ‘Hepsi birbirinden beter” anlamında
Aldığı aptest ürküttüğü kurbağaya değmemek: Bir işten elde edi­*** kâr, bu işte uğranılan zararı karşılayamamak
Aldırmazlıktan (aldırmamazlıktan) gelmek : Önem vermemek; kayıt­sız kalmak
Aldı yürüdü : “Kısa zamanda büyük gelişme gösterdi” anlamında
Âlemi var mı? : Beğenilmeyen bir durum karşısında “Uygun mu? Ye­rinde mi?” anlamında söylenir; ne âlemi var?
Alet etmek (birini) : Onu bilerek kötü binişte kullanmak; kötü işlerinin görülmesinde onu da ortak etmek
Alet olmak (bir şeye): Bilerek ya da bilmeyerek kötü bir şeyde aracı­lık etmek
Alev almak : -1 Tutuşmak, yanmaya başlamak -2 Coşmak, heyecan­lanmak -3 Öfkelenmek
Alev saçağı sarmak: Olay önlenemeyecek aşamaya gelmek
Aleyhinde bulunmak (söylemek) : Onu çekiştirmek, kötülemek
Aleyhine dönmek: -1 Bir kişiye karşı olumsuz tavır takınmak -2 Bir durum o kişi İçin tehlikeli olmaya başlamak /
Aleyhine olmak (bir şey, bir kimsenin) : Bir iş bir kimsenin zararına yol açmak
Al gülüm ver gülüm : Yapılan bir İşin hemen karşılığını bekleme
Alı al moru mor: Koşmaktan, heyecandan, telaştan yüzü kıpkırmızı (bir şekilde)
Alıcı gözüyle bakmak (bir şeye, birine): Ona çok dikkatli bakmak, onu dikkatlice gözden geçirmek
Alın teri: Emek, çalışma
Alın teri dökmek : Bir iş için büyük emek harcamak
Alıp verememek (biriyle, bir şeyle) : Onunla arasında bir sorun ol­mak, anlaşamamak, geçinememek
Alicengiz oyunu : Kurnazca, haince düzenlenen oyun
Aİikıran başkesen : Bir çevrenin en zorba, kötü kişisi
Alkış almak : Alkışlanmak, beğenilmek
Alkış tutmak (birine) : -1 El çırparak alkışlamak -2 Bir kimseyi hem
- alkışlamak hem de “yaşa, var ol” gibi sözlerle ululamak; övmek
Alfa ha bir can borcu olmak : Allah’a vereceği canından başka hiç kimseye borcu olmamak
Allah acısını unutturmasın : ‘Allah’a bu acıyı unutturacak daha büyük bir felaket vermesin” anlamında
Allah’a ısmarladık: Bir yerden ayrılırken orada kalanlara “Esen kal! Tanrı seni korusun” anlamında söylenen iyi dilek sözü
Allah akıl fikir (akıllar) versin (birine): “Yaptıkları akıl ve mantığa sığ­mıyor, inşallah bundan sonra akıllanır” anlamında
Allah Allah : “Ne garip, ne olacak şimdi?” anlamında
Allah aratmasın : “Bir şeyin Allah eksikliğini göstermesin” anlamında şükür söızü
Allah aşkına : -1 “Doğru mu söylüyorsun?” anlamında -2 “Allahını se­versen” anlamında şaşkınlık, usanç, ısrar, rica, yalvarma, bildirir
Allah bağışlasın : Tanrı sevdiklerini kötülüklerden korusun’ anlamın­da
Allah bana, ben de sana : “Borcumu ancak elime para geçtiğinde ödeyebilirim” anlamında
Allah bilir; -1 “Belli değil” -2 “Bana öyle geliyor ki” anlamında
Allah bir yastıkta kocatsın : Yeni evlilere “Evliliğiniz ömür boyu ol­sun” anlamında söylenen İyi dilek sözü
Allah dört gözden ayırmasın : “Allah çocuğu anansız babasız bırak­masın” anlamında
Allah düşmanına vermesin : ‘O kadar büyük felaket ki” anlamında
Allah ecil sabır versin : “Emeklerin boşa gitmesin” anlamında
Allah etmesin : “Böyle bir şey olmamasını dilerim” anlamında
Allah geçinden versin : “ölüm geç gelsin” anlamında
Allah’ın günü : Her gün; her Allanın günü; Tann’nın günü
Allah’ını seven tutmasın: “öyle öfkele/ıdi ki, kimse önüne geçmeye kalkmasfn” anlamında
Allah için : Doğrusu, gerçekten
Allah kuru iftiradan saklasın : “Allah iftiraya uğratmasın” anlamında
Allah manda şifası versin (birine): Çok yiyenlere takılmak, onlan yer­mek amacıyla söylenir
Allah ne verdiyse : -1 “Evde yiyecek olarak ne(ler) varsa” -2 “Elimi­ze ne geçerse” anlamında
Allah selamet versin : -1 Yolculuğa çıkanlara “Yolunuz açık olsun’ an­lamında -2 Güçlük içinde olanları anarken kullanılır -3 Uzaktaki ta­nıdıkları ya da pek beğenilip tutulmayan kimseleri anarken kullanılır
Allah taksimi: Eşitlik gözetilmeden yapılan paylaştırma (Kars Kul tak­simi)
Allah utandırmasın : “İnşallah bu iş de başarıyla bitirilir” anlamında
Allah var (Allah’ı var) : ‘Doğrusunu söylemek gerekirse” anlamında
Allah vere de : “İnşallah, temenni ederiz ki,” anlamında
Allah vergisi: Doğuştan gelen özellik, yetenek
Allah versin: -1 Dilenciyle konuşurken ‘Sana sadaka veremeyece­ğim” anlamında -2 “İşinin yolunda olmasına ben de seviniyorum”an­lamında -3 Kimi vakit durumu iyi olan kimselere şaka ve takılmak için söylenir

Alıntı Yaparak Cevapla