|
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler'in Açıklaması
Göz göre göre : -1 Herkesin gözü önünde -2 Çok açık olduğu halde
Göz göze gelmek : Bakışları karşılaşmak
Göz gözü görmemek: Sis, toz, duman gibi engeller yüzünden hiçbir şey görülmez olmak
Göz hakkı : İmrenilecek bir şeyden görenlere verilen pay
Göz kamaştırmak : -1 Görmeyi bulanıklaştırmak -2 Güzel bir şey büyük hayranlık uyandırmak
Göz kırpmak (birine) : -1 Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce açıp kapamak -2 Bir kimsenin halini hatırını gözünü açıp kapayarak sormak -3 Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gözünü açıp kapamak -4 Bir erkok bir kadınla dostluk kurmak için gözünü açıp kapayarak işaret etmek
Göz koymak (bîr şeye, birine) : Onu elde etmeyi amaçlamak
Göz kulak olmak (bir şeye, birine) : -1 Onu korumak amacıyla gözetlemek -2 Ne olup bittiği hakkında görerek, duyarak bilgi toplayarak
Gözleri açılmak : -1 Uyanmak ~2 Bilinçlenmek; gerçeklerin, olup bitenlerin farkına varmak
Gözleri bayılmak : Uyku, istek gibi bir durum gözlerinden anlaşılmak
Gözleri dolmak (dolu dolu olmak) : Sevinçten ya da üzüntüden ağlayacak kadar duygulanmak
Gözleri (gözü) dönmek: -1 Hastalık nedeniyle gözlerin renkli bölümü görünmez olmak -2 Aşırı istek ya da öfkeden ötürü saldıracak duruma gelmek
Gözleri fattaşı gibi açılmak : Hayretten, şaşkınlıktan dolayı gözleri normalden çok açılmak
Gözleri fıldır fıldır (oynamak): Zekice, meraklıca, çapkınca (bakmak)
Gözleri kamaşmak: -1 Çok ışık nedeniyle çevreye bakamaycak duruma gelmek -2 Hayran olmak, büyülenmek
Gözleri kan çanağına dönmek : Uykusuzluktan ya da çok ağlamaktan ötürü gözleri çok kızarmak
Gözleri (gözü) kapanmak : -1 Ölmek -2 İyice uykusu gelmek
Gözlerinden okumak (bir şeyi): Düşünce ve niyetlerinin ne olduğunu bakışlarından anlamak
Gözlerine inanamamak : Gördükleri karşısında şaşkına dönmek, gördüklerine inanamamak
Gözlerini açmak (biri) (birinin) : -1 Uyanmak -2 Birisinin bilinçlenmesine çalışmak
Gözlerini alamamak (bir şeyden, birinden): Duyduğu hayranlık nedeniyle bakışlarını onun üzerinden ayıramamak
Gözlerini faKaşı gibi açmak : Şaşkınlıkla, hayretle bakmak
Gözlerinin içi gülmek: Sevinci gözlerinin parıldamasından belli olmak, yüzünden olduğu anlaşılmak
Gözleri sulanmak: Hastalık, güneşe bakma ya da sevinçten ötürü gözlerinden yaş gelmek; gözleri yaşarmak
Gözleri velfecri okumak : Gözlerinden zeki, fakat oynak, kurnaz, hileci olduğu anlaşılmak
Gözleri yaşarmak: -1 bk Gözleri sulanmak -2 Duygulandırın bir durum ya da olay karşısında ağlayacak gibi olmak
Gözleri (gözü) yollarda (yolda) kalmak : Sevilen bir kimseyi özlemle beklemek
Göz nuru dökmek: İyi bir yapıt ortaya koymak İçin dikkatli ve yorucu bir çalışma yapmak
Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi) : Bir şeyin nasıl sonuçlanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşünmek (Kars Dikkate almak, hesaba katmak )
Göz önüne getirmek (bir şeyi) : Onun nasıl olacağını düşünmek, onu gözünde canlandırmak, tasarlamak
Göz süzmek : Göz kapaklarını hafifçe birbirine yaklaştırarak nazlı nazlı bakmak
Göz ucuyla bakmak (bir şeye): Başını çevirmeden gözleriyle yandan, sezdirmeden bakmak
Gözü aç : Paraya, mal mülke doymak bilmeyen (kimse); aç gözlü
Gözü açık gitmek : Yapmak istediklerini gerçekleşti re meden ya da yapılmasını istediklerini görmeden ölmek
Gözü açılmak : Ne olup bittiğini anlayacak düzeye gelmek, bilinçlenmek, gerçekleri görmeye başlamak -
Gözü alışmak (bir şeye) : İyi seçemediği bir şeyi bir süre sonra net olarak görmeye başlamak
Gözü arkada kalmak : Ayrıldığı kişinin ya da işin ne olduğunun merakı içinde olmak
Gözü dalmak : Gözünü bir noktaya dikip dalgın dalgın bakmak
Gözü dışarda : -1 Evli olduğu halde başka kadınlarla ilişki kuran (kimse) -2 Oturduğu ya da çalıştığı yeri bırakıp başka yere gitmek isteyen (kimse)
Gözü doymak : İstediğini elde ettikten sonra fazlasını istemez olmak
Gözü dönmek: Aşırı istek, Öfke gibi duyguların etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek
Gözü dünyayı görmemek: Hiç kimseye ya da şeye önem vermemek; sadece önem verdiği kimseyle ya da şeyle ilgilenmek
Gözü gönlü açılmak: Neşelenmek, keyiflenmek
Gözü gönlü tok: Bulduklarıma yetinen, fazlasını istemeyen (kimse); gönlü tok
Gözü hiçbir şey görmemek : -1 bendini bütünüyle işine verip hiçbir başka şeyle ilgilenmez olmak -2 Öfkesinden ötürü sonucunun ne olacağını bilmediği kötü işler yapacak duruma gelmek
Gözü ısırmak (birini): Onu bir yerden tanıyacak gibj olmak; biri ona tanıdık gibi gelmek
Gözü ilişmek (bir şeye): Onu farkında olmadan görmek
Gözü kalmak : Beğenip de elde edemediği bir şeyi istemekte devam etmek
Gözü kapalı: -1 Düşünmeden, güvenle, hiç duraksamadan -2 Çevresinde olup bitenlerden habersiz
Gözü kara : Korkusuz, cesur (kimse)
Gözü kararmak : -1 Başı dönüp bayılacak gibi olmak -2 Ne yaptığını
bilmez duruma gelmek Gözü keskin: -1 Uzakları iyi görebilen (kimse) -2 İncelikleri fark
eden (kimse)
Gözü kesmek (bir şeyi) (birini) : Bir işi kendisinin ya da adı geçen kişinin yapabileceğine inanmak
Gözü korkmak : Tehlikeli bir işe girişmekten kaçınmak Gözü kör olsun : -1 “İstemiyorum, vazgeçtim ” anlamında -2 Gereksinme duyulan şeyin yokluğu karşısında da söylenir
Gözüm çıksın : “Doğru söyle miyprsan» gözlerim kör olsun ” anlamında
Gözüm görmesin (birini, bir şeyi) : “Artık onu görmek istemiyorum ” anlamında
Gözün aydın : “Seni sevindiren olay kutlu olsun ” anlamında
Gözünde büyümek (bir şey) : Bir şey olduğundan daha büyük ve güç görünmek
Gözünde büyütmek (bir şeyi) (birini) : Onu abartmak, olduğundan büyük ve önemli görmek
Gözünden kaçmak : Görememek, farkına varamamak
Gözünden uyku akmak : Çok uykusu gelmek
Gözünde tütmek (bir şey, yer, kimse) : Onu çok özlemek; burnunda tütmek
Gözüne batmak :‘ Tedirgin etmek, çok gelmek
Gözüne dizine dursun : ‘Yaptığım iyilikleri hiçe sayıyorsun, Tanrı bunun için cezanı versin ” anlamında beddua sözü
Gözüne girmek: Çalışkanlığı ve tutarlı davranışlarıyla bir kimsenin sevgi ve güvenini kazanmak
Gözüne ilişmek : Onu dikkatlice aramadığı halde görmek
Gözüne kestirmek (birini) (bir şeyi) : -1 Onun bir işi başarabileceğine inanmak -2 Bir şeyi beğenmek, ele geçirebilmeyi tasarlamak
Gözüne uyku girmemek: Hiç uyumamak, uykusuz kalmak
Gözünü açmak: -1 Uyanık, dikkatli olmak -2 Bîr kimseyi bilgili kılarak gerçekleri görmesine yardıma olmak -3 Bir olay nedeniyle gerçeği görmek -4 Bir kimseyi cinsel konularda bilgili ve deneyimli kılmak
Gözünü ayırmamak (alamamak) (bir şeyden, birinden): Ona sürekli olarak bakmak, bakışlarını ondan, oradan ayıramamak
Gözünü daldan budaktan esirgememek (sakınmamak): Olur olmaz işlere girişmekten kaçınmamak, tehlikeleri önemsememek
Gözünü doyurmak: Bir şeyden bol miktarda vererek tatmin etmek
Gözünü dört açmak: Çok dikkatli olmak, aldatılmamak için uyanık bulunmak •
Gözünü (gözlerini) kapamak: -1 Ölmek -2 Gormemezlikten gelmek
Gözünü (gözlerini) kan bürümek : Öfkesinden dolayı adam öldürmeye kalkışmak
Gözünü kırpmadan : Çekinmeden, korkusuzca
Gözünü kırpmamak: Hiç uyumamak
Gözünü korkutmak : Çeşitli tehditlerle o işi yapmaktan alıkoymak
Gözünün içine baka baka : Cesaret ve soğukkanlılıkla, çekinmeden, cüret ederek
Gözünün içine bakmak : -1 Bir kimsenin üstüne titremek -2 Her isteğini yerine getirmeye hazır olmak
Gözünün önünden gitmemek : Onu bir türlü unutamamak, anısı zihinde canlı olarak durmak
Gözünün önüne gelmek : Geçmişteki bir olayı, ilişki kurulan bir kimseyi zihinde canlandırmak, tasarlamak, anımsamak
Gözünün yaşına bakmamak : Ağlayıp sızlanmasına aldırış etmemek, acımamak
Gözü olmak (bir şeyde, birinde) : Onu elde etmeyi çok istemek
Gözü tok : Fazla malda, mülkte gözü olmayan (kimse); gönlü tok, gözü gönlü tok
Gözü tutmak (birini, bir şeyi) : Onu beğenmek, ona güvenmek
Gözü uyku tutmamak : Bir türlü uyuyamamak
Gözü üstünde olmak : -1 Herkesin kıskandığı şey olmak -2 Herkesin dikkatini çekmek
Gözü üzerinde olmak : -1 Bir kfmsenin istenmeyen davranışlar yapmasına olanak vermemek için sürekli olarak gözetlemek -2 Başına bir şey gelmesin diye sürekli izlemek
Gözü yememek (bir şeyi) : Onu yapmaya bir türlü karar verememek; göze alamamak
Gözü yılmak (bir şeyden) : Daha önce denenen ve başarısız olunan birjşi yapmaya girişmekten çekinmek
Gözü yolda (yollarda) kalmak : Birinin gelmesini büyük bir merak ve istekle beklemek
Gözü yüksekte (yükseklerde) olmak : Zenginliğe, yüksek mevki ye ulaşmayı amaçlamak
Göz yummak: -1 Hataları, kusurları hoşgörüyle karşılamak -2 Görmezlikten gelmek, görmemek
Gurbete (gurbet etlere) düşmek : Çeşitli nedenlerle aile ocağından uzakta yaşamak
Gurur duymak (biriyle, bir şeyden) : Onunla övünmek, gururlanmak
Gururunu okşamak ; Bir kimsenin yüzüne karşi beğenilen /önlerini belirterek gurur duymasını sağlamak
Gücü gücü yetene : “Kimin gücü kimin gücüne yetiyorsa ” anlamında
Gücüne gitmek: Bir söz ya da davranış bir kimsenin gücenmesine yol açmak; ağırına gitmek, zoruna gitmek
Güçlük çıkarmak (birine): Bir iş yapılırken engeller, zorluklar yaratmak; müşkilat çıkarmak, zorluk çıkarmak
Güler misin ağlar mısın? : Hem gülünecek, hem de üzülecek bir olay
karşısında söylenir
Güler yüz (göstermek) (birine): Ona yumuşak, sevecen bir tavır(takınmak)
Güler yüzlü : Yumuşak, sevecen kimse İçin söylenir
Gülüp geçmek : Bir söz ya da davranışın üzerinde durmamak, bunları önemsememek
Güme gitmek : -1 Hiç yere yok olmak -2 Boşu boşuna ölmek -3 Bir söz, bir düşünce başkalarının söz ve davranışları arasında kaynayıp
gitmek Gümrükten mal kaçırır gibi: Herkesten gizlemeye çalışarak, telaşla;
yangından mal kaçırır gibi 
Gün almak (birinden) (bir yıldan): -1 Randevu almak, bir kimse ya da kuruluştan belli bir iş için uygun bir istemde bulunmak -2 Bir yaşı birkaç gün geçmek
Günah (birinden) gitmek: Söz dinlemeyen bir kimseye son olarak uyanda bulunup rahatlamak, sorumluluğu o kişiye bırakmak
Günaha girmek: Günah işlemek, din yönünden suç sayılan bir iş yapmış olmak
Günaha sokmak (birini) : Bir kimseye din yönünden suç sayılacak bir
iş yaptırmak
Günahı (vebali) boyuna : ‘Ben senin için bir iş yapıyorum, ama yaptığım iş bir suç ise sorumlusu sensin ” anlamında
Günahına girmek (günahını almak) : Bir kimseye yapmadığı bir işin, söylemediği bir sözün sorumluluğunu yüklemek, onun hakkında kötü düşünmek
Günahını çekmek : Yaptığı kötülüklerin cezasını çekmek
Günahını vermez: Günahını, en değersiz, kötü şeylerini dahi vermeyecek ölçüde cimri olan (kimse)
Günden güne : Gün geçtikçe, her gün biraz daha
Güneş çarpmak (birine) : Güneş altında fazla kalıp hastalanmak
Güneş olsa kimsenin üstüne doğmamak: Durumu iyi olduğu halde hiç kimseye iyilik etmemek
Gün görmek : Mutluluk içinde yaşamış olmak
Gün görmüş : Başından pekçok olay geçmiş, yaşam deneyimi olan (kimse)
Gün günden : Gün geçtikçe
Gün ışığına çıkmak : Aydınlanmak, gerçekler ortaya çıkmak
Günleri sayılı olmak : -1 Bir yerde ancak birkaç gün daha kalabilmek -2 Ölümü yakın olmak
Günlük güneşlik : Aydınlık, güneşli, açık, iç açıcı yer ya da hava İçin kullanılır
Günü birliğine : Aynı gün içinde
Günü gününe : Tam vaktinde, gününü geçirmeden
Gününü görmek : -1 Çocuklarının, emek verdiği insanların mürüvvetini görmek -2 Yaptığı kötü bir işin davranışın karşılığını görmek, cezasını bulmak
Gününü gün etmek: Hiçbir sorunla ilgilenmeyip günlerini rahatça, hoşça geçirmeye bakmak
Gürültü çıkarmak (koparmak) : -1 Gürültü etmek -2 Tepkisini sert biçimde göstermek
Gürültüye gelmek: Bir düşünce çeşitli nedenlerle önem kazanmamak, onun üzerinde durulmamak
Gürültüye getirmek (gürültüye boğmak) : -1 Bir düşünceyi ,bir işi, başka konuların araya girmesiyle görüşme dışı bırakmak -2 Karışıklıktan yararlanarak istediğini gerçekleştirmek
Gürültüye gitmek : Bir düşünce, bir iş, araya başka konuların girmesiyle ilgi görmeyip unutulmak
Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak : Korkutmalara aldırmadan işini yürütmek (Kars Bildiğinden şaşmamak )
Güven beslemek (duymak) (birine) : Ona güvenmek; itimat beslemek
Güvendiği dağlara kar yağmak : Güvendiği kimseden yardım gelmemek, güvendiği şey işe yaramamak
Güven vermek : Güvenilir bir şey ya da kişi olduğu izlenimini vermek, böyle bir duygu uyandırmak; itimat telkin etmek
|