|
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler'in Açıklaması
<< H >>
Ha babam (ha): -1 Durmadan, sürekli olarak -2 “Hadi göreyim seni ” anlamında yüreklendirme sözü
Habbeyi kubbe yapmak: Pek önemi olmayan bir şeyi abartmak, önemliymiş gibi göstermek (Kars Pireyi deve yapmak )
Haber almak (birinden) : Birinden bir haber, bilgi öğrenmek, kendisine haber iletilmek
Haber atlamak: Bir haberi zamanında alıp yayımlayamamak
Haber çıkmamak : Beklenen haber gelmemek, hakkında bilgi verilmemek
Haberi olmak (bir şeyden): Onun hakkında bilgisi olmak
Haber salmak (birine, bir yere) : Ona, oraya haber göndermek
Haber vermek (birine): -1 Oha söz konusu şeyi bildirmek -2 Bir durumun belirtilerini yansıtmak
Ha bire : Hiç ara vermeden, sürekli olarak
Hacet kalmamak (bir şeye): Gereği olmamak, gereği kalmamak
Hacı ağa : Gelişigüzel yere para harcayan, kültürsüz (zengin)
Haciz konmak (koymak) (bir yere): Borçlunun malına mahkeme yoluyla et konmak (koymak)
Haddi hesabı yok : “Sınırsız, ölçüsüz ’ anlamında
Haddi mi? (haddine mi düşmüş?): “Onda bunu yapacak güç, yetenek, cesaret yoktur ” anlamında tehdit, küçümseme yollu söylenir
Haddini bildirmek (birine) : Ona, her işe burnunu soktuğu, küstahlık ettiği için sert bir karşılık vermek
Haddini bilmek : -1 Gücünü, yetkisini, yeteneğini bilmek -2 Her işe burnunu sokmamak, küstahlık etmemek
Ha deyince : Hemen, istenilen zamanda
Hadise çıkarmak: Tatsız bir olaya yol açmak; kavga çıkarmak, otay çıkarmak
Hafakanlar (afakanlar) basmak (boğmak) -(birini) : Çok sıkılmak, bunalmak
Hafif atlatmak (bir şeyi) : Bir kazayı, tehlikeyi, ölüm olmaksızın, ciddi bir yara almaksızın geçirmek
Hafife almak (birini, bir şeyi) : Onu küçümsemek; ona önem vermemek
Hafiflik etmek: Hoş olmayan, ahlak kurallarıyla pek bağdaşmayan bir söz söylemek, davranışta bulunmak
Hafif tertip : Biraz, fazla aşırıya kaçmadan, şöyle böyle
Hafta sekiz gün on dokuz: Hemen her gün, bıktıracak ölçüde sık
Hah şöyle : “İyi yaptın, aferin ” anlamında
Hak etmek (bir şeyi) : -1 Hakkı olan bir şeyi, emeğinin karşılığını almak -2 Kötü davranışı nedeniyle layık olduğu karşılığı görmek
Hak getire : “Ne arar, yoktur ” anlamında
Hakkı geçmek (birine, bir şeye) :-1 Bir kimsede, şeyde emeği, hizmeti bulunmak -2 Hakkından bir parçası başkasına verilmiş olmak
Hakkından gelmek (bir şeyin, birinin): -1 Yapılması güç bir işi başarmak -2 Bir kimseye hak ettiği cezayı vermek
Hakkını vermek (birinin, bir şeyin) : -1 Çalışmasının karşılığını tam olarak ödemek -2 Bir işe gerektiği ölçüde emek vermek
Hakkını yemek : Bir kimseye hakkı olan şeyi vermemek, onun hakkını zorla olmak
Hakkın rahmetine kavuşmak : ölmek
Hakkı olmak :1 Bir şeyde alacağı bulunmak; ona emeği geçmiş olmak -2 Sözünde, savında haklı olmak
Haklı bulmak (birini) : Haklı olduğunu kabul etmek; onu uygun, yerinde görmek
Haklı çıkmak : -1 Haklı olduğu anlaşılmak -2 Bir şey bir kimsenin ya-nılmadığını göstermek
Haksız çıkmak : Haksız olduğu anlaşılmak
Haksız yere : Haksız olarak, hak etmediği halde 
Hak vermek (birine) : Onun haklı olduğunu kabul etmek, ona yanıl-madığını söylemek
Halden anlamak : Bir kimsenin durumunu göz önüne alarak anlayışlı davranmak
Halep ordaysa, arşın burada : “Yaptığını söylediğin şey, inandırıcı olsun İstiyorsan, haydi burada da yap, görelim ” anlamında
Hale yola koymak (bir şeyi) : Onu düzenlemek, iyileştirmek, düzeltmek
Hal hatır sormak (birine) : Bir kimseye “nasılsınız” diye sormak
Hali duman olmak : Kötü bir duruma düşmek, perişan olmak
Hali harap : Birinin, bir şeyin durumunun “kötü, bitkin, perişan ” olduğunu anlatmak için söylenir
Hali kalmamak (bir şeye) : Çok yorulmak, gücünü yitirmek; başka şey yapacak gücü kalmamak
Halim selim : Sakin, kendi halinde, yumuşak huylu (kimse)
Hali vakti yerinde : Oldukça varhkU, geçim sıkıntısı çekmeyen (kimse)
Hallaç pamuğu gibi atmak (bir şeyi, bir yeri): Onu, orayı dağıtmak, her birini ayrı yere atmak
Halsiz düşmek : Güçsüz kalmak; bitkin düşmek
Halt etmek (karıştırmak) : Uygunsuz İşler yapmak, sözler söylemek, davranışta bulunmak
Halt yemek : Yakışıksız ya da kötü bir iş yapmış olmak
Halvet olmak (birileriyle, biriyle) (bir yer) : -1 Birkaç kişi gizli görüşmek İçin bir odaya kapanmak -2 Bir yer dayanılmaz derecede sıcak
olmak
Hamamın namusunu kurtarmak : Kötü bilinen bjr yerin işin durumunu kurtarmak için sözde çarelere başvurmak
Hamhum şaralop : -1 Boş ve anlamsız söz -2 El çabukluğu ya da hile ile yapılan akıl ermez iş
Hancı sarhoş, yolcu sarhoş : “Kimin ne yaptığı, ne söylediği belli değil ” anlamında
Hangi akla hizmet ediyor? : “Neden böyle akılsızca işler yapılıyor?” anlamında; ne akla hizmet ediyor?
Hangi dağda kurt öldü? : “Ne (ler) oldu da, böyle beklenmedik ve hoşa giden bir iş yaptı, davranışta* butundu?” anlamında
Hangi rüzgâr attı? : “Uzun zamandır geliniyordunuz, nasıl oldu da ge-lebildiniz?” anlamında sitem, alay yollu söylenir
Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: -1 “Her işe karışıyor ” anlamında -2 “Her işten anlar ” anlamında
Hanım evladı: Nazlı büyütülmüş kimse -2 ***
Hanım hanımcık: İyi bir hanıma yakışır davranışları, giyimi olan (kadın, kız)
Hanya’yı Konya’yı Öğrenmek (anlamak) : Çeşitli olaylarla karşılaşarak yaşamda insanın basma neler gelebileceğini öğrenmek; dünyanın kaç bucak olduğunu anlamak
Hapı yutmak: Kötü bir durumla karşı karşıya kalmak
Hapis giymek (yemek) : Hapis cezasına çarptırılmak
Hapis yatmak : Cezası süresince tutukevinde kalmak
Hapse atmak (tıkmak) : Tutuklayıp cezaevine göndermek; içeri atmak
Hapse girmek (hapsi boylamak): Suçlu bulunup cezaevine konmak
Haraca bağlamak (kesmek) (birini, bir yeri) : Ona belli zamanlarda belli miktarlarda haraç vermesini zorbalıkla kabul ettirmek
Haraç mezat satmak: Açık artırma ile satmak
Haraç yemek: Zorbalıkla başkalarından para toplamak
Harama uçkur çözmek: Evlilikdışı cinsel ilişkide bulunmak
Haram etmek (bir şeyi, birine) : Bir kimseye verilen bir şeyin yararlı
olmamasını İstemek Haram olmak (bir şey, birine) : O şeyden yararlanamamak; o şey
ona hiçbir yarar getirmemek
Haram yemek: Haksız yollardan kazanç sağlamak
Hararet basmak (birini): -1 Çok susamak -2 Vücut ateşi yükselmek
Hararet kesmek (söndürmek): Bir içecek susuzluğunu gidermek
Hararet vermek (bir şey, birine): Susatmak, susamasına yol açmak
Harbi keriz (marşandiz): İşin doğrusu, gerçeği
Harbi konuşmak: Yalansız, gerçekleri gizlemeden konuşmak
Harcı olmak (bir şey, birinin): -1 Birinin yapabileceği bir iş olmak
-2 Ancak o kimseye özgü bir iş olmak
Harekette geçmek : Bir İşi yapmaya başlamak
Harekete getirmek (birini, bir şeyi); Onu kımıldatmak, canlandırmak
Hareket noktası: Yapılacak bir işin, geliştirilecek bir düşüncenin başlangıç noktası
Haremlik selamlık olmak: Bir yerele kadınlar ve erkekler ayrı gruplar
halinde oturmak
Harfi harfine : Tastamam, uygun, tıpatıp
Har gür: Karışıklık, kargaşa
Hariçten gazel okumak (atmak) : -1 Bir konuda bilgisi olmadığı halde görüş bildirmek -2 Öncesini bilmediği bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak, müdahele etmek
Haritadan silmek (silinmek) : Herhangi bir nedenle ortadan kaldırmak (kaldırılmak)
Har vurup harman savurmak: Elindekileri hesapsızca harcayıp tüketmek
Hasır attı etmek (bîr şeyi) : Onu örtbas etmek, unutturmaya çalışmak, işleme koymamak; minder altı etmek
Hasret çekmek :Ayn kalınan bir şeyi, kimseyi özlemek, onu görmek istemek, Özlem duymak; Özlem çekmek
Hasret gidermek: Uzun süre görülmeyen, ayrı kalınan bir kimseyle görüşüp konuşmak; Özlem gidermek
Hasret gitmek (bir yere, kimseye): Özlemini çektiği bir yeti ya da kimseyi göremeden ölmek
Hasret kalmak (birine, bir şeye) : Onu çok özlemek, ona özlem duymak
Hastalık hastası: Hiçbir hastalığı olmadığı halde, kendinde sürekli olarak birtakım hastalıklar olduğunu sanan kimse için alay yollu söylenir
Hastalık kapmak, (hastalığa tutulmak): Bulaşıcı bir hastalığa yakalanmak
Haşa huzurdan : ‘Bağışlayın, konuyla ilgili yakışıksız bir söz söyleyeceğim, alınmayın ” anlamında
Haşa sümme haşa : “öyle olmasına olanak yok ” anlamında
Haşatı çıkmak: -1 İşe yaramaz bir duruma gelmek -2 Çok yorulmak
Haşir neşir olmak (biriyle) (bir şeyle) : -1 Onunla, onlarla kaynaşmak, sıkı fıkı olmak -2 Onunia uğraşmak
Ha şöyle : “Aferin, bravo, tamam ” anlamında
Ha şunu bileydin : “Bunu daha önceden anlamam, bilmen gerekirdi ” anlamında
Hata etmek (işlemek) : Yanlışlık yapmak, yanılgıya düşmek
Hataya düşmek: Yanılmak, farkında olmadan bir yanlışlık yapmak
Hatır belası: Sevilip sayılan bir bir kimsenin ricası üzerine yapılan iş, katlanılan sıkıntı
Hatır gönül bilmemek (tanımamak) : Doğru”bildiği yoldan kimsenin hatırı için şaşmamak, doğruluğuna inandığı işi yapmak
Hatırı kalmak: Gücenmek, darılmak, kırılmak
Hatırına bir şey gelmesin : ‘Sözüm, davranışım sana karşı değil, sen alınma ” anlamında
Hatırına gelmek: Anımsamak, hatırlamak
Hatırında kalmak: Unutmamak
Hatırından çıkamamak (birinin) : Sevilip sayılan bir kimsenin isteğini yapmazlık edememek
Hatırından çıkarmamak (bîr şeyi, birini) : Onu unutmamak
Hatırından çıkmamak: Unutmamak
Hatırından hayalinden geçmemek: Akla hiç gelmemek, hiç düşünmemek
Hatırında tutmak: Unutmamak
Hatırını hoş etmek: Birini sevindirmek, memnun etmek (Kars Gönlünü almak )
|