Yalnız Mesajı Göster

Deyimler'in Açıklaması

Eski 10-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler'in Açıklaması



<< B >>

Baba adam : Yaşlı, hoşgörülü, yardımsever adam
Babaları tutmak (üstünde olmak): Sinir ve öfkeden bağırıp çağır­mak, çok öfkelenmek
Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur : “Yeteneğim, gücüm ancak bu kadarını yapmama elveriyor” anlamında
Babasının hayrına : “Hiçbir çıkar elde etmeden, sadece İyilik olsun di­ye” anlamında
Bacak kadar: Ufak tefek; kısa boylu (kimse) (KarşEI kadar)
Badire(yi) atlatmak : Tehlikeli durumu geçiştirmek
Bağ bozmak : Mevsim sonunda bağdaki üzümleri toplamak
Bağdaş kurmak: Sol ayağını sağ bacağın, sağ ayağını da sol baca­ğın altına alıp oturmak
Bağlandığı yerde otlamak : Yerinde saymak, hiçbir ilerleme göster­memek
Bağrına basmak (birini): Sevgi gösterip onu koruyuculuğuna almak
Bağrı yanık : Çok dertli, acılı (kimse)
Bahar başına vurmak (birinin) : -1 Havalar iyice ısınmadan İnce gi­yinmek -2 Coşkun, taşkın, aşırı davranışlarda bulunmak
Bahis açmak (bir şeyden, kimseden) : Onun hakkında konuşmaya başlamak, ondan söz etmek
Bahse girmek (biriyle): Onunla herrjangi bir konuda kendi görüşü­nün doğru olduğuna ilişkin iddiaya girmek
Bahse tutuşmak (biriyle): Karşılıklı bahse girmek; iddialaşmak
Bahtı açık: İşleri yolunda giden; talihi açık, şansı açık, kısmeti açık
Bahtı bağlı olmak: -1 İşleri İstediği gibi yürümemek -2 Evlenecek çağa gelmiş kıza kısmet çıkmamak; kısmeti bağlı olmak
Bahtı kara : Talihi kötü olan
Bahtına küsmek : İşlerin ters gitmesi yüzünden karamsar olmak; şan­sına küsmek, talihine küsmek
Bakış açısı: Bir olayı, durumu belirli bir açıdan, yönden inceleme; gö­rüş açısı
Bakkal çakkal: Bakkal, kasap, manav gibi esnaf için küçümseme yol­lu kullanılır
Bakkal defteri: Düzensiz, karalanmış, yıpranrmş defter
Baklayı ağzından çıkarmak: Gizli tuttuğu şeyleri açıklamak, söyleye­mediği şeyleri sabrı tükenince söylemek
Baldın çıplak: -1 İşsiz güçsüz (kimse) -2 Serseri
Bal gibi: Pekâlâ, adamakıllı, çok iyi, gereği gibi
Balık eti, balık etinde : Şişman değil, ama dolgunca (KarşEtine dol­gun)
Balık istifi: Çok sıkışık , üst üste, kalabalık olarak
Balık kavağa (kurbağa ağaca) çıkınca : “Olmayacak şeyler olursa” anlamında kullanılır
Balon uçurmak : Asılsızca haber yaymak
Batta olmak (birine): Birisinden ısrarla, bıkkınlık verdirecek ölçüde bir şeyler istemek; ona asılmak
Baltayı taşa vurmak : Farkında olmadan karşısındakini rahatsız ede­cek, kızdıracak söz söylemek (Kars Çam devirmek, gaf yapmak, pot kırmak)
Bam teline basmak (dokunmak) (birinin) : Bir kimseyi duyarlı oldu­ğu bir konuda kızdıracak söz söylemek, davranışta bulunmak
Bana (sana, ona) göre hava hoş : “Öyle ya da böyle olması benim (senin, onun) için fark etmez” anlamında
Bana mısın dememek : Zorlu bir işe, etkene vb’ye dayanmak, bunlar­dan hiç etkilenmemek
Bardağı taşıran son damla : Sonunda insanın sabrını tüketen, olum­suz tepki yaçatan söz, davranış vb
Bardaktan boşanırcasına : (Yağmur için) Çok miktarda, şiddetli
Barut fıçısı gibi: -1 Her an bir çatışmanın çıkabileceği olasılığı bulu­nan (yer) -2 Çok kızgın, öfkeli, sert (kimse)
Barut kokusu gelmek (burnuna) : Savaş ya da tehlikeli bir şey otaca-ğını sezmek
Basamak yapmak (bir şeyi, birini) : Bir kimseden ya da durumdan, daha yüksek bir yere gelebilmek için yararlanmak
Basıp geçmek: -1 Önündekini geçmek -2 Ona uğramamak -3 Ona Önem vermemek
Basıp gitmek : Bir yerden çabucak ayrılmak, uzaklaşmak
Basireti bağlanmak : Olabilecekleri sezdiği halde uygun biçimde dav-ranamamak
Baskına uğramak : -1 Düşmanın anı ve beklenmedik saldırısına uğra­mak -2 Suçüstü yakalanmak -3 Bir doğa afetinden büyük ölçüde et­kilenmek
Baskın çıkmak (birinden, bir şeyden): Ondan üstün olmak, onu geri­de bırakmak
Baskın yapmak : -1 Bir kimseyi suçüstü yakalamak İçin bulunduğu yere ansızın girmek -2 Düşmana beklemediği bir anda saldırı dü­zenlemek -3 Haber vermeden konuk gitmek, ziyarete gitmek
Bastığı yerde ot bitmemek: Gittiği yere uğursuzluk götürmek; çok şanssız olmak
Bastığı yeri bilmemek: Sevinç, heyecan, vb etkisiyle davranışlarını denetleyememek, şaşırmak, ne yaptığını bilememek
Baston yutmuş gibi (yürümek): Sallanmadan, dimdik (yürümek)
Başa baş : Eşit, denk, aynt
Başa çıkarmak (bir işi) (birini) : -1 Bir işi sona erdirmek -2 Onu çok şımartmak
Başa çıkmak (biriyle); Ona gücünü kanıtlamak, istediğini yaptırabil­mek (Kars Yola getirmek)
Başa geçmek: -1 Yönetici mevkiine geçmek, yönetimde en üst yeri almak -2 önem bakımından ilk sıraya geçmek
Başa (bir şey) gelmek : Kötü bir durumla karşılaşmak
Başa güreşmek: -1 Yağlı güreşte; güreşçiler, başpehlivanlık sanını kazanmak için yarışmak -2 En üstün dereceyi almak için mücadele etmek
Baş ağrıtmak : Çok konuşarak dinleyenlere bıkkınlık vermek
Baş alamamak : bk Başını alamamak
Baş aşağı: -1 Başı yere yönelik biçimde -2 Başından aşağıya (yere) doğru
Baş aşağı gelmek : -1 Tepesi üstü düşmek -2 Bütün işleri alt üst ol­mak
Baş aşağı gitmek: Durumu gittikçe kötüleşmek, sürekli kötüye git­mek
Baş baş : Küçük çocukların “Allaha ısmarladık” anlamında ellerini baş­larına götürmelerini sağlamak için söylenen söz
Baş başa : Birlikte, beraberce; kafa kafaya
Baş başa vermek : Görüş alışverişinde bulunmak amacıyla bir araya gelmek, bir iş için güçlerini birleştirmek; kafa kafaya vermek
Baş belası: Sürekli rahatsız eden ve bir türlü kurtulunamayan (kimse,
şey); başının derdi (Kars Tatlı bela)
Baş döndürücü : -1 (Hız ve sürat için) Olağanüstü -2 Baygınlık veri­ci -3 Korku verici, korkutucu -4 Sarhoş edici -5 Çok büyük, büyük hayranlık uyandıran
Baş edememek (bir şeyle, biriyle) : -1 O işi basaramamak; o işin üstesinden gelememek -2 O kimsenin sö* ve davranışlarını düzelte-memek
Baş eğmek (birine) : Güçlü, sözü geçer bir kimsenin buyruğuna uy­mayı kabul etmek (Kars Boyun eğmek)
Baş etmek (bir şeyle) (bir kimseyle) : Onu yenmeye gücü yetmek, o konuda başarı kazanmak
Baş göstermek : -1 Ortaya çıkmak, belirmek, gözükmek -2 (Güneş için) Doğmak
Baş göz etmek (birini) : Onu evlendimek, evermek
Baş göz olmak : Evlenmek, evlendirilmek
Başı ağrımak : Bir işi, kararı vb nedeniyle sorumlu olmak; bu konular­daki olumsuzluklardan etkilenmek, üzülmek
Başı altından çıkmak (birinin) : Kötü bir durum onun tasarım ve girişi­miyle meydana gelmek; kafasının atfından çıkmak
Başı belada olmak : Büyük bir felaketle, sıkıntılı bir durumla karşı kar­şıya olmak
Başı belaya girmek : Üzücü, tehlikeli bir durumla karşılaşmak Başı boş bırakmak (birini) (bir şeyi) : Onu de netle meyi p kendi hali­ne bırakmak
Başı boş kalmak : Denetim altında bulunmamak, karışanı görüşeni ol­mamak
Başı (baş) çekmek: -1 Bir işte ön ayak olmak, bir işin yapılmasında Öncü olmak -2 Halayın başında bulunup oyunu yönetmek
Başı dara düşmek (başı daralmak) : -1 Sıkıntılı bir durum içinde’ ol­mak -2 Paraca darlığa düşmek
Başı darda (kalmak, olmak) : Sıkıntı içinde (olmak)
Başı derde girmek (düşmek) : Üzücü, sıkıntı verici bir durumla karşı­laşmak
Başı dik (dimdik, alnı açık) ; Onurlu; onurlu biçimde
Başı dertte (olmak) : Sıkıntılı, tehlikeli bir durum içinde (olmak)
Başı dinç (olmak): Herhangi bir kaygısı/sorunu olmayan (olmamak),
huzur içinde yaşayan (yaşamak)
Başı dönmek: -1 Dengesini yitirip düşecek gibi olmak -2 Kötü bjr «şey karşısında karşısında bunalmak, sıkılmak -3 Görkemli, ilk kez -
görülen bir şey karşısında şaşırıp kalmak -4 Ulaştığı zenginlik ya da
mevki nedeniyle şımarıkça davranışlarda bulunmak
Başı dumanlı: -1 (Dağ için) Tepesini, doruğunu sis bürümüş -2 İçki­den sarhoş olan ya da sevgi nedeniyle kendinden geçen (kimse); ka­fası dumanlı -3 Açık seçik düşünebilecek, karar verebilecek, durum­da olmayan (kimse)
Başı eğik (olmak, kalmak): Söz söyleyemez, direnemez, mahcup du­rumda (olmak); kafası eğik
Başı göğe ermek (değmek) : Beklenmedik bir anda büyük bir mutlu­luğa kavuşmak; bundan ötürü çok böbürlenmek (Kimi zaman alay’ yolu kullanılır)
Başı hoş olmamak (bîr şeyle), (biriyle) : -1 Ondan hoşlanmamak -2 O kimseyle arası bozuk olmak; kafası hoş olmamak
Başı için (birinin) : Değer verilen kişinin hayatı sözkonusu edilerek kullanılan ant ya da yalvarma sözü
Başı kabak: -1 Saçları dökülmüş -2 Başında şapka, başörtüsü vb olmayan
Başı kalabalık olmak: Yanında iş, konuşma vb nedenlerle birçok kimse bulunmak
Başı kazan gibi olmak : -1 Gürüjtü, vb’den çok rahatsız olmak -2 Ça­lışmak vb’den dolayı zihinsel yorgunluk duymak; kafası kazan gibi olmak
Başımla beraber : Memnuniyetle, seve seve, hiç rahatsız olmaksızın
Başına bela etmek (birini, bir şeyi) : Onu kendisine sıkıntı verecek bir durumu getirmek; o şeyin kendisini tedirgin edecek duruma gel­mesine neden olmak
Başına bela kesilmek : Bir kimse ya da şey, sıkıntı verecek, dert ola­cak duruma gelmek
Başına bela olmak : Bir şey ya da kimse sıkıntı verir duruma gelmek
Başına bela sarmak : Birisine bir şeyi musallat etmek, o şeyin onu ra­hatsız etmesine yol açmak
Başına belayı satın almak : Rahatsız edici, üzücü olduğu sonradan anlaşılan bir işe kendi isteğiyle girişmiş olmak
Başına bir şey (bela, bokluk, hal, İş, kaza vb) gelmek : Kötü bir du­ruma düşmek, istenmeyen bir durumla karşılaşmak
Başına bitmek (birinin) : İstemediği halde yanına gelip bir türlü ordan ayrılmamak, ısrarlı isteklerde bulunmak
Başına buyruk : -1 Hiç kimseden izin almak gereğini duymadan, İste­diği gibi davranan -2 özgür, bağımsız (bir biçimde)
Başına çalmak (bir şeyi) : -1 Bir şeyle vurmak -2 Bir şeyi öfkeyle geri vermek ; kafasına çalmak
Başına çıkarmak (birinin) : Onu çok şımartmak; tepesine çıkarmak
Başına çıkmak: Birinin hoşgörüsünü, yakınlığını fırsat bilip şımarıkça davranmak; tepesine çıkmak
Başına çorap örmek : Birini kötü duruma düşürmek için gizli plan ha­zırlamak; çorap örmek
Başına dikilmek : Başucunda durmak, rahatsız etmek; tepesine dikil­mek
Başına iş açmak : Zor, zorunlu bir işe kendi İsteğiyle girişmek Başına kakmak : Yaptığı iyiliği, iyilik yaptığı kimsenin yüzüne karşı
söyleyerek onu incitmek; kafasına kakmak Başına kalmak : Bir işin yapılması, bir kimsenin bakımı, ağırlanması
onun görevi olmak
Başına vur, ağzından lokmasını al: Uysal, boyun eğen (kimse) (Kars Yumuşak baştı)
Başından aşağı kaynar sular dökülmek : bk Başından kaynar su dökülmek
Başından atmak (defetmek) (birini) (bir şeyi) : -1 Rahatsızlık veren, artık sıkıa olan bir kimseyle olan ilişkiye son vermek -2 Yapılması güç olan ya da çok zaman alacak olan bir işi bırakmak
Başından büyük işlere girişmek (kalkışmak) : Bilgi, beceri ve yetkisi­ni aşan işleri yapmak istemek, bunlara yeltenmek
Başından geçmek: Söz konusu olayı (olayları) yaşamış olmak; söz konusu durumla daha önce karşılaşmış olmak
Başından (aşağı) kaynar su (sular) dökülmek : Üzücü, utandırıcı bir olay, durum karşısında büyük bir sıkıntı duymak; vücudunu sıcak bir ter basmak; kafasından kaynar su dökülmek
Başından savmak (bir şeyi, bir kimseyi) : Onu herhangi bir bahane ile uzaklaştırmak
Başında olmak (bir durum birinin) : Aynı sıkıntılı durumu yaşamakta olmak
Başında paralansın (parçalansın) : Yapılan bir iyilik çok söylendiğin­de ya da pek bir işe yaramadığında, o iyiliğin artık istenmediğini be­lirten iîenç sözü; kafasında paralansın
Başını ağrıtmak : -1 Gereksiz, yersiz sözlerle bunaltmak -2 Tedirgin etmek, uğraştırmak, can sıkmak; kafasını ağırtmak
Başını (baş) alamamak (bir şeyden): O şeyden kendisini bir türlü kurtaramam ak
Başını alıp gitmek (kaçmak, savuşmak): -1 Hiç kimseye danışma­dan, haber de vermeden bulunduğu yerden uzaklaşmak -2 (Fiyat, ücret, faiz vb) Gittikçe artmak, yükselmek
Başını (başında) beklemek: Bir kimseyi, şeyi korumak, gözetlemek
Başını belaya (derde) sokmak (salmak) : Hiç gereği yokken bir kim­seyi sorumlu kılan, başını ağrıtan bir duruma itmek
Başını boş bırakmak: Bir şeyi ya da kimseyi kendi haline bırakmak; denetim altına tutmamak
Başını dinlemek : Kalabalıktan, gürültüden uzak, sessiz sakin bir yer­de dinlenmek; kafasını dinlemek
Başını döndürmek : -1 (Korku, içki, tütün vb) Baygınlık vermek, bayıla­cak duruma getirmek -2 Çok beğenmek, büyük bir ilgi duymak
Başını ezmek: Birisini bir daha kötülük yapamayacak duruma getir­mek, yok etmek; kafasını ezmek
Başını gözünü yarmak : Bir işi istenildiği gibi yapmamak; o işi kusur­lu, eksik bir biçimde yapmak; kafasını gözünü yarmak
Başını (bir şeyden) kaldırmamak (kaldıramamak) : -1 Bir işi yapar­ken hiç ara vermemek, o işin gidişini bozacak başka bir iş yapma­mak; kafasını kaldırmamak -2 Hasta bir türlü iyileşip ayağa kalka-mamak; kafasını kaldırmamak
Başını kaşımaya vakti olmamak (başını kaşıyacak durumda olma­mak) : İşleri çok ve sıkışık durumda* olmak; kafasını kaşımaya vakti olmamamak
Başının artından çıkmak (bir şey, birinin): Kötü bir şey birinin, kur­nazca hazırladığı bir plana göre yapılmak; kafasının altından çık­mak
Başının çaresine bakmak: İçinde bulunduğu güç durumdan kendi olanaklarıyla kurtuluş yolu aramak
Başının derdi: (özellikle çocuklar için sitem yollu söylenir) Çok rahat­sızlık veren, eziyet eden; baş belası
Başının etini yemek : Birisinden ısrarla, bıkkınlık verecek ölçüde bir şeyler istemek; kafasının etini yemek
Başını şişirmek : Çok konuşmak ya da gürültü vb ederek başının ağrı­masına yol açmak; kafasını şişirmek
Başını taşa (taştan taşa) vurmak : Bir fırsatı kaçırınca ya da başarısız­lığa uğrayınca çok üzülmek, kafasının taştan taşa vurmak
Başını yakmak (birinin) : Onu tehlikeli bir duruma sokmak, zarar sokmak
Başını yemek (birinin): -1 Bir kimsenin tehlikeli, güç bir duruma düş­mesine yol açmak -2 Öldürmek, ölümüne yol açmak -3 bk Başı­nın etini yemek
Başın (başınız) sağ olsun: Bir yakını ölmüş kimseye söylenen teseli sözü
Başı önünde: -1 Terbiyeli, uslu (kimse) -2 Utangaç, mahcup (kim­se)
Başı sıkışmak (sıkılmak) : Herhangi bir güçlükle karşılaşmak Başı sonu belli değil: Çok düzensiz, karmakarışık Başı (başı beyni) şişmek: Gürültü, yorgunluk vb’den çok rahatsız ol­mak; kafası şişmek
Başı tutmak: Gürültü, fazla konuşma, üzüntü ya da başka bir nedenle başı ağrımaya başlamak; kafası tutmak
Başı yerine gelmek : Kafası dinlenmiş, yorgunluğu gitmiş olmak; ka­fasın yerine gelmek
Başı yukarda : Onurlu, kibirli, kendini beğenmiş (kimse) (Kars Burnu havada)
Baş kaldırmak (bir şeye, birine) : Ayaklanmak, İsyan etmek, karşı gelmek
Baş kıç belli değil: “Burada, bu toplulukta tam bir kargaşa, düzensiz­lik hâkim: Kim yönetici; kimler yönetiliyor belli değil” anlamında
Baş koymak (bîr şeye): Bir ülkü, amaç uğruna ölümü bile göze alıp uğraşmak
Baş tacı etmek (bîrin): Ona büyük saygı göstermek, değer vermek Başta gelmek: En ön sırada olmak, üstün durumda bulunmak; önde gelmek
Başta gitmek : En ileri, en üstün, durumda bulunmak
Baştan aşağı (asağa) (Baştan ayağa); Başından sonuna kadar; bü­tünüyle; tepeden tırnağa
Baştan başa : Bütünüyle, her yönüyle, iyice,bir uçtan Öbür uca kadar (Kars Tepeden tırnağa)
Baştan çıkarmak (birini) : Onu etkileyerek kötü yola sürüklemek, doğ­ru yoldan saptırmak; ayartmak
Baştan çıkmak: Yasadışı, ahlakdışı yollara sapmak;, kotu insan ol­mak
Baştan savma (iş): Özen göstermeden, gelişigüzel bir biçimde yapı­*** (iş)
Baştan savmak: bk Başından savmak
Belasını aramak : Kendisi için tehlikeli bir durum yaratmak (Kars Ca­nına susamak, eceline susamak, kanına susamak)
Belasını bulmak : Yaptığı kötülüklerin karşılığını bulmak, cezasını çek­mek
Belaya çatmak : Tedirgin edici bir durumla ya da kavgacı biriyle karşı­laşmak
Bel bağlamak (birine, bir şeye): Ona güvenmek, inanmak
Bel bel bakmak : Şaşkın şaşkın bakmak
Belge almak : İki yıl aynı sınıfta üst üste kalan öğrenci, okuldan uzak­laştırılmak
Beli bükülmek : Yaşlılık nedeniyle bir iş yapamaz duruma gelmek
Beli gelmek : Cinsel İlişki sırasında boşalmak Belini bükmek (bir şey, bir kimse birinin): O, söz konusu kimsenin
çaresizlik içinde kıvranmasına yol açmak
Belini doğrultmak: İşlerini düzene koymak (Kars (İşi) yoluna koy­mak)
Belini kırmak: -1 Fena halde dövmek -2 Hırpalamak, bir şey yapa­maz duruma getirmek -3 Bir işin en güç kısmını yapıp bitirmek, ko­laylaştırmak
Belirli belirsiz: Çok az belli olan, zorlukla seçilebilen Belli başlı: -1 En önemli, başlıca -2 Belirli Belli belirsiz: Çok az belli olan, kolayca sezilemeyen
Bel vermek: -1 (Duvar için) Ortası kamburlaşmak -2 (Tavan için)
Aşağı doğru sarkmak
Benden günah gitti (Benden söylemesi) : “Ben görevimi yaptım, ge­rekeni söyledim; bundan sonrası için sorumluluk kabul etmem’ anla-, mında
Benden sonra tufan : Kendinden sonrakileri, sonra olacakları düşün­meyen kimsenin tutumunun yanlışlığını belirtmek için söylenir Benden uzak olsun da, Mısır’a sultan olsun : “Söz konusu kimse, ne­rede, hangi mevkide olursa olsun, yeterki benden uzakta bulunsun” anlamında
Bende (sende, onda) o göz var mı? : “Bunlara inanacak kadar saf
mıyım? (saf mısın?) , (saf mı?)” anlamında
Ben derim bayram haftası, o anlar mangal tahtası: “Benim söyledik­lerimden bambaşka şeyler anlıyor, anlamlar çıkarıyor” anlamında Ben diyorum hadımım, o diyor (soruyor) oğul uşaktan neyin var (çoluk çocuktan ne haber?) : “Ben gücüm olmadığını, bu işi yapama­yacağımı söylüyorum; o hâlâ benden yardım istiyor, birtakım işler yapmamı umuyor” anlamında
Benim diyen : Kendine çok güvenen (insan)
Benim oğlum bina olur, döner döner yine okur: Hiçbir sonuca var­madan aynı şeyleri yineleyip duran kimse için alay yollu söylenir
Benzi atmak (uçmak) : Korkudan ya da heyecandan yüzü sararmak; beti benzi atmak
Benzi kül gibi olmak : Korkudan yüzünden kan çekilmek, yüzü sapsa­rı olmak
Benzine kan gelmek : İyileşmek, canlanmak
Berabere kalmak: Bir oyunda her iki tarafın da aldığı sayılar eşit ol­mak, yenişememek
Bereket versin (bereket ki, bereket versin ki) : -1 “Tanrıya şükür ki” anlamında yaşanılan kötü bir durum için söylenir -2 “Tanrı size bol para versin” anlamında iyi dilek sözü
Besledik büyüttük danayı, (şimdi) tanımaz oldu anayı: “0 kimseyi biz yetiştirdik, bu hale getirdik, şimdi yüzümüze bile bakmıyor” anla­mında

Alıntı Yaparak Cevapla